Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Akran Zorbalığı: Çocuklarımızın Dünyasında Görmezden Geldiğimiz Çatlak

Yazının Giriş Tarihi: 06.12.2025 00:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.12.2025 00:15

Akran zorbalığı sürekli duyduğumuz bir kavram ama çoğu zaman hafife alıyoruz. “Çocuklar arasında olur”, “Biraz büyür geçer” diye geçiştirilen şeyler, aslında bir çocuğun ruhunda en derin izleri bırakan yaşantılar. Ben her gün bunun sonuçlarını görüyorum. Bazen sessizleşmiş bir çocukta, bazen evde hiçbir şey yokken öfkeyle parlayan bir bakışta, bazen de çocuğun akşam çantasını kapatırken içinden sessizce geçirdiği “Yarın yine aynı şey olacak” korkusunda.Zorbalık çoğu zaman bir çocuğun anlatamadığı bir şeydir. Çünkü çocuk, yaşadığı şeyi abarttığını düşünür. Üzmek istemez. Yargılanmaktan korkar. Ya da “belki de benim hatam” diye içinden geçen düşünce yüzünden konuşmaz. Bu yüzden aileler olarak en büyük sınavımız, çocuklarımızın suskunluğunu fark edebilmek. Çocuğun davranışındaki küçücük bir değişiklik bile bazen kocaman bir çağrıdır. Fakat bu çağrı, tok seslerle değil, fısıltılarla gelir. Ailelerin en çok yanıldığı noktalardan biri, çocuğun yaşadığı kötü bir olayı anlatma biçimini hafife almaları. Hemen “Çocukça şeyler bunlar”, “Boş ver takılma”, “Sen de çok alıngansın” gibi reflekslerle cevap verilince çocuk ikinci kez incinir. Çünkü orada beklediği şey çözüm değil, anlaşılmaktır. Ve bir çocuk anlaşılmadığını hissettiği anda içine kapanır. Bir daha anlatmaz. Yaşadığını saklar. Bu da zorbalığı daha da görünmez hale getirir. Benim ailelere en büyük önerim şu: Çocuğunuz bir şey anlatıyorsa, o an dünyanın en önemli konusu odur. Yargılamadan, düzeltmeye çalışmadan, “Ama…” ile başlayan cümleler kurmadan dinlemek. Çünkü çocuk anlattıkça rahatlar, konuşabildikçe güçlenir. Zorbalıkla baş edebilmenin ilk adımı da budur aslında; çocuğun kendini yalnız hissetmemesi.

Bir de şunu açıkça söylemek gerekiyor: Zorbalık sadece mağduru ilgilendiren bir konu değil. Zorbalık yapan çocuk da bir yerde eksik kalmış, doğru yönlendirilmemiş, evde sınırları sağlıklı çizilmemiş bir çocuktur. Bu çocukları şeytanlaştırmak çözüm getirmez. Çözümü, onların da duygusal dünyalarını düzenleyebilmekte buluruz. Bir çocuk başkasına zarar veriyorsa, aslında kendi içinde taşıdığı bir sorun vardır. Hem mağdurun hem zorbanın hem de olaya tanık olan çocukların ilgi ve yönlendirmeye ihtiyacı vardır. Zorbalık tek taraflı bir dram değil; bütün bir sınıfın psikolojisini etkileyen bir zincirdir. Aileler için en önemli konulardan biri, evde güvenli bir alan oluşturmak. Çocuğun “Bir şey olduğunda anneme-babama söyleyebilirim” düşüncesini taşıması, zorbalığın en büyük panzehiridir. Çünkü çocuk kendini yalnız hissettiğinde, içine dönük büyüyen korku çok daha yıkıcı olur. Evin içinde sevgi, saygı, açık iletişim ne kadar güçlüyse, çocuğun dışarıdaki zorluklarla baş etme becerisi de o kadar sağlam olur. Akran zorbalığıyla mücadele aslında çok erken yaşta başlar. Çocuğa duygusunu söylemeyi öğretmek, sınır koymayı öğretmek, “hayır” demeyi normalleştirmek, ilişkilerde güç değil saygı olduğunu göstermek… Bunların hiçbiri akademik derslerde anlatılmaz ama bir ömürlük etkiye sahiptir. Çocuğun kendini ifade edebilmesi, akran ilişkilerinde en büyük koruyucu kalkandır. Bazı davranışlar vardır ki ailelere “Bir şey ters gidiyor” diye fısıldar. Çocuğun okula gitmek istememesi, eskiden keyif aldığı oyunlara ilgisini kaybetmesi, içe kapanması, sebepsiz ağlamaları… Bunların hiçbiri “geçer” diyerek geçmez. Bütün bunlar çocuğun iç dünyasında biriken yüklerdir. Ve biz yetişkinler o yükleri fark ettiğimiz anda harekete geçmek zorundayız. Çünkü zorbalığı en hızlı büyüten şey, görmezden gelinmesidir.

Sonuçta mesele çok basit bir noktaya dayanıyor: Çocukların dünyası düşündüğümüzden çok daha kırılgan ve çok daha hassas. Ailelerin duyarlılığı, çocukların sesini duyması, onların duygularına kulak vermesi zorbalığın panzehiridir. Çocuğunu dinleyen aile, sadece bir problemi çözmüş olmaz; o çocuğa “Sen değerlisin” mesajını verir. Ve dünyanın en büyük gücü budur. Zorbalıkla mücadelede okul, aile ve çocuk aynı tarafta durduğunda çözülmeyecek düğüm yoktur. Çocukların kalplerini korumak için önce onları duymayı öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü zorbalığın en karanlık yanı sessizliktir; en güçlü ışığı ise çocuğun “Ben bunu anlatabilirim” diyebilmesidir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.