Toplum psikolojisinin fay hattı kırıldı...
Yokuş aşağı giderek deliren bir psikolojiye doğru alabildiği tüm hızıyla ilerliyor.
Eskiden "insanlar delirmenin eşiğinde" diyorduk. Şimdi ise "insanlar delirmiş" diyoruz...
Evet evet, delirmiş diyorum...
Çok basit bir deneyle bunu herkes anlayabilir. Çevrenize ufaktan bir göz atmanız yeterli olacaktır. Kendi kendime "belki biz de delirdik ama farkında değiliz" diyorum, o da ayrı konu...
Şaka bir yana; maddi manevi bir yıpranmışlık ve hatta bir yolunu kaybetmişlik sinmiş kalabalıkların üzerine. Tatminkârsız, doymayan, yaşayan ölüler misali sürekli aç ve çok fena mutsuz...
Depresyon bireysel düzeyi aşarak, toplumsal düzeye ulaştı. Sosyo-ekonomik, siyasal ve de adalet anlamında oluşan güvensizlik ise bire bin kattı ve yükselen kaygı resmen anksiyete toplumunu inşa etti.
Doyumsuzluk demeyeceğim, huzurluktan nereye saldıracağını bilmeyen ve tanımlayıp çözemediği bu huzursuzluğun getirisi olan ve giderekte büyüyen boşluk duygusuna kapılarak hem duygusal, hem de ruhsal anlamda tüketim canavarlarına dönüşmeye başladılar. O da yetmedi; sürekli, elinde olan maddi ve manevi değerlere odaklanmaktansa eksik olanlara odaklanarak doymayan aç gözlülükle daha da mutsuz olmaya başladılar...
NEREDE YANLIŞ YAPTIK?
Küçük oğlumla yaptığımız bir sohbet geliyor aklıma şöyle demişti;
"Anne bizim neslin bence en büyük sorunu çok seçeneklilik duygusu. İnternette ya da bugünün olanaklarına baktığımızda iş anlamında, arkadaşlık anlamında, ilişki anlamında sanki çok seçeneğimiz varmış gibi düşünce yaratılıyor ama aslında yok. Bu da aklımızı karıştırıyor."
Peki, bunca şeyin sonucunda ortaya ne çıkıyor?
Birbirini maddi manevi tüketmek sureti ile dolandıran insan yığınları. Mutsuzluğa odaklı. Mutsuzluk grip salgınından hızlı ve çok bulaşıcı...
BU ÇAĞ İNSANLIK İÇİN SON DÖNEMEÇ, SON ÇIKIŞ NOKTASI OLABİLİR Mİ?
Çok belirgin olmasa da havada giderek ağırlaşan ve hepimizin sezdiği ya da boşluk duygusu ile katkıda bulunduğu kaos havası dağılabilir mi?
İnsan "Siyasal bir hayvan (Zoon politikon)" der, Aristotales...
Çözüm yönetimlerin değil toplumun elinde olabilir mi?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özlem DOĞAN
DOLANDIRICILAR KAVŞAĞI...
Toplum psikolojisinin fay hattı kırıldı...
Yokuş aşağı giderek deliren bir psikolojiye doğru alabildiği tüm hızıyla ilerliyor.
Eskiden "insanlar delirmenin eşiğinde" diyorduk. Şimdi ise "insanlar delirmiş" diyoruz...
Evet evet, delirmiş diyorum...
Çok basit bir deneyle bunu herkes anlayabilir. Çevrenize ufaktan bir göz atmanız yeterli olacaktır. Kendi kendime "belki biz de delirdik ama farkında değiliz" diyorum, o da ayrı konu...
Şaka bir yana; maddi manevi bir yıpranmışlık ve hatta bir yolunu kaybetmişlik sinmiş kalabalıkların üzerine. Tatminkârsız, doymayan, yaşayan ölüler misali sürekli aç ve çok fena mutsuz...
Depresyon bireysel düzeyi aşarak, toplumsal düzeye ulaştı. Sosyo-ekonomik, siyasal ve de adalet anlamında oluşan güvensizlik ise bire bin kattı ve yükselen kaygı resmen anksiyete toplumunu inşa etti.
Doyumsuzluk demeyeceğim, huzurluktan nereye saldıracağını bilmeyen ve tanımlayıp çözemediği bu huzursuzluğun getirisi olan ve giderekte büyüyen boşluk duygusuna kapılarak hem duygusal, hem de ruhsal anlamda tüketim canavarlarına dönüşmeye başladılar. O da yetmedi; sürekli, elinde olan maddi ve manevi değerlere odaklanmaktansa eksik olanlara odaklanarak doymayan aç gözlülükle daha da mutsuz olmaya başladılar...
NEREDE YANLIŞ YAPTIK?
Küçük oğlumla yaptığımız bir sohbet geliyor aklıma şöyle demişti;
"Anne bizim neslin bence en büyük sorunu çok seçeneklilik duygusu. İnternette ya da bugünün olanaklarına baktığımızda iş anlamında, arkadaşlık anlamında, ilişki anlamında sanki çok seçeneğimiz varmış gibi düşünce yaratılıyor ama aslında yok. Bu da aklımızı karıştırıyor."
Peki, bunca şeyin sonucunda ortaya ne çıkıyor?
Birbirini maddi manevi tüketmek sureti ile dolandıran insan yığınları. Mutsuzluğa odaklı. Mutsuzluk grip salgınından hızlı ve çok bulaşıcı...
BU ÇAĞ İNSANLIK İÇİN SON DÖNEMEÇ, SON ÇIKIŞ NOKTASI OLABİLİR Mİ?
Çok belirgin olmasa da havada giderek ağırlaşan ve hepimizin sezdiği ya da boşluk duygusu ile katkıda bulunduğu kaos havası dağılabilir mi?
İnsan "Siyasal bir hayvan (Zoon politikon)" der, Aristotales...
Çözüm yönetimlerin değil toplumun elinde olabilir mi?