Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Benim yaşam kalitemi sen belirle...

Yazının Giriş Tarihi: 10.04.2025 10:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.04.2025 10:59

Koyu griye çalan bulutlu gökyüzü altında deniz suyu da tatsız tuzsuz depresif bir seyir sunuyordu. Oturduğum bankın etrafı da farksız değildi. Gri beton yine griye dönmüş çekirdek kabuklarından oluşan bir halı ile kaplanmış gibiydi.
Rüzgar ara sıra yön değiştiriyor bazen kayalara çarpan suyun hışımlı sesini, bazen de otoyoldan taşan motor sesleri yanında geniz yakan balata kokularını getiriyordu.
Bir cendere gibiydi. En azından bana çağrıştırdığı şey buydu.
Bir yanda doğanın kokusu ve sesi, bir yanda insanlığın hayatını kolaylaştırdım derken zorlaştırdığı ve kölesi olduğu mekanikleşmiş bir kentleşme güya modernleşmenin kokusu ve sesi...
Öyle bir modernleşme anlayışı ki her geçen gün medeniyetleşmekten uzaklaşan, her dakika dünyanın başka bir yerinden zulüm haberleri akan yozlaşmış ve de yobazlaşmış, insanın insanı yuttuğu bir canavar adeta!Ülkeler, yönetimler, başkanlar, parlamentolar, krallıklar, meclisler, kiliseler, camiler, siyaset, fabrikalar, anamal, anapara, insan, tüm bu anahtar kelimeler zihnimin içinde deli fırtınalar yaratıyor ve vücudum oturduğu bankta giderek uyuşuyordu.
Benim ömrüm gibi nice ömürler tükeniyordu ama yıllardır süregelen zulüm tükenmiyordu?
Afganistan, Irak, İran, Suriye, Afrika ve daha nice ülke ve buralarda yaşayan milyonlarca insan, belki de bir kere bile insan olduğu, insanca yaşamanın ne olduğu hakkında fikri olmadan acı içinde ölüp gidiyordu...
Peki bu kimin ya da kimlerin suçuydu? Kimler sorumluydu?
Kapitalizm, din, siyaset, üst akıllar her gruptan suçlanacak kişi ya da kurumlar hep oldu-olacak...
Peki ya sorarım size; kendi hayatınızın yönetimini kardeşinize, arkadaşınıza, komşunuza ya da ne bileyim mahalle bakkalına emanet eder misiniz? "Benim yaşam kalitemi sen belirle, der misiniz?"
Herhangi bir kişiye hayatının yönetimini verme fikri ne kadar itici değil mi?
O halde neden çoğunluk olan halk, kendine kaliteli yaşam hakkı vermeyen ve kendinden üstün olmayan, kendisi gibi sadece insan olan, altıüstü bir grup insandan oluşan yönetici azınlığın kendine reva gördüğüne tamah ediyor?
"Ben daha iyiyi hak ediyorum." demiyor?
Fabrikalar sen olmazsan işlemez, siyasetçi sen önünde düğme iliklemez, sorgularsan başına patron kesilemez...
Yani güzel kardeşlerim bu bir çarksa ve bizler de dişlisi isek; biz yoksak bu çark dönmez...
Hayatının öznesi olması gereken insan, belirtisiz sıfat tamlaması gibi hayatlarını sadece birilerinin uygun gördüğü düşüncesel sıfatlar altında tüketip gidiyor...
Dur demek mümkün mü?
Tabii ki mümkün!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.