Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Aklımızı fişte mi unuttuk? Dünya işleri

Yazının Giriş Tarihi: 05.03.2025 11:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.03.2025 11:29

Bu köşeye neden bu ismi verdiğimi soran çok olmuştur.
Hem bir vatandaş olarak hem de mesleki yelpazemin de bana verdiği yetki ve yetkinlikler ışığında, daha kapsamlı yazılar yazabilmek ve naçizane bilgilendirebilmek için bu ismi seçmiştim.
Eğitim hayatım ve uzmanlaştığım konular;
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik, E.A.Üni. Sosyoloji ve İstanbul Üniversitesi Çocuk Gelişimi,
Cerrahpaşa Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesin'de Pedadojik Formasyon ve Başkent Üniversitesi Aile Danışmanlığı eğitimini tamamladıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı sınavları sonucunda Aile Danışmanı, Özel Öğrenme Güçlüğü namı diğer bilinen adı ile "Disleksi", DEBH yani Dikkat Eksikliği Hiper Aktivite Bozukluğu ve Üstün Zekalılar Eğitimi, Anadolu Üniversitesi Çocuk Tanı ve Değerlendirme Eğitimi...
Bu arada amacım kendimi anlatmak değil, sizlerle tanışmak... Yazacağım konuları okuyanlar için "ne gibi bir yetkinliği var da bu konuyu yazıyor?" sorusu oluşmadan ortadan kaldırmak...

Bu bakımdan bu köşe de, kimi zaman eğitim, kimi zaman gündem ve çağın ilerleyişi içinde toplum psikolojisi ve gidişatı, kimi zaman ise çocuk gelişimi ve aile konuları hakkında yazı ve söyleşiler ile sizlerin karşısında olacağım.

Kısaca kendimi tanıttığıma göre bu hafta dikkat çekmek istediğim, benim tanımımla; "Algı Yıkımı ve Yeniden İnşa" konusuna giriş yapmak istiyorum.

Her yaş grubuna göre farklı şekilde ele alınması gereken bir konu gibi görünse de, maalesef yaş farkı ya da nesil farkı gözetmeksizin sonuçlarının aynı olduğu bir durumdan söz edeceğim.

Kafamızı nereye çevirsek hem kendimizde hem de çevremizde şahit olduğumuz; kronik yorgunluk, bıkkınlık hissi, doyumsuzluk, her an yapacak bir işimiz varmışta yapamıyormuşuz hissi, zihinsel doluluk, bir türlü anlamladırılamayan ve sürekli yönü başka taraflara yöneltilerek nedeni aranan mutsuzluk, boşluk duygusu, ümitsizlik, erteleme, uyku bozukluğu, kaygı, dikkat ve hafıza problemleri gibi gibi, çoğaltılabilecek onlarca olumsuz duygu içinde herkes. Mutluluğu geçiyorum neşe kayıp...

Çağın getirisi olan teknolojinin yüksek gelişim hızı hayatı yaşamak anlamında algı yıkımına neden oldu. Beyinlerimizi meşguliyet yolu ile internete bağlı ekranlara ipotek edip, bize ait en kıymetli hazinemiz olan zamanlarımızı, boşuna akan su misali harcadık-harcıyoruz.
Zamanın diyemeyeceğim, kendi zamansal algımızın ayarlarını bozuyoruz. Sonra da kayboluşlarımızı anlamlardırmaya çalışıyoruz. Zihnimizin hız algılayış biçimleri öylesine değişti ki; günlük hayatın tüm akışları yavaş ve sıkıcı gelmeye başladı. Kitap okumak, yürüyüş yapmak, birçoğumuz ve de gençlerimiz için arkadaşlarla yan yana gelip plan yapmak gibi... Ekranlardan buluşmak daha cazip...
Orada herkes duyarlı ve sevgi dolu"!"

Manuel Castells'in, "Ağ toplumu" tanımı geliyor aklıma;
" Manuel Castells, ağ toplumunu dinamik, yenilikçi ve son derece açık bir sistem olarak tanımlar." Fakat bugün; en azından bizim toplumumuzun geldiği nokta bunun aksini işaret etmektedir. Daha çok, aşırı ve yalan yanlış enformasyona ya da anlık değişimlerle, saniyeler içinde farklı duygu yükleyen görüntü akışlarına maruz kalan ve bunun sonucunda ise duygu durum bozukluğu yaşayan, unutkanlaşan, tepkisizleşen ve daha kötüsü hareketsizleşen insan yığınları söz konusu olmakta. Öyle ya beynin yorulup uyuştuğu yerde beden hareketlenebilir mi?
Manuel Castells “zamansız zaman”ın yeni bir geçicilik kavramı olduğunu, akışlar uzamının mekanların varlığını ortadan kaldırmaması gibi, zamansız zamanın da yalnızca ağ toplumunda ortaya çıkan, hakim toplumsal bir zaman biçimi olduğunu söylemektedir."
İMKANSIZI İSTEMEK MAKUL MÜDÜR?
YA DA OLANA KATLANIP KABULLENMEK MAKBUL MÜDÜR?

Castells'in "zamansız zaman" ifadesini çekip alarak, yaşam süresi sınırlı olan insana en çok zarar verenin "zamansal algılarımızın ayarlarının bozulması" olduğunu yinelemek istiyorum. Yani bu durumda; bu tanım içinde mevcut olan "dinamik toplum" tanımı çürüyor...
Öyle zannediyorum ki hepimizin bıkmış olduğu bu zihinsel esarete karşı, toplum olarak gün gelecek; "zihinsel ve zamansal özgürlük savaşı" vereceğiz...

Hani bir tabir vardır; yaşamı iliklerine kadar hissederek yaşamak...
Bunu tekrar mümkün kılabilmek için sağlıklı psikolojik temeller atarak yeniden inşa mümkün müdür?
Aklmızı ve de hayatlarımızı fişte mi unuttuk?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.