Türkiye’nin en kritik şehirlerinden olan Bursa’da, üst üste gelen konkordato haberleri iç piyasalardaki tedirginliği artırırken, şehrin genelinde esnafın ve vatandaşın sorunu ortak. İsrail’in İran topraklarına yolladığı füzelerin Türkiye’nin ve akabinde Bursa’nın ekonomisini önemli ölçüde olumsuz yönde etkilediği önemli bir gerçeklik diyebiliriz. Bugün sizlere Bursa siyasetinin yakın gündeminden bahsederken, ekonomi ile ilgili öngörülerimizi ve toplumsal beklentileri de aktarmaya çalışacağım…
Türk siyasetinin önemli isimlerinden olan Milli Görüş Lideri Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bugünleri hatta daha ilerisini gören vizyonunu rehber edinen Yeniden Refah Partisi, Yıldırım 3’ncü Olağan Genel Kongresi ile yeniden sahalara döndü. Basın, medya ve halkla ilişkiler konusunda halen daha beklentileri karşılayamayan Yeniden Refah Partisi’nin Yıldırım Olağan Kongresine, Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla katılım gösterdi. Bursa adına önemli bir buluşma olarak değerlendirebileceğimiz kongre, önümüzdeki seçim süreçlerinde siyasetin Yıldırım’da kıyasıya bir rekabete dönüşeceğinin mesajlarını taşıyor. Son dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nin yanında Yeniden Refah Partisi’nin de etkin ve etkili siyasetini gözlemlediğimiz Yıldırım, AK Parti’nin Bursa’daki kalesi konumunda…
Yeniden Refah Partisi İlçe Başkanı Fatih Akkan başta olmak üzere Bursa İl Başkanı Mehmet Kaygusuz ve Genel Başkan Yardımcısı Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın geleneksel Milli Görüş söylemleri ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan sözlerinden alıntıları ile süsledikleri kongre; yenilikçi değil, geleneksel siyasetin izleri ile doluydu. Milli Görüş çizgisinde Yeniden Refah Partisi izinde kurulacak bir iktidar ve yerel yönetimler zinciri ile ülkenin kalkınacağını ifade eden Milletvekili Aşıla, özetle; israf siyasetinden öte tasarruf modellerinin seçilmesi ve hakça paylaşım gerçekliğine vurgu yaptı.
Bursa’nın Anahtarı yok mu?
Merkez sağ siyasetinin güncel isimlerinden ve siyasi partilerinden biriside Anahtar Parti ve Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu oldu. Son dönemde Bursa’da önemli hamleler gerçekleştiren Yavuz Ağıralioğlu ve Anahtar Parti, bir dönem Bursa’da aktif ve hızlı bir siyasi süreç yöneten DEVA Partisi ve Genel Başkanı Ali Babacan’ı akıllara getirdi. Söylem ve kitle yönetimi siyasetinin ötesine bir türlü geçemeyen Anahtar Parti’nin, Bursa İl binası açılışı sonrası yeni süreçte ilçelerde hızla aktif olması ve sonbahar ile birlikte yerel siyasete yönelmesi bekleniyor.
Bilindiği üzere Bursa, esnaf ve iş dünyası ile eş güdümlü gelenekçi olduğu kadar yenilikçi bir siyasi toplumsal kültüre sahip. Çoğu zaman kasaba siyasetinin izlerini gözlemlediğimiz Bursa siyasetinde; Karacabey, Mustafakemalpaşa, Orhangazi, Gemlik ve Yenişehir’in şehir dinamiklerine etkisi sandıkta çok yüksek olurken, dağ yöresinin dört ilçesinin kent merkezindeki kitle ağırlığını da unutmamak gerekiyor. Bir dönem Anavatan Partisi’nin ve akabinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluş yıllarında olduğu gibi Karadeniz ağırlıklı bir genel merkez ve yerel siyaset gözlemlediğimiz Anahtar Parti, söylem ve eylemleri ile “Bursa’nın anahtarı yok mu” sorusunu bizlere sorduruyor…
Bir yanda Türkiye’nin iktidarı Adalet ve Kalkınma Partisi, 10 Milletvekili ile öte yanda Bursa’nın yerel iktidarı Cumhuriyet Halk Partisi, Büyükşehir Belediyesi dâhil yerel yönetim dinamikleri ile güçlü bir iktidar ve güç savaşı gerçekleştiriyor. Böylesine güçlü bir savaşın yaşandığı Bursa’nın anahtarları iki siyasi parti arasında gidip gelirken, Anahtar Parti’nin yerele dair daha fazla söylem, eylem ve saha çalışmasına ihtiyacı olduğunu pozitif bir öneri olarak belirtmek isterim…
Ücret artışı mı geçim avantajı mı?
Son günlerde ısrarla gündeme gelen emekli maaşları ve asgari ücretlerde artış beklentisini çok doğru analiz etmemiz gerektiğine inanıyorum. İş dünyasının ve esnafların genelinde ortaya çıkan gelir düşüşü ve borçlar ile kira, kredi ve kredi kartı ile daha fazlasını ödeyememe gerçekliğini görmezden gelemeyiz. İş insanlarının ve esnafların artarak katlanan maliyetlerini bir kat daha artıracak hatta iflas, kepenk indirme, işten çıkarma gibi ekonomi ve istikrarı olumsuz etkileyecek ücret artışı çıkmazından kurtulmamız gerekiyor.
Bursa başta olmak üzere ülkenin genelinde hepimiz yaşayarak görüyoruz ki; maaşlara gelen artışların daha fazlası ürünlere, faturalara, akaryakıt ve enerji giderlerine katlanarak yansıyor. Bankaların kendilerine para yatıranlara yüksek faiz ödediği, kendilerinden kredi kullanmak isteyenlerden yüksek faiz aldığı bir ekonomi modelinde ücret artışı, geçim avantajı yaratmayacaktır!
Hafta başı başlayan otomobil fiyatlarındaki düşüşler ötesinde gayrimenkul sektöründe yaşanan durgunluk ve fahiş fiyat sarmalı tüm sektörlerin kademeli olarak tıkanmasına ve iş gücü yavaşlamasına neden oldu. İnşaat sektörünün tıkandığı Türkiye’de, tekstil başta olmak üzere birçok sanayi kolunda zor süreçler yaşandığını biliyoruz.
Yüksek ve ödenemeyen vergiler ile sosyal güvenlik primleri arasında sıkışan esnaf, iş dünyası ve vatandaşların en büyük sorunu nakit ve finansman bulamama gerçekliği diyebiliriz. Ankara’nın ücret artışı yerine geçim avantajları yaratacak sağlıklı ekonomi modellerini hızla sahaya sürmesinde fayda var. Ödenemeyen vergiler ve sosyal güvenlik primlerinden bile faiz alan bir iktidarın olası ilk seçimlerde vatandaşlardan ve iş dünyası ile esnaflardan kendisini yeniden iktidara taşıyacak oy alacağına dair beklentisi bir ütopya değil de nedir?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömer KÜÇÜKKAYA
Siyasetten ekonomiye Bursa…
Türkiye’nin en kritik şehirlerinden olan Bursa’da, üst üste gelen konkordato haberleri iç piyasalardaki tedirginliği artırırken, şehrin genelinde esnafın ve vatandaşın sorunu ortak. İsrail’in İran topraklarına yolladığı füzelerin Türkiye’nin ve akabinde Bursa’nın ekonomisini önemli ölçüde olumsuz yönde etkilediği önemli bir gerçeklik diyebiliriz. Bugün sizlere Bursa siyasetinin yakın gündeminden bahsederken, ekonomi ile ilgili öngörülerimizi ve toplumsal beklentileri de aktarmaya çalışacağım…
Türk siyasetinin önemli isimlerinden olan Milli Görüş Lideri Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bugünleri hatta daha ilerisini gören vizyonunu rehber edinen Yeniden Refah Partisi, Yıldırım 3’ncü Olağan Genel Kongresi ile yeniden sahalara döndü. Basın, medya ve halkla ilişkiler konusunda halen daha beklentileri karşılayamayan Yeniden Refah Partisi’nin Yıldırım Olağan Kongresine, Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla katılım gösterdi. Bursa adına önemli bir buluşma olarak değerlendirebileceğimiz kongre, önümüzdeki seçim süreçlerinde siyasetin Yıldırım’da kıyasıya bir rekabete dönüşeceğinin mesajlarını taşıyor. Son dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nin yanında Yeniden Refah Partisi’nin de etkin ve etkili siyasetini gözlemlediğimiz Yıldırım, AK Parti’nin Bursa’daki kalesi konumunda…
Yeniden Refah Partisi İlçe Başkanı Fatih Akkan başta olmak üzere Bursa İl Başkanı Mehmet Kaygusuz ve Genel Başkan Yardımcısı Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın geleneksel Milli Görüş söylemleri ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan sözlerinden alıntıları ile süsledikleri kongre; yenilikçi değil, geleneksel siyasetin izleri ile doluydu. Milli Görüş çizgisinde Yeniden Refah Partisi izinde kurulacak bir iktidar ve yerel yönetimler zinciri ile ülkenin kalkınacağını ifade eden Milletvekili Aşıla, özetle; israf siyasetinden öte tasarruf modellerinin seçilmesi ve hakça paylaşım gerçekliğine vurgu yaptı.
Bursa’nın Anahtarı yok mu?
Merkez sağ siyasetinin güncel isimlerinden ve siyasi partilerinden biriside Anahtar Parti ve Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu oldu. Son dönemde Bursa’da önemli hamleler gerçekleştiren Yavuz Ağıralioğlu ve Anahtar Parti, bir dönem Bursa’da aktif ve hızlı bir siyasi süreç yöneten DEVA Partisi ve Genel Başkanı Ali Babacan’ı akıllara getirdi. Söylem ve kitle yönetimi siyasetinin ötesine bir türlü geçemeyen Anahtar Parti’nin, Bursa İl binası açılışı sonrası yeni süreçte ilçelerde hızla aktif olması ve sonbahar ile birlikte yerel siyasete yönelmesi bekleniyor.
Bilindiği üzere Bursa, esnaf ve iş dünyası ile eş güdümlü gelenekçi olduğu kadar yenilikçi bir siyasi toplumsal kültüre sahip. Çoğu zaman kasaba siyasetinin izlerini gözlemlediğimiz Bursa siyasetinde; Karacabey, Mustafakemalpaşa, Orhangazi, Gemlik ve Yenişehir’in şehir dinamiklerine etkisi sandıkta çok yüksek olurken, dağ yöresinin dört ilçesinin kent merkezindeki kitle ağırlığını da unutmamak gerekiyor. Bir dönem Anavatan Partisi’nin ve akabinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluş yıllarında olduğu gibi Karadeniz ağırlıklı bir genel merkez ve yerel siyaset gözlemlediğimiz Anahtar Parti, söylem ve eylemleri ile “Bursa’nın anahtarı yok mu” sorusunu bizlere sorduruyor…
Bir yanda Türkiye’nin iktidarı Adalet ve Kalkınma Partisi, 10 Milletvekili ile öte yanda Bursa’nın yerel iktidarı Cumhuriyet Halk Partisi, Büyükşehir Belediyesi dâhil yerel yönetim dinamikleri ile güçlü bir iktidar ve güç savaşı gerçekleştiriyor. Böylesine güçlü bir savaşın yaşandığı Bursa’nın anahtarları iki siyasi parti arasında gidip gelirken, Anahtar Parti’nin yerele dair daha fazla söylem, eylem ve saha çalışmasına ihtiyacı olduğunu pozitif bir öneri olarak belirtmek isterim…
Ücret artışı mı geçim avantajı mı?
Son günlerde ısrarla gündeme gelen emekli maaşları ve asgari ücretlerde artış beklentisini çok doğru analiz etmemiz gerektiğine inanıyorum. İş dünyasının ve esnafların genelinde ortaya çıkan gelir düşüşü ve borçlar ile kira, kredi ve kredi kartı ile daha fazlasını ödeyememe gerçekliğini görmezden gelemeyiz. İş insanlarının ve esnafların artarak katlanan maliyetlerini bir kat daha artıracak hatta iflas, kepenk indirme, işten çıkarma gibi ekonomi ve istikrarı olumsuz etkileyecek ücret artışı çıkmazından kurtulmamız gerekiyor.
Bursa başta olmak üzere ülkenin genelinde hepimiz yaşayarak görüyoruz ki; maaşlara gelen artışların daha fazlası ürünlere, faturalara, akaryakıt ve enerji giderlerine katlanarak yansıyor. Bankaların kendilerine para yatıranlara yüksek faiz ödediği, kendilerinden kredi kullanmak isteyenlerden yüksek faiz aldığı bir ekonomi modelinde ücret artışı, geçim avantajı yaratmayacaktır!
Hafta başı başlayan otomobil fiyatlarındaki düşüşler ötesinde gayrimenkul sektöründe yaşanan durgunluk ve fahiş fiyat sarmalı tüm sektörlerin kademeli olarak tıkanmasına ve iş gücü yavaşlamasına neden oldu. İnşaat sektörünün tıkandığı Türkiye’de, tekstil başta olmak üzere birçok sanayi kolunda zor süreçler yaşandığını biliyoruz.
Yüksek ve ödenemeyen vergiler ile sosyal güvenlik primleri arasında sıkışan esnaf, iş dünyası ve vatandaşların en büyük sorunu nakit ve finansman bulamama gerçekliği diyebiliriz. Ankara’nın ücret artışı yerine geçim avantajları yaratacak sağlıklı ekonomi modellerini hızla sahaya sürmesinde fayda var. Ödenemeyen vergiler ve sosyal güvenlik primlerinden bile faiz alan bir iktidarın olası ilk seçimlerde vatandaşlardan ve iş dünyası ile esnaflardan kendisini yeniden iktidara taşıyacak oy alacağına dair beklentisi bir ütopya değil de nedir?