Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Operasyonlar çözüm değil!

Yazının Giriş Tarihi: 07.07.2025 08:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.07.2025 08:58

Türkiye’nin gündemini meşgul eden Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine yönelik soruşturmalar ve gözaltılar ile tutuklamalar, toplumsal güvenirliliği tehdit ediyor. Adalet ve Kalkınma Partisi adına toplumda eksi bir süreç başlatan soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalar sürecinde sosyal medyada yer alan alfabetik süreç itibariyle Bursa, ülkenin ana gündem konusu oldu. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve daha birçok isim ile ilgili soruşturma yürütülmesine yönelik sosyal medya paylaşımları kentte önemli belirsizliklere ve tedirginliğe yol açıyor. Bilindiği üzere Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni Cumhuriyet Halk Partisi değil, Mustafa Bozbey kazandı! Alinur Aktaş’ın kibir, kin ve nefret siyasetinin Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kaybettirdiği seçimler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın veyahut AK Parti’nin kaybettiği bir seçim değildi! Her ne kadar yerel seçimler sonrasında kaçarcasına ailesi ile Umre’ye giden Alinur Aktaş tüm suçu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bozuk ekonomik sürece yüklemiş olsa bile Bursalılar tüm gerçeklerin farkında…

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in haddini aşarak “Türkiye’yi Mısır’a çevirmek” iddialı konuşmalarını hiçbir şekilde kabul etme ve destekleme şansımız yok. Bu şekli ile hakkında açılacak her türlü soruşturma Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütünlüğü açısından çok değerlidir. Ancak siyasetin rotasını soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalar ile belirlemeye kalktığımızda, hem siyaset hem de siyasetçi toplumsal meşruiyetini yitirecektir. Bu sebeple Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yakın mecraların geçmiş dönemlerdeki soruşturmalara atıfta bulunarak bugünkü soruşturma süreçleri ile o günleri eşdeğer tutmaları siyasi açıdan kendilerine fayda üretmemektedir! Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik buhranı her ne kadar Milletvekillerinin bazıları kabul etmiyor olsalar bile vatandaşın durumu net bir şekilde ortadır. TÜİK başta olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşunun güvenini yitirdiği günümüzde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun “Nefes Kredisi” iş dünyasının ekonomiye dair verdiği en değerli mesajdır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in eline ve vicdanına teslim edilmiş Türk Milleti, elbette bu kötüye gidişatın hesabını günü geldiğinde sandıkta siyasi sorumlularına soracaktır. Türkiye’nin ekonomisinin kötü olmasının tek nedeni iktidar olmadığı gibi muhalefetinde bu süreçte masum olduğunu iddia edemeyiz!

Ankara’da oturanların Anadolu’dan bir haber yürüttükleri siyasetin sokaktaki yansımalarını net cümleler ile ifade ettiğimizde başımıza gelebileceklerin neler olabileceğini öngörebiliyoruz. Lakin sokaktaki yansımaları Ankara’nın duyacağı netlik ve tizlikte iletemezken, ülkenin başına neler gelebileceğini de öngörüyoruz! Bu sebeple şahsımızın hiçbir değeri olmadığı şu fani dünya hayatında yine memleket sevdası ile yazacağımız cümlelerin kimsenin zoruna gitmemesi aksine hepimizin aklıselim hareket etmesi gerektiğini tekraren belirtmek isterim.

Her ne kadar Cumhuriyet Halk Partisi, Bursa’da yerel seçimleri kazanmadı diyor olsak bile koltukta oturan Büyükşehir ve Belediye Başkanları CHP rozeti takmaktadırlar. Bu rozeti elbette hizmet anında değil, siyasi minvalde takan Belediye Başkanları ile ilgili soruşturmalar yürütürken ilgili belediyelerin son 30 yıllık defterlerini açmayı ihmal etmemek gerektiği kanaati toplumda sübut bulmuştur. Türkiye’nin en güçlü şehirlerinden Bursa’nın deprem, ulaşım krizleri, açılmayan hastaneler, iflas açıklayan dev firmalar ile sarsıldığı bir dönemde hem Cumhuriyet Başsavcılarına hem de yerel siyasete yapılan baskılar hem şehrin hem de ülkenin kaotik bir çıkmaza ve güvensizlik ortamına sürüklenmesine zemin hazırlamaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti mutlaka yerel ve ulusal denetimi sağlamak adına her türlü hukuki süreci yönetecektir ve yönetmelidir. Lakin yürütülen süreçlerin siyasi bir algı malzemesi olmasını maalesef ilgili mecralar net bir şekilde önleyememektedir. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın süreçlere dair açıklamaları AK Parti tarafından yeterince net bir dille topluma anlatılamazken, kamu çalışanlarının ekonomik ve özlük haklarının yetersizliğinin aşikâr olduğu bir dönemde yaşanan bilgi sızıntıları ve kirliliği de önlenememektedir! Kamu ile çalışanları ekonomik anlamda karşı karşıya bırakılmıştır!

Asgari ücretin yetersiz kaldığını sürekli tartıştığımız bu günlerde fabrika işçilerinin artık 40-50 bin TL maaşlar ile geçinemediklerini, işçilerin vardiyalı sistemlerde çalışmak istemediklerini, köye dönüş için hükümetten önemli beklentiler oluştuğunu, iklim yasasının toplumda hükümete yönelik güven ortamını zedelediğini görmezden gelemeyiz! Ve yine sanayicilerin ihracat bağımlısı olduğunu, iç piyasaya satışların neredeyse durduğunu, vatandaşların yerli ve milli üretim TOGG’u bile yüksek ücretler nedeniyle tedarik edemediğini de işitmemiz ve görmemiz gerekiyor. Kabul etmeliyiz ki; yerel yönetimlere yönelik operasyonları yaparken son 20 yıl içerisinde iktidarın elinde olan yerel yönetimlerin SGK ve Vergi gibi prim ve borçlarını ödemeyerek ilgili yöneticilerin kamusal bir zarar ortaya çıkardıklarını ve bunun hesabının ilgililere sorulması gerekliliğini vatandaşın yüksek sesle konuştuğunu belirtmek isterim. Dünün hesabını bugün CHP’li Başkanların kapattığını hepimiz bilmekteyiz. Ve vatandaş bu süreçlere susuyor olmasına rağmen kayıtsız kalmıyor!

Türkiye, siyasi partilerin İl Başkanlıklarından yönetilemeyecek kadar büyük bir otoritedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bugüne kadar 100 yıl içerisinde onlarca siyasi parti, iktidar, Genel Başkan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile yönetilerek bu günlerine gelmiştir. Bilinmelidir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kudreti, yöneticileri değil aksine varlık sebebi olan Yüce Türk Milleti’dir. 1980’ler, 1990’lar nasıl geçti ise bugünlerde gelip geçecektir. Ne Anayasa kitapçığı fırlatıldığı için Türkiye batmıştır! Ne de uzaya çıkıldığı için Türk Milleti özgürlük ve değerlerinden feragat etmiştir! Operasyonların çözüm olmadığını “Terörsüz Türkiye” mottosunun mimarlarından daha iyi kim bilebilir ki?

Türkiye’nin birlik ve beraberliğinin tesisi, toplumsal refah ve uzlaşının sağlanması, Milletin Devleti ile omuz omuza daha güçlü yarınlar inşa edebilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm kurum ve kuruluşlarda kapsamlı denetimleri ve reformları başlatması kamu yararına elzemdir. Türkiye’nin olası savaş gerçekliğinin fragmanını izlediğimiz İsrail-İran çatışması ve ulusal tatbikatların ışığında Milli birlik ve beraberliğin tesisi için zaman kaybetmeksizin Vergi Affı, Genel Af ve Yeni Anayasa süreçleri tamamlanmalıdır. Türkiye’nin mevcut şekli ile daha güçlü idare edilebilmesi adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeniden, daha aktif ve güçlü Milletvekilleri ile yönetilmesi için Milletvekillerinin elinden alınan yasal haklarının yeniden kendilerine verilerek Milletvekili makamının güçlendirilmesi Millet’in güçlendirilmesi için elzemdir. Elbette operasyonlar yapılır, yapılması gerekir! Ancak operasyonları tek bir merkeze veya siyasi yapıya yönelik üst üste yaparsanız ortaya bir mağduriyetler zinciri ve algısı çıkar! O vakit ne yönettiğiniz kadrolar, ne de toplum sizlere güvenmez ve yanınızda durmaz. Bu, kaos için büyük bir başlangıç oluşturur!

Daha zor süreçleri hep birlikte omuz omuza aşan Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, inanıyorum ki; 15 Temmuz’a sayılı günler kala yeniden küllerinden doğarak yarınlara daha sağlam adımlar ile yürümek adına tüm kurumlarında ve makamlarında daha güçlü kararlar alarak toplumsal bütünlüğü yeni reformlar ve sağduyu ile sağlayacaktır…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.