Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Küresel Güney ve Türkiye…

Yazının Giriş Tarihi: 01.09.2025 08:43
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.09.2025 08:43

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin ziyareti ve buradaki temaslarını çok doğru okumalıyız. Çin lideri Şi Cinping ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmelerinde satır aralarında gizlenmiş önemli detayları gözden kaçırmamak gerekiyor. Her ne kadar Çin lideri Şi Cinping iki ülkenin bağımsızlık ruhuna ve ortak konumuna dikkat çekerek "Çin ve Türkiye, bağımsızlık ruhuna sahip yükselen büyük ülkeler ve 'Küresel Güney'in önemli üyeleri" açıklamalarında bulunmuş olsa bile kazın ayağı hiçte öyle değil! Çin, Türkiye’yi güçlü gösteren açıklamalar yapıyor olsa bile bu açıklamaların Küresel Batı ve Küresel Doğu, bakış açıları ile hamlelerini de çok şeffaf ve dikkatli değerlendirmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak isterim…

Türkiye’nin 2026 yılında baskın bir seçim hazırlığında olduğunu hepimiz çok iyi okumalıyız. Türkiye, yeni bir Bülent Ecevit dönemi yaşamak istemiyor! O dönemin siyasi çöküşünü hazırlayan en önemli etkenleri sosyal ve ekonomik olarak sıraladığımızda görüyoruz ki; emekli ve memur maaşları, asgari ücret, yüksek kiralar, ev ve otomobil alınamaması, kapanan veya iflas eden şirketler ile dükkânlar ve artan sokak olayları o dönemin ana gündemleriydi diyebiliriz. Türkiye; 1980 darbe süreci yol haritasını 1990 ve 2000’li yılların hükümet deviren süreçleri ile komplike bir biçimde yaşıyor. Ve maalesef Ankara, yaşanan bu süreçleri görmekten çok uzak!

Her ne kadar Çin ve Rusya ile yakınlaşma bize çok değerli olarak görünüyor olsa bile aslında ucuz işçilik ile üretim devi olan Çin ile yakınlaşmak Türkiye’nin üretim gücünün ve nüfus azalmasının dezavantajları ile okunmalıdır. Türkiye, bir anda topraklarında artan Çin nüfusu ve Çin ürünleri ile büyük bir kaosa girebilir! Her ne kadar İsrail’in zulmünden ötürü Amerika’yı cezalandırmak adına Çin ve Rusya ile yakın temas içerisinde olsak bile son 130 yıl içerisinde topraklarımızda yaşanan Rus zulmünü ve Çin’in Türklere yaptığı zulümleri asla unutmamak zorundayız.

Amerika’nın ileri karakolu olmak zorunda bırakılan Türkiye’den uzaklaşarak önce bölgesel akabinde küresel güç Türkiye’yi inşa etmek elbette kolay bir iş değil! Ve yine bu süreçleri son 25 yıllık siyasi ve ekonomik denklemler üzerinden değerlendirdiğimizde önemli başarılar olarak görebiliriz. Ancak geldiğimiz noktada net bir dille ifade etmeliyiz ki; Türkiye hızla iç karışıklıklara ve olağanüstü müdahalelere doğru sürükleniyor. Evet, Kasım ayı ile ilgili sosyal medyada ve sokaklarda konuşulanları bende duyuyorum. Ve sizler gibi oturduğunuz yerden değil, Türkiye’nin dört bir yanını gezerek işitiyorum. Türkiye’nin güney sınırlarında, Türk ve Kürt nüfusun yerini hızla Suriyeliler ve Iraklılar almış durumda. Afganlılar genel olarak Konya ve Eskişehir olmak üzere İç Anadolu kırsalında öbekleşiyorlar. İç Anadolu’da bazı yerleşimlerin adeta Afgan köyüne döndüğü iddiaları asılsız değil! Artan yabancı nüfus ve mültecilerin doğurganlık hızları ile yerleşik halkın doğurganlık azalımı bu sonucun ortaya çıkmasındaki ana etmenler arasında diyebiliriz.

Kabul etmeliyiz ki; İçişleri Bakanlığı, Göç ve Afet yönetimi konularında son 10 yıldır başarılı sınavlar veremedi! Küresel Güney olarak sınıflandırılmaya çalışılan Türkiye aslında bir Dünya ülkesi olmaktan koparılmak isteniyor. Oysa Türkiye ve Anadolu, Viyana Kuşatmasından itibaren Küresel bir güçtür.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.