Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin ile yürüttüğü ikili ilişkiler, Türkiye açısından mutlaka önemli konu başlıkları içermektedir. Lakin Çin’in ucuz işçi ve hızla büyüyen nüfus gerçekliği ile acımasız devlet yöneticiliği kavramları tarih boyunca Türkler ve İslam Âlemi adına en önemli tehdit ve tehlike unsurları olmuştur. Avrupa Birliği’nden “Küresel Güney” adı ile Dünya’nın bir başka ucuna kaydırılan Türkiye’nin üretim gücü hızla düşerken, işsizlik artmakta ve usta, kalfa, çırak gibi kavramlar toplumda hızla kaybolmaktadır. Ticaret Bakanlığı’nın esnaf ve sanatkârlardan uzak hatta kopuk olmasını da değerlendirdiğimizde, Rusya ve Çin ile yakınlaşma mevcut kabine üyeleri ile Türkiye için yakın zamanda sokaklara dökülen milyonlarca insan ve hükümete yönelik “Ulusal Güvenlik” zafiyetleri ile dolu haftalar yaşayacağımızın göstergesidir. Türkiye’nin Küresel platformlarda Türk özünü bilen, Türk toplumu ile yakın iletişim kurabilen Kabine üyelerine ve sosyal medya reklamı yapmak yerine işini yapan Vali ve Kaymakamlara olan ihtiyacını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın acilen görmesi ve gereğini yapması “Ulusal Güvenlik” ve “Milli Güvenlik” açısından elzemdir!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı’na kadar yükselen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncelikle “Emlak Vergisi” konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ciddi bir çalışma başlatmasında ve düzenleme yapmasında fayda vardır. Türkiye, çok kritik süreçler atlatırken Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tatilde olmasını kabullenmemiz beklenemez! Ve yine Milletvekillerini değerlendirdiğimizde ifade etmemiz gerekiyor ki; maalesef ne iktidar ne de muhalefet siyasetçileri ile Milletvekilleri bulundukları şehrin sokaklarına çıkmıyorlar, düğün ve benzeri işler ile köy etkinlikleri dışında köylüler ve mahalle sakinleri ile hemhal olmuyorlar. Parlamento üyelerinin hızla güven kaybettiği Türkiye’de; ne iktidarın ne de muhalefetin sahada olmaması polislerin ve genel itibariyle Emniyet mensuplarının ücret ve özlük haklarından şikâyetçi olmaları es geçilecek hadiseler değildir. İçişleri Bakanlığı bünyesindeki sosyal yardım vakıf çalışanlarının greve çıkarak sosyal durumu zaten olmayan vatandaşları mağdur etmeleri ülkenin iç güvenlik açısından “Kırmızı Alarm” verdiğinin ana göstergeleridir. Ve yine hükümetin kendi “Sosyal Yardım Vakıf” personellerinin ücret ve özlük haklarında bile yetersiz kaldığını topluma açıkça gösteren grev süreci, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ülkeyi getirdiği açlık ve yoksulluk sürecini açıkça ortaya koymaktadır! Vatandaşlar; yüksek vergiler ve gelir adaletsizliği altında ezilmektedir…

Türkiye’nin ortasına doğru baktığımızda yeni şehirlerin acilen kurulmasının önemli bir ihtiyaç olduğunu görmekteyiz. Bu minvalde Konya Ovası’nın verimliliğini ve Konya’nın büyüklüğünü düşündüğümüzde, şehri bütünüyle değerlendirdiğimizde; yönetilemez olduğu ve topraklarının verimli kullanılamadığı gerçekliğini de belirtmek zorundayız. Konya’nın ikiye bölünerek Akşehir’in vilayet yapılmasında hem tarım, hayvancılık ve gıda verimliliği hem de İçişleri açısından fayda olduğu aşikârdır. Bursa’da İnegöl’ün İl yapılmasının gelinen koşullarda “Ulusal Güvenlik” açısından fayda getirmeyeceğinin aşikâr olduğunun netlik kazandığı bir dönemde, Karacabey ve Mustafakemalpaşa ilçelerinin tarım, hayvancılık ve gıda sanayi bölgesi ilan edilmesinde Milli menfaatler olduğunu gözden kaçırmamamız gerektiğini bir kere daha ifade etmek isterim. Bu şekli ile Kabine değişiminde; Bursa’dan iki Bakan ile sürecin hızlandırılması ve Bursa’dan 2 ismin Vali olarak atanması siyaseten zaruridir diyebiliriz. Takdir büyüklerimizin olmakla birlikte bahse konu süreçler ivedidir.