Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kabine neden değişmeli!

Yazının Giriş Tarihi: 02.06.2025 12:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.06.2025 12:26

Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri döneminde güçlenerek küresel bir güç olmayı başardı. Her ne kadar ulusal sorunları ile ciddi bir çözüm süreci atmosferi yaşıyor olsa bile Türkiye, dünyanın kritik söze sahip ilk üç ülkesinden biri olmayı başardı. İngiltere’nin hızla geriye çekildiği dünya siyasetinde öne çıkan ülkeler Amerika ve Rusya olurken, Çin ve Hindistan gibi nüfus gücü yüksek ülkelerde Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılarına almaktan korkuyorlar. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan döneminde elde ettiği uluslararası başarılar fazlası ile değerli olurken maalesef yerel yönetimlerden bürokrasiye varıncaya kadar kentlerde yaşanan kısır çıkmazlar, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem de Türkiye’nin sırtındaki en büyük kamburlar diyebiliriz. İşte böyle kritik bir dönemde bizlerde 67’nci Türkiye Cumhuriyeti Kabinesi ve ülke gerçekleri ile ihtiyaçları üzerinden bir değerlendirme yaparak sorumuza cevap arayacağız…

Bilindiği üzere küresel ekonomik sarsıntılar ve jeolojik yıkımlar nedeniyle Türkiye, finansman açısından zor günler geçiyor. Asgari ücret ve emekli maaşlarının yetmediği günümüzde, asgari ücrete yapılacak artışların işverenleri de kepenk kapatmaya zorlayacağı bir dönemden geçiyoruz. Her fırsatta sahalarda göremediğimizden yakındığımız Milletvekilleri ile iktidar siyasileri ise yetkinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bakanlar da olduğunu, onların gerçekleştirmediği bir şeyi hayata geçirebilme şansları olmadığını vurgulayarak kendilerini savunuyorlar. Aslında haksızda değiller…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzünü dünyaya dönmesi sonucunda mevcut hükümetin toplumun yaralarını sarma konusunda yetersiz kaldığını, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde gerçekleşen işçi grevi sonrasında Dünya şehri İzmir’in çöp kente dönmesinden anlamış bulunmaktayız. Yerel yönetimler ve çevre ile şehircilik konularında hem İçişleri Bakanlığı hem de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ana sorumlu değerli okurlarımız. Bu sebeple çözümü yerelde bulunamayan sorunlarda Ankara’nın ve ilgili Bakanlar ile Bakanlıkların acilen olaylara müdahale etmesi gerekmektedir. Ve yine ortaya çıkan sağlık riskleri nedeniyle Sağlık Bakanlığı da süreç içerisinde tam yetkili ve sorumludur.

Şimdi diyeceksiniz ki, CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi ne iş yapıyor? Kıymetli okurlarım bilindiği üzere söz konusu CHP’li Belediyelerde kriz olduğunda CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ortalarda görünmüyor! Ve yine Cumhuriyet Halk Partisi ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in gündeminde varsa yoksa “Tutuklu” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Ekrem İmamoğlu var. Ve yine Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı tutuklu olan bir ülkede neden Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı yerine bir atama gerçekleştirilmiyor sorusunu da İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya ile Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç’a sormak gerekiyor!

Gözlemlediğimiz ve aktardığımız üzere sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yaşanan işçi grevleri üzerinden bile değerlendirildiğinde; İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı süreçte eksik kalmaktadır. Yine yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte kültür ve turizm şehri olan medeniyetler yerleşkesi ve küresel turizm cenneti olarak bilinen İzmir ile ilgili acilen eylem planı konusunda maalesef Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da herhangi bir şekilde sesi soluğu çıkmamaktadır. İzmir, çöp yığınları altında kalırken ve görünen o ki Ege kıyılarında ki temizlik sorunları hızla artarken, yerli ve yabancı turistler neden daha güvenli, ucuz ve temiz olarak değerlendirilen Yunanistan kıyıları yerine Türkiye’ye gelsinler ki?

Sanayi ve ticaret şehri Bursa’da; tarım ve hayvancılık biterken orman yangınlarına yetersiz kalan ilgili bakanlık ve hükümet, çareyi yine ormanlarda mangal yakma yasağında buldu! Madem ormanlarımızda mangal bile yakamayacaksak neden ormanlarımız var? Neden; yeşil alanlarımızda teknoloji bu kadar gelişmemişken, hatta ülkede ekonomik kriz ve işsizlik tavan yapmışken girebildiğimiz hatta doyasıya mangal yakabildiğimiz orman ve mesire alanlarına bugün giremiyoruz? Ve yine sahiller başta olmak üzere birçok arazi ile kamusal alanın yabancılara satışı ile ilgili vahim iddialar toplumu geriyor. Belediyelerde ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları ve Ankara’yı ilgilendiren yolsuzluk ile asayiş konuları ile ilgili somut bir çözüm bulunması zor görünüyor. Ve tüm bu olaylar sonrasında sahaya ve sokaklara indiğimizde aldığımız duyumlar ile kokular, sürecin fazla uzun olmayan bir zaman diliminde hükümet aleyhine sokak eylemlerine dönüşeceğinin sinyalleri olarak yorumlanabilir.

Ticaret Bakanlığı’nın halen daha esnaf ve sanatkâr odaları ile ticaret ve sanayi odalarının esnaf kredilendirmeleri ve finansmanı konusunda çözüm üretemiyor olması 20 yıldır en büyük Bakanlık başarısızlığı olarak iş dünyasının önünde duruyor. Hem Esnaf ve Sanatkârlar Odalarında hem de Ticaret ve Sanayi Odalarında Meclis Üyeleri, Komite Başkanları ve Esnaf Oda Başkanları Ankara’nın ve Bakanlığın içerisinde olmadığı bir çözüme ulaşamıyor. Ve Ankara, birçok büyükşehir konusunda adeta kendisi yokmuş gibi davranmaya ısrarla devam ediyor. Ve gelişen bu yoksun zincirinde artan yoksulluk ve çoğalan yolsuzluk iddiaları karşısında vatandaşın daha ne kadar sessiz kalacağı ise büyük bir muamma diyebiliriz…

Üretimin zorlaştığı, döviz ve faiz finansman yönetiminin doğru yapılamamasından ötürü piyasaların geriye düştüğü, çok sayıda esnaf ve iş insanı ile vatandaşın başta kredi ve kredi kartları olmak üzere ödemelerini gerçekleştiremiyor olması başlıca sorunlar arasında yer alıyor. Bir başka husus ise; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ağır ekonomik toparlanma reçetesinin vatandaşı fakirleştirdiği bir süreç yaşattığı gerçekliğidir. İş dünyasından gelen veriler, işsizlik rakamlarının önümüzde ki aylarda artacağının ilk sinyalleri olarak değerlendirilmeli mi? Böyle süreçlerde vatandaş, acı faturayı ya ülkeyi yöneten lidere veyahut lider ile toplum arasında köprü olan Kabine Üyelerine keser…

Türkiye için kabinenin değişmesi ve toplumun refah düzeyinin hızla yükseltilmesi elzemdir. İnsanlık namına ülkemize misafir olarak alınan mülteciler ile ilgili süreçlerin doğru yönetilmediği, Türkiye’nin mülteci ve göçmen ülkesi haline geldiği, Hatay başta olmak üzere birçok şehirde hatta Büyükşehir de demografik ve sosyoekonomik dengelerin bozulduğunu görmek zorundayız. İşte tüm bu gerçekler ve bulgular ışığında hükümetin değişime gitmesi, Türkiye’nin stratejik küresel gelişmeler ışığında ulusal sorunlarını hızla çözmesi, iç güvenlik kaygılarının ortadan kalkması için kabine değişimi elzemdir. Ve yine “terörsüz Türkiye” çalışmaları doğrultusunda DEM Parti ve MHP arasında yaşanan sıcak iletişimleri de gözettiğimizde yeni kurulacak kabine de her iki siyasi partiden ve hatta Türkiye kabinesi kurmak adına farklı siyasi görüşlerden oluşmuş güçlü ve dinamik bir kabine ihtiyacı oluştuğu tüm verilerden anlaşılmaktadır. Bu şekli ile “Kabine neden değişmeli” sorusuna doğru cevapları kısa sürede ve dar alanda bulduğumuzu düşünerek gereğini Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a tevdi ettiğimizi belirtmek isterim… Hepimize sağlıklı, huzurlu ve bereketli bir hafta diliyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.