Bursa Adliyesi’nde yaşanan acı olduğu kadar vahim olay aslında uzun süredir ifade ettiğimiz “Ulusal Güvenlik” için “Kent Güvenliği” temalı yazılarımızı doğruladı. Siz, Emevi Camii’nde namaz kılmayı hedefe koyarak ülkenin içindeki süreçleri takip etmezseniz önce şehirleri sonra şehirlerdeki tüm denge ve dinamikleri kaybedersiniz! Sağlık Bakanı’nın Bursa’da olduğu gün yaşanan olay ayrı bir husus olurken, Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birinde yaşanan acı olaya rağmen İstanbul’da olduğu halde Bursa’ya gelmeyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un umursamazlığı iktidar adına daha büyük bir sorumsuzluk olarak kayıtlara geçti. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün adeta delirmişçesine Bursa Adliyesi’nde ki onlarca hatta yüzlerce personeli cep telefonlarından arayarak bilgi almaya çalışması ve bu şekli ile yaşanan panik havasını zirveye çıkarması ise liyakatsizliğin geldiği son nokta olarak okunmaya mecburdur. Şöyle ki, gerçekleşen süreç ve yaşanan gelişmeler kurumsal güvenliği de Adalet Bakanlığı adına tartışmaya açmıştır!Onlarca hatta yüzlerce personeli; kimler, neden ve hangi akıl ile aramıştır? Yarın herhangi birisi Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nden aradığını beyan ederek herhangi bir konuda Yargı Personeli’nden bilgi alabilir mi? Neden Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü, Bursa’da ve kurumun genelinde böylesine bir “İç Güvenlik Zafiyeti” doğmasına neden olmuştur?
Bursa Adliyesi’ni avucunun içi gibi iyi bilen ve o binanın her noktasında uzun yıllar çalışmış birisi olarak, büyük bir felaketten dönüldüğünü üzülerek belirtmek isterim. Bu şekli ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin şehre uzun yıllardır üst üste verdiği Adalet Sarayı sözünü tam donanımlı olarak acilen yerine getirmesi artık mecburidir diyebiliriz. Ve yine Bursa Adliyesi’nde yaşanan acı olaya rağmen Bursa’daki hukukçu Milletvekillerinin sosyal medyalarından bile “geçmiş olsun” içerikli mesaj yayınlamamaları ve geneli itibari ile tüm Milletvekillerinin sessiz kalmasını kınıyorum.Bursa Adliyesi’nde yaşanan vahim olay ya bir kişisel saldırı değil de terör olayı olsaydı ne olacaktı? Bursa Adliyesi’nde görevli başta zabıt kâtipleri, mübaşirler ve hizmetli personel olmak üzere Hâkim, Cumhuriyet Savcısı ve Avukatlar ile vatandaşların tamamının hayatının riske girdiği olayda, iki Jandarma personelinin hayatlarının kritik olması da Adliyelerin Güvenliği konusunu bir kere daha tartışma konusu yapmıştır. Özlük hakları açısından birçok sorun yaşayan ve maaşları en düşük memurlar ile eş değer olan Zabıt Kâtipleri, Mübaşirler ve Yazı İşleri Müdürleri’nin yaşanan vahim olaya rağmen herhangi bir grev veya eyleme gitmemeleri de devlete olan sadakatlerinin bir örneğidir. Adalet Bakanlığı, Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile Yargı Çalışanları arasında uçurum yaratan ayrıcalıklar yarattığı sürece ne Yargı Sisteminde bir Adalet olacaktır ne de Türkiye’de Adil bir düzen var olacaktır!
Bursa Adliyesi’nin konumu ve yerleşim şekli itibariyle güvenli olmadığını uzun yıllardır ifade etmekteyim. Bursa’nın AK Parti iktidarları tarafından yönetildiği dönemlerde çözülemeyen sorunlarının artık bizzat Bakanlıklar tarafından çözülmesi şart. İşte bu şekli ile Bursa Adliyesi’nde yaşanan acı olduğu kadar vahim olayda hayatları riske giren tüm Yargı Çalışanları ile Hâkim, Cumhuriyet Savcısı ve Avukatlar ile vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Bursa Valiliği görevi de yapmış olan Emniyet Genel Müdürü Sayın Mahmut Demirtaş’ı Adliyelerin güvenliği konusunda daha tecrübeli personeller ile süreci yönetmeye davet ediyorum. Ve yine Ankara’da bütçe görüşmelerinden ötürü telefonlara bile çıkamayan Sayın Bursa Milletvekillerine daha fazla şehre odaklanmalarını ve kibirlerinden kurtulmalarını tavsiye ediyorum.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni kaybeden Adalet ve Kalkınma Partisi, Şam’a Türk Bayrağı dikti. Mudanya Belediyesi’ni alamayan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı ile birlikte Emevi Camii’nde Cuma namazı kıldı. Bursa’da yapımı bir türlü bitmeyen sağlık yatırımlarını denetlemeye gelen Sağlık Bakanı, Adliye’de yaşanan olay sonrası tüm programını basına kapattı. Ve Bursa’ya son dönemde gelen Bakanlar şehre öylece bakıp gittiler…
Türkiye’nin süreçsel gelişimini değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın ve Türkiye’nin bekası adına Kabine değişikliğini hayata geçirerek Bakanlıkların en alt hücrelerine kadar görev değişimine gitmeleri hassasiyet içeren bir önem arz ediyor. Türkiye; son genel seçimlerden bugüne ciddi anlamda kötü yönetilirken, siyasi açıdan da tamiri mümkün olmayan hatalar ile toplumda siyasete dönük güven kaybı yaşanıyor. Bursa’nın genelinde olduğu gibi ülkenin genelinde yaşanan olumsuz süreçler hem Kent Güvenliklerini hem de Ulusal Güvenliği yeniden tartışmaya açarken, son dönemde Bursa başta olmak üzere Büyükşehirlerde ki fabrikalarda ve firmalarda yaşanan işten çıkarmaları dikkatle takip etmek zorundayız.
Kabul etmeliyiz ki, iktidar için değişim vaktidir! AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin bekası adına tam kapsamlı değişimlere acilen gitmek zorundadır. Bursa gibi bir şehirde yaşanan olayları görmezden gelirsek, Ankara’da yaşanan terör saldırılarının üstünü kapatırsak yarın daha stratejik yerlere yapılabilecek ve daha kritik isimlerin hedef olduğu saldırıları önleyemeyiz! Hepimiz aynı ülkenin vatandaşı olsak bile sorumluluk Ankara’nındır. Ve Ankara, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yarınları için her alanda ve her kurumda tam değişime gitmeye mecburdur. Cenabı Allah, devletimizi ve milletimizi muhafaza eylesin. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları başta olmak üzere tüm güvenlik güçlerimiz ile kamu çalışanlarımızı Cenabı Allah’a emanet ediyoruz. Allah, ülkemizin ve devletimizin yardımcısı olsun…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömer KÜÇÜKKAYA
İktidar için değişim vakti!
Bursa Adliyesi’nde yaşanan acı olduğu kadar vahim olay aslında uzun süredir ifade ettiğimiz “Ulusal Güvenlik” için “Kent Güvenliği” temalı yazılarımızı doğruladı. Siz, Emevi Camii’nde namaz kılmayı hedefe koyarak ülkenin içindeki süreçleri takip etmezseniz önce şehirleri sonra şehirlerdeki tüm denge ve dinamikleri kaybedersiniz! Sağlık Bakanı’nın Bursa’da olduğu gün yaşanan olay ayrı bir husus olurken, Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birinde yaşanan acı olaya rağmen İstanbul’da olduğu halde Bursa’ya gelmeyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un umursamazlığı iktidar adına daha büyük bir sorumsuzluk olarak kayıtlara geçti. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün adeta delirmişçesine Bursa Adliyesi’nde ki onlarca hatta yüzlerce personeli cep telefonlarından arayarak bilgi almaya çalışması ve bu şekli ile yaşanan panik havasını zirveye çıkarması ise liyakatsizliğin geldiği son nokta olarak okunmaya mecburdur. Şöyle ki, gerçekleşen süreç ve yaşanan gelişmeler kurumsal güvenliği de Adalet Bakanlığı adına tartışmaya açmıştır! Onlarca hatta yüzlerce personeli; kimler, neden ve hangi akıl ile aramıştır? Yarın herhangi birisi Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nden aradığını beyan ederek herhangi bir konuda Yargı Personeli’nden bilgi alabilir mi? Neden Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü, Bursa’da ve kurumun genelinde böylesine bir “İç Güvenlik Zafiyeti” doğmasına neden olmuştur?
Bursa Adliyesi’ni avucunun içi gibi iyi bilen ve o binanın her noktasında uzun yıllar çalışmış birisi olarak, büyük bir felaketten dönüldüğünü üzülerek belirtmek isterim. Bu şekli ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin şehre uzun yıllardır üst üste verdiği Adalet Sarayı sözünü tam donanımlı olarak acilen yerine getirmesi artık mecburidir diyebiliriz. Ve yine Bursa Adliyesi’nde yaşanan acı olaya rağmen Bursa’daki hukukçu Milletvekillerinin sosyal medyalarından bile “geçmiş olsun” içerikli mesaj yayınlamamaları ve geneli itibari ile tüm Milletvekillerinin sessiz kalmasını kınıyorum. Bursa Adliyesi’nde yaşanan vahim olay ya bir kişisel saldırı değil de terör olayı olsaydı ne olacaktı? Bursa Adliyesi’nde görevli başta zabıt kâtipleri, mübaşirler ve hizmetli personel olmak üzere Hâkim, Cumhuriyet Savcısı ve Avukatlar ile vatandaşların tamamının hayatının riske girdiği olayda, iki Jandarma personelinin hayatlarının kritik olması da Adliyelerin Güvenliği konusunu bir kere daha tartışma konusu yapmıştır. Özlük hakları açısından birçok sorun yaşayan ve maaşları en düşük memurlar ile eş değer olan Zabıt Kâtipleri, Mübaşirler ve Yazı İşleri Müdürleri’nin yaşanan vahim olaya rağmen herhangi bir grev veya eyleme gitmemeleri de devlete olan sadakatlerinin bir örneğidir. Adalet Bakanlığı, Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile Yargı Çalışanları arasında uçurum yaratan ayrıcalıklar yarattığı sürece ne Yargı Sisteminde bir Adalet olacaktır ne de Türkiye’de Adil bir düzen var olacaktır!
Bursa Adliyesi’nin konumu ve yerleşim şekli itibariyle güvenli olmadığını uzun yıllardır ifade etmekteyim. Bursa’nın AK Parti iktidarları tarafından yönetildiği dönemlerde çözülemeyen sorunlarının artık bizzat Bakanlıklar tarafından çözülmesi şart. İşte bu şekli ile Bursa Adliyesi’nde yaşanan acı olduğu kadar vahim olayda hayatları riske giren tüm Yargı Çalışanları ile Hâkim, Cumhuriyet Savcısı ve Avukatlar ile vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Bursa Valiliği görevi de yapmış olan Emniyet Genel Müdürü Sayın Mahmut Demirtaş’ı Adliyelerin güvenliği konusunda daha tecrübeli personeller ile süreci yönetmeye davet ediyorum. Ve yine Ankara’da bütçe görüşmelerinden ötürü telefonlara bile çıkamayan Sayın Bursa Milletvekillerine daha fazla şehre odaklanmalarını ve kibirlerinden kurtulmalarını tavsiye ediyorum.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni kaybeden Adalet ve Kalkınma Partisi, Şam’a Türk Bayrağı dikti. Mudanya Belediyesi’ni alamayan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı ile birlikte Emevi Camii’nde Cuma namazı kıldı. Bursa’da yapımı bir türlü bitmeyen sağlık yatırımlarını denetlemeye gelen Sağlık Bakanı, Adliye’de yaşanan olay sonrası tüm programını basına kapattı. Ve Bursa’ya son dönemde gelen Bakanlar şehre öylece bakıp gittiler…
Türkiye’nin süreçsel gelişimini değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın ve Türkiye’nin bekası adına Kabine değişikliğini hayata geçirerek Bakanlıkların en alt hücrelerine kadar görev değişimine gitmeleri hassasiyet içeren bir önem arz ediyor. Türkiye; son genel seçimlerden bugüne ciddi anlamda kötü yönetilirken, siyasi açıdan da tamiri mümkün olmayan hatalar ile toplumda siyasete dönük güven kaybı yaşanıyor. Bursa’nın genelinde olduğu gibi ülkenin genelinde yaşanan olumsuz süreçler hem Kent Güvenliklerini hem de Ulusal Güvenliği yeniden tartışmaya açarken, son dönemde Bursa başta olmak üzere Büyükşehirlerde ki fabrikalarda ve firmalarda yaşanan işten çıkarmaları dikkatle takip etmek zorundayız.
Kabul etmeliyiz ki, iktidar için değişim vaktidir! AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin bekası adına tam kapsamlı değişimlere acilen gitmek zorundadır. Bursa gibi bir şehirde yaşanan olayları görmezden gelirsek, Ankara’da yaşanan terör saldırılarının üstünü kapatırsak yarın daha stratejik yerlere yapılabilecek ve daha kritik isimlerin hedef olduğu saldırıları önleyemeyiz! Hepimiz aynı ülkenin vatandaşı olsak bile sorumluluk Ankara’nındır. Ve Ankara, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yarınları için her alanda ve her kurumda tam değişime gitmeye mecburdur. Cenabı Allah, devletimizi ve milletimizi muhafaza eylesin. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları başta olmak üzere tüm güvenlik güçlerimiz ile kamu çalışanlarımızı Cenabı Allah’a emanet ediyoruz. Allah, ülkemizin ve devletimizin yardımcısı olsun…