Yaz aylarının gelmesiyle birlikte, ülkemizdeki turizm, deniz, kum ve güneş uygulaması hatırlanır. Belli süre konuşulur. Sezon biter, lafta sona erer.
Ülkemizin dört bir tarafı cennet diye konuşmaya başlayanlar, turizm pastası, bacasız sanayi gibi sıfatları da kullanıp, turizmde hak edilen ekonomik katkıların alınmamasından dert yanarlar.
Tabi bu konu enine boyuna konuşulup, tarafların ortak akıl çerçevesinde çözüme kavuşturmaları gereken konular. Özellikle, turizm ve ekonomi arasındaki dengesizliği, isteyenin istediği gibi fiyat belirleyip, bir liralık suyu 50 liraya satmasına izin verilmesine yönelik kararlarında burada gözden geçirilmesi şart. Birde, siyasi iradenin yerli malı, Türkün malı söylemlerine rağmen, turizm bölgelerinde isteyenlerin istedikleri gibi at koşturdukları, fiyatları belirledikleri gözlemlerine göre yeni düzenlemeler yapmaları da en büyük beklentilerimiz.
Ülkemizdeki bu ekonomik zenginlikle ilgili , turizm geliştirilmesi ve kalkınma konularıyla ilgili bir çağrı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Ünal Üstel’den geldi.
Bursa merkezli iş insanları kuruluşu olan BALKANTÜRKSİAD , Balkanlar ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi kardeş ülkelerde sürdürülebilir iş birlikleri kurmayı temel hedeflerden biri olarak nelerin yapılabileceği sorularına cevap arayan toplantılarına devam ediyor. Dernek başkanı İskender İskenderoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’in merkezinde yükselen bir yıldız olduğuna dikkati çekerek, “KKTC, genç, dinamik nüfusu; eğitimli insan kaynağı; stratejik konumu ve gelişmekte olan ekonomisi ile büyük bir potansiyel barındırmaktadır. Bu potansiyelin değerlendirilmesi yalnızca KKTC için değil, tüm Türk dünyası için önemli fırsatlar doğuracaktır” diye fırsatları ülke gündemine ve Bursa gündemine taşıdı.
Bursa’daki toplantıda Derneğin şeref konuğu KKTC Başbakanı Ünal Üstel, yaptığı konuşmada KKTC’nin ambargolar, izolasyonlar altında olmasına rağmen Türkiye’nin büyük desteği ile ilerleyişini sürdürdüğünü belirtip, Kıbrıs Türk halkının 1950’li yıllardan bu yana varoluş mücadelesi verdiğini anlattı. Türk Mukavamet Teşkilatı ile birlikte ve Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle Kıbrıs Türkünün özgürlüğüne kavuştuğunu dile getiren Üstel, “Bugün de o günlerden pek fark yok. Dünyada aynı zulümler yaşanıyor. Rusya-Ukrayna, İsrail - Filistin Savaşları. Hani AB, hani insan hakları? Hiçbirimiz göremiyoruz. Biz bunları yaşadık, Balkanlar’dan, Rumeli’den gelen kardeşlerimiz de yaşadı. Bize yine kardeşlerimiz sahip çıktı” ifadesiyle, kardeşler arasında birlik ve beraberliğin önemine dikkat çekti.
Kıbrıs Başbakanı Ünal Üstel’in bizden istediği bazı konularla ilgili konuşurken, “bırakın Yunan adalarını, bize gelin” çağrısı, turizm konusunda gerçekten büyük dikkat çeken bir çağrı.
Başbakan Üstel’in ifadesi şöyle; “KKTC’nin kapıları tüm kardeşlerimize açıktır. Bizler hükümetimiz olarak sizlere her türlü kolaylığı göstermeye devam edeceğiz. Bizim lokomotif sektörümüz turizm. Ayrıca bir eğitim adasıyız. İnşaat sektöründe büyüyoruz. Tarihimizle, doğamızla, tarım ve hayvancılığımızla büyüyoruz. KKTC adı kumarhanelerle anılıyor ancak gerçek bu değil. Adamızın çok zengin bir kültürü ve tarihi var. Ayrıca gurur duyduğumuz bir mutfağımız var.
Çoğu tatilci Yunan Adaları’nı tercih ediyor ancak orada ne varsa yüz katı bizim adamızda var. Gelin ve bu güzellikleri yaşayın. Barış Harekatı’ndan bu yana 85 milyonun yüzde biri KKTC’yi ziyaret etmiş. Biz bu ziyaretlerin artmasını istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin sevinci sevincimiz, acısı acımızdır. Birliğimiz daim olsun.”
Çok güzel ve anlamlı bir davet. Birde, Türkiye ile Kıbrıs arasındaki turizm meselesine çok güzel parmak basmış sayın başbakan.
Türk halkına hatırlatmakta bulunuyor. Yani, Türkiye nüfusunun yüzde birisi Kıbrıs’ı ziyaret etmiş. Ne kadar süre içinde?
1974 yılından buyana tam tamına 51 sene içinde yapılan ziyaretlerin toplamı. Oysa ki, son iki yılda Yunanistan ile Türkiye arasında uygulanan sınır vizesi kapsamında yaz aylarında bu ülkeyi ziyaret edenlerin sayısı, sanırım bu sayılardan çok daha fazla.
Olayın bir başka boyutlu açıklaması da KKTC Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu’ndan geldi.
Bakanlık olarak KKTC’yi tanıtmak amacıyla dünyanın birçok ülkesine gittiklerini anlatan Ataoğlu, “biz kardeşlerimiz olan 85 milyonluk anavatanımıza kapılarımızı sonuna kadar açmak istiyoruz. Nasıl ki 1974 Barış Harekatı’nda canımızı verdiysek, bugün de KKTC’yi yaşamamız, sahip çıkmamız gerekir. Başka adalar, başka ülkelere gitmek yerine KKTC’ye sahip çıkmak gerekiyor. Ne olur KKTC’ye hep birlikte sahip çıkalım. Anavatanın nüfusunun yalnızca yüzde 1’i KKTC’ye seyahat ederse, biz Yavru Vatan’a ve şehitlerimize nasıl sahip çıkmış oluruz?” sorusu dikkat çekiyor.
Çok güzel bir söylem. Türkiye ile Kıbrıs gerçekten kader birliği yapan, Kıbrıs denilince Türkiye’de akan suların durduğu bir gerçek. Ama, insanlarımızın Kıbrıs’a ulaşmalarındaki sıkıntılar ve maddi zorluklar var. Zaten, ülkemizde ekonomik güçlük içinde yaşam kavgası veriyoruz.
Bu gerçeklerin ışığı altında, turizm ve ülkeler arası dayanışma konularında galiba hem turizm politikalarını değiştirmek hem de fiyatlarda herkesin ulaşabileceği bir düzeye indirme mecburiyeti var.
Yunan adaları Türkiye’deki turizm fiyatlarından ucuza hizmet verebilirken, insanlarımız kendi ülkelerindeki turizm tesislerinde tatil yapamazken, bu çağrının da Yerli ve Milli üretim, söylemlerle birlikte değerlendirilmesinde fayda var.
Turizmde fiyatlar kazık marka değil de makul marka olduğu zaman sorun zaten kendiliğinden çözümlenir. Öyle inanıyorum ki hiç kimse Yunan adalarına gitmek istemez.
Kurban Bayramı öncesinde, bayram tatilinin 9 güne uzatılması ve turizmin canlanması adına kararlar alınması beklenirken, Ramazan Bayramı için uygulanan bu tatil uzatma, idari izinli sayılma konusunun Kurban Bayramı sürecinde uygulanmayışı da turizmcileri üzmüş.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Yunanı bırakın, Kıbrıs’a gelin!
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte, ülkemizdeki turizm, deniz, kum ve güneş uygulaması hatırlanır. Belli süre konuşulur. Sezon biter, lafta sona erer.
Ülkemizin dört bir tarafı cennet diye konuşmaya başlayanlar, turizm pastası, bacasız sanayi gibi sıfatları da kullanıp, turizmde hak edilen ekonomik katkıların alınmamasından dert yanarlar.
Tabi bu konu enine boyuna konuşulup, tarafların ortak akıl çerçevesinde çözüme kavuşturmaları gereken konular. Özellikle, turizm ve ekonomi arasındaki dengesizliği, isteyenin istediği gibi fiyat belirleyip, bir liralık suyu 50 liraya satmasına izin verilmesine yönelik kararlarında burada gözden geçirilmesi şart. Birde, siyasi iradenin yerli malı, Türkün malı söylemlerine rağmen, turizm bölgelerinde isteyenlerin istedikleri gibi at koşturdukları, fiyatları belirledikleri gözlemlerine göre yeni düzenlemeler yapmaları da en büyük beklentilerimiz.
Ülkemizdeki bu ekonomik zenginlikle ilgili , turizm geliştirilmesi ve kalkınma konularıyla ilgili bir çağrı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Ünal Üstel’den geldi.
Bursa merkezli iş insanları kuruluşu olan BALKANTÜRKSİAD , Balkanlar ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi kardeş ülkelerde sürdürülebilir iş birlikleri kurmayı temel hedeflerden biri olarak nelerin yapılabileceği sorularına cevap arayan toplantılarına devam ediyor. Dernek başkanı İskender İskenderoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’in merkezinde yükselen bir yıldız olduğuna dikkati çekerek, “KKTC, genç, dinamik nüfusu; eğitimli insan kaynağı; stratejik konumu ve gelişmekte olan ekonomisi ile büyük bir potansiyel barındırmaktadır. Bu potansiyelin değerlendirilmesi yalnızca KKTC için değil, tüm Türk dünyası için önemli fırsatlar doğuracaktır” diye fırsatları ülke gündemine ve Bursa gündemine taşıdı.
Bursa’daki toplantıda Derneğin şeref konuğu KKTC Başbakanı Ünal Üstel, yaptığı konuşmada KKTC’nin ambargolar, izolasyonlar altında olmasına rağmen Türkiye’nin büyük desteği ile ilerleyişini sürdürdüğünü belirtip, Kıbrıs Türk halkının 1950’li yıllardan bu yana varoluş mücadelesi verdiğini anlattı. Türk Mukavamet Teşkilatı ile birlikte ve Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle Kıbrıs Türkünün özgürlüğüne kavuştuğunu dile getiren Üstel, “Bugün de o günlerden pek fark yok. Dünyada aynı zulümler yaşanıyor. Rusya-Ukrayna, İsrail - Filistin Savaşları. Hani AB, hani insan hakları? Hiçbirimiz göremiyoruz. Biz bunları yaşadık, Balkanlar’dan, Rumeli’den gelen kardeşlerimiz de yaşadı. Bize yine kardeşlerimiz sahip çıktı” ifadesiyle, kardeşler arasında birlik ve beraberliğin önemine dikkat çekti.
Kıbrıs Başbakanı Ünal Üstel’in bizden istediği bazı konularla ilgili konuşurken, “bırakın Yunan adalarını, bize gelin” çağrısı, turizm konusunda gerçekten büyük dikkat çeken bir çağrı.
Başbakan Üstel’in ifadesi şöyle; “KKTC’nin kapıları tüm kardeşlerimize açıktır. Bizler hükümetimiz olarak sizlere her türlü kolaylığı göstermeye devam edeceğiz. Bizim lokomotif sektörümüz turizm. Ayrıca bir eğitim adasıyız. İnşaat sektöründe büyüyoruz. Tarihimizle, doğamızla, tarım ve hayvancılığımızla büyüyoruz. KKTC adı kumarhanelerle anılıyor ancak gerçek bu değil. Adamızın çok zengin bir kültürü ve tarihi var. Ayrıca gurur duyduğumuz bir mutfağımız var.
Çoğu tatilci Yunan Adaları’nı tercih ediyor ancak orada ne varsa yüz katı bizim adamızda var. Gelin ve bu güzellikleri yaşayın. Barış Harekatı’ndan bu yana 85 milyonun yüzde biri KKTC’yi ziyaret etmiş. Biz bu ziyaretlerin artmasını istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin sevinci sevincimiz, acısı acımızdır. Birliğimiz daim olsun.”
Çok güzel ve anlamlı bir davet. Birde, Türkiye ile Kıbrıs arasındaki turizm meselesine çok güzel parmak basmış sayın başbakan.
Türk halkına hatırlatmakta bulunuyor. Yani, Türkiye nüfusunun yüzde birisi Kıbrıs’ı ziyaret etmiş. Ne kadar süre içinde?
1974 yılından buyana tam tamına 51 sene içinde yapılan ziyaretlerin toplamı. Oysa ki, son iki yılda Yunanistan ile Türkiye arasında uygulanan sınır vizesi kapsamında yaz aylarında bu ülkeyi ziyaret edenlerin sayısı, sanırım bu sayılardan çok daha fazla.
Olayın bir başka boyutlu açıklaması da KKTC Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu’ndan geldi.
Bakanlık olarak KKTC’yi tanıtmak amacıyla dünyanın birçok ülkesine gittiklerini anlatan Ataoğlu, “biz kardeşlerimiz olan 85 milyonluk anavatanımıza kapılarımızı sonuna kadar açmak istiyoruz. Nasıl ki 1974 Barış Harekatı’nda canımızı verdiysek, bugün de KKTC’yi yaşamamız, sahip çıkmamız gerekir. Başka adalar, başka ülkelere gitmek yerine KKTC’ye sahip çıkmak gerekiyor. Ne olur KKTC’ye hep birlikte sahip çıkalım. Anavatanın nüfusunun yalnızca yüzde 1’i KKTC’ye seyahat ederse, biz Yavru Vatan’a ve şehitlerimize nasıl sahip çıkmış oluruz?” sorusu dikkat çekiyor.
Çok güzel bir söylem. Türkiye ile Kıbrıs gerçekten kader birliği yapan, Kıbrıs denilince Türkiye’de akan suların durduğu bir gerçek. Ama, insanlarımızın Kıbrıs’a ulaşmalarındaki sıkıntılar ve maddi zorluklar var. Zaten, ülkemizde ekonomik güçlük içinde yaşam kavgası veriyoruz.
Bu gerçeklerin ışığı altında, turizm ve ülkeler arası dayanışma konularında galiba hem turizm politikalarını değiştirmek hem de fiyatlarda herkesin ulaşabileceği bir düzeye indirme mecburiyeti var.
Yunan adaları Türkiye’deki turizm fiyatlarından ucuza hizmet verebilirken, insanlarımız kendi ülkelerindeki turizm tesislerinde tatil yapamazken, bu çağrının da Yerli ve Milli üretim, söylemlerle birlikte değerlendirilmesinde fayda var.
Turizmde fiyatlar kazık marka değil de makul marka olduğu zaman sorun zaten kendiliğinden çözümlenir. Öyle inanıyorum ki hiç kimse Yunan adalarına gitmek istemez.
Kurban Bayramı öncesinde, bayram tatilinin 9 güne uzatılması ve turizmin canlanması adına kararlar alınması beklenirken, Ramazan Bayramı için uygulanan bu tatil uzatma, idari izinli sayılma konusunun Kurban Bayramı sürecinde uygulanmayışı da turizmcileri üzmüş.