Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

YÖK’ten “Türkçe eğitim olmaz” inadına devam !

Yazının Giriş Tarihi: 30.01.2024 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.01.2024 22:20

Duyan herkes, “böyle bir şey olmaz” diye tepki veriyor. Ama gerçek belgeler mevcut. Oluyor. Olmaya devam ediyor. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) yurt dışında Türkçe eğitim gören Türk gençlerinin diploma denklik başvurularını “siz Türkçe eğitim almışsınız!” gerekçesiyle ret ediyor.

Bununla da yetinmiyor. Pandemi döneminde, herkes evinde hapis halinde iken, sokağa çıkanların devlet kanalıyla cezalandırırken, YÖK, pandemi döneminde kendisi uzaktın ve online eğitimi üniversitelerde uygularken, yurt dışında okuyan öğrencilerin “siz okula devam etmemişsiniz. Yurt dışında kalma süreniz yetersiz!” gerekçesiyle yine diploma denkliklerini ret ediyor. Nasıl olacak bu iş? Evden dışarı çıkmak yasak. Yurt dışına çıkış yasak. Bu nasıl mantık?

Birde, yurt dışında ve özellikle de Avrupa Birliği ülkelerinde bizdeki gibi ÖSS, LGS vs. sınavları yok. Üniversiteler öğrencilerin lise notlarına bakıp, başarı durumlarına göre öğrenci alıyorlar. YÖK, bu üniversiteleri tanımış. Yani, “Türk öğrencilerimiz bu üniversitelere gidip okuyup, diploma alabilirler. Ben bu üniversitenin eğitimini kabul ediyorum” diyor. Üstüne üstlük, okulun tanındığına dair isteyen öğrencileri de bedeli mukabilinde belge- yazı veriyor.

Öğrenci okuldaki eğitimini tamamladıktan sonra geliyor ülkemize ve Diploma Denklik için başvuru yapıyor. Peki, YÖK, ne diye cevap veriyor?

“Siz, okula kayıt olurken ÖSYM üniversite sınavlarına girmemişsiniz, bu sınavdan da Türkiye'deki herhangi bir üniversitenin eğitim gördüğünüz bölümüne kayıt olabilecek puan almamışsınız" gerekçesiyle yine diploma denklik başvurusunu ret ediyor.

YÖK; kendini, yurt dışındaki bir başka ülkenin sanki Üniversitesi kendisine bağlı imiş gibi uygulama yapıyor.

Sadece bunlar mı diploma denklik ret edilme sebepleri? Hayır, birde, kendi tanıdığı, internet sitesinde yer alan üniversitelerin eğitimini kabul etmiyor. Öğrenciler soruyor; “peki o zaman bu üniversiteyi neden tanıdınız? Neden bizim bu okula kayıt yaptıracağımız zaman, tanınırlığı var” şeklinde belge verdiniz?” sorularına cevap yok YÖK kanadında.

Ama, YÖK kanadı, ret verdiği öğrencilerin mahkemelere gidip haklarını aramasına da mani olmak için adaleti dağıtan hakimlere ve soruşturma yapan savcıları brifingler verip, “biz bu diplomaları kabul etmiyoruz. Ret ettik. Sizde ret kararımız üzerine açılan davaları ret ederseniz, bize destek olmuş olursunuz.”

Öğrenciler, YÖK’ün mahkemelere etki ettiği iddialarına dair bu konuları noter tasdikli belgelerle ortaya çıkarmışlar. Yani, iddialara göre yargı, adalete, hak ve hukuk kurallarına, uluslar arası antlaşmalara göre değil de YÖK’ün istemlerine göre karar verip öğrencilerin eğitim haklarının elinden alınmasına yol açan kararlara imza atıyor düşüncesi hakim kılınmaya çalışılıyor.

Yazık. Günah değil midir?

Bu kadar sayıları yüz bine gelen okumuş, eğitim almış insanların eğitimlerine yargı kanalıyla engel olmak.

Engellerin en başında da Türkçe eğitim alınması yer alıyor. Akıllara şu soru geliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir kurumu olan Yüksek Öğretim Kurulu, Türkçe eğitimi neden kabul etmiyor?

YÖK ve yargı cephesinden umduğunu bulamayan öğrencilerin bu konularla ilgili çeşitli iddiaları var. Mesela, olayları 2006 yılı öncesine 2004 senesine kadar geri götürüyorlar. O dönemlerde önce başbakan sonra da Cumhurbaşkanı olan, arada ise bakanlık yapan Abdullah Gül’ün eşi Hayrunisa Gül’ün diploma meselesi yüzünden, kılık kıyafet meselesi yüzünden binlerce başörtülü genç kızın gördüğü zulümleri yaşaması ve mahkemelerinde YÖK’ün ilgili hakimlere o tarihlerde verdiği, bugün ise tekrarlandığı ve noter senediyle belirlendiği iddia edilen brifingler sayesinde uğradığı haksızlıkları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşımasına benzer olayları aynen yaşadıklarını öne sürüyorlar.

Uygulamalara bakıldığında, mahkemelerin önce öğrencileri haklı bulup YÖK’ün Türkçe eğitim ve Uluslar arası antlaşmalara aykırı hareket edip kararlar verdiğini, bu kararların iptal edildiğine dair Mahkeme ilamı düzenleyen yargı, YÖK’ün brifinglerinden sonra bu anlayışından vaz geçip, diret olarak davaların ret edilmesi kararını vermeye başlamış.

Anlaşılan şu; YÖK, geçmişte başörtüsü için üniversite ve okullara sokmadığı öğrencilerin eğitim- öğretim özgürlüğünün engellenmesi olarak sonradan kabul edilen uygulamalara bu kez, Türkçe eğitim, yurt dışında okuyanların sınava girme zorunluluğu, yurt dışında kalma zorunluluğu gibi, kanunlarda yer almayan, bulunmayan, olayları, kendi kendine çıkardığı yönetmelikle yasaklamış. Bu yönetmeliğe bakıldığında ise YÖK’ün her toplantısında ayrı bir karar aldığı, bir önceki yönetmelikle yeni yönetmelik arasında tezatlıklar bulunduğunu da görülüyor.

Mahkemelerde, eski yönetmeliğe göre, öğrenim gören öğrencilerin davalarında, yeni yönetmelik göz önüne alınıp kararlar verildiği iddiasıyla karşı karşıya kalıyor. Anayasa’nın eğitim ve öğretim hakkını kullanan Türk gençleri, vatandaşları işte bu yüzden YÖK’ün akıl almaz, kanun ve yasalara dayanmadığı iddia edilen yönetmeliğine takılıp, senelerce adliye binalarında yargı mücadelesi vermek zorunda kalıyorlar.

Ortada tam bir anlaşmazlık ve Türk öğrenciler engellenirken aynı durumdaki yabancı öğrenciler, Suriyeliler, Lübnanlılar, bilmem nereli öğrenciler, diploma aldıkları teyiti yapılmadan bile ders tamamlama kararları verilip, kendilerine denklik verildiğine dair belgelerde ellerlinde mevcut olan Türk gençleri, “bizim suçumuz günahımız Türk olmak mı?” diye haklı olarak soruyorlar.

Bu belgeler, bilgiler ve yaşanılan olaylara bakıldığında ortaya çıkan durum tam bir kazanılmış hakların yok edilmesi ve olaylara yargının da karıştırılması, devlet ve kamu yönetimine olan güvenin zedelenmesi gibi karşımızda çırılçıplak duruyor.

YÖK ve mahkemeler her öğrenci için ayrı ayrı karar verdikleri, ama kararların hemen hepsinin kes-kopyala-yapıştır örneği içerdiğini için ilkokul öğrencisi ve okur yazar olmak yeterli. Aynı durum, mahkeme kararları içinde geçerli. Standart hale gelmiş artık.

Peki, bu işin sonucu ne olacak?

Öğrenciler seslerini iktidar partisine duyurmuş. Hatta, Cumhurbaşkanı Denklik meselesini halledin diye YÖK’e talimat vermiş. Muhalefet, özellikle milliyetçi duygularla siyaset yapan MHP genel başkanı Devlet Bahçeli, “böyle saçmalık olmaz” demiş. Ülkemizin son başbakanı Binali Yıldırım, “YÖK kendi ayağına kurşun sıkıyor” benzetmesi yapmış.

Neticede söylenenler söylenmiş ama sanırım YÖK söz dinlememekte ısrarcı imiş.

Mağdur öğrenciler, dertlerine çare ve derman olacak yüz binlerce eğitimli insanın ülkemiz iş gücü ve eğitimine katkı sağlamasına yol açacak olan siyasi düzenlemeyi bekliyorlar.

Türban yasağı ve baskılarıyla iktidara gelen ve kendi evlatları da YÖK zulmünden nasibine düşenleri alan AK Parti’nin bu konuda gerekli özeni göstermediğine inanıyor öğrenciler. Geçmişte türban yasağı koyan YÖK’ün bugün ise Türkçe yasağı koyup Türk gençlerine çile çektirmeye devam ettiğini ifade ediyorlar.

YÖK’ün ülke idarecilerine bu konularla ilgili doğruları söylemediğini öne süren öğrenciler istemleri şöyle;

“Yaşadığımız olayları birilerine anlatabilme adına TBMM’de milletvekillerimizden randevu alıp gidiyoruz. Siyasiler bizi iki kulağıyla değil, nereden çıktı şimdi bunlar mantığı ve düşüncesiyle ön yargılı olarak dinliyorlar. YÖK yöneticileri ne derse onlara inanıyorlar.

Bakın, şu anda ülkemizde yüz bini aşkın eğitimli insan gücü YÖK’ün bu zulmü nedeniyle çile çekiyor. Mağdur durumdalar. Tam bir sosyal yara var. Ülkeyi yönetenlerin görevi, siyasetçilerimizin görevleri, sosyal yaraları da tedavi etmek değil midir?

Denklik meselesinde yüz binlerce öğrencinin yaşadığı sorunların çözümü için ille de eşi bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanı olan Hayrunisa hanım gibi birisinin daha mağdur olması mı bekleniyor? 2006 yılında Hayrunisa hanımın Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açması nedeniyle bu diploma denklik ve başörtüsü sorunu, çıkarılan bir kanunla çözümlenmiş. Sonra, 2016 yılında ülkemizin başına YÖK bir yönetmelik hazırlayıp tekrar bela edilmiş. Bizler, dert anlatacak, makam, mercih bulamıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan mahalli seçimler öncesinde denklik meselesinin çözüme kavuşacağına dair adımların atılmasını istiyor ve bekliyoruz. Adalet Bakanımız sayın Yılmaz Tunç’tan mahkeme kararlarıyla ilgili inceleme yapmasını, mahkemelerin YÖK’ün istem ve beklentilerine göre değil de kanunlara, Anayasaya ve uluslar arası antlaşmalara uygun kararlar verilmesini bekliyoruz. ”

Bu konu gerçekten çok önemli. YÖK, Lüblanlı’ya denklik verip Türk gençlerine vermiyorsa ortada ciddi bir sosyal yara var demektir. Türkçe eğitim gerekçesiyle diploma denkliklerinin iptal edilmesi sanırım Türkiye Cumhuriyetine yakışmıyor. Bu durum doğru olmamalı diye düşünüyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.