Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Suriye’de ne oldu?

Yazının Giriş Tarihi: 11.12.2024 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.12.2024 00:05

Suriye denilince geçen hafta akla gelenler şöyleydi: Dünyanın pek çok terör örgütünün sığındığı bir ülke, topraklarında yabancı askerlerin hüküm sürdüğü bir ülke ve arkasında, “biz ülkemizde güvende değiliz” diyerek vatanını terk eden milyonlarca insan.

Sonra, sanki bilinmeyen ama çok ta yabancı olmayan bir el düğmeye bastı. Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) çatısı altında toplanan muhalifler, ellerlindeki silahlarla önce Halep’e doğru ilerlediler. Halep kısa zamanda teslim alındı. Sonrasında sırasıyla yola devam ve hedef seçtikleri Şam’a ulaşma adına geceli gündüzlü yol aldılar.

Geçtiğimiz Pazar günü sabah saatlerinde Suriye’nin başkenti Şam’ın HTŞ tarafından teslim alındığını, devlet başkanı olan Başşer Esad’ın da Rus uçağıyla ülkeden ayrıldığını açıkladılar. Esad ve ailesi daha sonra Rusya’da “siyasi sığınmacı” olarak karşımıza çıktı.

Pek çok ülke yöneticilerinin bile şaşkına döndüğü bu akıl almaz ve baş döndüren devirme olayı gerçekten beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Çünkü 13 yıldır aralıksız devam eden ve pek çok ülkenin Suriye’nin iç savaşı olarak nitelendirdiği ismi konulmamış rant savaşı 13 gün gibi çok kısa bir zamanda sonlandırıldı.

Çünkü, HTŞ grupları gittikleri her yerde pek fazla direnişle karşılaşmadılar. Halkın desteği ile kamu binalarını teslim aldıktan ve onları, kendi yandaşlarına bıraktıktan sonra yollarına devam ettiler. Şam’a geldiklerinde bile çatışmalar olmadı desek yeridir. Bazı küçük direnişlere rağmen HTŞ’liler, sanki birileri onlara “yürü ya kulum!” demiş gibi ilerlemeyi sürdürdüler ve devlet yönetimini teslim aldılar.

Beklenmedik bir gelişme.

Şaka gibi, sanki birileri senaryoyu çok önceden yazmış ve başrol olarak da HTŞ seçilmiş. Her gidilen yerde, yeni Suriye Bayrakları var. Bizim ülkemizde de taraftarların Suriye’deki darbeye karşı yaptıkları destek açıklamalarında bile bayraklar hemen çıkarıldı. Kullanıldı. Avrupa’da da kullanıldı.

Suriye’de gidilen her yerde vatandaşlar bayraklar ellerinde gelenleri bekliyor gibi görüntüler paylaşılıyor. Suriyeliler mutlu, bazıları ise şaşırmış vaziyette. Karmakarışık bir durum var ortada. Daha önce Esad rejimini destekleyen Rusya ve İran, şimdi Esad döneminin sona erdiğini, Suriye’de yeni bir yönetim başladığını duyuruyorlar.

Öyle bir yansıma yapıldı ki, muhalifler, senelerce kendi kendilerine destek sağlamışlar, mühimmat ve malzeme biriktirmişler, sonra birden Halep’e doğru yola çıkıp, darbeyi başlatmışlar.

Oysa ki görüntü hiç de öyle değil. Çünkü, böyle bir olay olsaydı daha 13 yıl öncesinde, olayların başladığı tarihlerde olurdu. Büyük güçler, süper güçlerin HTŞ’ye geçit verdiği, böylece Suriye’deki 61 yıllık BAS Partisi ve Esad Ailesinin rejiminin tamamen sökülüp atıldığı naklen yayınla kayıt altına alındı.

Şimdi, Suriye’de neler olacak?

Asıl mesele bu. Türkiye açısından baktığımızda ülkemizi mesken tutan Suriyeliler kendi ülkelerine geri gidecekler mi?

Bu konuya girmeden önce Suriye’de 2011 senesinde pek çok ülkede aynı anda başlatılan Arap Baharı sonrasında neler olmuştu? Onları biraz olsun hatırlamakta fayda var.

"Senin sıran da geldi, doktor."

Mart 2011'de Arap ülkelerindeki hareketlilikten etkilenen lise öğrencileri Dera'da bir duvara bu yazıyı yazdı. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, asıl mesleği göz doktorluğu olduğu için bu lakapla tanınıyordu. Mısır, Irak, Lübnan’daki Arap Baharı ve darbe girişimlerinden etkilenen Suriye Halkı da Esad’ı göndermeyi planlıyordu. Bekliyordu.

Yazıyı yazan öğrencilerin gözaltına alınması ve ailelerine şiddet uygulanması üzerine, 15 Mart 2011'de, Cuma namazı çıkışı Şam ve Dera'da protesto gösterileri düzenlendi.

Esad sert yanıt verdi, onlarca sivil hayatını kaybetti. Protesto gösterileri bunun üzerine ülke geneline yayıldı. Suriye'de iç savaş böyle başladı.

Bugün ülkede yaşadığı bölge bombalanmamış; bir yakınını kaybetmemiş; ailesinden uzak düşmemiş bir Suriyeli bulmak imkansız. 2011'de nüfusu 22 milyon olan ülkede, 13 yılda 600 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Yaklaşık 6,5 milyon Suriyeli ülke içinde yerinden edilmiş durumda. Çoğu çadırlarda ya da sağlıksız koşullarda yaşıyor. Neredeyse altı milyon sığınmacı da Suriye'yi terk etti. Bu Suriyeliler Türkiye’ye gelip sığındılar.

İç savaş başladığında çoğu cezaevinde olan El Kaide üyeleri Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) gibi örgütlere katıldı. HTŞ liderliğindeki İslamcı militan gruplar 8 Aralık itibariyle Şam'a girdi. Ve Beşar Esad'ın bir uçakla Şam'dan ayrıldığı bildirildi. Böylece 61 yıllık diktatörlük rejimi denilen fakat bir türlü yıkılamayan Esad Ailesini varlığı Suriye için tarih oldu.

Bu tarihten sonra Suriye'deki olaylar için "iç savaş" ifadesi kullanılmaya başlandı.

Türkiye, Katar ve diğer Körfez ülkeleri başta olmak üzere yabancı ülkelerden de muhaliflere yardım geliyordu. 9 Ağustos 2011'de dönemin Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ayaklanmalar başlayana kadar Ankara ile çok yakın ilişkiler içinde olan Esad yönetimiyle iletişime geçmek için Şam'a gitti. Sekiz saat süren görüşme, Ankara-Şam arasında yapılan son üst düzey görüşme oldu.

Bu sırada Türkiye, Suriye'den kaçan Esad muhaliflerine ve sivillere açık kapı politikası uyguladı.

18 Ağustos'ta bu kez dönemin ABD başkanı Barack Obama, Esad'ı istifa etmeye çağırdı. Birçok Batılı ülke de Esad yönetimine ambargo uygulamaya başladı.

Eylül ayında bir başka ayaklanmanın yaşandığı ve yönetimin devrildiği Mısır'a giden ve o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Şam yönetimini "halkına kurşun sıkan, tanklarla toplarla şehirlere baskınlar düzenleyen" diye eleştirdi.

Esad’ın ordusu, Suriye’nin kuzeyinde çoğunlukla Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerden çatışmasız çekildi.

Bu bölgede Kürt Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) silahlı üyeleri, Temmuz 2012’de Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) oluşturdu. Esad’ın Türkiye’ye karşı yaptığı bu hamle sonrası YPG, Afrin, Kobani ve Kamışlı’da hakim güç olmuş, Türkiye sınırında YPG bayrakları asılmıştı.

Türkiye PYD ve YPG’nin PKK’nın uzantısı olduğunu savunup Suriye’den ve Birleşmiş Miller’den, Suriye’de konuçlanan ülkelerden yardım istedi. Pek çok kere de bu örgütlerin kamplarını ve bulunduğu alanları bombaladı.

Suriye’deki iç karışıklık, saldırılar, adam öldürmeler, yeni devlet kurulması politikaları ve söylemleri sürekli devam etti. Böylece Türkiye sınırında radikal grupların sayısı arttı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ekim ayı başında, Türkiye destekli muhalifleri kast ederek "Kara harekatında bu görevi ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekatıyla bu iş bitmez. Şu anda Kobani de düştü, düşüyor" derken ABD'nin başka planları daha sonra ortaya çıkarıldı.

Suriye'de 27 Kasım'da 'Saldırıyı Püskürtme' adını verdikleri bir harekat başlatan ve kısa sürede Halep ile Hama kentlerini ele geçiren Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki İslamcı militan gruplar, 8 Aralık'ta başkent Şam'ı aldıklarını duyurdu.

Muhalif güçlerin televizyondan yaptığı açıklamada, Şam'ın "kurtarıldığı" ve Beşar Esad'ın 24 yıllık rejiminin devrildiği ve tüm mahkumların serbest bırakıldığı duyuruldu.

Esad'ın Suriye'yi terk ettiği belirtilmişti. Daha sonra Esad'ın Rusya'ya geldiği, kendisine ve ailesine sığınma hakkı tanındığı açıklandı.

Suriye Başbakanı Muhammed el Celali, "Suriye halkı tarafından seçilen herhangi bir liderlikle" işbirliği yapmaya hazır olduğunu duyurdu.

Önümüzdeki süreçte iç savaş sona ererse, yeni iktidarın önünde neredeyse iflas etmiş bir ekonomiden altyapı sorunlarına oldukça önemli sorunlar var.

Bu gelişmelerden etkilenen ülkeler, Türkiye, Suudi Arabistan, ABD ile Rusya ve İran'ın Suriye'deki çıkarları eklendiğinde Suriye'de iç savaşı sona erdirecek uzlaşıya giden yol daha karmaşıklaşıyor.

Herkesin düşüncesi ve söylemi şöyle; bu hareketlenme ve rejim değişikliğinden Türkiye karlı çıkıyor. Nedeni ise HTŞ gruplarının gelip geçtikleri bölgelerdeki PKK yanlısı PYD ve diğer terör unsurlarını temizlediği haberlerinin yayılması.

Bugün için Suriye’deki gelişmelerden kimin karlı çıktığı, kimin yenik çıktığı konusundaki tartışmalar için henüz çok erken. Herkesin kendine göre bir düşüncesi olabilir. Önemli olan egemen güçler, Rusya, Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya’nın bölgedeki çıkarlarını koruma adına nasıl adım atacaklarını bekleyip görmek. Bu ülkeler orada kendilerine göre garanti güvenlik ve işbirliği sağlamazlarsa, durum eskiden daha beter olur gibi geliyor bana.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.