Evliya Çelebi Seyahatname isimli kitabında Bursa’yı çok güzel özetlemiş. “… Velhasıl, Bursa Sudan ibarettir” demiş. Tarihe not düşmüş.
Rahmetli valimiz Zekai Gümüşdiş, 1970’li yılların sonunda, henüz daha 12 Eylül darbesi olmadan Bursa’nın içme ve kullanma suyu ihtiyacının Doğancı, Selahattin Saygı Barajından karşılanacağı ve kentimizin 2040 yılına kadar su sıkıntısı yaşamayacağı sürekli ifade ederdi.
Çünkü, yapılan hesaplama, kentin nüfus ve ürete katsayısı hesapları aynen ileriyi böyle gösteriyordu. Oysa ki, Doğancı Barajı suyu bize iki bin yılına kadar bile yetmedi. Kentin çeşitli bölgelerde sondajlarla kuyular hazırlanıp, su çıkarılıp şebekeye pompalandı. Tıpkı bugünkü gibi. 2040 yılına daha tam 15 yıl zaman var. Maalesef suyumuz tükendi.
Ama, o günlerde yine de yeterli suyumuz mevcut idi. Çok şükür.
Sonrasında, 2 binli yıllarda Nilüfer Barajı planlandı. Yapıldı. Doğancı Barajının nerede ise iki katı kadar su depolama alanı var. Arıtma tesisi içinde yeni bir yatırım yapılmadı. Yeni şebeke düzenlenmesi yapılmadı. Çünkü, Doburca Arıtma tesisleri, her iki baraja da hizmet verecek kapasitede ve güzergah üzerinde bulunduğu için Bursa’nın arıtma tesisi sorunu olmadı.
Bursa’nın nüfusu 1989 yılı ve sonrasında yaşanılan göçlerle beklenmedik oranda arttı. Tabi, insani ve zorunlu göçlerin yanı sıra, kentin sanayileşmesi de kente göç çeken bir yapı oluşturdu. Kaçak yapılaşma ile yerel yönetimlerin mücadelesi gerekli şekilde yapıladı. Böylece, kentin sürekli ve kronik hale gelen sağlık, eğitim, ulaşım, yol, otopark, altyapı (su, kanalizasyon ve yağmur suyu toplama şebekesi vb) gibi yatırımlarda sınıfta kaldı Bursa.
Birde, kentin verimli tarım ovaları, sanayileşme uğruna, endüstri uğruna heba edilip, tarım toprakları üzerine sanayi bölgeleri kuruldu.Sanayide ortaya çıkan işçi ve çalışan ihtiyacı içinde Bursa’nın göç almasına ve çevre mahallelerde gecekondu usulü kaçak yapılaşmaya göz yumuldu senelerce.
Bu konu, maalesef Bursa başta olmak üzere pek çok memleketin alınyazısı diyebiliriz, böyle düşünebiliriz.
Seneler akıp giderken, tarihler ve takvim değişirken birde bakıldı ki, Bursa su sıkıntısı yaşıyor. Barajlar yetmiyor. Hemen apar topar Orhaneli Çınarcık Barajı’nın devreye alınması için 10 yıl önce çalışmalar başladı. Aslında Çınarcık Barajı sadece Orhaneli değil, Nilüfer Hasanağa, Akçalar ve çevresindeki tarım topraklarının sulanması için sulama barajı olarak planlanan bir baraj.
Çınarcık Barajı hedeflenen sulama, alanları ise maalesef sanayi tesisleri fabrikalarla dolmuş.
Neyse ki 10 yıldır devam eden alışmaların yüzde doksanından fazlası tamamlandı. Çınarcık Barajı ile Doburca tesisleri arasındaki su nakil hatlarının da yapımı tamamlandı. Açıklamaya göre de 1 Eylülden itibaren bu barajın suyunun da şebekeye verilmesine başlanılacak.
Neticeye şöyle bakmak lazım.
Bu senede Çınarcık Barajı sayesinde Bursa’nın su sıkıntısı çekmeyeceği için rahat bir nefes alabiliriz.
Ama, ne zamana kadar biz bu nefesle idare edeceğiz? Asıl mesele bu.
Çınarcık Barajı’nın yüzde 40’lık bölümü, Karacabey sınırları içinde kurulan TEKNOSAB’a verilecek. Yani, bu kentin içme ve kullanma suyu yine sanayi için harcanacak.
Aslında, Bursa’nın artık bir karar vermesi gerekiyor.
Sanayiye daha ne kadar razı olacağız? Yer vereceğiz? Tarım topraklarını heba edeceğiz?
Yeni çalışılan ve kentin Anayasası derdiğimiz 1/ 100 binlik imar planlarında, kentin doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde yeni sanayi tesisleri, bölgelerinin yapılmasına yönelik noktaların, işaretlerin konulduğuna dair tartışmalar var.
Elimizde avucumuzda son kalan birkaç tarım alanı daha sanayiye kurban edilecekmiş gibi düşünceler hakim. Halkımız¸Bursa’ya artık yeni sanayi bölgelerinin yapılmamasını istiyor. Halkımıza göre Bursa artık yeni sanayi yapılaşmasına ve yeni sanayi bölgeleri kurulmasına tamamen kapatılmalı. Mevcut sanayi bölgeleri ve tesislerinin revize edilip, deprem risk ve güçlendirmesi, yenilenmesi yapılmasını arzu ediyor. Zaten, Bursa’nın mevcut sanayi bölgelerindeki kullanım, yatırım ve doluluk oranları bile beklenilen, anlatılan söylenilen kadar değil.
Böylece, bu kentin sorunlarının çözümü için gerekli planlama daha rahat yapılabilir. İçme ve kullanma suyu yatırımları projelendirilmesindeki hedefler tutturulabilir.
Kentin trafik ve ulaşım meselesi, mevcut haliyle daha rahat çözümlenir. Nüfus artışı belli düzeyde olacağı içinde tarım alanlarının sanayiye açılmasına veya imar rantına açılmasına gerek kalmaz. Kent merkezindeki kent dönüşüm ve yenilene çalışmaları kendiliğinden hayata geçirilmiş olur. Yerel yönetimler ve belediyeler sanayi bölgelerine, ulaşım ve su yatırımlarından, alt yapı yatırımlarından kurtulmuş olurlar. Bu kaynak, kentin ekonomik yönden güçlenmesi amaçlı kullanılabilir.
Sözün özü, Velhasıl Bursa sudan ibaretken, bugün su sıkıntısı çekilen, yaşanılan ve ciddi su sorunları olan bir kent. Sanayinin de baraj sularına yönelik taleplerde bulunması, geleceğe yönelik endişeleri yaşatıyor. Sanayi ve üreticilerin, arıtma tesislerinden elde edilen atık suların¸arıtılıp yeniden sanayi için kullanıma sunulması teklifleri artık açık seçik tartışılır hale geldi.
Sanayi ve üreticilerin, arıtma tesislerinden elde edilen atık suların¸yeniden sisteme kazandırılıp kullanması yatırımları yapmaları artık elzem oldu Bursa için. Birde, Bursa’nın deniz kıyıları var. Deniz suyunun da arıtılıp, sanayide kullanılması amaçlı yatırımların ve şebekelerin halkın parasına, kentin parasına dokunulmadan, direkt sanayicilerin kendi aralarında toplayacağı mali kaynakla yaptırılması isteniyor.
Çünkü, başka Bursa yok.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Su…Su…Su….
Evliya Çelebi Seyahatname isimli kitabında Bursa’yı çok güzel özetlemiş. “… Velhasıl, Bursa Sudan ibarettir” demiş. Tarihe not düşmüş.
Rahmetli valimiz Zekai Gümüşdiş, 1970’li yılların sonunda, henüz daha 12 Eylül darbesi olmadan Bursa’nın içme ve kullanma suyu ihtiyacının Doğancı, Selahattin Saygı Barajından karşılanacağı ve kentimizin 2040 yılına kadar su sıkıntısı yaşamayacağı sürekli ifade ederdi.
Çünkü, yapılan hesaplama, kentin nüfus ve ürete katsayısı hesapları aynen ileriyi böyle gösteriyordu. Oysa ki, Doğancı Barajı suyu bize iki bin yılına kadar bile yetmedi. Kentin çeşitli bölgelerde sondajlarla kuyular hazırlanıp, su çıkarılıp şebekeye pompalandı. Tıpkı bugünkü gibi. 2040 yılına daha tam 15 yıl zaman var. Maalesef suyumuz tükendi.
Ama, o günlerde yine de yeterli suyumuz mevcut idi. Çok şükür.
Sonrasında, 2 binli yıllarda Nilüfer Barajı planlandı. Yapıldı. Doğancı Barajının nerede ise iki katı kadar su depolama alanı var. Arıtma tesisi içinde yeni bir yatırım yapılmadı. Yeni şebeke düzenlenmesi yapılmadı. Çünkü, Doburca Arıtma tesisleri, her iki baraja da hizmet verecek kapasitede ve güzergah üzerinde bulunduğu için Bursa’nın arıtma tesisi sorunu olmadı.
Bursa’nın nüfusu 1989 yılı ve sonrasında yaşanılan göçlerle beklenmedik oranda arttı. Tabi, insani ve zorunlu göçlerin yanı sıra, kentin sanayileşmesi de kente göç çeken bir yapı oluşturdu. Kaçak yapılaşma ile yerel yönetimlerin mücadelesi gerekli şekilde yapıladı. Böylece, kentin sürekli ve kronik hale gelen sağlık, eğitim, ulaşım, yol, otopark, altyapı (su, kanalizasyon ve yağmur suyu toplama şebekesi vb) gibi yatırımlarda sınıfta kaldı Bursa.
Birde, kentin verimli tarım ovaları, sanayileşme uğruna, endüstri uğruna heba edilip, tarım toprakları üzerine sanayi bölgeleri kuruldu. Sanayide ortaya çıkan işçi ve çalışan ihtiyacı içinde Bursa’nın göç almasına ve çevre mahallelerde gecekondu usulü kaçak yapılaşmaya göz yumuldu senelerce.
Bu konu, maalesef Bursa başta olmak üzere pek çok memleketin alınyazısı diyebiliriz, böyle düşünebiliriz.
Seneler akıp giderken, tarihler ve takvim değişirken birde bakıldı ki, Bursa su sıkıntısı yaşıyor. Barajlar yetmiyor. Hemen apar topar Orhaneli Çınarcık Barajı’nın devreye alınması için 10 yıl önce çalışmalar başladı. Aslında Çınarcık Barajı sadece Orhaneli değil, Nilüfer Hasanağa, Akçalar ve çevresindeki tarım topraklarının sulanması için sulama barajı olarak planlanan bir baraj.
Çınarcık Barajı hedeflenen sulama, alanları ise maalesef sanayi tesisleri fabrikalarla dolmuş.
Neyse ki 10 yıldır devam eden alışmaların yüzde doksanından fazlası tamamlandı. Çınarcık Barajı ile Doburca tesisleri arasındaki su nakil hatlarının da yapımı tamamlandı. Açıklamaya göre de 1 Eylülden itibaren bu barajın suyunun da şebekeye verilmesine başlanılacak.
Neticeye şöyle bakmak lazım.
Bu senede Çınarcık Barajı sayesinde Bursa’nın su sıkıntısı çekmeyeceği için rahat bir nefes alabiliriz.
Ama, ne zamana kadar biz bu nefesle idare edeceğiz? Asıl mesele bu.
Çınarcık Barajı’nın yüzde 40’lık bölümü, Karacabey sınırları içinde kurulan TEKNOSAB’a verilecek. Yani, bu kentin içme ve kullanma suyu yine sanayi için harcanacak.
Aslında, Bursa’nın artık bir karar vermesi gerekiyor.
Sanayiye daha ne kadar razı olacağız? Yer vereceğiz? Tarım topraklarını heba edeceğiz?
Yeni çalışılan ve kentin Anayasası derdiğimiz 1/ 100 binlik imar planlarında, kentin doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde yeni sanayi tesisleri, bölgelerinin yapılmasına yönelik noktaların, işaretlerin konulduğuna dair tartışmalar var.
Elimizde avucumuzda son kalan birkaç tarım alanı daha sanayiye kurban edilecekmiş gibi düşünceler hakim. Halkımız¸Bursa’ya artık yeni sanayi bölgelerinin yapılmamasını istiyor. Halkımıza göre Bursa artık yeni sanayi yapılaşmasına ve yeni sanayi bölgeleri kurulmasına tamamen kapatılmalı. Mevcut sanayi bölgeleri ve tesislerinin revize edilip, deprem risk ve güçlendirmesi, yenilenmesi yapılmasını arzu ediyor. Zaten, Bursa’nın mevcut sanayi bölgelerindeki kullanım, yatırım ve doluluk oranları bile beklenilen, anlatılan söylenilen kadar değil.
Böylece, bu kentin sorunlarının çözümü için gerekli planlama daha rahat yapılabilir. İçme ve kullanma suyu yatırımları projelendirilmesindeki hedefler tutturulabilir.
Kentin trafik ve ulaşım meselesi, mevcut haliyle daha rahat çözümlenir. Nüfus artışı belli düzeyde olacağı içinde tarım alanlarının sanayiye açılmasına veya imar rantına açılmasına gerek kalmaz. Kent merkezindeki kent dönüşüm ve yenilene çalışmaları kendiliğinden hayata geçirilmiş olur. Yerel yönetimler ve belediyeler sanayi bölgelerine, ulaşım ve su yatırımlarından, alt yapı yatırımlarından kurtulmuş olurlar. Bu kaynak, kentin ekonomik yönden güçlenmesi amaçlı kullanılabilir.
Sözün özü, Velhasıl Bursa sudan ibaretken, bugün su sıkıntısı çekilen, yaşanılan ve ciddi su sorunları olan bir kent. Sanayinin de baraj sularına yönelik taleplerde bulunması, geleceğe yönelik endişeleri yaşatıyor. Sanayi ve üreticilerin, arıtma tesislerinden elde edilen atık suların¸arıtılıp yeniden sanayi için kullanıma sunulması teklifleri artık açık seçik tartışılır hale geldi.
Sanayi ve üreticilerin, arıtma tesislerinden elde edilen atık suların¸yeniden sisteme kazandırılıp kullanması yatırımları yapmaları artık elzem oldu Bursa için. Birde, Bursa’nın deniz kıyıları var. Deniz suyunun da arıtılıp, sanayide kullanılması amaçlı yatırımların ve şebekelerin halkın parasına, kentin parasına dokunulmadan, direkt sanayicilerin kendi aralarında toplayacağı mali kaynakla yaptırılması isteniyor.
Çünkü, başka Bursa yok.