İnsanların bazen sinir uçları dayanılmaz hale gelir ve birilerine saldırıp patlamak ister. Bazen ise yapılan haksızlık ve hukuksuzluk gözlemlendiğinde o işin intikamını almak istersiniz ama elinizden bir şey gelmez, makuz talihinize razı olmak zorunda kalırsınız.
Türkiye ile komşu ülkeler arasındaki sınır işlemlerinde aynen böyle günler, saatler yaşanıyor.
Geçen hafta sonu, Cumartesi günü Bulgaristan’dan Türkiye’ye dönmek için “fazla kalabalık olmaz” düşüncesiyle Dereköy sınır kapısına rotamızı çevirdik.
Aman Allahım oda ne?
Yollarda kuyruk.
Neyse, ite kaka, sınıra geldik. Bulgaristan sınırından hem polis hem de gümrük kontrolünden nerede ise jet hızıyla geçtik.
Ama, sıra Türkiye sınır kapısına geldiğinde, bariyerlerle karşılaştık. Bariyerin içine 3-5 araba alınıyor. Sonra işlemler başlatılıyor. Ben diyeyim bir saat siz deyin 8 veya 10 saat beklemek zorundasınız.
Neden?
Çünkü, tek bir gişe çalışıyor.
İşlemler nerede ise karınca hızıyla yapılıyor.
Sıcak hava, yakıcı güneş, derken insanların beyinleri pişiyor.
Kuyrukta, ilerleme yok. Aradan gelenler, sonradan gelenler, işlerini yaptırıp, allem edip, kellem edip geçiyorlar. Biz aynen yerinde say misali kuyrukta bekliyoruz.
Tabi, insan dayanma gücü ve sabır gücü de bir yere kadar. Arabadan indim, gittim, kapı görevlileriyle görüştüm. Polis, gelenlerin işlemlerini çok çabuk yapıyor. Yani, önündeki kuyruk birkaç dakika içinde eriyip işlemlerini yaptırabiliyor. Ama, gümrük kapısında işler durmuş.
Tek gişe var. Önünde, etrafında, kuyrukta bekleyen binlerce araba.
Nasıl olacak bu işin sonu?
Neyse, bir gümrük görevlisini yakaladım. “Kardeşim, bu gümrük neden tek gişe çalıyor? İnsanlar uzun süre bekliyor. Şüpheli veya şikayet edilenler yoksa, gümrükte neden işlemler duruyor? Bakın, bu arabalar bizden sonra geldiler. Kameralara bakalım. Bizim kuyruk bekliyor, bunlar gelip geçiyor. Bunlar özel insanlar mı? Yoksa, işini bilen yolunu bilen mi bu gümrükten öncelikli işlem yaptırıyor?” şeklinde vatandaşlık görevim gereği soru sordum.
Tabi, bu arada medya mensubu olduğumu söylemedim. Bakalım ne tepki verecekler?
Nasıl cevap verecekler?
Sorularım hoşlarına gitmedi ama yine de yiğitliğe b… sürdürmeden, “biz işlerimizi yapıyoruz. Sırası gelenin de işlemleri yapılır…” dediler.
Peki, bizim sıramız ne zaman gelecek? Diye sorduğumda, gümrük işlemleri yapılan pencerenin önünde biriken insanları uyarıp, “hepiniz arabalarınızın başına gidin. Sıradan alacağız” dediler.
Bende “ha, işte şimdi oldu. Neden saatlerdir bu işi yapmadınız? “ diye sordum. Bu esnada, jandarma ve trafik polisi geldi. Keşmekeş olan durumu düzeltemeye çalıştılar. Sonra, sıra düzeldi. İşlemlerimiz oldu. Sıcak altında bu kadar uzun süre beklemenin ne anlamı var?
İstenildiğinde ikinci veya üçüncü gümrük işlemleri de başlatılabiliyormuş. Neden bu vatandaşlara eziyet çektirilir ki..?
Neyse, sınırı güç bela, uzun süren bekleyiş ve güneş altında pişmiş beyinlerimizle geçtik.
Sonra, internetten haberlere baktım. Kapıkule, Hamzabey ve İpsala sınır kapılarında araba kuyrukları haber yapılmış. Kiminde 3 kilometre kimisinde 5 kilometre araba kuyrukları var.
Allah yardımcıları olsun. İşler çok güç. Beklemek ise çok can sıkıcı ve moral bozucu.
Birde yaşlı insanlar, çoluk-çocuklu, bebekli aileler var.
Bu işi, görevlilerle konuştum. Bu kez de medya mensubu olduğumu söyledim. Hani, insanların çektikleri sıkıntıya belki bir çare ve çözüm önerileri olur düşüncesiyle. Verdikleri cevap pek inandırıcı olmasa da inanmak zorundayız. Önce Bulgaristan tarafında polis ve gümrük işlemlerinin uzun sürdüğünü, tek gişe çalışıldığını söylediler. Aynı ifadeyi Yunanistan İpsala içinde kullandılar.
Ama, Türk tarafındaki kuyruklarla ilgili açıklayıcı bilgi vermediler.
Kısaca, bir suçlu aranacaksa bu suçlu Türk tarafı değil, Bulgar ve Yunanistan tarafı.
Aslında, gözle görüp bizzat yaşamasam bende anlatılan bu sözlere kanardım.
Peki, ne yapılmalı?
Malum, yaz ayları geldi, gurbetçi ailelerimiz izine geliyorlar. Bayram nedeniyle Bulgaristan ve Yunanistan’dan Türkiye’ye tatile gelenler var, Türkiye’den bu ülkelere tatile gidenler var. Eş, dost, akraba ziyaretine gelip gidenler var.
Her sene aynı görüntüleri yaşıyoruz. Aynı eziyetleri çekiyor bu insanlarımız. Önlem ve tedbir alınmalı. Tarihler aşağı yukarı belli. Yurt dışına gidip gelirken alınan harçlar var. Sınır hizmetleri için bu paraların alındığı söyleniyor. Yani, insanlar hizmet bedelini ödüyorlar ama zaman kaybı ve bekleme eziyetini yaşıyorlar. Bu insanlara yardımcı olunması, gerekirse ek personel ile daha fazla hizmet ve daha kısa zamanda işlemlerin yapılması sağlanmalı.
Bu konuyu ilgili ve yetkililere buradan bildirmeyi kendime görev saydım. Başta sınırlarda görevli İçişleri bakanlığı ile gümrük işlemlerini yapan Ticaret Bakanlığı ilgilerinin konuyla ilgilenip, komşu ülkelerle beraber bir ortak çözüm bulmalarını sınır kapılarında istenmeyen bu olayları yaşayan binlerce insanımız adına bekliyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Sınırlarda bekleme!
İnsanların bazen sinir uçları dayanılmaz hale gelir ve birilerine saldırıp patlamak ister. Bazen ise yapılan haksızlık ve hukuksuzluk gözlemlendiğinde o işin intikamını almak istersiniz ama elinizden bir şey gelmez, makuz talihinize razı olmak zorunda kalırsınız.
Türkiye ile komşu ülkeler arasındaki sınır işlemlerinde aynen böyle günler, saatler yaşanıyor.
Geçen hafta sonu, Cumartesi günü Bulgaristan’dan Türkiye’ye dönmek için “fazla kalabalık olmaz” düşüncesiyle Dereköy sınır kapısına rotamızı çevirdik.
Aman Allahım oda ne?
Yollarda kuyruk.
Neyse, ite kaka, sınıra geldik. Bulgaristan sınırından hem polis hem de gümrük kontrolünden nerede ise jet hızıyla geçtik.
Ama, sıra Türkiye sınır kapısına geldiğinde, bariyerlerle karşılaştık. Bariyerin içine 3-5 araba alınıyor. Sonra işlemler başlatılıyor. Ben diyeyim bir saat siz deyin 8 veya 10 saat beklemek zorundasınız.
Neden?
Çünkü, tek bir gişe çalışıyor.
İşlemler nerede ise karınca hızıyla yapılıyor.
Sıcak hava, yakıcı güneş, derken insanların beyinleri pişiyor.
Kuyrukta, ilerleme yok. Aradan gelenler, sonradan gelenler, işlerini yaptırıp, allem edip, kellem edip geçiyorlar. Biz aynen yerinde say misali kuyrukta bekliyoruz.
Tabi, insan dayanma gücü ve sabır gücü de bir yere kadar. Arabadan indim, gittim, kapı görevlileriyle görüştüm. Polis, gelenlerin işlemlerini çok çabuk yapıyor. Yani, önündeki kuyruk birkaç dakika içinde eriyip işlemlerini yaptırabiliyor. Ama, gümrük kapısında işler durmuş.
Tek gişe var. Önünde, etrafında, kuyrukta bekleyen binlerce araba.
Nasıl olacak bu işin sonu?
Neyse, bir gümrük görevlisini yakaladım. “Kardeşim, bu gümrük neden tek gişe çalıyor? İnsanlar uzun süre bekliyor. Şüpheli veya şikayet edilenler yoksa, gümrükte neden işlemler duruyor? Bakın, bu arabalar bizden sonra geldiler. Kameralara bakalım. Bizim kuyruk bekliyor, bunlar gelip geçiyor. Bunlar özel insanlar mı? Yoksa, işini bilen yolunu bilen mi bu gümrükten öncelikli işlem yaptırıyor?” şeklinde vatandaşlık görevim gereği soru sordum.
Tabi, bu arada medya mensubu olduğumu söylemedim. Bakalım ne tepki verecekler?
Nasıl cevap verecekler?
Sorularım hoşlarına gitmedi ama yine de yiğitliğe b… sürdürmeden, “biz işlerimizi yapıyoruz. Sırası gelenin de işlemleri yapılır…” dediler.
Peki, bizim sıramız ne zaman gelecek? Diye sorduğumda, gümrük işlemleri yapılan pencerenin önünde biriken insanları uyarıp, “hepiniz arabalarınızın başına gidin. Sıradan alacağız” dediler.
Bende “ha, işte şimdi oldu. Neden saatlerdir bu işi yapmadınız? “ diye sordum. Bu esnada, jandarma ve trafik polisi geldi. Keşmekeş olan durumu düzeltemeye çalıştılar. Sonra, sıra düzeldi. İşlemlerimiz oldu. Sıcak altında bu kadar uzun süre beklemenin ne anlamı var?
İstenildiğinde ikinci veya üçüncü gümrük işlemleri de başlatılabiliyormuş. Neden bu vatandaşlara eziyet çektirilir ki..?
Neyse, sınırı güç bela, uzun süren bekleyiş ve güneş altında pişmiş beyinlerimizle geçtik.
Sonra, internetten haberlere baktım. Kapıkule, Hamzabey ve İpsala sınır kapılarında araba kuyrukları haber yapılmış. Kiminde 3 kilometre kimisinde 5 kilometre araba kuyrukları var.
Allah yardımcıları olsun. İşler çok güç. Beklemek ise çok can sıkıcı ve moral bozucu.
Birde yaşlı insanlar, çoluk-çocuklu, bebekli aileler var.
Bu işi, görevlilerle konuştum. Bu kez de medya mensubu olduğumu söyledim. Hani, insanların çektikleri sıkıntıya belki bir çare ve çözüm önerileri olur düşüncesiyle. Verdikleri cevap pek inandırıcı olmasa da inanmak zorundayız. Önce Bulgaristan tarafında polis ve gümrük işlemlerinin uzun sürdüğünü, tek gişe çalışıldığını söylediler. Aynı ifadeyi Yunanistan İpsala içinde kullandılar.
Ama, Türk tarafındaki kuyruklarla ilgili açıklayıcı bilgi vermediler.
Kısaca, bir suçlu aranacaksa bu suçlu Türk tarafı değil, Bulgar ve Yunanistan tarafı.
Aslında, gözle görüp bizzat yaşamasam bende anlatılan bu sözlere kanardım.
Peki, ne yapılmalı?
Malum, yaz ayları geldi, gurbetçi ailelerimiz izine geliyorlar. Bayram nedeniyle Bulgaristan ve Yunanistan’dan Türkiye’ye tatile gelenler var, Türkiye’den bu ülkelere tatile gidenler var. Eş, dost, akraba ziyaretine gelip gidenler var.
Her sene aynı görüntüleri yaşıyoruz. Aynı eziyetleri çekiyor bu insanlarımız. Önlem ve tedbir alınmalı. Tarihler aşağı yukarı belli. Yurt dışına gidip gelirken alınan harçlar var. Sınır hizmetleri için bu paraların alındığı söyleniyor. Yani, insanlar hizmet bedelini ödüyorlar ama zaman kaybı ve bekleme eziyetini yaşıyorlar. Bu insanlara yardımcı olunması, gerekirse ek personel ile daha fazla hizmet ve daha kısa zamanda işlemlerin yapılması sağlanmalı.
Bu konuyu ilgili ve yetkililere buradan bildirmeyi kendime görev saydım. Başta sınırlarda görevli İçişleri bakanlığı ile gümrük işlemlerini yapan Ticaret Bakanlığı ilgilerinin konuyla ilgilenip, komşu ülkelerle beraber bir ortak çözüm bulmalarını sınır kapılarında istenmeyen bu olayları yaşayan binlerce insanımız adına bekliyoruz.