Türk dünyası için çok önemli günleri yaşıyoruz. Türklere Anadolu’nun kapıları açan 1071Malazgirt Zaferinin üzerinden bugün tam 953 yıl geçti. Bin asrı geride bırakmamıza ramak kaldı.
Yine, Ülkemizi işgal eden düşmanların Anadolu topraklarından kovulduğu ve yenilgiye uğratıldığı günün tarihi de 26 Ağustos. Afyon Kocatepe ve Sakarya Meydan Savaşının kazanıldığı tarih. 30 Ağustos’ta ise Zafer Bayramını kutluyoruz.
Bu mutlu günlerimiz, Türk tarihine yazılan komutanlarımızın ve milli birlik ve beraberlik sayesinde gerçekleştiğini unutmuyoruz. Unutturmayacağız. Bu vesile ile Kurtuluş Savaşımıza komutanlık eden ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşlarını rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.
Bu yaşadığımız olaylar, önceden planlı programlı değil ama, vatan, millet ve yurt sevgisi adına gurur verici tarihi olaylarımızdır.
Herhangi bir iş veya işlem yapılacağı yapan, plan, proje ve önceden hesaplanan gelişmeler büyük önem arz ediyor.
İsmine kısaca planlama denilen bu işlem için alan öylesine çok geniş ki, ailenin çocuk planlaması, gençlerin kariyer ve eğitim planlaması, insanların gelecek planlamaları da bu kapsamda değerlendiriyor.
Aslında en geniş planlama ismi daha çok kent planlaması için kullanılıyor. Son yıllardaki kent planlamanın ismi, insanların kolay yaşayacağı, huzur ve güven duyarak hayatlarını geçirecekleri merkezlerin kurulmasının yanında, rantiye projeleri veya rant planlaması olarak anılıyor.
Her ne sebeple olursa olsun, planlama çok önemli. Bunun içinde, kent planlaması insanların hayatları için olmazsa olmaz kurallardır. Tarihi yapıları, ören yerlerini gezerken bakıyoruz. On binlerce yıl öncesinden yaşayan insanların, kendilerine yaşam alanı olarak, barınma alanı olarak nasıl ve nereleri seçtiklerini, buna yol açan etkenleri, nedenleri tartışıp duruyoruz.
Mesela, Bursa. Hasanağa Aktopraklık kazı alanı. 8 bin 500 yıl öncesinden bizlere insanların yaşamları konusunda bilgiler veriyor. O günkü hayatın izleri, to5plumsal olaylar ve geçirilen evreler, medeniyet gelişmeleri, doğanın tarihi gelişmesini bizlere örnekleriyle sunuyor.
Gelelim günümüze; Milenyum senesini aşalı 24 yıl oldu.
Bursa adına bakıyorum, eski yıllarda, mesela, 1980’li yıllarda, 2 bin yılının planlaması konuşulurken, kentin nüfusunun bir milyona yaklaşacağı ifade ediliyordu. Oysa ki, biz iki binli yıllara geldiğimizde nüfusumuz 2 milyonu aşmıştı.
Yani, planlama ve uzun vadeli öngörü konusunda Bursa gerçeklerin çok gerisinde kaldı. 1989 senesinde Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Teoman Özalp, 2010 kent planını kazırlarken yaptığı açıklamasında ise çok önemli konulara değinmişti. Akıllarda kalan iki önemli mesele var. Bunlardan birisi vergi ve Bursa’ya vergilerden aktarılan paylar. Diğeri, bölgesel planlama ihtiyacı.
İşte o günlerde, Belediyenin hesap işleri müdürü İlhan Altın tarafından hazırlanan bir rapor, Bursa’da üretim tesisleri olan bazı şirket ve fabrikaların, bu kentten her türlü imkanlarından faydalanmasına rağmen şirket merkezlerini İstanbul’da tutmaları nedeniyle kente faydalarının olmadığının ortaya çıkarılması.
Olayın özetine, “Bursa’da kazanıyorlar, İstanbullu besliyorlar.” Şeklinde bakılmaya başlandı.
İkinci mesele ise Marmara bölgesinin çok önemli bir şehri olan Bursa’nın gelişmesine katkı sağlama adına bölgesel planlama önerisi. Aradan 35 sene geçti, hala bizler aynı konuyu konuşuyoruz. Çünkü, bu bölgesel planlama konusunda bir adım bile atılmadı.
Teoman Özalp’ten sonra seçilen Erdem Saker, sonra gelen Erdoğan Bilenser, sonra gelen Hikmet Şahin, sonra gelen Recep Altepe, sonra gelen Alinur Aktaş, bugün işbaşında olan Mustafa Bozbey hep aynı konuyu dile getirdiler. Bölgesel planlama şart.
Söylem güzel. Verilen örnekler iyi. Kentlerin kendi başına değil de bölgesel olarak yatırım, planlama yapılması halinde, ortak sorunların daha kolay çözümlenmesi hedefi ise sürekli alkış alan bir söylem.
Fakat, seneler geçtikçe, başkanlar değiştikçe aynı konuyu ısıtılıp ısıtıp gündeme getirilmesine Bursa halkının karnı tok. Her ne kadar adım atılıp, Bölgesel Kalkınma Ajansları kurulsa da, bu ajanslar, mahalli idarelerin bazı projelerine kaynak sağlayan bir kuruluş gibi iş ve işlem yapıyor.
Yani, bölgesel planlama ajansları, kalkınma ajansları, kuruluş felsefesinden çıkıp, yandaş kamu kurumlarına, derneklere, vakıflara sermaye kurumu haline geldi. Mesela, bizim Bursa’da da bu kurumun, hain terör örgütü FETÖ’nün kurduğu özel üniversiteye yaptığı bağış ve katkılarının ortaya çıkması bölgesel kalkınma ve planlamanın bir kenara bırakıldığının en güzel örneği olarak masanın üzerinde duruyor.
Kim ne derse desin. Bu bölgesel planlama konusu, bölgesel rant paylaşımına dönüşmediği sürece olmaz. Benim şahsi düşüncem böyle. Çünkü, her kent, her ilçe, her belde kendi planlamasını kendisini yapmak istiyor. Bugün durum böyle işliyor. Yarın böylece işlemeyeceği konusunda da garanti yok. Siyaset ve ticaret bir arada olduğu sürece de başkanların kendi partili ve yandaşlarına kazandırma hırsı devam ettiği sürece, bu konuda bir arpa boyu bile yol gidilemez.
Bölgesel planlama söylemi alkış almaya devam eder ama, bunu yapması gereken mahalli idareler allem edip, kalem edip, o bölgesel planlamaya imza atmazlar.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
PlanlaMA !
Türk dünyası için çok önemli günleri yaşıyoruz. Türklere Anadolu’nun kapıları açan 1071Malazgirt Zaferinin üzerinden bugün tam 953 yıl geçti. Bin asrı geride bırakmamıza ramak kaldı.
Yine, Ülkemizi işgal eden düşmanların Anadolu topraklarından kovulduğu ve yenilgiye uğratıldığı günün tarihi de 26 Ağustos. Afyon Kocatepe ve Sakarya Meydan Savaşının kazanıldığı tarih. 30 Ağustos’ta ise Zafer Bayramını kutluyoruz.
Bu mutlu günlerimiz, Türk tarihine yazılan komutanlarımızın ve milli birlik ve beraberlik sayesinde gerçekleştiğini unutmuyoruz. Unutturmayacağız. Bu vesile ile Kurtuluş Savaşımıza komutanlık eden ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşlarını rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.
Bu yaşadığımız olaylar, önceden planlı programlı değil ama, vatan, millet ve yurt sevgisi adına gurur verici tarihi olaylarımızdır.
Herhangi bir iş veya işlem yapılacağı yapan, plan, proje ve önceden hesaplanan gelişmeler büyük önem arz ediyor.
İsmine kısaca planlama denilen bu işlem için alan öylesine çok geniş ki, ailenin çocuk planlaması, gençlerin kariyer ve eğitim planlaması, insanların gelecek planlamaları da bu kapsamda değerlendiriyor.
Aslında en geniş planlama ismi daha çok kent planlaması için kullanılıyor. Son yıllardaki kent planlamanın ismi, insanların kolay yaşayacağı, huzur ve güven duyarak hayatlarını geçirecekleri merkezlerin kurulmasının yanında, rantiye projeleri veya rant planlaması olarak anılıyor.
Her ne sebeple olursa olsun, planlama çok önemli. Bunun içinde, kent planlaması insanların hayatları için olmazsa olmaz kurallardır. Tarihi yapıları, ören yerlerini gezerken bakıyoruz. On binlerce yıl öncesinden yaşayan insanların, kendilerine yaşam alanı olarak, barınma alanı olarak nasıl ve nereleri seçtiklerini, buna yol açan etkenleri, nedenleri tartışıp duruyoruz.
Mesela, Bursa. Hasanağa Aktopraklık kazı alanı. 8 bin 500 yıl öncesinden bizlere insanların yaşamları konusunda bilgiler veriyor. O günkü hayatın izleri, to5plumsal olaylar ve geçirilen evreler, medeniyet gelişmeleri, doğanın tarihi gelişmesini bizlere örnekleriyle sunuyor.
Gelelim günümüze; Milenyum senesini aşalı 24 yıl oldu.
Bursa adına bakıyorum, eski yıllarda, mesela, 1980’li yıllarda, 2 bin yılının planlaması konuşulurken, kentin nüfusunun bir milyona yaklaşacağı ifade ediliyordu. Oysa ki, biz iki binli yıllara geldiğimizde nüfusumuz 2 milyonu aşmıştı.
Yani, planlama ve uzun vadeli öngörü konusunda Bursa gerçeklerin çok gerisinde kaldı. 1989 senesinde Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Teoman Özalp, 2010 kent planını kazırlarken yaptığı açıklamasında ise çok önemli konulara değinmişti. Akıllarda kalan iki önemli mesele var. Bunlardan birisi vergi ve Bursa’ya vergilerden aktarılan paylar. Diğeri, bölgesel planlama ihtiyacı.
İşte o günlerde, Belediyenin hesap işleri müdürü İlhan Altın tarafından hazırlanan bir rapor, Bursa’da üretim tesisleri olan bazı şirket ve fabrikaların, bu kentten her türlü imkanlarından faydalanmasına rağmen şirket merkezlerini İstanbul’da tutmaları nedeniyle kente faydalarının olmadığının ortaya çıkarılması.
Olayın özetine, “Bursa’da kazanıyorlar, İstanbullu besliyorlar.” Şeklinde bakılmaya başlandı.
İkinci mesele ise Marmara bölgesinin çok önemli bir şehri olan Bursa’nın gelişmesine katkı sağlama adına bölgesel planlama önerisi. Aradan 35 sene geçti, hala bizler aynı konuyu konuşuyoruz. Çünkü, bu bölgesel planlama konusunda bir adım bile atılmadı.
Teoman Özalp’ten sonra seçilen Erdem Saker, sonra gelen Erdoğan Bilenser, sonra gelen Hikmet Şahin, sonra gelen Recep Altepe, sonra gelen Alinur Aktaş, bugün işbaşında olan Mustafa Bozbey hep aynı konuyu dile getirdiler. Bölgesel planlama şart.
Söylem güzel. Verilen örnekler iyi. Kentlerin kendi başına değil de bölgesel olarak yatırım, planlama yapılması halinde, ortak sorunların daha kolay çözümlenmesi hedefi ise sürekli alkış alan bir söylem.
Fakat, seneler geçtikçe, başkanlar değiştikçe aynı konuyu ısıtılıp ısıtıp gündeme getirilmesine Bursa halkının karnı tok. Her ne kadar adım atılıp, Bölgesel Kalkınma Ajansları kurulsa da, bu ajanslar, mahalli idarelerin bazı projelerine kaynak sağlayan bir kuruluş gibi iş ve işlem yapıyor.
Yani, bölgesel planlama ajansları, kalkınma ajansları, kuruluş felsefesinden çıkıp, yandaş kamu kurumlarına, derneklere, vakıflara sermaye kurumu haline geldi. Mesela, bizim Bursa’da da bu kurumun, hain terör örgütü FETÖ’nün kurduğu özel üniversiteye yaptığı bağış ve katkılarının ortaya çıkması bölgesel kalkınma ve planlamanın bir kenara bırakıldığının en güzel örneği olarak masanın üzerinde duruyor.
Kim ne derse desin. Bu bölgesel planlama konusu, bölgesel rant paylaşımına dönüşmediği sürece olmaz. Benim şahsi düşüncem böyle. Çünkü, her kent, her ilçe, her belde kendi planlamasını kendisini yapmak istiyor. Bugün durum böyle işliyor. Yarın böylece işlemeyeceği konusunda da garanti yok. Siyaset ve ticaret bir arada olduğu sürece de başkanların kendi partili ve yandaşlarına kazandırma hırsı devam ettiği sürece, bu konuda bir arpa boyu bile yol gidilemez.
Bölgesel planlama söylemi alkış almaya devam eder ama, bunu yapması gereken mahalli idareler allem edip, kalem edip, o bölgesel planlamaya imza atmazlar.