Önce, dünkü yazımda eksik olan bir konuya sizlerle paylaşmak istiyorum. “AK Parti genel merkeze Bursa damgasını vuruyor” başlıklı dünkü yazımda, genel başkan yardımcılarının yardımcıları olarak atanan isimleri yazarken, Teşkilat Başkan yardımcısı olarak görevlendirilen Mustafa Esgin’in ismi ve bilgisi, yazı yayına hazırlandıktan sonra bize ulaştı. Bu yazıma ekleme olarak Mustafa Esgin’in de genel merkezde görevlendirildiğini sizlerle paylaşıyorum.
Büyüklerimiz ne kadar da güzel söz etmişler seneler önce. Ne demişler? “iğneyi kendine, çuvaldızı karşındakine batır. Acısını hissedersen, adil davranırsın.”
Bu söylem, her türlü hak, hukuk, adalet kavramları ve yaşanılan bütün olaylar içinde belki en güzel özetleme olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkemizdeki siyasi yapılaşmada son birkaç yıldır bazı tartışmalar yaşanıyor. Aslında, tartışma yaşanması, doğrunun bulunması, haklı ve haksızın ayrıştırılması ve temiz siyaset adına çok olumlu gelişmeler. Fakat, bu tartışmalar doğruyu bulabilme adına değil de insanların birbirlerini üzerine çamur atmasına yönelik tartışmalar olması üzüntü veriyor.
Bir öğrenmişler, “ben yaparsam doğru, başkası yaparsa yanlış.” Başka bir şey bildikleri yok.
Aslında bunların açığa çıkarılması için çalışanları kutlamak lazım. Çünkü, insanların doğruyu sadece doğruyu öğrenmesi ve anlaması, başına bir olay geldiği zaman ortaya çıkıyor. Yoksa, kim ne söylerse söyleyin, bir defa ideolojik körlük sarmış etrafımızı. Kimse, kimsenin yanlış yaptığını, hatalı davrandığını kolay kolay kabul etmek istemiyor.
Ülkemizde senelerdir yurt dışı denklik meselesi yüzünden ve YÖK’ün yanlış uygulamaları, uluslar arası anlaşmalar, kanunlar ve Anayasa ilgili maddesini değil de kendi kendine çıkardığı yönetmeliğe yazıp, tanınırlığı olan üniversitelerden diploma alanlara denklik vermemesiyle ilgili olayları ve iddiaları, şikayetleri yaşıyoruz. Sosyal medya ortamlarında yapılan paylaşımlara göre, bu konuda ızdırabı olan, sıkıntısı olan yüz bine yakın vatandaş var.
Bu öğrencilerimiz dernek kurmuşlar, dertlerini anlatabilme adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere siyasi partilerin kapılarını aşındırmışlar. Ellerindeki evraklarla hak arama mücadelesine çıkmışlar. Dertlerini dinlemek istemeyen CHP yönetimi, o dönemlerde grup başkanvekili olan bugünkü CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, bu gençlere, sahip çıkma yerine, “biz size diploma denklik konusunda yardımcı olmak istemiyoruz. YÖK doğru yapmış!” anlamına gelen ifadelerle kapıyı göstermiş.
Gün ola, harman ola, devren döne. İşte bugün gelinen noktada, CHP, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının üniversite yönetimi tarafından iptal edildiği kararı açıklanır açıklanmaz hemen, YÖK’e karşı saldırı ve yaygaraya başladılar. Sonrasında, sosyal medya paylaşımlarında, denklik sorununu dile getirip, İmamoğlu’na haksızlık yapıldığı iddialarını yaymaya, yaygarayı koparmaya devam ediyorlar.
Oysa ki, denklik mağduru olan yüz binlerce öğrencinin diplomasına denklik verilmemesi olayı ile İmamoğlu’nun olayı arasında dağlar kadar fark var. Birincisi, İmamoğlu, tanınırlığı olmayan bir okuldan, devlet okuluna yatay geçiş yapmış. Yurt dışında eğitim alan, diploma alan ve YÖK’ün denklik vermek istemediği gençler ise okula gitmeden önce YÖK’e başvurup, okumak istedikleri okulun Üniversitenin tanınırlığının olup olmadığını sormuşlar. Tanınırlığı olan, denklik içinde sadece fark dersleri vermek zorundasınız denilen, üniversitelerde eğitim almışlar. Diploma almışlar.
Arada çok fark var. Sapla samanın karıştırılmaması gerekir. Dün, denklik mağdurlarına sahip çıkmayan CHP’lilerin, bugün doğru yola geldiklerini görmek de belki olumlu bir aşamadır.
Gelelim, olayların çekilmek istendiği diğer siyasi boyutlara.
Diploma tartışması ve İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde kendisine siyasi komploların kurulduğu iddiaları ortaya atması aslında, kendisini kurtarma adına, Atatürk tarafından kurulan ve ülkemizin kurtarılması, Cumhuriyetin kurulmasında önemli katkıları bulunan CHP’nin şemsiye olarak kullanılması düşüncesine insanları zorluyor. Nitekim, çete kurulması iddiasıyla da gözaltına alınması, bir takım olayların bilerek, isteyerek yapıldığı iddialarını tekrar gündeme taşımasının yanı sıra siyasetin ticaretle, rüşvet ve toplumun farklı yönlendirilmesiyle, medya ayağıyla da etki edilmesiyle, baskı altına alınmasıyla ilişkilendirilmesinin iddialarının delillerle ortaya çıkması da kurulan tuzakları bozuyor.
Bu olay, Nasreddin Hoca’nın göle maya çalmasına benziyor bir nevi. Ama, bu kez maya tutmadığı gibi izlenim var.
CHP genel başkanı Özgür Özel’in, kendisini genel başkanlık koltuğuna taşıyan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hakkındaki iddialardan kurtarılması adına Cumhurbaşkanlığı makamı ve erken seçim tartışmalarını gündeme getirip, aday belirlemede bu kadar acele etmesinin de altında galiba bir takım siyasi ve gelecek hesapları var gibi düşünceler hakim parti içinde.
Partinin eski genel başkanlarından Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal, yaşanılan olayları çok güzel özetlemiş:
“Bugünkü gözaltılar üst üste darbeler gibi görünüyor ama muhtemelen bekletildi bile diploma soruşturmasını etkilememek için.
İmamoğlu'nun CHP üzerindeki etkinliği düşünülünce bu etki nereden kaynaklanıyor ne ile besleniyor diye düşünmemek mümkün değil.
Çok gereksiz, tek kişilik, apar topar bir önseçim yapılma sebebi bu göz altıların olacağını bilmek ve vatandaşı adalet ile karşı karşıya getirmek idi.
Bu soruşturmalar ülkenin zararına değil çok yararına ve temiz siyaset için büyük adımlar.
Bize düşen, Türk adaletine güvenmek ve soruşturmaların sonucunu beklemek.
CHP'ye düşen, güzel bir takvim belirleyip tertemiz bir kurultay yapmak, Atatürk'e gerçekten bağlı bir kadro ile yoluna devam etmek.”
Yapılan ilk açıklamalara göre, olaylar karmakarışık gibi gösterilmek istenmesine rağmen, çözümlenmeyecek bir ağ gibi gözükmüyor. Çünkü, adalet çarkı ağır işler ama işler. Zamanla, tüm gizli saklı işler açığa çıkar. Etme, bulma dünyası işte böyle.
Amaç, halkın kafalarını karıştırmadan, olayları en ince ayrıntılarına kadar, doğru olarak aydınlatılıp, kamuoyuna açıklanması. Suçlu olanlarında hak ettikleri cezaları almalarının sağlanması.
Yapıldığı iddia edilen kanun dışı işlere siyasi kılıf aranmasından artık vaz geçmenin zamanı gelmedi mi?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Maya tutmadı
Önce, dünkü yazımda eksik olan bir konuya sizlerle paylaşmak istiyorum. “AK Parti genel merkeze Bursa damgasını vuruyor” başlıklı dünkü yazımda, genel başkan yardımcılarının yardımcıları olarak atanan isimleri yazarken, Teşkilat Başkan yardımcısı olarak görevlendirilen Mustafa Esgin’in ismi ve bilgisi, yazı yayına hazırlandıktan sonra bize ulaştı. Bu yazıma ekleme olarak Mustafa Esgin’in de genel merkezde görevlendirildiğini sizlerle paylaşıyorum.
Büyüklerimiz ne kadar da güzel söz etmişler seneler önce. Ne demişler? “iğneyi kendine, çuvaldızı karşındakine batır. Acısını hissedersen, adil davranırsın.”
Bu söylem, her türlü hak, hukuk, adalet kavramları ve yaşanılan bütün olaylar içinde belki en güzel özetleme olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkemizdeki siyasi yapılaşmada son birkaç yıldır bazı tartışmalar yaşanıyor. Aslında, tartışma yaşanması, doğrunun bulunması, haklı ve haksızın ayrıştırılması ve temiz siyaset adına çok olumlu gelişmeler. Fakat, bu tartışmalar doğruyu bulabilme adına değil de insanların birbirlerini üzerine çamur atmasına yönelik tartışmalar olması üzüntü veriyor.
Bir öğrenmişler, “ben yaparsam doğru, başkası yaparsa yanlış.” Başka bir şey bildikleri yok.
Aslında bunların açığa çıkarılması için çalışanları kutlamak lazım. Çünkü, insanların doğruyu sadece doğruyu öğrenmesi ve anlaması, başına bir olay geldiği zaman ortaya çıkıyor. Yoksa, kim ne söylerse söyleyin, bir defa ideolojik körlük sarmış etrafımızı. Kimse, kimsenin yanlış yaptığını, hatalı davrandığını kolay kolay kabul etmek istemiyor.
Ülkemizde senelerdir yurt dışı denklik meselesi yüzünden ve YÖK’ün yanlış uygulamaları, uluslar arası anlaşmalar, kanunlar ve Anayasa ilgili maddesini değil de kendi kendine çıkardığı yönetmeliğe yazıp, tanınırlığı olan üniversitelerden diploma alanlara denklik vermemesiyle ilgili olayları ve iddiaları, şikayetleri yaşıyoruz. Sosyal medya ortamlarında yapılan paylaşımlara göre, bu konuda ızdırabı olan, sıkıntısı olan yüz bine yakın vatandaş var.
Bu öğrencilerimiz dernek kurmuşlar, dertlerini anlatabilme adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere siyasi partilerin kapılarını aşındırmışlar. Ellerindeki evraklarla hak arama mücadelesine çıkmışlar. Dertlerini dinlemek istemeyen CHP yönetimi, o dönemlerde grup başkanvekili olan bugünkü CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, bu gençlere, sahip çıkma yerine, “biz size diploma denklik konusunda yardımcı olmak istemiyoruz. YÖK doğru yapmış!” anlamına gelen ifadelerle kapıyı göstermiş.
Gün ola, harman ola, devren döne. İşte bugün gelinen noktada, CHP, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının üniversite yönetimi tarafından iptal edildiği kararı açıklanır açıklanmaz hemen, YÖK’e karşı saldırı ve yaygaraya başladılar. Sonrasında, sosyal medya paylaşımlarında, denklik sorununu dile getirip, İmamoğlu’na haksızlık yapıldığı iddialarını yaymaya, yaygarayı koparmaya devam ediyorlar.
Oysa ki, denklik mağduru olan yüz binlerce öğrencinin diplomasına denklik verilmemesi olayı ile İmamoğlu’nun olayı arasında dağlar kadar fark var. Birincisi, İmamoğlu, tanınırlığı olmayan bir okuldan, devlet okuluna yatay geçiş yapmış. Yurt dışında eğitim alan, diploma alan ve YÖK’ün denklik vermek istemediği gençler ise okula gitmeden önce YÖK’e başvurup, okumak istedikleri okulun Üniversitenin tanınırlığının olup olmadığını sormuşlar. Tanınırlığı olan, denklik içinde sadece fark dersleri vermek zorundasınız denilen, üniversitelerde eğitim almışlar. Diploma almışlar.
Arada çok fark var. Sapla samanın karıştırılmaması gerekir. Dün, denklik mağdurlarına sahip çıkmayan CHP’lilerin, bugün doğru yola geldiklerini görmek de belki olumlu bir aşamadır.
Gelelim, olayların çekilmek istendiği diğer siyasi boyutlara.
Diploma tartışması ve İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde kendisine siyasi komploların kurulduğu iddiaları ortaya atması aslında, kendisini kurtarma adına, Atatürk tarafından kurulan ve ülkemizin kurtarılması, Cumhuriyetin kurulmasında önemli katkıları bulunan CHP’nin şemsiye olarak kullanılması düşüncesine insanları zorluyor. Nitekim, çete kurulması iddiasıyla da gözaltına alınması, bir takım olayların bilerek, isteyerek yapıldığı iddialarını tekrar gündeme taşımasının yanı sıra siyasetin ticaretle, rüşvet ve toplumun farklı yönlendirilmesiyle, medya ayağıyla da etki edilmesiyle, baskı altına alınmasıyla ilişkilendirilmesinin iddialarının delillerle ortaya çıkması da kurulan tuzakları bozuyor.
Bu olay, Nasreddin Hoca’nın göle maya çalmasına benziyor bir nevi. Ama, bu kez maya tutmadığı gibi izlenim var.
CHP genel başkanı Özgür Özel’in, kendisini genel başkanlık koltuğuna taşıyan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hakkındaki iddialardan kurtarılması adına Cumhurbaşkanlığı makamı ve erken seçim tartışmalarını gündeme getirip, aday belirlemede bu kadar acele etmesinin de altında galiba bir takım siyasi ve gelecek hesapları var gibi düşünceler hakim parti içinde.
Partinin eski genel başkanlarından Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal, yaşanılan olayları çok güzel özetlemiş:
“Bugünkü gözaltılar üst üste darbeler gibi görünüyor ama muhtemelen bekletildi bile diploma soruşturmasını etkilememek için.
İmamoğlu'nun CHP üzerindeki etkinliği düşünülünce bu etki nereden kaynaklanıyor ne ile besleniyor diye düşünmemek mümkün değil.
Çok gereksiz, tek kişilik, apar topar bir önseçim yapılma sebebi bu göz altıların olacağını bilmek ve vatandaşı adalet ile karşı karşıya getirmek idi.
Bu soruşturmalar ülkenin zararına değil çok yararına ve temiz siyaset için büyük adımlar.
Bize düşen, Türk adaletine güvenmek ve soruşturmaların sonucunu beklemek.
CHP'ye düşen, güzel bir takvim belirleyip tertemiz bir kurultay yapmak, Atatürk'e gerçekten bağlı bir kadro ile yoluna devam etmek.”
Yapılan ilk açıklamalara göre, olaylar karmakarışık gibi gösterilmek istenmesine rağmen, çözümlenmeyecek bir ağ gibi gözükmüyor. Çünkü, adalet çarkı ağır işler ama işler. Zamanla, tüm gizli saklı işler açığa çıkar. Etme, bulma dünyası işte böyle.
Amaç, halkın kafalarını karıştırmadan, olayları en ince ayrıntılarına kadar, doğru olarak aydınlatılıp, kamuoyuna açıklanması. Suçlu olanlarında hak ettikleri cezaları almalarının sağlanması.
Yapıldığı iddia edilen kanun dışı işlere siyasi kılıf aranmasından artık vaz geçmenin zamanı gelmedi mi?