Tarihimiz hep içten olan düşmanların ve yönetime karşı isyan eden asilerin isyanları ve bu isyanlar sonrasındaki kargaşa ortamlarıyla dolu kayıtlar mevcut. Bunları incelediğinizde genelde, kardeş kavgaları ve sözde ayrışmanın öne çıktığını görebiliyoruz.

Türkiye olarak bizler, 1960’lı yallarda adına 68 kuşağı denilen bir hareketle karşılaştık. Her ne kadar 1972 muhtırası, darbesi gelse de bu olaylar 12 Eylül 1980 tarihine kadar devam etti. Kardeş kardeşi öldürdü. Vurdu. İsmine de ideolojik görüş ayrılığı dediler.

12 Eylül darbesi her ne kadar demokrasiye vurulan bir darbe olsa da sokak terörünün önlenmesi adına, kardeş kanının dinmesi adına topluma biraz olsun nefes aldırdı. Sonra, 1984 yılında ülkemiz yepyeni bir terör olayları ile tanıştı. Bu kez hedefte, ırk ayrılığı ve ülkenin parçalanması idealine dayalı eylemler başlatıldı.

Hepimiz bu işten zarar gördük. Hala da endişeliyiz.

Ne olacak bu işin sonu? Diye toplumda cevap aradığımız pek çok soru var.

Pek çok canlar gitti. Bölgede ve ülkemizde huzur kalmadı desek yeridir. Bombaların ne zaman nerede patlayacağı belli değildi. Hangi askeri birliğimize ne zaman nasıl saldırı yapılacağı belli değildi. Bursa adına hatırlamak gerekirse, bir Cuma günü, camide birde cenazenin olması nedeniyle çok kalabalık bir ortamda Ulucami’de patlatılmak istenilen canlı bombanın erken infilak etmesiyle büyük bir terör eyleminden hasar olsa bile çok fazla can kaybı olmaması nedeniyle ucuz kurtulduğumuzu yazdık günlerce.

Milliyetçi ve vatansever seçmenlerin önderliğini yapan Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli 4 Ekim 2024 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki parti gurubu konuşması sırasında, Terörsüz Türkiye söylemini dile getirdi. Hatta, “ülkemizdeki terör bitecekse, akan kardeş kanı duracaksa, terör başı gelsin HEM Parti gurubunda konuşsun. Bu işi bitirelim!” diye çağrıda bulundu.

O tarih, ülkemizdeki terör olaylarının konuşulması ve çözüm odaklı çalışmaların başlatılmasına milat oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki siyasi partilerle yapılan diyalog ve görüşmeler ile İmralı kaynaklı açıklamalarla Terörsüz Türkiye konusundaki atılan adımlar, 10 Temmuz tarihinde, bir gurup teröristin Irak Süleymaniye’de temsili olarak silah bırakması eylemi ile yeni bir boyut kazandı.

Şimdi, siyasetin genelinde destek olanlar var. Destek olmayıp köstek olanlar var. Terörden beslenen, siyasi ve maddi destek ve ikbal sağlayanların bu gelişmeler hiç mi hiç işlerine gelmiyor. Başta şehit aileleri olmak üzere çeşitli bahaneler ve kışkırtmalarla ülkemizde özlemini duyulan Terörsüz Türkiye’nin gerçekleşmesine karşı atılan adımları engellemek istemelerine tanıklık ediyoruz.

Bütün bu gelişmelerin ışığı altında, AK Parti’nin Ankara’daki 32. İstişare ve Değerlendirme toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarihi dönüm noktası olarak kayıtlara geçen bazı açıklamalarda bulundu.

Önce, bizim gazetecik mesleki deyimi ile manşet haber açıklamaya dikkat çekelim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi AK Parti, MHP, DEM biz en azından üçlü olarak bu yolda beraber yürümeye karar verdik. Derdimiz var. Dertliyiz. Derdimiz olduğuna göre el ele verdiğimize göre biz bu engelleri aşacağız. Artık yumrukları sıkmaya gerek yok, kucaklaşacağız, konuşacağız. Birbirimize karşı adım atarak yürüyeceğiz" dedi.

“Bundan 41 yıl önce 14 Ağustos 1984'te Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerinde bölücü terör örgütü ilk eylemini yaptı. Bu saldırıda 2 askerimizi şehit verdik, 9 sivil vatandaşımız yaralandı. Bölücü örgüt daha sonra saldırılar düzenledi. 10 bine yakın güvenlik görevlimizi, 50 bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Onları unutmadık, unutmayacağız. Vatanımız ebediyen var olacak, ay yıldızlı bayrağımız ebediyen semalarımızda özgürce dalgalanacak. Vatan toprağını kanıyla sulayan, al yıldızlı bayrağımızı boyayan şehitlerimiz başımızın tacı olacak.” İfadeleriyle konuşan Erdoğan’ın geçmişte yaşanılanlardan ders çıkarılması adına verdiği Toros örneği ayrı dikkat çekti.

“1984'teki ilk eyleminden sonra terör Türkiye'de her geçen gün tırmandı. Nice hükümetler geldi. Her biri terörün kökünü kazıyacağını söyledi. Terör bitirilemedi. Bunda devletin bazı yanlış uygulamalarının da payı vardı. Beyaz Toroslar bunlardan biriydi, faili meçhuller bunlardan biriydi. Diyarbakır Cezaevi bunlardan biriydi. Hukuk ve meşruiyet dışı yöntemler terörü körükledi, büyüttü. Sadece şehit vermedik, Türkiye terör saldırılarıyla istikrarsız hale geldi. 2 trilyon doları bulan faturayla karşılaştık.”

Terör örgütünün temsili olarak silah bırakmasına da dikkat çeken Erdoğan, “ Dün itibariyle 41 yıllık terör belası sona erme sürecine girmiştir. Bugün yeni bir gündür. Bugün tarihte yeni bir sayfa açılmıştır. Bugün büyük Türkiye'nin, güçlü Türkiye'nin, Türkiye Yüzyılı'nın kapıları ardına kadar aralanmıştır.Terörsüz Türkiye projesi bir müzakerenin, pazarlığın, al-ver sürecinin neticesi değildir. Onun için başından beri çok dikkatliydik. Bugün daha da dikkatliyiz. Kanı durduracak, annelerin gözyaşını dindirecek, acıları hafifletecek, kardeşliği güçlendirecek her türlü girişimi yakından takip ediyoruz. Ancak herkes emin olsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onurunu, gururunu çiğnetmeyiz. Türkiye'nin başını öne eğdirmeyi” diye konuştu.

Erdoğan’ın verdiği en önemli mesajlardan bir tanesi de MHP lideri Devlet Bahçeli ile ilgili;

“Sayın Devlet Bahçeli ve kadrosunun milliyetçiliğini, Türkiye aşkını sorgulamak hiç kimsenin haddi değildir. Aynı şekilde şahsımın ve burada olan ve olmayanlarla birlikte AK kadronun milliyetçiliğini, vatanseverliğini kimse sorgulayamaz. Bu kimsenin hakkı da haddi de değildir.

Biz Sayın Bahçeli ve kadrosuyla beraber Terörsüz Türkiye için canımızı, kanımızı, tecrübemizi, hayatımızı ortaya koyduk. Biz Türkiye'nin hayrına olmayan hiçbir işin içinde olmayız. Tüm çabamız Türkiye'nin hayrınadır. Türkiye'nin hayrına olmayan girişimlerin tam karşısında görürsünüz. Biz ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Hiç kimse korkmasın, kimse endişe etmesin, kimsenin zihninde soru işareti oluşmasın. Ne yapıyorsak Türkiye için yapıyoruz, milletimiz için yapıyoruz, istiklalimiz için, istikbalimiz için yapıyoruz.”

Yeni gelişmeler ışığı altında topluma verilen siyasi mesaja gelince, Erdoğan’ın açıklaması aynen şöyle;

“Şimdi AK Parti, MHP, DEM biz en azından üçlü olarak bu yolda beraber yürümeye karar verdik. Derdimiz var. Dertliyiz. Derdimiz olduğuna göre el ele verdiğimize göre biz bu engelleri aşacağız. Artık yumrukları sıkmaya gerek yok, kucaklaşacağız, konuşacağız. Birbirimize karşı adım atarak yürüyeceğiz.

Türkiye kardeşlikle büyüyecek, demokrasiyle güçlenecek. İstikrarla geleceğe yürüyecek. Çok farklı bir Türkiye'ye en kısa zamanda kavuşacağız. Biz bir adım atana her türlü kolaylığı sağlarız. Çıkış yolu arayana kapıyı ardına kadar açarız. “

Evet, günler öncesinden dikkat çekilen ve beklenen açıklamanın ülkemizin Terörsüz Türkiye yolunda attığı önemli adımların daha güçlü ve kararlı bir şekilde atılmaya devam edeceği yolunda.

Peki, yaşanılan son olaylar ve gelişmeler Türkiye’de iç siyasete nasıl yansıyacak?

Malum, 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri ile 31 Mart 2024 seçimleri arasında iktidar AK Parti’nin oy kayıpları ve şimdi Cumhur ittifakıyla beraber yol yürüye karar verildiği açıklanın DEM Parti’nin katkılarıyla elde edilen siyasi güç yeniden iktidarı getirebilecek mi?

Bu iki sorununda cevabını öğrenebilmemiz için zamana ihtiyacımız var. Ama, görünen köy kılavuz istemez diye atalarımızın söylediği sözlere dikkat edersek, bana göre 2028 olsun veya erken bir seçim olsun, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimleri bugünden garanti ettiğini görebilmek mümkün.

Tabi, sandıklarda seçmen ne mesaj verir bilinmez ama, terörsüz Türkiye söylemi, sokaktaki kanın durması, terör eylemlerinin bitmesi¸ülkemizdeki huzur kardeşliğinin yeniden inşa edilmesi, siyasi güce güç kadar.