Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hala akıllanmadık gibi

Yazının Giriş Tarihi: 06.02.2025 00:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.02.2025 00:12

Türkiye bir deprem ülkesi. Yapılaşmanın ve şehirleşmenin olduğu pek çok alanın altından fay hatları geçiyor ve bu fay hatları yaklaşık 10 ile 50 yıl arasında yıkıma yol açan, insanları taş yapılar, beton binalar altında ezip, yok eden 7 ve üzeri şiddetli depremlere yol açabiliyor.

Bu bilinen ve kimsenin inkar edemeyeceği gerçekler.

Bir başka gerçek daha var. İmar rantı. Hem siyasilerin hem de müteahhitlerin ceplerini doldurup, vatandaşları malıyla, parasıyla, puluyla, canıyla imtihan eden beton mezarlara izin verilen imar rantı. Bu mesele hepsinden önemli. Eğer bizler depreme karşı önlem almak istiyorsak, işe belediyelerde dönen imar rantlarına frenleme yaparak başlayabiliriz.

Siyasette ticaretin iç içe girdiği, parti farkı, ideoloji farkı gözetmeksizin, bizim Nilüfer ilçesinde son 25 yıldır uygulamada, örneklerinde gördüğümüz gibi, AKP’li müteahhitlerin CHP’li belediye ile kol kola imar rantına imza attıkları iddialarını yaşamak istemiyorsak, deprem riski altında yaşamak istemiyorsak, bu rant düzeninin depremden önce yıkılıp devrilmesi lazım.

Tarih 6 Şubat. Hatay, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023'teki 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler, Hatay'daki binlerce yapının taş yığını haline dönmesine yol açtı.

AFAD verilerine göre Hatay’da; ilk anda 13 bin 889 bina yıkıldı.Acil yıkılacak ve yıkık durumdaki 23 bin binanın enkazı tamamen kaldırıldı.Ağır hasarlı 56 bin binanın 52 bin 340’ının (%97) enkazı kaldırıldı.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası Hatay Şube Başkanı İnal Büyükaşık, kentte 250 bin konut ve 50 bin iş yerinin yıkıldığını söylüyor.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yaptığı açıklamada, depremlerde, merkez üs olan Kahramanmaraş dışında Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ'da 53 bin 537 kişinin hayatını kaybettiğini, 107 bin 213 kişinin de yaralandığını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı raporuna göre depremden etkilenen 11 ilde toplamda 2 milyon 618 bin 697 bina vardı. Raporda, 6 Mart 2023 tarihi itibarıyla 1 milyon 712 bin 182 binada yapılan hasar tespit çalışmaları sonucunda 35 bin 355 binanın yıkıldığı, 17 bin 491 binanın da acil olarak yıkılması gerektiği ve 179 bin 786 binanın ağır, 40 bin 228 binanın orta ve 431 bin 421 binanın az hasarlı olduğu tespit edildiği ifade ediliyor.

Hatay Akademik Meslek Odaları Sözcüsü Serkan Koç, defalarca talep etmelerine rağmen bu konuyla ilgili verilerin de kendileriyle paylaşılmadığını söylüyor.

İmar affı çıktığında Hatay’da 30 bine yakın binanın başvurduğunu ve 200 bine yakın bağımsız bölümün de bu aftan faydalandığını bildiklerini dile getiren Koç’a göre imar affı ve depremde yıkılan yapılar tartışmasında, kanunda yer alan “sorumluluğun yapı sahibinde” olması çok önemli.

Koç, “Devlet, kendi sorumluluğunu vatandaşın üzerine atma konusunda çaba içerisinde yer aldı” diyor ve şöyle devam ediyor: “3 katlı bir bina yapılmış. Vatandaş izin ve mühendislik hizmeti almadan iki kat çıkıyor. Ve bina daha sonra affediliyor. Depremde de yıkılıyor. Sorumlusu kim? Bunu denetlemeyen mi, buna izni veren mi, imar barışından faydalandıran mı, yoksa bunu yapan mı? Kimin sorumluluğu nerede başlıyor, nerede bitiyor?”

Aslında olayların tam da özeti bu.

Türkiye’de yapılaşmaya baktığımızda binaların ve mahallelerin pek çoğu hisseli parsel satışları ve kaçak yapılaşma ile kondurulmuş. Kanun dilinde adına gecekondu diyorlar. Seçimler yaklaşınca da iktidarda sağ olsun, sol olsun fark etmeden imar affı, imar barışı getirilmiş. Son 50 yıl ortalamasına baktığımızda 10 yılda bir imar affı geldiği gözleniyor. İşte bu imar affı da kaçak yapılaşma ve sağlıksız kentleşmelere yol açıyor. Uzmanların ifadesine göre, imar afları insanlara hak kazandıran bir uygulama değil, beton mezarların yasal hale getirilmesinden başka hiçbir işe yaramıyor. Fakat, imar affı, insanlara ve etrafa oluşan rant içinde bazı kişilerin ceplerini doldurma, siyasi kimlik taşıyanların ise koltuklarını koruma uğruna, kazan- kazan misali güzel bir uygulama.

Ama, iş depreme ve yer altından sarsılmaya gelindiğinde insanların düşüncesi değişiyor.

Kimse, yapılan işlerle ilgili üzerine sorumluluk almıyor. Herkes topu birbirinin üzerine atıp, ortaya çıkarılan birkaç tane cezalı insan, müteahhitlerin göstermelik cezalarla hapse atılmasından başka da yapılacak iş ve işlem yok.

İşin sonucunda ise, ülke ekonomisi zarar görüyor. Ekonominin düzeltilmesi içinde insanların ek vergi ödemeleri isteniyor. Kısaca, her vatandaş depremden nasibini alıyor. Kimisi evini, barkını kaybediyor. Enkaz altında ezilip can veriyor. Bazen sakat kalabiliyor.

Kimisi, deprem zararlarının karşılanması için ek çıkarılan vergileri ödemek zorunda kalıyor. Ortaya çıkan nihai tabloya göre de bütün insanlık fatura ödemek zorunda kalıyor.

Şimdi, eğri oturup, doğru düşünmeye çalışalım. Belediye bölgeyi imara açmış. Yada açılmamış, hisseli parsel veya parsel parsel arsa satışları yapılmış. Bölgede inşaatları en kısa zamanda, belediye görevlileri gelmeden, hatta hafta sonu iki katlı binayı anahtar teslimi haline getirecek kadar hızlı müteahhitler, kalfalar, inşaat yapan insanlar türemiş. Böylece, bir mahalle, biraz da kentin köşeleri oluşmuş.

Belediyenin, mahalli idarelerin bu olaylardan haberi olmadığının söylenmesi, abesle iştigalden başka bir konu değil. Çünkü, bu konularla ilgili sadece şikayetler değil, belediye görevlileri, özellikle de zabıtalar nerede ne olmuş., kim nerede dükkan açmış, kim nerede ne satıyor kendilerince hesabını kitabını tutuyorlar. Çıkış yok ama görmezden gelme iddiaları çok.

Çünkü, insanların gözlerini imar rantı, ceplerine giren paralar, aşırı zenginleşme, mal mülk sahibi olabilme itirazları bürümüş.

Bütün bu yazdıklarım herkesin bilgisi dahilinde, hem akademik toplantılarda, hem üniversitelerde, hem piyasalarda hem de vatandaşın mekanları olan sokaklarda konuşulan olaylar. Geçmişte hatırlanan örnekleri çok yaşadık. Muş Varto Depremi, Erzincan Depremi, Erzurum Depremi, Bolu- Düzce Depremi, Marmara Körfez Depremi, Kütahya Gediz Depremi gibi örnekleri var bizim önümüzde.

Hala akıllanmadık. Bu depremler bile bize sanırım insanlığın beklediği dersleri verememiş. Ülkemizin on bir şehrinde taş üstünde taş bırakmadığı diye anlatılan 6 Şubat depreminin üzerinden bugün itibariyle iki yıl geldi geçti. Depremin pek çok hasar ve zararlarını unuttuk.

Hemen komşu ülkemiz Yunanistan ve bizimde ülkemizi ilgilendiren, sarsan Ege Adaları ve etrafında birkaç haftadır devam eden depremlerde yine insanlık adına korku salıyor.

Biz hala, imar rantlarına nasıl kılıf hazırlanır diye plan, proje peşinde koşan yerel yönetimleri alkışlıyoruz. Kentsel dönüşüm diye rantsal dönüşümün dibine vurulması iddiaları var. İnsanlık adına hizmet eden bazı belediyelerin de doğru dürüst kentsel dönüşüm projelerine imza atmış olduğunu unutmayalım.

Neticede, kentsel dönüşüm söylemi bahane, rant projeleri şahane. Unutmayalım, deprem değil, bina öldürüyor insanlarımızı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.