Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ekonominin derdi hepimizi gerdi…

Yazının Giriş Tarihi: 29.11.2021 00:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.11.2021 00:07

Avrupa’daki ata topraklarımızda yaşayan insanların Türkiye ile ilgili söyledikleri bazı sözler geldi aklıma. Makedonya’daki tamirci Taner ustu, “Türkiye öksürmeye başlarsa, bizim ekonomimiz verem oluyor!” diye konuşuyor.

Gerçekten öyle.

İnsanların aile olarak birbirlerine bağlı olmaları bir yana, ülkeler arasındaki yakınlaşma, globalleşme, gümrük birliği ve Avrupa Birliği gibi kurum ve kuruluşlar, ülkelerinde birbirleriyle bağlarını pekiştirdi. Örnek, Türkiye’de üretim durduğu ve zora girdiği zamanlarda, bizim ürünleri alıp kendi ihtiyaçlarını karşılayan Avrupa ülkelerinde hayat durma noktasına geliyor.

Yunanistan’da yaşayan insanlarımız, özellikle giyim konusunda Türkiye’ye bağımlı gözüküyor. Tekstil konusunda ülkemizle bu ülke arasında oluşturulan moda ve giyim pazarı çok önemli.

Yine, gıda konusunda Bulgaristan’la olan bağlarımız ve iki ülkenin birbirine etkisi çok büyük. Bulgaristan’dan pek çok kişi ihtiyaçlarını karşılama adına Edirne’ye günü birlik gelip çarşı Pazar dolaşıyor.

Hani, Türkiye öksürdüğünde, yurt dışındaki insanların verem olması örneği varya işte bunun izahı böyle.

Gelelim, son aylarda ülkemizde yaşanılan olaylara.

Önce, Amerika’da doların ateşi yükselmeye başladı. Bu ülke, seneler sonra enflasyon baskısı ile karşılaştı ve Yıllık bazda enflasyonun yüzde 30 seviyesinde olduğu açıklandı.

Şimdi hatırlayalım, 1990’lı yılların sonu, 2 binli yılların başında Amerika’da emlak sektöründe patlak veren Mortgate skandalı ile dünyanın ekonomisini alt üst olmuştu.

Ülkemizde ise 2 binli yılların başı ekonomi açısından pek iyi sayılmadı. Gecelik repo faizlerinin yüzde binleri aştığı bir ortamda, ekonominin iyiliğinden söz eden yoktu. Parası olanlar, elindeki değerleri faize yatırıp, çalışmadan, üretmeden, emek harcamadan para üstüne para kazanıyordu.

Fabrikaların bazıları kapılarına kepenk vurmuş, işsizlik artmış, işverenler ise üretip para kazanma yerine faizle rant elde etmenin tadına varmışlardı.

Bu ekonomik düzenin getirisi ise devlet kasasının boşalması, bankaların boşaltılması, insanların uzun vadeli ve yüksek faizle borçlandırılması olarak çıktı karşımıza.

O günleri yaşayanlar olarak çektiğimiz sıkıntıları bir biz birde Allah biliyor.

Gelelim günümüze; ülkemiz ekonomisinde döviz fiyatları yükseliyor. Altın ve mücevher fiyatları yükseliyor. Borsa yükseliyor. Piyasadaki fiyatlarda dövizdeki yükselme nedeniyle yükseliyor. Ama, sabit gelirle hayatlarını geçirmek zorunda kalanlar bu kez, yıkım üstüne yıkım yaşıyorlar.

Çarşı Pazar fiyatları artık saatlik değişiyor.

Ekonomiye yeni kaynaklar lazım. Senelerce düşük kur yüksek faiz getirisine alışan insanlarımız bu kez yapılmak istenilen serbest kur ve üretime dayalı ekonomik hayat projesine alışmakta binaz güçlük çekiyorlar.

Nedeni basit.

Elindeki 50 lira ile pazara çıkıp, meyve sebzesini alabilen emekli Mahmut bey, şimdi bu elli lira ile sadece birkaç kilo sebze alıyor. Meyve almaya parası kalmıyor. Bazen, bir kilo balık bile alamıyor, elindeki Pazar parası ile.

Tabi, çarşı Pazar ekonomisinin böylesine bozulması, dengesinin, yörüngesinin kayması insanlarımız olumsuz etkiliyor. Üretimi ithalata bağlı olan işletmeci Kerem Beyde aynı sıkıntıyı yaşıyor. Elindeki 500 TL ile 620 dolar alırken, ertesi gün aynı para ise 450 dolar alabilecek duruma düşünce feryadı basıyor haklı olarak. Bunun yanında girdi maliyetleri artıyor. Mesela arabasında kullandığı akaryakıt. Benzin örneğinden yola çıkarsak 6.30 liraya aldığı benzinin fiyatı bir hafta içinde nerede ise 10 lirayı bulmuş. İşyerine gitmek için daha önce haftalık 500 TL benzin ücreti öderken şimdi 900 TL benzin ücreti ödemek zorunda kalmış. Yani, eskiden iki haftalık olarak kullandığı benzin gideri şimdi bir haftaya yetmez olmuş.

Aynı durum, emekli, memurlar, işçiler içinde geçerli.

Gıda, elektrik, akaryakıt, doğalgaz, haberleşme ve diğer girdiler sürekli artarken, “dövize zam geldi, mecburen zam yapılıyor” ifadesiyle karşılaşırken, kendi aldığı maaşı bir türlü artıyor. Alım gücü eksiliyor, kayboluyor.

Bu durumun siyasi yaptırımı bizler 2002 seçimlerinde yaşadık. Halkımız, “yeter artık!” dedi. Eski siyasetçilerimiz seçim sandığında gömülü kaldılar.

Muhalefet bu durumu iyi bildiği için şimdi de aynı senaryolarla hükümeti iktidardan uzaklaştırmanın peşine düştüler.

Proje yok. Dertlerin sıkıntıların çözümü için yapılması gerekenler yok. Ülke yönetiminin ve geleceğin hesaplanmasına yönelik çalışma yok.

“Ekonomi berbat. Vatandaş gayri memnun tam da seçim havası hakim. Kızgın seçmen, oyunu iktidara vermez. Böylece biz iktidar olabiliriz” düşüncesi hakim.

Velhasıl kelam, ekonominin derdi şu anda hepimizi gerçekten çok mu çok gerdi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.