Pek çok parti mensubu lafa geldiğinde, Atatürk’ün kurduğu ve Türkiye Cumhuriyetini kuran parti diye söze başlayıp, CHP’nin ülkemiz ve vatanımız için ne kadar önemli olduğuna vurgu yapıp duruyorlar.

Aslında söylemleri bir nebze doğru.

Ama, acaba parti, ülkemizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ilk günlerdeki gibi yöneticileri vatansever, ülke sever mi?

Asıl soru bu.

Çünkü, bugünkü CHP yönetimlerine ve pek çok parti mensubuna, hatta belediye başkanına baktığımızda, insanların yüreklerini cız eden söylem, iddia ve olaylarla karşılaşıyoruz. CHP’nin tek başına iktidarı kaybettiği günden bu güne kadar yönettiği iktidarlarda ve yönettiği mahalli idareler, belediyelerde yolsuzluk iddiası olmayanı göstermek mümkün değil gibi. Her taşın altından istenmeyen kokular çıkıyor.

Nasıl ki, 1977 yılında hükümetin kurulması amaçlı olarak, işadamlarından alınan paraların on bir tane milletvekili verilmesi iddiası ve bu milletvekillerinin Güneş Motel’de misafir edildikten sonra 10 tanesinin bakan yapılarak hükümetin kurulması olaylarını bugün hala tartışıyorsak, ateş olmayan yerden duman çıkmaz söyleminin doğru olduğuna inandığımız içindir.

O tarihte, transfer edilen ve bakan yapılan 10 milletvekilinden iki tanesi yüce divanda yargılanıp Yolsuzluk, rüşvet, kamu zararı iddiasıyla hapse mahkum edilip hüküm giymediler mi?

Bunu unutanlar varsa veya o tarihte dünyada olmayıp bugünlerde CHP’ye inanıp sokaklara çıkan üniversiteleri gençlerimizin, lisesi gençlerimizin, ev hanımlarımızın internet ortamında küçük bir araştırma yapmaları halinde bu durumla ilgili bilgi sahibi olabileceklerini hatırlatalım.

Bir hatırlatma daha, yine 1989 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan CHP yönetimi zamanında İSKİ’de ortaya çıkarılan vurgun, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, ülkemizde zaman geçip unutulmuş olsa bile hala Avrupa’nın bazı ülkelerinde, siyasi yozlaşmanın perde arkası olarak ders gibi işleniyor.

Aslında, CHP’nin de kendi içinde bir ve beraber olduğundan söz etmek mümkün değil. Aynı çatı altında, iktidar olma adına mücadele verdiklerini söyleyenler, siyasi kıskançlık veya siyasi çekememezlik yada Atatürk’ün bıraktığı mirası kullanıp, kendilerine koltuk kazananların elde ettikleri koltukları kötü muamele ile kullandığı iddialarının ortaya serilmesi üzerine, birbirlerine tahammül edemez hale gelmişler. Kendi kuyularını kendileri kazıyor gibi bir izlenim var.

Bakın, yapılan kurultayda delegelere verildiği iddia edilen para ve hediyeler. Siyasete ve Atatürk’ün partisine yakışmayan iddia ve söylemlerin kamuoyunda tartışılması hoş bir gelişme değil. CHP’nin acil ama çok acil bütün bu iddialardan bir an evvel arınması gerekiyor.

Ülkemizde, temiz siyaset ve temiz toplum ikileminde güvenli bir siyasi yapı sıkıntısı yaşandığı bu günlerde, ana muhalefet CHP’nin böylesi olaylarla karşı karşıya gelmesi de toplumdaki güven ortamına gem vuruyor.

İşte bu yüzden de Atatürk’ü seven ama CHP’nin bugünkü durumunu kabul etmeyen, edemeyen pek çok çok vatandaşımız, geçmişte yaşadıkları olaylardan ders alarak, sandıklarda oy kullanırken, seçim zamanı geldiğinde CHP’ye ülkemizdeki genel iktidarı teslim etmiyor.

Mahalli idarelerde ise çıkar çatışmaları, rant kavgalarının ne kadar önem arz ettiğini de bugün başlatılan operasyonlar sayesinde bir kez daha görmüş oluyoruz.

Bazı, CHP’li arkadaşlarım, yazdığım eleştiriler üzerine arayıp, kamuoyunda senelerdir tartışılan bazı iddiaları hatırlatıp, “yahu, hep CHP’mi yolsuzluk yapıyor. Bakın, iktidar partisine 22 senedir ülkenin satmadık fabrikası, arazisi, arsası, tarlasını bırakmadılar. Rant deseniz, devlet ve kamu ihalelerindeki 5’li çetenin aldıkları ihaleler gün gibi ortada duruyor. “ diye serzenişlerde bulunuyorlar.

Ben, kendilerine sürekli söylüyorum, “siyasi parti ve siyasetçi ayrımı yapmadan, bu ülke malına kimin eli uzanmış ise, eli kırılsın. Kim, tüyü bitmemiş yetim hakkını, kendi çıkarları için kullanmışsa, Allah binlerce kez belasını versin. Kim, oturduğu koltuk gücünden hareketle rüşvet almış, hakkı olmayan malları kazanmışsa, Allah onları yoklukla imtihan etsin” sözlerimi bir kez daha tekrar etmekte fayda görüyorum.

Cevabını beklediğimiz soru şu; birileri iddialara göre yolsuzluk yapıyor, rüşvet alıyor diye, başkalarında alması doğru mudur?

Gelelim, CHP’nin Bursa’daki iç işlerine. Partili üyelerin söylemlerine göre resmen iç savaş başlamış.

Siyasi partilerde yaşanılan bazı olaylar vardır, kol kırılır yen içinde kalır. Ama, CHP hiç öyle değil. Parti içinde konuşulan iddialara göre, Belediye başkanları kendi aralarında birbirlerine selam veremeyecek hale gelmişler. İl yönetimleri ile ilçe yönetimleri arasında uyumlu çalışmalar yok. Kim kimi istemiyorsa, hemen disiplin mekanizması harekete geçiriliyor.

Mesela, eski il başkanlarından Turgut Özkan’ın bu günlerde Disipline verilmesi konuşuluyor. Aslında bu konu, Şubat ayında Nilüfer Altınşehir’de yapılan parti örgütü kahvaltısı sırasında ortaya atılmış bir mesele. O tarihte işlem yapılmamış. Mart ayında, Turgut Özkan tarafından partiden ihracı istenilen ve ihraç edilen bir belediye meclis üyesinin başvurusu üzerine Şubat ayında konuşulan disiplin olayı start almış. İl Başkanının o tarihte “Disipline verdik” ifadesi kullandığı öne sürülerken, asıl işlemin başlaması mart ayına kalmış. Karar tarihi böyle imiş.

Yani, işin özü, Turgut Özkan’la sıkıntısı olan bir eski partili bulunup, şikayet ettirilmiş. Ki, bu eski partili hakkında duyumlara göre yeni belediye başkanları ve parti yönetimi ile bazı imar rantlarına beraber imza attıkları iddiaları da mevcutmuş.

Bakalım, süreç nasıl işleyecek?

Kurultay’daki bazı iddialar nedeniyle hakkında soruşturma süren bir il başkanı ile eski il başkanı arasındaki bu siyasi çekişmenin ulaşacağı sonucu merakla bekliyoruz.