Türk tarihinde önemli bir yerleşim merkezi olan ve üç ayrı medeniyete başkentlik yapan Bursa’nın Fethinin 700. Yıl döneminin devlet töreni ile kutlanması için harekete geçildi.
Olayları önce şöyle hatırlayalım. Bursa adına düşünüp, projeler üreten ve öneriler sergileyen Milliyetçi Hareket Partisi’nin eski meclis üyesi, Cemil Aydın yaklaşık 15 yıldır Bursa’nın Fethi törenlerinin devlet töreni olarak kutlanması gerektiğine dikkat çekiyor.
Her sene ise Bursa’da bir beklenti olmasına rağmen, devlet törenleri yerine, yerel yönetimlerin kendi kendilerine düzenlediği törenlerle kutlamaları yapıyoruz.
Tabi, Bursa’nın kendince bir adı ve ağırlığı olması gerekiyor. Çünkü, Bizans’a zamanında başkentlik yapmış. Önemli ticaret ve ekonomi merkezlerinden bir tanesi. Sonrasında, Selçuklulara başkentlik yapmış. Yine, önemli ekonomi ve ticaret merkezi.
Sonra, Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapmış. Yine, önemli ekonomi ve ticaret merkezi. Ülkemiz adına tam bir stratejik konumu ve durumu mevcut.
Tarihi ve kültürel miraslarına bakarsanız, dünyanın pek çok bölgesinde turist ağırlayan ve hatta Türkiye’ye gelen turist sayısından bile fazla turisti misafir eden ülkeler ve şehirlerin tarihi ve kültürel mekanlarından çok daha fazlası var Bursa’da.
Fakat, her ne hikmetse Bursa adına tanıtım yetersizliği, tesis yetersizliği, İstanbul’un gölgesinde kalınması gibi etkenler nedeniyle biz hak ettiğimiz sayıda turisti misafir edemiyoruz Bursa’da.
Bursa’nın bir başka değeri daha var. Mesela İznik ilçemiz. Anadolu Selçuklu Devletine Başkentlik yapmış Bunun yanı sıra Hıristiyanlar için kutsal İncil’in sadeleştirildiği mekan. Hatta, İncil’in sadeleşmesi için yapılan toplantılara ev sahipliği yapan kilisenin de İznik Gölü içinde yıkıntılarının bulunması da büyük bir nimet ve turizm açısından da tam pazarlanması gereken bir yapı. Papa’nın da İznik’e geleceğini söylemesine rağmen gelemeden vefat etmesi, yeni papaya da İznik’i ziyaret etmesini vasiyet etmesiyle belki biz bu çıkmaz sokaktan çıkma şansına sahip olabiliriz.
Ülkemizdeki turizmde şöyle bir mantık izleniyor. Türkiye Müslüman bir ülke. Diğer dinlerin hazinelerinin ve kiliselerinin turizm amaçlı kullanımı ve reklamlarının yapılmasına pek fazla özen gösterilmiyor.
Hak dinlerinde insanlar için Allah sevgisi barındırdığı için Müslümanlar olarak bizlerde onları kabul ediyoruz.
Hal böyle iken, elimizdeki hazinelerin, kültür varlıklarının neden turizme kazandırılmadığı konusunda artık bir sorgulama yapılmasının zamanı gelmiş, geçmiş olabilir. Kimse, insanların inançları bakımından değil, olaylara tarihi, kültürel miras açısından bakıldığını hatırlamamız da turizm açısından ve ekonomik kazanımlar açısından verimli olduğunu düşünüyorum. Olaylara inanç meselesinden değil, tarihi ve turistik değerler meselesinden baktığımızda, ideolojik çekişmelerin bir kenara bırakıldığında, turizmin ekonomisi ve bereketinin bu ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacağını kesin diye düşünüyorum.
Tabi, bunlar yapılırken alt yapı ve turistlerin rahatlıkla konaklayıp, zaman geçirebilecekleri yerler, mekanlar ile eğlence merkezlerinde turizm bölgelerinde bulunması gerektiğini unutmamak lazım. Kısaca, Türkiye’nin artık, deniz, kum, güneş ve sahil turizmine, tarihi ve kültürel miras turizmini de eklemesi en büyük beklentimiz. Bursa bu konularla ilgili olarak bulunmaz Hint Kumaşı niteliğinde değerlere sahip.
Bizler de olmaz yerine, neden olmasın şeklinde düşünceye sahip olursak, sanırım bu konularda ilk adımları atmış olabiliriz.
Geçtiğimiz hafta Bursa milletvekilimiz Osman Mesten’in yaptığı bir açıklama dikkat çekti. Mesten, Bursa milletvekilleri Refik Özen ve Ahmet Kılıç ile beraber Kültür ve Turizm Bakanlığına giderek, Bursa’nın fethinin 700. Yıl kutlamalarının devlet töreni olarak yapılması talebinde bulunduklarını ifade etti.
Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü Selim Terzi ve Güzel Sanatlar Genel Müdürü Ömer Faruk Belviranlı ile görüşen milletvekillerimizin girişimleri umarım olumlu sonuçlanır. Çünkü, Bursa, ülkemizin tabi ki bütün köşeleri bir cennet gibi ama Bursa cennetin merkezi konumunda. Bu önemli kentin dünyaya tanıtımı içinde böylesi bir adımın atılması Bursalılar olarak bizleri heyecanlandırdı.
Tarih, kültür, doğal güzelliklerin hepsi Bursa’da toplanmış. Onun içinde atalarımız, dedelerimiz Bursa’yı fethi etmek için hiç acele etmemişler. Tarih kaynaklarında yazılanlara göre de Bursa’nın fethi kuşatması yalnızca Hisarlarla değil doğrudan tebaanın Hisar çevresine yerleştirilmesiyle de devam ettirildi. Bursa kuşatması tam 23 yıl sürdü.
Gelelim, Bursa’nın Valilik resmi internet tanıtım sayfasındaki tarihi önem arz eden bilgilerine;
Bursa’nın fethinden (6 Nisan 1326) İstanbul’un fethine (29 Mayıs 1453) kadar, İznik’in sembolik başkentliği (1331-1335)i ve Edirne’nin serhat başkentliği dışında, Bursa Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmıştır. İstanbul’un fethinden Cumhuriyetin kuruluşuna kadar Bursa, Hüdavendigar Vilayeti’nin (Livası) bir sancağı olarak idari teşkilatta yer almıştır.
Osmanlı döneminde Bursa Sancağı'na bağlı bulunan kazalar; Orhaneli (Adranos), Gemlik, Mihaliç (Karacabey), Kirmasti (Mustafakemalpaşa), Mudanya, Yenişehir, İnegöl, Lefke, Gölpazarı, Taraklı, Torbalı, Karamihal, Karahisar, Gümüşhisar, Nallıhan, Beypazarı, Küllük, Mihaliç, Günyazı, Seferhisar, Söğüt, Yarhisar, Pazarcık, Domaniç, Harmancık, Soma, Gönen, Gökçedağ, Kebsut, Aydıncık, Ayvacık, Bergama, Kete, Bayramiç ve Kozak’dır.
1839 yılında Hüdavendigar Eyaleti olarak isimlendirilen Bursa 1844 yılından itibaren mutasarrıflık ile yönetilmeye başlanmıştır. Dilaver Paşa, Hüdavendigar Eyaleti’nin ilk mutasarrıfı olup, bu dönemde 23 mutasarrıf görev almıştır.
1855 yılında Hüdavendigar Eyaleti; Kocaeli (İzmit), Hüdavendigar (Bursa), Kütahya, Karahisar-ı Sahib (Afyon), Erdek, Karasi (Balıkesir) Ayvalık olmak üzere 6 liva ve 124 kazadan ibarettir. Osmanlı’da idari teşkilatta yaşanan değişiklikle 1858 ve 1867 yılında yapılan yerel yönetim reformları sonrasında oluşturulan Hüdavendigar Liva (il) sının merkez sancağı Bursa olmuştur.
1864 yılında ise vilayet oluşturulup 1867 yılı temmuzundan itibaren Bursa valiler tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Bursa’nın ilk vali ünvanlı Yöneticisi Hamdi Paşa’dır.
1871 yılındaki yönetmeliğe göre taşra yönetimi vilayet, liva, kaza ve köy örgütü olarak dörde ayrılmış, Hüdavendigar Vilayeti’nin merkez sancağı da Bursa olmuştur. Bu düzenlemeye göre ise Bursa Sancağı’na, Gemlik, Mudanya, İnegöl, Yenişehir, Harmancık, Karacabey ve Bilecik ilçeleri bağlıydı. 1881 yılında da Orhaneli ile Mustafakemalpaşa ilçe merkezi olmuştur. 1885 yılında Bilecik'te Ertuğrul Sancağı kurulunca, İnegöl Ertuğrul Sancağı'na bağlandı. 1887 yılında Yenişehir Bilecik'e bağlandı. Gemlik'e bağlı bir bucak olan Pazarköy/Orhangazi de, 1893 yılında yeniden kaza (ilçe) oldu.
1918 yılından sonra ise Hudavendigar adı, Bursa Vilayeti olarak değiştirilmiştir. 1924 yılında çıkarılan yasalar ile yönetsel örgütlenmede livalar (bölgesel yönetim merkezleri) kaldırılıp iller oluşturulmuştur.
1926 yılında Bursa’ya bağlı ilçeler; Mudanya, Gemlik, Orhangazi, Mustafakemalpaşa, Karacabey ve Orhaneli’ dir. 1926 yılında Bilecik'e bağlı olan İnegöl ve Yenişehir, 1930 yılında ise Yenişehir'e bağlı bir bucak olan İznik, Bursa'ya bağlı bir ilçe merkezi olmuşlardır.
1953 yılında Keles, 1987 yılında Orhaneli'nin bucakları olan Büyükorhan ve Harmancık ile Yıldırım, Osmangazi ve Nilüfer merkez ilçeleri, 1990 yılında ise, Kestel ve Gürsu ilçeleri kurulmuştur. Bugün Bursa'ya bağlı 17 ilçe bulunmaktadır.
Bu tarihi geçmişimiz bile turist çekme adına büyük bir kaynak.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Bursa’nın fethi için devlet töreni istemi
Türk tarihinde önemli bir yerleşim merkezi olan ve üç ayrı medeniyete başkentlik yapan Bursa’nın Fethinin 700. Yıl döneminin devlet töreni ile kutlanması için harekete geçildi.
Olayları önce şöyle hatırlayalım. Bursa adına düşünüp, projeler üreten ve öneriler sergileyen Milliyetçi Hareket Partisi’nin eski meclis üyesi, Cemil Aydın yaklaşık 15 yıldır Bursa’nın Fethi törenlerinin devlet töreni olarak kutlanması gerektiğine dikkat çekiyor.
Her sene ise Bursa’da bir beklenti olmasına rağmen, devlet törenleri yerine, yerel yönetimlerin kendi kendilerine düzenlediği törenlerle kutlamaları yapıyoruz.
Tabi, Bursa’nın kendince bir adı ve ağırlığı olması gerekiyor. Çünkü, Bizans’a zamanında başkentlik yapmış. Önemli ticaret ve ekonomi merkezlerinden bir tanesi. Sonrasında, Selçuklulara başkentlik yapmış. Yine, önemli ekonomi ve ticaret merkezi.
Sonra, Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapmış. Yine, önemli ekonomi ve ticaret merkezi. Ülkemiz adına tam bir stratejik konumu ve durumu mevcut.
Tarihi ve kültürel miraslarına bakarsanız, dünyanın pek çok bölgesinde turist ağırlayan ve hatta Türkiye’ye gelen turist sayısından bile fazla turisti misafir eden ülkeler ve şehirlerin tarihi ve kültürel mekanlarından çok daha fazlası var Bursa’da.
Fakat, her ne hikmetse Bursa adına tanıtım yetersizliği, tesis yetersizliği, İstanbul’un gölgesinde kalınması gibi etkenler nedeniyle biz hak ettiğimiz sayıda turisti misafir edemiyoruz Bursa’da.
Bursa’nın bir başka değeri daha var. Mesela İznik ilçemiz. Anadolu Selçuklu Devletine Başkentlik yapmış Bunun yanı sıra Hıristiyanlar için kutsal İncil’in sadeleştirildiği mekan. Hatta, İncil’in sadeleşmesi için yapılan toplantılara ev sahipliği yapan kilisenin de İznik Gölü içinde yıkıntılarının bulunması da büyük bir nimet ve turizm açısından da tam pazarlanması gereken bir yapı. Papa’nın da İznik’e geleceğini söylemesine rağmen gelemeden vefat etmesi, yeni papaya da İznik’i ziyaret etmesini vasiyet etmesiyle belki biz bu çıkmaz sokaktan çıkma şansına sahip olabiliriz.
Ülkemizdeki turizmde şöyle bir mantık izleniyor. Türkiye Müslüman bir ülke. Diğer dinlerin hazinelerinin ve kiliselerinin turizm amaçlı kullanımı ve reklamlarının yapılmasına pek fazla özen gösterilmiyor.
Hak dinlerinde insanlar için Allah sevgisi barındırdığı için Müslümanlar olarak bizlerde onları kabul ediyoruz.
Hal böyle iken, elimizdeki hazinelerin, kültür varlıklarının neden turizme kazandırılmadığı konusunda artık bir sorgulama yapılmasının zamanı gelmiş, geçmiş olabilir. Kimse, insanların inançları bakımından değil, olaylara tarihi, kültürel miras açısından bakıldığını hatırlamamız da turizm açısından ve ekonomik kazanımlar açısından verimli olduğunu düşünüyorum. Olaylara inanç meselesinden değil, tarihi ve turistik değerler meselesinden baktığımızda, ideolojik çekişmelerin bir kenara bırakıldığında, turizmin ekonomisi ve bereketinin bu ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacağını kesin diye düşünüyorum.
Tabi, bunlar yapılırken alt yapı ve turistlerin rahatlıkla konaklayıp, zaman geçirebilecekleri yerler, mekanlar ile eğlence merkezlerinde turizm bölgelerinde bulunması gerektiğini unutmamak lazım. Kısaca, Türkiye’nin artık, deniz, kum, güneş ve sahil turizmine, tarihi ve kültürel miras turizmini de eklemesi en büyük beklentimiz. Bursa bu konularla ilgili olarak bulunmaz Hint Kumaşı niteliğinde değerlere sahip.
Bizler de olmaz yerine, neden olmasın şeklinde düşünceye sahip olursak, sanırım bu konularda ilk adımları atmış olabiliriz.
Geçtiğimiz hafta Bursa milletvekilimiz Osman Mesten’in yaptığı bir açıklama dikkat çekti. Mesten, Bursa milletvekilleri Refik Özen ve Ahmet Kılıç ile beraber Kültür ve Turizm Bakanlığına giderek, Bursa’nın fethinin 700. Yıl kutlamalarının devlet töreni olarak yapılması talebinde bulunduklarını ifade etti.
Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü Selim Terzi ve Güzel Sanatlar Genel Müdürü Ömer Faruk Belviranlı ile görüşen milletvekillerimizin girişimleri umarım olumlu sonuçlanır. Çünkü, Bursa, ülkemizin tabi ki bütün köşeleri bir cennet gibi ama Bursa cennetin merkezi konumunda. Bu önemli kentin dünyaya tanıtımı içinde böylesi bir adımın atılması Bursalılar olarak bizleri heyecanlandırdı.
Tarih, kültür, doğal güzelliklerin hepsi Bursa’da toplanmış. Onun içinde atalarımız, dedelerimiz Bursa’yı fethi etmek için hiç acele etmemişler. Tarih kaynaklarında yazılanlara göre de Bursa’nın fethi kuşatması yalnızca Hisarlarla değil doğrudan tebaanın Hisar çevresine yerleştirilmesiyle de devam ettirildi. Bursa kuşatması tam 23 yıl sürdü.
Gelelim, Bursa’nın Valilik resmi internet tanıtım sayfasındaki tarihi önem arz eden bilgilerine;
Bursa’nın fethinden (6 Nisan 1326) İstanbul’un fethine (29 Mayıs 1453) kadar, İznik’in sembolik başkentliği (1331-1335)i ve Edirne’nin serhat başkentliği dışında, Bursa Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmıştır. İstanbul’un fethinden Cumhuriyetin kuruluşuna kadar Bursa, Hüdavendigar Vilayeti’nin (Livası) bir sancağı olarak idari teşkilatta yer almıştır.
Osmanlı döneminde Bursa Sancağı'na bağlı bulunan kazalar; Orhaneli (Adranos), Gemlik, Mihaliç (Karacabey), Kirmasti (Mustafakemalpaşa), Mudanya, Yenişehir, İnegöl, Lefke, Gölpazarı, Taraklı, Torbalı, Karamihal, Karahisar, Gümüşhisar, Nallıhan, Beypazarı, Küllük, Mihaliç, Günyazı, Seferhisar, Söğüt, Yarhisar, Pazarcık, Domaniç, Harmancık, Soma, Gönen, Gökçedağ, Kebsut, Aydıncık, Ayvacık, Bergama, Kete, Bayramiç ve Kozak’dır.
1839 yılında Hüdavendigar Eyaleti olarak isimlendirilen Bursa 1844 yılından itibaren mutasarrıflık ile yönetilmeye başlanmıştır. Dilaver Paşa, Hüdavendigar Eyaleti’nin ilk mutasarrıfı olup, bu dönemde 23 mutasarrıf görev almıştır.
1855 yılında Hüdavendigar Eyaleti; Kocaeli (İzmit), Hüdavendigar (Bursa), Kütahya, Karahisar-ı Sahib (Afyon), Erdek, Karasi (Balıkesir) Ayvalık olmak üzere 6 liva ve 124 kazadan ibarettir. Osmanlı’da idari teşkilatta yaşanan değişiklikle 1858 ve 1867 yılında yapılan yerel yönetim reformları sonrasında oluşturulan Hüdavendigar Liva (il) sının merkez sancağı Bursa olmuştur.
1864 yılında ise vilayet oluşturulup 1867 yılı temmuzundan itibaren Bursa valiler tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Bursa’nın ilk vali ünvanlı Yöneticisi Hamdi Paşa’dır.
1871 yılındaki yönetmeliğe göre taşra yönetimi vilayet, liva, kaza ve köy örgütü olarak dörde ayrılmış, Hüdavendigar Vilayeti’nin merkez sancağı da Bursa olmuştur. Bu düzenlemeye göre ise Bursa Sancağı’na, Gemlik, Mudanya, İnegöl, Yenişehir, Harmancık, Karacabey ve Bilecik ilçeleri bağlıydı. 1881 yılında da Orhaneli ile Mustafakemalpaşa ilçe merkezi olmuştur. 1885 yılında Bilecik'te Ertuğrul Sancağı kurulunca, İnegöl Ertuğrul Sancağı'na bağlandı. 1887 yılında Yenişehir Bilecik'e bağlandı. Gemlik'e bağlı bir bucak olan Pazarköy/Orhangazi de, 1893 yılında yeniden kaza (ilçe) oldu.
1918 yılından sonra ise Hudavendigar adı, Bursa Vilayeti olarak değiştirilmiştir. 1924 yılında çıkarılan yasalar ile yönetsel örgütlenmede livalar (bölgesel yönetim merkezleri) kaldırılıp iller oluşturulmuştur.
1926 yılında Bursa’ya bağlı ilçeler; Mudanya, Gemlik, Orhangazi, Mustafakemalpaşa, Karacabey ve Orhaneli’ dir. 1926 yılında Bilecik'e bağlı olan İnegöl ve Yenişehir, 1930 yılında ise Yenişehir'e bağlı bir bucak olan İznik, Bursa'ya bağlı bir ilçe merkezi olmuşlardır.
1953 yılında Keles, 1987 yılında Orhaneli'nin bucakları olan Büyükorhan ve Harmancık ile Yıldırım, Osmangazi ve Nilüfer merkez ilçeleri, 1990 yılında ise, Kestel ve Gürsu ilçeleri kurulmuştur. Bugün Bursa'ya bağlı 17 ilçe bulunmaktadır.
Bu tarihi geçmişimiz bile turist çekme adına büyük bir kaynak.