Her taraf ateş çemberi içinde. İsrail kaynaklı olarak önce Filistin, sonra Ürdün, sonrasında İran’a yapılan saldırılar, dünyayı diken üstünde yaşamaya zorluyor.
Peki, nüfusu 10 milyon olan İsrail gibi bir terör ve katil sürülerini barındıran ismine devlet bile demeye gönlüm razı olmayan bir sürü insan topluluğu, 7 milyar dünyalı insanı nasıl bu kadar tedirgin edebiliyor?
Dini yönden inanış farkı olmasına rağmen bazı İslam ve Arap ülkelerinin bile İsrail’e hatta, Hıristiyan olan diğer devletlerinde, ülkelerinde İsrail’e destek vermelerinin altında ne gibi amaç yatıyor?
Para ve zenginlik, başka insanların öldürülmesini, vatanlarının, topraklarının ellerinden alınmasını, soykırım yapılmasını mubah mı kılıyor?
Şimdi, uygar olduklarını iddia eden pek çok dünya devletlerinin, birleşmiş milletlerin, Avrupa Birliği’nin ve insan hakları kuruluşlarının bu olayların önlenmesinde neden aktif rol almayıp, seyirci gibi izlemelerinin de mana ve anlamını anlamış değiliz.
Asıl olan, görünün o ki, Ortadoğuda huzur ve sükun istemeyen, doğal zenginlikler, petrol ve madenlere el koyma niyetinde olan bazı sözde demokratik ülkelerin çıkar çatışmasına hep beraber şahitlik ediyoruz.
Bu kadar şımarıklık ve vurdumduymazlık acaba neden?
İsrail'in 13 Haziran'da İran'ın nükleer tesislerine ve füze üslerine düzenlediği saldırılarla tırmanan gerilim, İran'ın balistik füzeler fırlatması ve iki ülke arasında karşılıklı saldırılarla devam ediyor.
16 Haziran Pazartesi dün sabahının ilk saatlerinde İran, füzelerle İsrail'in Hayfa ve Tel Aviv kentlerine saldırdı.
Bu adı konmamış savaşın dünya kamuoyuna yansıyan yönlerini şöyle bir hatırlayalım.
Tel Aviv'deki BBC Dünya Servisi muhabiri Aakriti Thapar, "Tel Aviv'de bizi korunaklı bir alana yönlendiren bir anonsla uyandık. Bu uyarıdan kısa süre sonra sirenler çalmaya başladı. Hemen korunaklı bir alana geçtik ve ardından yüksek patlama sesleri duyduk" dedi.
İsrail'in acil sağlık hizmeti Magen David Adom bu saldırılarda beş kişinin öldüğünü ve en az 67 kişinin de yaralandığını duyurdu.
İran sağlık bakanlığı da 15 Haziran'da yaptığı açıklamada, İsrail saldırılarında Cuma gününden bu yana ülke genelinde 224 kişinin öldüğünü duyurdu.
İran, İslam Devrim Muhafızları Kolordusu (IRGC) istihbarat şefi Muhammad Kazemi'nin öldürüldüğünü doğruladı. IRGC bağlantılı Tasnim haber ajansı ve İran devlet televizyonu, 15 Haziran Pazar günü İsrail saldırılarında Kazemi'nin yardımcısı Hasan Mohaqiq ve komutan Muhsin Bekiri'nin de öldüğünü bildirdi.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail ile İran'ın bir anlaşmaya varmasını umduğunu ancak bazen ülkelerin önce "savaşması gerektiğini" söyledi.
Kanada'daki G7 zirvesine gitmeden önce gazetecilere konuşan Trump, ABD'nin İsrail'e desteğini sürdüreceğini belirtti ancak İsrail'den İran'a yönelik saldırılarına ara vermesini isteyip istemediği sorusuna yanıt vermedi.
Bu arada, İran’da barınan bazı kürt guruplar ve Türkiye’nin terör örgütü uzantısı diye senelerdir İran’ı uyardığı PKK uzantılarının ise İsrail’e destek verdikleri iddiaları, besle kargayı oysun gözünü benzetmesiyle kamuoyuna yansıyor.
Katil başbakan, İran halkına seslenip, “bunu fırsat bilip, rejimden kurtulma için bize destek olun!” çağrısında bulunmuştu.
Bu durum, Türkiyeaçısından ise kabul edilemez bir sonuç ortaya çıkarabilir. Çünkü, senelerdir bizler terörle mücadele ederken, teröristlere kucak açan İran, kendisine destek olan Rusya’nın da yardımlarıyla Amerika’nın beslemesi olan PKK’lıları koruma altına almıştı. Terörsüz Türkiye söylemleri ve görüşmeleri başladığından bu yana sığınacak yer arayan İran’daki terör gurupları, anlaşılan o ki bu karışıklıkları, savaşı bahane edip, kendine yer edinme çabasında.
Savaş durmuyor. Bölgede çıkarı olan ülkeler, Amerika, Fransa ve İngiltere ise İsrail’e olan desteklerini açıkça ifade ediyorlar. Zaten İsrail ordu kademesindeki insanlarda Amerikalıların desteklerini anlatıyorlar.
Bu durum, dünya ekonomisine nasıl yansıyor? Malum, bölge petrol bölgesi.
Karşılıklı çatışmaların ardından küresel petrol fiyatları Pazartesi günü (dün) yeniden yükseldi.
Asya piyasalarında erken saatlerde işlem gören Brent ham petrolü vadeli kontratları varil başına 2 dolardan fazla artarak yaklaşık yüzde 2,8 yükselişle 76,37 dolara çıktı.
ABD ham petrolü de benzer şekilde 2 dolarlık bir artışla 75,01 dolara yükseldi.
Bu artış, Cuma günü yaşanan yüzde 7'lik yükselişin üzerine geldi.
İş dünyası İran ve İsrail arasındaki çatışmanın, enerji bakımından zengin olan bölgede arzı kesintiye uğratabileceğinden endişe ediyor.
Ham petrolün fiyatı; akaryakıttan marketteki gıda fiyatlarına kadar pek çok alanda maliyetleri etkileyebiliyor.
Göründüğü ve tablonun da ortaya serdiği gibi bu savaş sadece İsrail ile İran’ı değil, bütün dünyayı etkiliyor. Türkiye olarak bizlerde sınır bölgesindeki çatışmaların, savaşların artık bitmesini istiyor ve bekliyoruz.
Akan kanın durdurulması, çatışmanın sonlandırılması, mazlumların öldürülmesi ve soykırımın durdurulması ardına çabalayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölge liderleri, Amerikan ve Rusya başkanlarıyla da bu konuda sürekli görüşmeler halinde.
Zararı, birbirlerine bomba atan, saldıran iki ülke değil, hep beraber yaşıyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Besle kargayı oysun gözünü !
Her taraf ateş çemberi içinde. İsrail kaynaklı olarak önce Filistin, sonra Ürdün, sonrasında İran’a yapılan saldırılar, dünyayı diken üstünde yaşamaya zorluyor.
Peki, nüfusu 10 milyon olan İsrail gibi bir terör ve katil sürülerini barındıran ismine devlet bile demeye gönlüm razı olmayan bir sürü insan topluluğu, 7 milyar dünyalı insanı nasıl bu kadar tedirgin edebiliyor?
Dini yönden inanış farkı olmasına rağmen bazı İslam ve Arap ülkelerinin bile İsrail’e hatta, Hıristiyan olan diğer devletlerinde, ülkelerinde İsrail’e destek vermelerinin altında ne gibi amaç yatıyor?
Para ve zenginlik, başka insanların öldürülmesini, vatanlarının, topraklarının ellerinden alınmasını, soykırım yapılmasını mubah mı kılıyor?
Şimdi, uygar olduklarını iddia eden pek çok dünya devletlerinin, birleşmiş milletlerin, Avrupa Birliği’nin ve insan hakları kuruluşlarının bu olayların önlenmesinde neden aktif rol almayıp, seyirci gibi izlemelerinin de mana ve anlamını anlamış değiliz.
Asıl olan, görünün o ki, Ortadoğuda huzur ve sükun istemeyen, doğal zenginlikler, petrol ve madenlere el koyma niyetinde olan bazı sözde demokratik ülkelerin çıkar çatışmasına hep beraber şahitlik ediyoruz.
Bu kadar şımarıklık ve vurdumduymazlık acaba neden?
İsrail'in 13 Haziran'da İran'ın nükleer tesislerine ve füze üslerine düzenlediği saldırılarla tırmanan gerilim, İran'ın balistik füzeler fırlatması ve iki ülke arasında karşılıklı saldırılarla devam ediyor.
16 Haziran Pazartesi dün sabahının ilk saatlerinde İran, füzelerle İsrail'in Hayfa ve Tel Aviv kentlerine saldırdı.
Bu adı konmamış savaşın dünya kamuoyuna yansıyan yönlerini şöyle bir hatırlayalım.
Tel Aviv'deki BBC Dünya Servisi muhabiri Aakriti Thapar, "Tel Aviv'de bizi korunaklı bir alana yönlendiren bir anonsla uyandık. Bu uyarıdan kısa süre sonra sirenler çalmaya başladı. Hemen korunaklı bir alana geçtik ve ardından yüksek patlama sesleri duyduk" dedi.
İsrail'in acil sağlık hizmeti Magen David Adom bu saldırılarda beş kişinin öldüğünü ve en az 67 kişinin de yaralandığını duyurdu.
İran sağlık bakanlığı da 15 Haziran'da yaptığı açıklamada, İsrail saldırılarında Cuma gününden bu yana ülke genelinde 224 kişinin öldüğünü duyurdu.
İran, İslam Devrim Muhafızları Kolordusu (IRGC) istihbarat şefi Muhammad Kazemi'nin öldürüldüğünü doğruladı. IRGC bağlantılı Tasnim haber ajansı ve İran devlet televizyonu, 15 Haziran Pazar günü İsrail saldırılarında Kazemi'nin yardımcısı Hasan Mohaqiq ve komutan Muhsin Bekiri'nin de öldüğünü bildirdi.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail ile İran'ın bir anlaşmaya varmasını umduğunu ancak bazen ülkelerin önce "savaşması gerektiğini" söyledi.
Kanada'daki G7 zirvesine gitmeden önce gazetecilere konuşan Trump, ABD'nin İsrail'e desteğini sürdüreceğini belirtti ancak İsrail'den İran'a yönelik saldırılarına ara vermesini isteyip istemediği sorusuna yanıt vermedi.
Bu arada, İran’da barınan bazı kürt guruplar ve Türkiye’nin terör örgütü uzantısı diye senelerdir İran’ı uyardığı PKK uzantılarının ise İsrail’e destek verdikleri iddiaları, besle kargayı oysun gözünü benzetmesiyle kamuoyuna yansıyor.
Katil başbakan, İran halkına seslenip, “bunu fırsat bilip, rejimden kurtulma için bize destek olun!” çağrısında bulunmuştu.
Bu durum, Türkiye açısından ise kabul edilemez bir sonuç ortaya çıkarabilir. Çünkü, senelerdir bizler terörle mücadele ederken, teröristlere kucak açan İran, kendisine destek olan Rusya’nın da yardımlarıyla Amerika’nın beslemesi olan PKK’lıları koruma altına almıştı. Terörsüz Türkiye söylemleri ve görüşmeleri başladığından bu yana sığınacak yer arayan İran’daki terör gurupları, anlaşılan o ki bu karışıklıkları, savaşı bahane edip, kendine yer edinme çabasında.
Savaş durmuyor. Bölgede çıkarı olan ülkeler, Amerika, Fransa ve İngiltere ise İsrail’e olan desteklerini açıkça ifade ediyorlar. Zaten İsrail ordu kademesindeki insanlarda Amerikalıların desteklerini anlatıyorlar.
Bu durum, dünya ekonomisine nasıl yansıyor? Malum, bölge petrol bölgesi.
Karşılıklı çatışmaların ardından küresel petrol fiyatları Pazartesi günü (dün) yeniden yükseldi.
Asya piyasalarında erken saatlerde işlem gören Brent ham petrolü vadeli kontratları varil başına 2 dolardan fazla artarak yaklaşık yüzde 2,8 yükselişle 76,37 dolara çıktı.
ABD ham petrolü de benzer şekilde 2 dolarlık bir artışla 75,01 dolara yükseldi.
Bu artış, Cuma günü yaşanan yüzde 7'lik yükselişin üzerine geldi.
İş dünyası İran ve İsrail arasındaki çatışmanın, enerji bakımından zengin olan bölgede arzı kesintiye uğratabileceğinden endişe ediyor.
Ham petrolün fiyatı; akaryakıttan marketteki gıda fiyatlarına kadar pek çok alanda maliyetleri etkileyebiliyor.
Göründüğü ve tablonun da ortaya serdiği gibi bu savaş sadece İsrail ile İran’ı değil, bütün dünyayı etkiliyor. Türkiye olarak bizlerde sınır bölgesindeki çatışmaların, savaşların artık bitmesini istiyor ve bekliyoruz.
Akan kanın durdurulması, çatışmanın sonlandırılması, mazlumların öldürülmesi ve soykırımın durdurulması ardına çabalayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölge liderleri, Amerikan ve Rusya başkanlarıyla da bu konuda sürekli görüşmeler halinde.
Zararı, birbirlerine bomba atan, saldıran iki ülke değil, hep beraber yaşıyoruz.