Bugün 1 Eylül pazartesi. Tarihlerimiz 2025 yılını gösteriyor. Her yıl Birleşmiş Milletler nezdinde, dünya genelinde 1 Eylül tarihi Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor.
Barış denilince, sadece ülkeler arasındaki silahlı çatışmalar, savaşlar değil, insanların birbirleriyle olan iş, ticaret, aile ve her türlü ilişkilerde karşılıklı hoşgörü ve yardımlaşmayı hedefliyor. Birbirlerini kıskanan, onların başarılarını engelleme adına olmadık dolaplar döndüren, haksız yere birbirlerini suçlayan ve toplumda nefret duygularının artmasına yol açan hareketler istenilmiyor. İnsanca, barış, huzur ve mutluluk içinde yaşamak her canlının hakkı.
Barış denilince akıllara gelen pek çok konu var. Biz biraz Bursa özeline baktığımızda son günlerde, Büyükşehir Belediyesi başkanının siyasi parti değiştirmesine yönelik iddialar ve haberlerin belli zaman aralıklarıyla yeniden gündeme taşınıp hatırlatıldığını görüyoruz.
Olabilir. İnsanlar, bulundukları mevkilerden pek memnun olmayabilirler. Siyasette veya hizmet odaklı çalışmalarda, insanlar arasında fikir ve öncelik farkı da bulunabilir. Fakat, siyasi parti değiştirilmesi, biraz seçmene ve halka yönelik etik değerlerin çiğnenmesi olarak konuşuluyor halk arasında.
Neyse, ben Bursa’nın siyasi yapısının önümüzdeki günlerde nasıl şekilleneceğine dair bazı öngörü ve ipuçlarını, Bursa halkının olaylara bakışı ve dört maddede toplanan kamuoyu beklentilerini siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.
Parti değişimi konusunda konuşulan birinci engel; 31 Mart 2024 seçimlerinde kazanan taraf olan CHP’nin Büyükşehir yönetimi ile eski yönetimi arasında ipler hala gergin. Birde, yeni yönetim iş başına gelir gelmez eski yönetimi eski bakan ve milletvekili Mustafa Varank’ın seçim afişlerinin belediye bütçesinden bastırılması iddiasıyla suçlayıp, siyasi yemeklerin veya seçim yemeklerinin paralarının da eski yönetim tarafından ödendiği iddialarıyla kamuoyunda geniş yankılar bulan iddia ve açıklamalarda bulundu.
Tabi, bunun karşı cevapları ve gerekli açıklamaları yapıldı ama konu sanırım hala Adliyede. Yani, parti değiştirmesi beklenilen iddia edilen, konuşulan başkan ile gitmek istediği öne sürülen partinin Bursa teşkilatları ve milletvekilleri arasında doku uyuşmazlıkları mevcut.
Parti değişimine ikinci engel iddiası; Her ne kadar Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’den seçilmiş olsa da meclis üyeleri dağılımına göre çoğunluk AK Parti ve koalisyon seçim ortakları Cumhur İttifakının elinde. Yani, Bursa’da iddia edildiği ve kamuoyunda beklenildiği gibi bir operasyon veya görevden alma gibi işlem yapılırsa, yeni başkan AK Parti ve Cumhur ittifakı meclis üyeleri arasından seçilecek. Böylece, yönetim CHP’nin elinden çıkmış olacak. Yani, başkanın CHP’den AK Parti’ye transfer edilmesi, siyasi yönden ve meclis çalışmaları yönünden AK Parti’ye herhangi bir katkı sağlanmayacak.
Parti değişimine üçüncü engel iddiası ; Başkanın gerek Nilüfer ilçesinde gerekse Büyükşehir’de görev yaptığı süre içinde yaşanılan olaylar ve iddialar nedeniyle soruşturma bekleyen bazı şikayetler mevcut. Bunların arasında halkın yakından tanıdığı ve AKP’li olarak nitelendirilen, AK Parti teşkilatlarının ise bunları, partili olarak kabul etmediği ve “kim iktidara gelirse onun kayığına kürek çekmeye başlıyorlar!” nitelendirilmesi yapılan bazı siyaset ve ticaret hatta, hormonlu inşaat yaptıkları iddia edilen, ileri sürülen kişilerle olan ilişkiler. AK Parti içinde bu durum iddialar hoş karşılanmayan ve hatta soruşturma yapılması için de Adliyeye suç duyurusunda bulunulan konular arasında.
Parti değişimine dördüncü engel iddiası; Belediye yönetiminin el değiştirmesinden bu yana geçen 17 aylık zaman zarfında, eski yönetimin sürekli suçlanması. Bursa adına yapılan, kronik sorunların çözümü adına yapılan herhangi bir işlem veya projenin hayata geçirilmeyişi. Halka, Bursa’ya faydalı, elle tutulur, gözle görülür hizmet bulunmaması. Belediye kadrolarına aile yakınlarının yerleştirilmesi. Ulaşım ve su başta olmak üzere belediye hizmetlerine sürekli zam yapılması. İşçi ve çalışan haklarının yeterince verilmeyişi. BUSKİ’de AK Parti döneminde ortaya çıkarılan yolsuzluk iddialarının sanki seçim sonrasında CHP tarafından ortaya çıkarılmış algısının yayılıp AK Parti’nin suçlanması iddiaları.
Bursa’dan bazı partililerin öncülüğünde, başkan transferi ile ilgili olarak genel merkezinde davette bulunmasına yönelik yapılan girişimlere, genel merkez ve teşkilatlardan gelen ilk değerlendirmeler duyduğumuza göre böyle imiş.
Yine gelen bilgilere göre, transfer konusunda yine bazı partililerce değişik kanallardan ısrarlı şekilde teklifler gelmeye devam ediyor. Sanırım AK Parti genel merkezi, Bursa’nın huzuru ile siyaset- ticaret ikilemi içinde olanların huzuru arasında bir tercih yapmış ve transfer teklifini kabul etmemiş gibi izlenim veriyor.
Kulağımıza gelenlere göre de bir yandan da ısrarcı partililerin, bu transferden ne gibi faydaları olacağını konusunda da inceden inceye bilgi toplanmaya başlanmış. Ama, siyaset bu, ne zaman ne olacağı, kimin kimlerle nasıl güreş tutacağı, kimin kimlerle nasıl birlikte yol yürüyeceği hiç belli olmaz. Gün doğmadan neler doğar misali.
Gelelim, barış gününe.
Birkaç gün önce kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramımız ve öncesinde, sonrasında Türk toplumunun vatan, millet, bayrak sevgisine göre oluşan anlayışa göre barış dünya ve Türkiye adına çok önemli. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemi gibi; “Yurtta barış, dünyada barış!” vaz geçilmesi güç insanlık duygularıdır.
Bizler bugüne baktığımızda; Kitlesel imha silahları ve kara mayınlarıyla kaplı bir dünyada yaşıyoruz. İnsan ırkını ve yeryüzündeki bütün diğer canlıları yok etmeye yetecek kadar silah üretildi, üretiliyor. Yoksulluk ve açlığın hüküm sürdüğü dünyamızda, kaynakların büyük bir kısmı silah üretimi ve ordulara harcanıyor.
Bir başka görüş ise uluslararası silah endüstrisi ve militarizm, günümüzde dünyanın en büyük gücü; dünya ekonomisi ve siyaseti, namluların ucunda belirleniyor.
Günümüzde ekolojik tahribatın ve insan hakları ihlallerinin en büyük ve nihai sorumlusu, uluslararası silah endüstrisi ve militarizm olarak gösteriliyor.
Bir başka gelişme ise günümüzde devletler arası savaşların yerini, iç savaş ve çatışmalar aldı. Artık silahlı güçlerin birincil hedefi, sivil halktır. İç savaş ve çatışmalar, milyonlarca insanın yaşamına ve yaşam koşullarına mal oluyor. Baskıcı rejimler ve çeteler, halklarına karşı savaşmak üzere gelişmiş ülkelerin silah tekelleri tarafından silahlandırılıyor.
Bugün barış talebinin karşısında, devasa bir ekonomik güç ve dünyanın her yerine yayılmış ordular ve silahlı çeteler yer alıyor.
Filistin’de yaşanılan katil ve terörist İsrail’in Gazze başta olmak üzere insanlığa yönelik silahlı saldırı ve açlık terörü, Rusya Ukrayna savaşı, İsrail’in komşu ülkelere yaptığı saldırılar. Hepsinin Amerikan silah üreticileriyle bağının olması düşüncü değil midir?
Bugün, geçmişte olduğundan çok daha fazla, insanlığın ortak geleceği barışa bağlıdır. Barış derken, yalnızca insan haklarının korunmasının zorunlu bir koşulunu değil, insanlığın ve yeryüzünün varlığını sürdürmesinin zorunlu bir koşulunu talep ediyoruz.
Türkiye'de iç barışın sağlanması adına sağlam adımlar atılmaya başlandı. Kürt ve terör sorunu etrafında geliştirilen çatışmasızlık ortamı ve silah bırakılması yeni umut kapılarının açılmasına yol açtı. Bugün Türkiye için barışı talep etmek, Türkiye'nin çocuklarına bir gelecek talep etmektir.
Barışı talep etmek, Türkiye kadınlarının acılarının, ağıtlarının son bulmasını talep etmektir.
Barışı talep etmek, Türkiye insanı için ekmek istemek, insanca yaşam standartları istemek demektir. Bedeli ne olursa olsun, bu talepten vazgeçme, sesimizi kısma şansımız ve hakkımız yoktur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Barış ve siyasi transfer
Bugün 1 Eylül pazartesi. Tarihlerimiz 2025 yılını gösteriyor. Her yıl Birleşmiş Milletler nezdinde, dünya genelinde 1 Eylül tarihi Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor.
Barış denilince, sadece ülkeler arasındaki silahlı çatışmalar, savaşlar değil, insanların birbirleriyle olan iş, ticaret, aile ve her türlü ilişkilerde karşılıklı hoşgörü ve yardımlaşmayı hedefliyor. Birbirlerini kıskanan, onların başarılarını engelleme adına olmadık dolaplar döndüren, haksız yere birbirlerini suçlayan ve toplumda nefret duygularının artmasına yol açan hareketler istenilmiyor. İnsanca, barış, huzur ve mutluluk içinde yaşamak her canlının hakkı.
Barış denilince akıllara gelen pek çok konu var. Biz biraz Bursa özeline baktığımızda son günlerde, Büyükşehir Belediyesi başkanının siyasi parti değiştirmesine yönelik iddialar ve haberlerin belli zaman aralıklarıyla yeniden gündeme taşınıp hatırlatıldığını görüyoruz.
Olabilir. İnsanlar, bulundukları mevkilerden pek memnun olmayabilirler. Siyasette veya hizmet odaklı çalışmalarda, insanlar arasında fikir ve öncelik farkı da bulunabilir. Fakat, siyasi parti değiştirilmesi, biraz seçmene ve halka yönelik etik değerlerin çiğnenmesi olarak konuşuluyor halk arasında.
Neyse, ben Bursa’nın siyasi yapısının önümüzdeki günlerde nasıl şekilleneceğine dair bazı öngörü ve ipuçlarını, Bursa halkının olaylara bakışı ve dört maddede toplanan kamuoyu beklentilerini siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.
Parti değişimi konusunda konuşulan birinci engel; 31 Mart 2024 seçimlerinde kazanan taraf olan CHP’nin Büyükşehir yönetimi ile eski yönetimi arasında ipler hala gergin. Birde, yeni yönetim iş başına gelir gelmez eski yönetimi eski bakan ve milletvekili Mustafa Varank’ın seçim afişlerinin belediye bütçesinden bastırılması iddiasıyla suçlayıp, siyasi yemeklerin veya seçim yemeklerinin paralarının da eski yönetim tarafından ödendiği iddialarıyla kamuoyunda geniş yankılar bulan iddia ve açıklamalarda bulundu.
Tabi, bunun karşı cevapları ve gerekli açıklamaları yapıldı ama konu sanırım hala Adliyede. Yani, parti değiştirmesi beklenilen iddia edilen, konuşulan başkan ile gitmek istediği öne sürülen partinin Bursa teşkilatları ve milletvekilleri arasında doku uyuşmazlıkları mevcut.
Parti değişimine ikinci engel iddiası; Her ne kadar Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’den seçilmiş olsa da meclis üyeleri dağılımına göre çoğunluk AK Parti ve koalisyon seçim ortakları Cumhur İttifakının elinde. Yani, Bursa’da iddia edildiği ve kamuoyunda beklenildiği gibi bir operasyon veya görevden alma gibi işlem yapılırsa, yeni başkan AK Parti ve Cumhur ittifakı meclis üyeleri arasından seçilecek. Böylece, yönetim CHP’nin elinden çıkmış olacak. Yani, başkanın CHP’den AK Parti’ye transfer edilmesi, siyasi yönden ve meclis çalışmaları yönünden AK Parti’ye herhangi bir katkı sağlanmayacak.
Parti değişimine üçüncü engel iddiası ; Başkanın gerek Nilüfer ilçesinde gerekse Büyükşehir’de görev yaptığı süre içinde yaşanılan olaylar ve iddialar nedeniyle soruşturma bekleyen bazı şikayetler mevcut. Bunların arasında halkın yakından tanıdığı ve AKP’li olarak nitelendirilen, AK Parti teşkilatlarının ise bunları, partili olarak kabul etmediği ve “kim iktidara gelirse onun kayığına kürek çekmeye başlıyorlar!” nitelendirilmesi yapılan bazı siyaset ve ticaret hatta, hormonlu inşaat yaptıkları iddia edilen, ileri sürülen kişilerle olan ilişkiler. AK Parti içinde bu durum iddialar hoş karşılanmayan ve hatta soruşturma yapılması için de Adliyeye suç duyurusunda bulunulan konular arasında.
Parti değişimine dördüncü engel iddiası; Belediye yönetiminin el değiştirmesinden bu yana geçen 17 aylık zaman zarfında, eski yönetimin sürekli suçlanması. Bursa adına yapılan, kronik sorunların çözümü adına yapılan herhangi bir işlem veya projenin hayata geçirilmeyişi. Halka, Bursa’ya faydalı, elle tutulur, gözle görülür hizmet bulunmaması. Belediye kadrolarına aile yakınlarının yerleştirilmesi. Ulaşım ve su başta olmak üzere belediye hizmetlerine sürekli zam yapılması. İşçi ve çalışan haklarının yeterince verilmeyişi. BUSKİ’de AK Parti döneminde ortaya çıkarılan yolsuzluk iddialarının sanki seçim sonrasında CHP tarafından ortaya çıkarılmış algısının yayılıp AK Parti’nin suçlanması iddiaları.
Bursa’dan bazı partililerin öncülüğünde, başkan transferi ile ilgili olarak genel merkezinde davette bulunmasına yönelik yapılan girişimlere, genel merkez ve teşkilatlardan gelen ilk değerlendirmeler duyduğumuza göre böyle imiş.
Yine gelen bilgilere göre, transfer konusunda yine bazı partililerce değişik kanallardan ısrarlı şekilde teklifler gelmeye devam ediyor. Sanırım AK Parti genel merkezi, Bursa’nın huzuru ile siyaset- ticaret ikilemi içinde olanların huzuru arasında bir tercih yapmış ve transfer teklifini kabul etmemiş gibi izlenim veriyor.
Kulağımıza gelenlere göre de bir yandan da ısrarcı partililerin, bu transferden ne gibi faydaları olacağını konusunda da inceden inceye bilgi toplanmaya başlanmış. Ama, siyaset bu, ne zaman ne olacağı, kimin kimlerle nasıl güreş tutacağı, kimin kimlerle nasıl birlikte yol yürüyeceği hiç belli olmaz. Gün doğmadan neler doğar misali.
Gelelim, barış gününe.
Birkaç gün önce kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramımız ve öncesinde, sonrasında Türk toplumunun vatan, millet, bayrak sevgisine göre oluşan anlayışa göre barış dünya ve Türkiye adına çok önemli. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemi gibi; “Yurtta barış, dünyada barış!” vaz geçilmesi güç insanlık duygularıdır.
Bizler bugüne baktığımızda; Kitlesel imha silahları ve kara mayınlarıyla kaplı bir dünyada yaşıyoruz. İnsan ırkını ve yeryüzündeki bütün diğer canlıları yok etmeye yetecek kadar silah üretildi, üretiliyor. Yoksulluk ve açlığın hüküm sürdüğü dünyamızda, kaynakların büyük bir kısmı silah üretimi ve ordulara harcanıyor.
Bir başka görüş ise uluslararası silah endüstrisi ve militarizm, günümüzde dünyanın en büyük gücü; dünya ekonomisi ve siyaseti, namluların ucunda belirleniyor.
Günümüzde ekolojik tahribatın ve insan hakları ihlallerinin en büyük ve nihai sorumlusu, uluslararası silah endüstrisi ve militarizm olarak gösteriliyor.
Bir başka gelişme ise günümüzde devletler arası savaşların yerini, iç savaş ve çatışmalar aldı. Artık silahlı güçlerin birincil hedefi, sivil halktır. İç savaş ve çatışmalar, milyonlarca insanın yaşamına ve yaşam koşullarına mal oluyor. Baskıcı rejimler ve çeteler, halklarına karşı savaşmak üzere gelişmiş ülkelerin silah tekelleri tarafından silahlandırılıyor.
Bugün barış talebinin karşısında, devasa bir ekonomik güç ve dünyanın her yerine yayılmış ordular ve silahlı çeteler yer alıyor.
Filistin’de yaşanılan katil ve terörist İsrail’in Gazze başta olmak üzere insanlığa yönelik silahlı saldırı ve açlık terörü, Rusya Ukrayna savaşı, İsrail’in komşu ülkelere yaptığı saldırılar. Hepsinin Amerikan silah üreticileriyle bağının olması düşüncü değil midir?
Bugün, geçmişte olduğundan çok daha fazla, insanlığın ortak geleceği barışa bağlıdır. Barış derken, yalnızca insan haklarının korunmasının zorunlu bir koşulunu değil, insanlığın ve yeryüzünün varlığını sürdürmesinin zorunlu bir koşulunu talep ediyoruz.
Türkiye'de iç barışın sağlanması adına sağlam adımlar atılmaya başlandı. Kürt ve terör sorunu etrafında geliştirilen çatışmasızlık ortamı ve silah bırakılması yeni umut kapılarının açılmasına yol açtı. Bugün Türkiye için barışı talep etmek, Türkiye'nin çocuklarına bir gelecek talep etmektir.
Barışı talep etmek, Türkiye kadınlarının acılarının, ağıtlarının son bulmasını talep etmektir.
Barışı talep etmek, Türkiye insanı için ekmek istemek, insanca yaşam standartları istemek demektir. Bedeli ne olursa olsun, bu talepten vazgeçme, sesimizi kısma şansımız ve hakkımız yoktur.