Eğitim sistemi ve uluslar arası eğitim ile Türkiye’deki eğitimin, özellikle de yüksek eğitimin kıyaslamasına sarı geldiğinde epey sıkıntılı günler ve tartışmalı konularla başa baş buluyoruz kendimizi.
12 Eylül cunta rejiminin uzantısı ve kalıntısı olan Yüksek Öğretim Kurulu sisteminin ne kadar da Türk eğitim sistemini aşağılara götürdüğünü bir kez daha görmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Senelerdir, Yüksek Eğitimle ilgili tartışmalara kulak tıkayıp, uzman, kalitesi eleman ve ihtiyaç duyulan personel yetiştirilmesi, sağlanması amaçlı olarak ülkemize katkıda bulunması beklenilen YÖK, Hukuk mezunları sınavı sonuçlarına göre maalesef yine sınıfta kaldı.
Türkiye’deki çeşitli üniversitelerden mezun olan Hukuk mezunları, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında yine döküldü. Sınava girenlerin çoğu barajı bile geçemedi. Sınav geçen 27 Nisan tarihinde yapıldı ve sonuçları 22 Mayıs 2025 tarihinde açıklandı. Sonuçların ardından istatistikler de belli oldu. Medyaya pek fazla yansıtılmak istenmeyen bu durum, çeşitli kişilerin sosyal medya aracılığıyla yaptıkları açıklamalarda gün ışığına çıkıyor.
Sınava toplamda 5 bin 818 kişinin katıldığı öğrenilirken hukuk mezunlarının yüzde 23.81'i 70 puan barajını geçebildi. Geçen sene başarı oranı yüzde 42.67 olarak karşımıza çıkmıştı. Bu yıl sonuçlara bakıldığında ise eğitim seviyesi ve başarının yüzde 50’nin bile altında kaldığı için ağır eleştirilen eğitim düzeyi, bu sene nerede ise yarı yarıya düşüp, toplamda başarı dörtte bir bile oranın altında kaldı.
Sınava giren 5 bin 818 hukuk mezunu adayın sadece yüzde 23.81'i başarılı olurken başarısız olanlar avukat olamayacak. Kamuda görev alıp, hakimlik ve savcılık yapamayacaklar. Avukatlık ya da hukuk meslekleri dışında bir meslek yapabilecek.
Daha kaliteli yargı hizmeti için getirildiği bildirilen sınavın ciddi bir elemeye dönüştüğü bildirilirken sınavı geçen kişi sayısındaki azalış nedeniyle avukat ve diğer hukuk mesleklerinde personel sayısında azalma bekleniyor. Sadece sıkıntı bunlarla sınırlı değil. Çünkü, ülkemizde yaşanılan 15 Temmuz hain terör ve darbe girişimi sonrasında, eski yıllarda üniversite sorularının çalınıp sınav kazanıldığının ortaya çıkarılması ve o tarihlerde böylesi olaylara karışanların bugün bazılarının görev başında olduğunun iddia edilmesi de sıkıntıyı başka boyutlara taşıyor.
Şimdi, yüzde 80 adli personel açığından söz edildiği bir devirde, Türk Hukuk fakültelerini bitirip mezun olanların eğitim seviyesinin ölçüldüğü sınavda, dörtte üç oranlı dökülmeleri, hukuki bilgilerinin yetersizliğinin ispatını belgeliyor.
İşte size, resmi rakamlarda ortaya çıkan, çıkarılan sonuçlar. ÖSYM tarafından 27 Nisan 2025’te düzenlenen ve 22 Mayıs’ta sonuçları açıklanan Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'na (HMGS) 5 bin 912 kişi başvurdu, 5 bin 818 aday sınava katıldı. Ancak bu adayların sadece yüzde 23,81’i, yani yaklaşık bin 386 kişi, 70 puan barajını geçebildi.
Şimdi, Devlet Personel hizmetlerinin 2024 yılı raporlarına göre, ülkemizdeki adalet sisteminde hakim, savcı eksikliği sayısı 18 bin olarak gözüküyor. Yani, adli hizmetlerin hızlandırılması, topluma kısa zamanda adalet dağıtılması, uzayan giden dava dosyalarının halkın bezdirmesi anlamından çok adaletin zamanında ve eksiksiz yerine getirilmesi amaçlı olarak 2024 yılı verilerine göre bugüne kıyaslama yapıldığında yaklaşık 20 bin hakim ve savcıya ihtiyaç var.
Lakin, 2025 yılında yapılan Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında başarılı olan sayısı sadece ve sadece bin 386 kişi.
Bunun yanında, Yüksek Öğretim Kurulu kayıtlarına göre de yurt dışında yüksek eğitim alan, ve kurum tarafından tanınan ve mezunlarına denklik belgesi verilmeyen 100 binden fazla eğitimli insan gücü var ülkemizde. Ekonomistlerin ifadesine göre hazır değer, yani yetişmiş insan gücü görev için bekliyor. Bu güç görmezlikten geliniyor.
Nedeni, siyasi olabilir, vakıf üniversitelerinin YÖK’e ve iktidara yaptıkları baskı iddiaları olabilir. BARO’ ların kendi gelirlerinde azalma olduğu düşüncesiyle daha fazla avukata ne gerek var düşüncesiyle yaptıkları itirazlar olabilir. Ama, böyle bir gerçek ve realite var bizim ülkemizde.
Siyaset bu olaylara halk arasındaki söylem ve yapılan uygulamalardan anlaşıldığı üzere çözüm bulmak istemiyor. Aslında, çözüm ve yapılması gereken basit bir karar var. YÖK, kendi kendine yönetmelik çıkarıp, eğitime engel olan birkaç madde koyup, en başta Türkçe eğitim kısıtlaması fıkrasına, maddesine istinaden denklik işlemlerini ret ediyor. Bu yönetmeliğin değişmesi demek, denklik meselesinin kökünden çözümü demek.
Türklerin, Türkçe eğitim almasına karşı bir Yüksek Öğretim Kurulumuz işbaşında. Hangi ülkeye veya hangi fikre hizmet ettiği iddialarına fazla girmek istemiyorum. Çünkü, her şey apaçık ortada.
Siz, yetişmiş, hazır eğitimli insan gücünü yok sayıp, kendi eğitim ve kontrolünüz altında verdiğiniz eğitim, öğretim kalitesine bakmadan, böylesi uygulamalara imza atarsanız, iktidar da ülkemizde bu sonuçlardan zarar görebilir. Geçmişte yaşanılanlardan ders çıkarılması gerekiyor.
Şimdi, adli sistemde sanırım TBMM gündeminde 10. Yargı reformu paketi var. Söylem ve yapılmak istenilenlerin ülkemizin yararına ve adalet sistemindeki eleştirilerin azaltılmasına yönelik atılan adımlar olduğu muhakkak. Lakin, bunun içinde gerekli insan kaynağı lazım. Yetişmiş eleman lazım. Eğitim sistemi ve yapılan sınav sonuçlarına baktığımızda, sınava girenlerin hepsinin başarılı olduğunu düşünsek bile, ülkemizdeki adalet sistemindeki kamu görevlisi eksikliklerinin tamamlanması mümkün değil gözüküyor.
Birileri, bir yerlerde yanlış yapıyor. Birileri de bu yanlış yapanlara destek olup, yanlışlıkları ve hataları destekler kararlarıyla eğitimli gençlere, insanlara hak ettikleri denklik belgelerinin verilmesine engel olunuyor. Bu durumda, yetişmiş hazır insan gücü eğitimli gençlerle birlikte ülkemize de zarar verdiklerinin farkında değiller gibi gözüküyor.
Dünya şu anda ateş çemberi ve savaş çığlıkları atılan bir ortamda. Türkiye olarak bizlerde bu savaş çemberinin tam ortasında gözüküyoruz. Bu günler gelip geçici, ülkemizin ilerlemesi, kamu hizmetlerinin aksatılmaması, hukuk sisteminin ve kamu düzeninin sağlanması için yetişmiş elemanların boş yere harcanmaması da Türkiye’nin geleceği açısından büyük önem arz ediyor.
Bizim görevimiz, toplum içindeki halk arasındaki bir sıkıntıyı gündeme getirip, çözüm yolları aranmasına katkı sağlanması. Kamu yönetiminde söz sahibi olanlarında bu durumu bazen akıllarına gelmez, bazen göremezler, bazen de görseler bile görmek istemedikleri durumlar olabilir.
Hatırlatmakta fayda var. Yapılan sınav ülkemizdeki hukuk eğitim sisteminin ezbere dayalı olduğunu gözler önüne sermiş. Yetişmiş insan gücü olmayınca da hukuk reformları için kanun çıkarılması ve uygulanması galiba sıkıntılı oluyor.
Denklik meselesinin de çözümlenmesinin tam sırası gelmiş gibi gözüküyor. Bizlerde siyasilere ve karar vericilere bu durumu bir kez daha hatırlatmakta fayda var olduğuna inanıyoruz. Gelin, vakit fazla geçmeden, ülkemiz ve yetişmiş gençlerimiz daha fazla eziyet çekmeden bu denklik meselesi ve YÖK’le ilgili sürekli ertelenen, bir türlü yapılmasına izin verilmeyen güncelleme kanunları bir an önce çıkaralım.
Pek çok uzmana göre, yetişmiş hazır değer insan gücü ve gençlerimizin denklik meselesinin çözümlenmesi için kanun çıkarılmasına bile gerek yok. YÖK’ün kendi kendine hazırladığı engelleme maddelerindeki fıkranın değiştirilmesi sorunu kökünden çözüyor zaten.
Bu durumu gören, görebilen yaşanılan bu olaylardan sonra da görmesi elzem olan Adalet teşkilatı ile siyasetçilerimizin artık inatlaşmayı bir kenara bırakıp, ülkemizin geleceği, bekası ve adli reformların sağlıklı uygulanması adına gerekeni yapacaklarına inanıyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Adalet sisteminin temeli sallanıyor !
Eğitim sistemi ve uluslar arası eğitim ile Türkiye’deki eğitimin, özellikle de yüksek eğitimin kıyaslamasına sarı geldiğinde epey sıkıntılı günler ve tartışmalı konularla başa baş buluyoruz kendimizi.
12 Eylül cunta rejiminin uzantısı ve kalıntısı olan Yüksek Öğretim Kurulu sisteminin ne kadar da Türk eğitim sistemini aşağılara götürdüğünü bir kez daha görmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Senelerdir, Yüksek Eğitimle ilgili tartışmalara kulak tıkayıp, uzman, kalitesi eleman ve ihtiyaç duyulan personel yetiştirilmesi, sağlanması amaçlı olarak ülkemize katkıda bulunması beklenilen YÖK, Hukuk mezunları sınavı sonuçlarına göre maalesef yine sınıfta kaldı.
Türkiye’deki çeşitli üniversitelerden mezun olan Hukuk mezunları, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında yine döküldü. Sınava girenlerin çoğu barajı bile geçemedi. Sınav geçen 27 Nisan tarihinde yapıldı ve sonuçları 22 Mayıs 2025 tarihinde açıklandı. Sonuçların ardından istatistikler de belli oldu. Medyaya pek fazla yansıtılmak istenmeyen bu durum, çeşitli kişilerin sosyal medya aracılığıyla yaptıkları açıklamalarda gün ışığına çıkıyor.
Sınava toplamda 5 bin 818 kişinin katıldığı öğrenilirken hukuk mezunlarının yüzde 23.81'i 70 puan barajını geçebildi. Geçen sene başarı oranı yüzde 42.67 olarak karşımıza çıkmıştı. Bu yıl sonuçlara bakıldığında ise eğitim seviyesi ve başarının yüzde 50’nin bile altında kaldığı için ağır eleştirilen eğitim düzeyi, bu sene nerede ise yarı yarıya düşüp, toplamda başarı dörtte bir bile oranın altında kaldı.
Sınava giren 5 bin 818 hukuk mezunu adayın sadece yüzde 23.81'i başarılı olurken başarısız olanlar avukat olamayacak. Kamuda görev alıp, hakimlik ve savcılık yapamayacaklar. Avukatlık ya da hukuk meslekleri dışında bir meslek yapabilecek.
Daha kaliteli yargı hizmeti için getirildiği bildirilen sınavın ciddi bir elemeye dönüştüğü bildirilirken sınavı geçen kişi sayısındaki azalış nedeniyle avukat ve diğer hukuk mesleklerinde personel sayısında azalma bekleniyor. Sadece sıkıntı bunlarla sınırlı değil. Çünkü, ülkemizde yaşanılan 15 Temmuz hain terör ve darbe girişimi sonrasında, eski yıllarda üniversite sorularının çalınıp sınav kazanıldığının ortaya çıkarılması ve o tarihlerde böylesi olaylara karışanların bugün bazılarının görev başında olduğunun iddia edilmesi de sıkıntıyı başka boyutlara taşıyor.
Şimdi, yüzde 80 adli personel açığından söz edildiği bir devirde, Türk Hukuk fakültelerini bitirip mezun olanların eğitim seviyesinin ölçüldüğü sınavda, dörtte üç oranlı dökülmeleri, hukuki bilgilerinin yetersizliğinin ispatını belgeliyor.
İşte size, resmi rakamlarda ortaya çıkan, çıkarılan sonuçlar. ÖSYM tarafından 27 Nisan 2025’te düzenlenen ve 22 Mayıs’ta sonuçları açıklanan Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'na (HMGS) 5 bin 912 kişi başvurdu, 5 bin 818 aday sınava katıldı. Ancak bu adayların sadece yüzde 23,81’i, yani yaklaşık bin 386 kişi, 70 puan barajını geçebildi.
Şimdi, Devlet Personel hizmetlerinin 2024 yılı raporlarına göre, ülkemizdeki adalet sisteminde hakim, savcı eksikliği sayısı 18 bin olarak gözüküyor. Yani, adli hizmetlerin hızlandırılması, topluma kısa zamanda adalet dağıtılması, uzayan giden dava dosyalarının halkın bezdirmesi anlamından çok adaletin zamanında ve eksiksiz yerine getirilmesi amaçlı olarak 2024 yılı verilerine göre bugüne kıyaslama yapıldığında yaklaşık 20 bin hakim ve savcıya ihtiyaç var.
Lakin, 2025 yılında yapılan Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında başarılı olan sayısı sadece ve sadece bin 386 kişi.
Bunun yanında, Yüksek Öğretim Kurulu kayıtlarına göre de yurt dışında yüksek eğitim alan, ve kurum tarafından tanınan ve mezunlarına denklik belgesi verilmeyen 100 binden fazla eğitimli insan gücü var ülkemizde. Ekonomistlerin ifadesine göre hazır değer, yani yetişmiş insan gücü görev için bekliyor. Bu güç görmezlikten geliniyor.
Nedeni, siyasi olabilir, vakıf üniversitelerinin YÖK’e ve iktidara yaptıkları baskı iddiaları olabilir. BARO’ ların kendi gelirlerinde azalma olduğu düşüncesiyle daha fazla avukata ne gerek var düşüncesiyle yaptıkları itirazlar olabilir. Ama, böyle bir gerçek ve realite var bizim ülkemizde.
Siyaset bu olaylara halk arasındaki söylem ve yapılan uygulamalardan anlaşıldığı üzere çözüm bulmak istemiyor. Aslında, çözüm ve yapılması gereken basit bir karar var. YÖK, kendi kendine yönetmelik çıkarıp, eğitime engel olan birkaç madde koyup, en başta Türkçe eğitim kısıtlaması fıkrasına, maddesine istinaden denklik işlemlerini ret ediyor. Bu yönetmeliğin değişmesi demek, denklik meselesinin kökünden çözümü demek.
Türklerin, Türkçe eğitim almasına karşı bir Yüksek Öğretim Kurulumuz işbaşında. Hangi ülkeye veya hangi fikre hizmet ettiği iddialarına fazla girmek istemiyorum. Çünkü, her şey apaçık ortada.
Siz, yetişmiş, hazır eğitimli insan gücünü yok sayıp, kendi eğitim ve kontrolünüz altında verdiğiniz eğitim, öğretim kalitesine bakmadan, böylesi uygulamalara imza atarsanız, iktidar da ülkemizde bu sonuçlardan zarar görebilir. Geçmişte yaşanılanlardan ders çıkarılması gerekiyor.
Şimdi, adli sistemde sanırım TBMM gündeminde 10. Yargı reformu paketi var. Söylem ve yapılmak istenilenlerin ülkemizin yararına ve adalet sistemindeki eleştirilerin azaltılmasına yönelik atılan adımlar olduğu muhakkak. Lakin, bunun içinde gerekli insan kaynağı lazım. Yetişmiş eleman lazım. Eğitim sistemi ve yapılan sınav sonuçlarına baktığımızda, sınava girenlerin hepsinin başarılı olduğunu düşünsek bile, ülkemizdeki adalet sistemindeki kamu görevlisi eksikliklerinin tamamlanması mümkün değil gözüküyor.
Birileri, bir yerlerde yanlış yapıyor. Birileri de bu yanlış yapanlara destek olup, yanlışlıkları ve hataları destekler kararlarıyla eğitimli gençlere, insanlara hak ettikleri denklik belgelerinin verilmesine engel olunuyor. Bu durumda, yetişmiş hazır insan gücü eğitimli gençlerle birlikte ülkemize de zarar verdiklerinin farkında değiller gibi gözüküyor.
Dünya şu anda ateş çemberi ve savaş çığlıkları atılan bir ortamda. Türkiye olarak bizlerde bu savaş çemberinin tam ortasında gözüküyoruz. Bu günler gelip geçici, ülkemizin ilerlemesi, kamu hizmetlerinin aksatılmaması, hukuk sisteminin ve kamu düzeninin sağlanması için yetişmiş elemanların boş yere harcanmaması da Türkiye’nin geleceği açısından büyük önem arz ediyor.
Bizim görevimiz, toplum içindeki halk arasındaki bir sıkıntıyı gündeme getirip, çözüm yolları aranmasına katkı sağlanması. Kamu yönetiminde söz sahibi olanlarında bu durumu bazen akıllarına gelmez, bazen göremezler, bazen de görseler bile görmek istemedikleri durumlar olabilir.
Hatırlatmakta fayda var. Yapılan sınav ülkemizdeki hukuk eğitim sisteminin ezbere dayalı olduğunu gözler önüne sermiş. Yetişmiş insan gücü olmayınca da hukuk reformları için kanun çıkarılması ve uygulanması galiba sıkıntılı oluyor.
Denklik meselesinin de çözümlenmesinin tam sırası gelmiş gibi gözüküyor. Bizlerde siyasilere ve karar vericilere bu durumu bir kez daha hatırlatmakta fayda var olduğuna inanıyoruz. Gelin, vakit fazla geçmeden, ülkemiz ve yetişmiş gençlerimiz daha fazla eziyet çekmeden bu denklik meselesi ve YÖK’le ilgili sürekli ertelenen, bir türlü yapılmasına izin verilmeyen güncelleme kanunları bir an önce çıkaralım.
Pek çok uzmana göre, yetişmiş hazır değer insan gücü ve gençlerimizin denklik meselesinin çözümlenmesi için kanun çıkarılmasına bile gerek yok. YÖK’ün kendi kendine hazırladığı engelleme maddelerindeki fıkranın değiştirilmesi sorunu kökünden çözüyor zaten.
Bu durumu gören, görebilen yaşanılan bu olaylardan sonra da görmesi elzem olan Adalet teşkilatı ile siyasetçilerimizin artık inatlaşmayı bir kenara bırakıp, ülkemizin geleceği, bekası ve adli reformların sağlıklı uygulanması adına gerekeni yapacaklarına inanıyorum.