Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Demirel Efsanesi

Yazının Giriş Tarihi: 19.06.2023 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.06.2023 23:31

SÜLEYMAN DEMİREL'İN ANISINA...

9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'i vefatının 8. Yıldönümünde rahmetle anarken; tam 50 yıl Türkiye'nin kaderinde rol alan Demirel'i

Anlatmaya çalıştığım bu yazının, ülkemizi yönetenlere, yönetime talip

Olanlara, halkımızı aydınlatması gereken gazetecilere ve geleceğimiz

Olan gençlerimize yararlı olması umuduyla...

Saygılarımla,

Fethi Akkoç

DEMİREL EFSANESİ

Fethi AKKOÇ 19. Dönem Bursa Milletvekili

TBMM Dışişleri Komisyonu,

NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Eski Başkanı

Süleyman Demirel, çobanlık yapan bir köy çocuğunun Atatürk Türkiye'sinin sağladığı fırsat eşitliği ve kazanımlar sayesinde okuyup, Amerika'da barajlar ve sulama kanalları üzerine incelemeler yaptıktan sonra, önce Genel Müdür ardından Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak tam 50 yıl ülkesine hizmet ettikten sonra yeniden geldiği yere; köyüne, yani özüne dönen, ömrünü ülkesine adamış örnek bir halk lideri ve unutulmayacak bir Devlet adamıydı.

Demirel, Türkiye'nin dört bir köşesinde; Edirne'den Ardahan'a, Sinop'tan Antalya'ya kadar, suyundan elektriğine, yolundan limanına, boğaz köprüsüne, barajından fabrikasına, ilkokulundan üniversitesine kadar silinemeyecek imzası olan bir liderdi.

Demirel, 1965 yılında Başbakan olduktan sonra uyguladığı 5 yıllık Kalkınma Programı ile Türkiye'de enflasyonu yüzde 4,5'a düşürüp, kalkınma hızını yüzde 9,5'a çıkaran bir mucizenin yaratıcısıydı.

Demirel, bundan tam 50 sene önce memurun emekli ikramiyesi ile işçinin kıdem tazminatı ile daire, yerli otomobili ve yazlık alabildiği Türkiye'yi yaratan bir liderdi.

Demirel siyasette "barışmasını bilmeyen kavga etmesin, siyasiler arasında kan davası olmaz” diyerek uzlaşının, "yollar yürümekle aşınmaz” diyerek de hoşgörünün ve özgürlüklerin temsilcisiydi.

Demirel, Türkiye'nin birlik ve beraberliğini, kardeşliğini, devletin tekliğini, milletin bütünlüğünü her şeyin üstünde tutan, millet iradesinin üstünlüğünü, insan haklarını, moderniteyi, sosyal hukuk devletini, basın özgürlüğünü, yargının bağımsızlığını, üniversitenin özerkliğini, herkesin özgürce ibadet edebilmesini, din ve vicdan hürriyetini, laik demokratik cumhuriyeti savunan bir devlet adamıydı.

Demirel, Meclis kürsüsünde ve meydanlarda konuşurken cebinde taşıdığı anayasa kitapçığını gösterip, adaleti ve hukukun üstünlüğünü anlatan bir siyaset adamıydı.

Demirel, 1991 seçimlerinden sonra kurduğu Doğru Yol Partisi (DYP) - Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Hükümeti ile merkez sağ ve merkez solun uyum içinde bir arada hizmet edebileceğini sağcısıyla solcusuyla herkese göstermiş bir liderdi.

Demirel, 1993 yılında Cumhurbaşkanı seçildikten sonra sadece yıllarca kendisine oy verenlerin değil, herkesin temsilcisi olmayı başarmış bir cumhurbaşkanıydı.

Demirel yarım asrı aşan bir zaman dilimi içerisinde Türkiye'nin kalkınması, Türk milletinin refahı ve Türkiye'de demokrasinin gelişmesi için mücadele eden, toplumun tümüyle uzlaşabilen, ülkesine hizmet etmekten başka hiçbir şey yapmayan ve Ankara'da Kavaklıdere Güniz sokaktaki müze haline getirilen evinden başka hiçbir mal varlığı olmayan örnek bir liderdi.

Demirel, askeri darbelere, hapishanelere, yasaklara, parti içi ihanetlere rağmen yılmadan ve bıkmadan mücadele etmiş, 6 defa iktidardan düşürülmüş, 7 defa yeniden iktidara gelmiş, sadece Türkiye'de değil dünyada örneği olmayan bir siyasi efsaneydi.

  SOSYAL DEMOKRAT DEMİREL

Demirel; uygulamalarıyla, düşünceleriyle ve yaşantısıyla "sözde değil özde" sosyal demokrat olan bir liderdi. Siyasi rakipleri ve solcu liberaller sosyal adaletin edebiyatını yaparken, o finansmanını getirmişti.

Vergi Dairelerinin üzerine, "İradesi ile kendini vergilendiren halk millettir” ifadelerinin yazıldığı, radikal vergi kanunları 1969 yılında Demirel hükümeti tarafından çıkarılmıştı.

Demirel, devlet idaresinde parti rozetine değil, liyakate önem vermişti. Finansman kanunlarını hazırlayan Gelirler Genel Müdürü Adnan Başer Kafaoğlu'nun CHP'li, Gelirler Genel Müdür Yardımcısı Erdoğan Yılmaz Nirun'un İşçi Partili olarak tanınmaları bunun en belirgin örneğiydi.

GAP MUCİZESİ

Demirel, siyasi hayatındaki en büyük hayali ve hedefi olan GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) ile Keban, Karakaya, Karababa, Atatürk Barajlarından sonra Harran Ovası'nı sulayan Urfa Tüneli ile dağları değil, çağları delmişti.

Amerika ve Avrupa ülkelerinin kredi vermeyerek yaptıkları bütün engellemelere rağmen, kendi öz kaynaklarımızla yapılan GAP sadece Türkiye'nin değil, bölgenin ve dünyanın 20. asırdaki en önemli yapıtları arasında yer almıştı.

Türkiye'de doğup, Ortadoğu ülkelerinin büyük kısmına adeta can veren Fırat ve Dicle'nin sularını tamamen Türkiye'nin kontrolüne alan GAP'ın tamamlanmasıyla birlikte PKK terörünün başlaması ve 36 yıldır devam etmesinin tesadüfi olmadığını gerçek sebebinin petrolden önce "Fırat'ın suyu olduğu ”nu bilen tecrübeli bir devlet adamıydı.

AMERİKA'YA DİRENDİ, DEVRİLDİ

Demirel, Amerika'nın Türkiye'de haşhaş ekiminin yasaklanması için yaptığı baskılara karşı direndiği için askeri darbe ile devrilmiş bir liderdi.

Demirel'i 12 Mart 1971 öncesinde meydanlarda ve sokaklarda "Amerikancı” olmakla suçlayanlar, Amerika tarafından askeri darbe ile devrilmesine alet olmuşlardı. Daha açık bir ifadeyle, adeta darbeye "çanak” tutmuşlardı. Darbeciler tarafından 40 yıllık CHP'li Prof. Nihat Erim'e kurdurulan Olağanüstü Hükümetler döneminde de tutukları "çanak”ın içindeki suda önce kendileri boğulmuşlardı.

Demirel, dönemin ABD başkanı Nixon'un dünyada müsaadeli ekim yapan 9 ülke içerisinde en kaliteli Afyon'u üreten Türkiye'de haşhaş ekimin yasaklanması için yapılan teklif ve baskıları:

"Ben haşhaş tohumundan yapılan haşhaş ekmeği ve haşhaş yağı yiyerek büyüdüm. Türkiye'de adını yöreden yetişen bitkiden alan Afyon adında bir ilimiz var. Yasaklarsam kendi bölgeme bile gidemem” diyerek reddetmişti.

Demirel'in Amerika'nın baskılarına, "bölgenin insanı olduğunu” gerekçe göstererek direnmesinin altındaki asıl sebebin haşhaştan elde edilen afyonun Türk ekonomisi için önemini bilmesiydi.

FABRİKANIN KOMÜNİSTİ OLMAZ

Demirel'in 12 Mart 1971'de darbe ile devrilmesinin haşhaş dışındaki bir başka sebebi de Sovyetler Birliği'ne yaptırdığı büyük sanayi tesisleri ve fabrikalardı.

Üretimi, ,istihdamı ve yarattıkları katma değer ile Cumhuriyet döneminin en büyük "dev” tesisleri olan bu fabrikaların en büyük özelliği Türk ekonomisine hiçbir mali yük getirmeden yapılmış olmalarıydı.

1967 yılında Türkiye ile SSCB arasında imzalanan Ekonomik İşbirliği Anlaşması ile yapılan bu fabrikalar borçlanmadan, kredi almadan, tek kuruş ödemeden; tütün, fındık, kuru üzüm, kuru incir karşılığında yani mal takası "mübadelesi” ile eski tabirle "becayiş” yaparak kurulmuştu.

Demirel'in dünyada ve ülkemizde komünizmin ideoloji olarak en çok tartışıldığı bir dönemde Amerika'nın ve Batı ülkelerinin "NATO ülkesi olarak komünistlere nasıl fabrika kurduruyorsunuz?” şeklindeki tepkilerine "Fabrika'nın komünisti olmaz” cevabını vererek, kurulan fabrikalar sırasıyla şunlardı:

- İskenderun 3. Demir çelik Fabrikası:

Ereğli ve Sivas Demir Çelik Fabrikaları'nın müşterek üretimlerini ikiye katlayıp, Türkiye'nin demir çelik ithalatını yüzde 40 azaltmıştı.

-Seydişehir Alüminyum Tesisleri:

Demir kullanımını yüzde 40 oranında azaltıp, ithal ettiğimiz demir yerine alüminyum kullanılmasını sağlamıştı.

-Aliağa Rafinerisi:

Mersin'deki Ataş ile İzmit'teki TÜPRAŞ'ın tam ortasına kurulmuştu. Her iki rafinerinin toplam ürünlerini ikiye katlayan Aliağa Rafinerisi, Ataş ve TÜPRAŞ gibi sadece akaryakıt değil, giydiğimiz elbisenin, kullandığımız iç çamaşırının ipliğinin ve günlük hayatımıza giren plastiğin hammaddesini üretiyordu.

-Bandırma Sülfürik Asit Fabrikası:

Tarım ülkesi olan Türkiye'nin gübre ithalatını yüzde 40 azaltmıştı.

-Samsun Bakır Tesisleri:

Hammaddesi olduğu halde daha önce bir türlü çıkartılamayan bakırı işleyip, önemli bir sanayi ürünü haline getirmişti.

-Artvin Lif Levha Fabrikası:

Özellikle inşaat sektöründe tahta kullanımı yerine talaştan elde edilen lif levhaların kullanılmasına imkân sağlamıştı.

Demirel 12 Mart askeri darbesinin sebeplerini tartıştığımız günlerden birinde bu konuda şunları söylemişti:

"Ben bu tesisleri Sovyetler birliğine parayla değil, mal karşılığında kurdurdum. Anlaşmaları imzalarken de, 'Ben sizden teknoloji satın alıyorum, ideoloji değil' diyerek kendilerini uyardım. Rus tarafı da bu fabrikaların montajı sırasında ideolojik girişim olmaması için söz verdi. Allah için sözlerinde de durdular. Fabrikaların montajı sırasında bir tek ideolojik olay yaşanmamıştır.”

Demirel, Türkiye'de iktidarlar Amerika ile 1946'da çizilen çizginin dışına çıktıklarında darbelerin geldiğini bildiği halde, ülkemizin kaynaklarını ve imkânlarını değerlendirmek için mücadele etmiş, barajların, fabrikaların, Güneydoğu Anadolu Projesinin Amerika ve Avrupa ülkelerinin türlü engellemelerine rağmen nasıl yapıldıklarını ise:

"Biz bunları adeta selden kütük çalarak yaptık” diyerek anlatmıştı.

1962 yılında başladığı siyaseti inişler çıkışlar, itişler kakışlar, darbeler hapisler yasaklar derken cumhurbaşkanı olarak bitiren Demirel'in hayatı, ilkokula giderken çobanlık yapan bir köy çocuğunun çok zor şartlar altında okuyup, 29 yaşında Barajlar Dairesi başkanı, 31 yaşında Devlet Su İşleri Genel Müdürü, 39 yaşında Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak köyünü, bölgesini, bütün ülkesini suya kavuşturma hayalinin gerçeğe dönüşmesidir.

En doğru yargıç olan tarih siyasi lakabı "baba”, simgesi "fötr şapka” olan Demirel ile ilgili hükmünü zaman içinde verecektir.

Her geçen gün artan özlemle, saygıyla, sevgiyle arıyoruz ve anıyoruz.

Unutmadık, unutmayacağız.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.