Ömrümüzde bir Kurban Bayramını daha görüp geçirdik. Acı ve tatlı anılarıyla asla eski bayramların yerini tutmayan bu bayramların ana sebebi, sanırım çocukluk dönemindeki bayramlardaki sevinç ve heyecanın yerini tutmaması…
Çocukça sevinçlerin yerini büyüdüğümüz dönemde sıradanlaşan bir hayat modeli bizi mutsuz ediyor. Asrın en büyük hastalığının Stres olduğu bilim adamları tarafından açıklanmıştı. Stres çağında çocukluğumuzun masumane duygularını bulmak imkânsız. Arife günü alınan yeni kunduranın yastığın başucuna konularak uyunulması ve o deri kokusunun mis gibi geldiği günleri eminim benim yaş gurubum çok iyi hatırlayacaktır.
Bayrama girmeden önce Cuma günü bir arkadaşım ile İstanbul’a gittim. Mahmutpaşa’da Mısır çarşısını bir hayli gezdim. Hatırlarsınız Mavi Çarşı patlamasını; birçok vatandaşımız ölmüştü. Patlamanın yapıldığı yerde dumanların siyahlığı çarşı girişine yapışmış, öylece duruyor… Adeta kimsenin umurunda değil. Diğer yerleri ve hanları gezdiğimde bakımsızlık ve ilgisizlik almış başını gitmiş. Aslında müthiş şekilde para ve ticaretin döndüğü bir yer. Çakmakçılar yokuşunda tülbent ve başörtüsü ticareti yapılıyor. Yerliden çok yabancıların olması dikkat çekici. Türkiye’den hariç yurtdışından birçok ülkeye buradan satış yapılıyor.
Çakmakçılar yokuşuna araba girmesi yasak, yürüyerek veya eşyanız varsa hamal tutacaksınız. Hamallar ise yaklaşık 2 bin kişi civarında; tekelleşmişler, içlerine yabancı sokmuyorlar.
Onlardan hariç hiç kimseye mal taşıtamazsınız. Geçen bir grup hamal gördüğümde, mallar bir hayli ağır ve yokuş yukarı olmasına rağmen ağır ağır giderek işlerini yapıyorlardı. En önde gideni, inanın 70 yaşın üstündeydi. Biraz üzülerek seyrettim. Sosyal güvenliği olmuş olsaydı eminim bu gün orada bu işi yapmıyor olacaktı. Fotoğrafını çelmek istedim, fakat insan seli durmuyor; akın akın insan aşağı ve yukarı yürüyor.
Ve gördüğüm en küçük hamal ise 14 yaşında Ümit isimli Urfalı bir çocuktu. 14 yaşında ve 7 kardeş olmaları, tuhaf olanı da 7 kardeşin en büyüğünün kendisinin olmasıydı. Okulu yarım bıraktığını söyledi. Israrlarım sonucu devam edeceğine söz verdi; umarım sözünü tutar.
Mısır Çarşısı’nda cami bahçesinde 2 çay içtim; süzgeç kullanılmayan 2 çay, 3 lira tutuyor.
Tarih ile iç içe olan Mısır çarşısı çok bakımsız ve ilgisiz. Her gün binlerce turist akın akın geliyor, ama kimse umursamıyor.
Tekrar Bayram tatiline dönersek ekonominin sıkıntılı olduğu aşikâr. Nakit para sıkıntısı var. Halk kredi kartlarına yüklenmiş durumda yaklaşık 500 bin kişi yurtdışında tatile çıkıyor diye haberimiz oldu, gümrük kayıtlarına göre. Demek ki farklı ülkelerde yaşıyoruz bu 500 bin kişiyle…
9 günlük bayram tatili sonu işbaşı, büyük çoğunlukta Pazartesi sendromu gibi mutsuzluk yaşatacak, fakat hayat devam ediyor. İster istemez masraflar durmuyor. Çalışanların artık çocuk olamadığı ve o lezzeti bulamadığı bayramlar sadece gezme ve dinlenme amaçlı yaşanıyor. Esen kalın...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İsmet KOYUNCU
Bayram sonu sendromu
Ömrümüzde bir Kurban Bayramını daha görüp geçirdik. Acı ve tatlı anılarıyla asla eski bayramların yerini tutmayan bu bayramların ana sebebi, sanırım çocukluk dönemindeki bayramlardaki sevinç ve heyecanın yerini tutmaması…
Çocukça sevinçlerin yerini büyüdüğümüz dönemde sıradanlaşan bir hayat modeli bizi mutsuz ediyor. Asrın en büyük hastalığının Stres olduğu bilim adamları tarafından açıklanmıştı. Stres çağında çocukluğumuzun masumane duygularını bulmak imkânsız. Arife günü alınan yeni kunduranın yastığın başucuna konularak uyunulması ve o deri kokusunun mis gibi geldiği günleri eminim benim yaş gurubum çok iyi hatırlayacaktır.
Bayrama girmeden önce Cuma günü bir arkadaşım ile İstanbul’a gittim. Mahmutpaşa’da Mısır çarşısını bir hayli gezdim. Hatırlarsınız Mavi Çarşı patlamasını; birçok vatandaşımız ölmüştü. Patlamanın yapıldığı yerde dumanların siyahlığı çarşı girişine yapışmış, öylece duruyor… Adeta kimsenin umurunda değil. Diğer yerleri ve hanları gezdiğimde bakımsızlık ve ilgisizlik almış başını gitmiş. Aslında müthiş şekilde para ve ticaretin döndüğü bir yer. Çakmakçılar yokuşunda tülbent ve başörtüsü ticareti yapılıyor. Yerliden çok yabancıların olması dikkat çekici. Türkiye’den hariç yurtdışından birçok ülkeye buradan satış yapılıyor.
Çakmakçılar yokuşuna araba girmesi yasak, yürüyerek veya eşyanız varsa hamal tutacaksınız. Hamallar ise yaklaşık 2 bin kişi civarında; tekelleşmişler, içlerine yabancı sokmuyorlar.
Onlardan hariç hiç kimseye mal taşıtamazsınız. Geçen bir grup hamal gördüğümde, mallar bir hayli ağır ve yokuş yukarı olmasına rağmen ağır ağır giderek işlerini yapıyorlardı. En önde gideni, inanın 70 yaşın üstündeydi. Biraz üzülerek seyrettim. Sosyal güvenliği olmuş olsaydı eminim bu gün orada bu işi yapmıyor olacaktı. Fotoğrafını çelmek istedim, fakat insan seli durmuyor; akın akın insan aşağı ve yukarı yürüyor.
Ve gördüğüm en küçük hamal ise 14 yaşında Ümit isimli Urfalı bir çocuktu. 14 yaşında ve 7 kardeş olmaları, tuhaf olanı da 7 kardeşin en büyüğünün kendisinin olmasıydı. Okulu yarım bıraktığını söyledi. Israrlarım sonucu devam edeceğine söz verdi; umarım sözünü tutar.
Mısır Çarşısı’nda cami bahçesinde 2 çay içtim; süzgeç kullanılmayan 2 çay, 3 lira tutuyor.
Tarih ile iç içe olan Mısır çarşısı çok bakımsız ve ilgisiz. Her gün binlerce turist akın akın geliyor, ama kimse umursamıyor.
Tekrar Bayram tatiline dönersek ekonominin sıkıntılı olduğu aşikâr. Nakit para sıkıntısı var. Halk kredi kartlarına yüklenmiş durumda yaklaşık 500 bin kişi yurtdışında tatile çıkıyor diye haberimiz oldu, gümrük kayıtlarına göre. Demek ki farklı ülkelerde yaşıyoruz bu 500 bin kişiyle…
9 günlük bayram tatili sonu işbaşı, büyük çoğunlukta Pazartesi sendromu gibi mutsuzluk yaşatacak, fakat hayat devam ediyor. İster istemez masraflar durmuyor. Çalışanların artık çocuk olamadığı ve o lezzeti bulamadığı bayramlar sadece gezme ve dinlenme amaçlı yaşanıyor. Esen kalın...