Ve sevdiğini kaybedenler için sessiz bir yoldaş olur.
Dünya, acının bir
“son kullanma tarihi” olduğuna inanmak ister; bir gün geçip gideceğini sanır.
Ama gerçek şu ki, bir kayıp yalnızca birini alıp götürmez eskiden var olan hayattan parçaları da yanında götürür, yaşamımızın temelini yeniden yazar.
Birisi gittiğinde, dünya durmaz.
Zaman akmaya devam eder, insanlar yollarına devam eder, mevsimler değişir.
Ama geride kalanlar için her şey altüst olur.
Bir zamanlar kahkahalarla dolu olan yerler artık yokluğun ağırlığıyla yankılanır.
Paylaşılan anlar geride eksik bir iz bırakır.
Ağlanan yalnızca yokluk değil yaşanmış olanın kaybı, ve yaşanabilecek her şeyin yitimi de aynı zamanda…
Bazıları sorar:
“Hâlâ mı yastasın?”
Sanki zaman, yaşanmış bir sevginin ağırlığını hafifletebilirmiş gibi.
Ama yas ne bir yarış, ne de günlerle, aylarla ölçülebilecek bir yük değildir.
Ruhla iç içe geçer; verilen ve alınan sevginin derinliğinin yansımasıdır.
Yine de, bu acının tam kalbinde bir direniş vardır.
Hatıraları taşımakta, artık aynı olmayan bir dünyada yaşamayı öğrenmekte gizli bir güç…
Yas bir hapishane değil, kaybı onurlandırmanın bir yoludur.
Sevginin sönmediğinin kanıtıdır.
Sadece biçim değiştirir.
Bu yüzden, yası olduğu gibi kabul edin.
Utanç duymadan var olmasına izin verin.
O bir zayıflık değil, kaybın ötesine taşan bir sevginin yankısıdır.
Bazıları bunu anlamayacak.
Ama bilenler bilir
Yas, ilerlemeyi reddetmek değil
Asla silinmeyecek bir sevginin sessiz tanıklığıdır.
Alıntı
Tekrar görüşünceye dek,
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hülya AYTEKİN
Yas bir an değildir
Zaman ilerledi diye kaybolup giden
bir gölge de değildir.
Yas kalır, dönüşür, evrilir…
Ve sevdiğini kaybedenler için sessiz bir yoldaş olur.
Dünya, acının bir
“son kullanma tarihi” olduğuna inanmak ister; bir gün geçip gideceğini sanır.
Ama gerçek şu ki, bir kayıp yalnızca birini alıp götürmez eskiden var olan hayattan parçaları da yanında götürür, yaşamımızın temelini yeniden yazar.
Birisi gittiğinde, dünya durmaz.
Zaman akmaya devam eder, insanlar yollarına devam eder, mevsimler değişir.
Ama geride kalanlar için her şey altüst olur.
Bir zamanlar kahkahalarla dolu olan yerler artık yokluğun ağırlığıyla yankılanır.
Paylaşılan anlar geride eksik bir iz bırakır.
Ağlanan yalnızca yokluk değil yaşanmış olanın kaybı, ve yaşanabilecek her şeyin yitimi de aynı zamanda…
Bazıları sorar:
“Hâlâ mı yastasın?”
Sanki zaman, yaşanmış bir sevginin ağırlığını hafifletebilirmiş gibi.
Ama yas ne bir yarış, ne de günlerle, aylarla ölçülebilecek bir yük değildir.
Ruhla iç içe geçer; verilen ve alınan sevginin derinliğinin yansımasıdır.
Yine de, bu acının tam kalbinde bir direniş vardır.
Hatıraları taşımakta, artık aynı olmayan bir dünyada yaşamayı öğrenmekte gizli bir güç…
Yas bir hapishane değil, kaybı onurlandırmanın bir yoludur.
Sevginin sönmediğinin kanıtıdır.
Sadece biçim değiştirir.
Bu yüzden, yası olduğu gibi kabul edin.
Utanç duymadan var olmasına izin verin.
O bir zayıflık değil, kaybın ötesine taşan bir sevginin yankısıdır.
Bazıları bunu anlamayacak.
Ama bilenler bilir
Yas, ilerlemeyi reddetmek değil
Asla silinmeyecek bir sevginin sessiz tanıklığıdır.
Alıntı
Tekrar görüşünceye dek,
Sevgiyle kalın.