Yine huysuzluğu üzerindeydi küçük çocuğun.
Bakıcısı elini tutup zorla içeriye götürmeye çalışırken gözlerinden yaşlar akarak ağlıyor, bağırıp çağırıyordu.
Ve yine ceza almıştı bu tavırlarından dolayı.
Banyoya kilitlenmiş, altı saat boyunca orada kalmasına karar vermişti bakıcı kadın.
Banyonun havalandırma penceresinden gökyüzüne bakarken bir türlü anlatamadığı, içindeki o ağır gelen yükleri nasıl haykıracağını düşündü.
Sonra ders çalışması için banyoya bırakılan çantasından bir kağıt kalem aldı.
Elli sene sonrasına mektup" yazmıştı üzerine.
Ve gözyaşlarıyla mektubunu bitirip, ceza süresinin bitmesini bekledi sessiz gözyaşlarıyla...
Akşam anne babası işten eve herzaman ki gibi geç bir saatte geldiğinde, çocuklarını hiç görmedikleri bir olgunlukla karşılarında gördüler.
Çocuk bir zarf uzattı anne babasına.
Ve mektubu o an açmamalarına dair çok büyük sözler alarak tam elli yıl sonra açmalarını istemişti... İlk defa geleceğe yazılan bu mektuba epeyce şaşırmıştı anne babası.
Ama sözlerini tutup açmadılar zarfı.
Ve değerli eşyalarını sakladıkları sandığa koydular oğullarının verdiği o mektubu...
Aradan tam elli yıl geçti.
2060 yılının başlarıydı.
Ve aynı anne baba bir gün huzur evinin kapısında buldular kendilerini.
Evlatları, biricik oğulları tarafından artık istenmiyorlar.
Hiç tanımadıkları huzur evi çalışanlarına emanet ediliyorlardı. Yaşlılıklarından dolayı üzerlerine yemek döktükleri ilk akşam insafsız bir huzur evi çalışanı ellerine sertçe vurduğunda nasılda gururları kırılmış, sessiz sessiz ağlamıştı ikiside.
Ve sonraki günler terkedilmişlik duyguları ne büyük yara olmuştu içlerinde.
Hata yapmamak için çabaladıkça yaşlılık hallerinden daha büyük hatalar yapıyorlar, her hatada aynı huzur evi çalışanından büyük azarlar hakaretler görüyorlardı...
Ölmeyi istermiydi insan?
Oğulları tarafından bir paçavra gibi huzur evi köşesine atılan yaşlı karı koca ölmeyi istiyordu artık...
Yine çok hüzünlü oldukları bir akşam odalarında eskiye dair hatıraları anıp resimlerine bakarlarken resimlerin arasında bir zarf bulmuşlardı. "2023 yılından geleceğe mektup" yazıyordu zarfın üzerinde.
O kadar seneden sonra küçük oğullarının yazdığı mektup olduğunu dahi unutmuşlardı ihtiyar halleriyle.
Sonra birlikte açtılar zarfı.
Ve adam eşine sesli bir şekilde okumaya başladı mektubu...
Şöyle yazıyordu o mektupta...
-"Sevginize, ilginize ihtiyacım olduğu şu küçük yaşımda, hiç tanımadığınız, bilmediğiniz bir bakıcıya teslim ettiniz beni. Biliyormusunuz?
Her hatamda beni dövüyor.
Bana şu çocuk halimle katlanamayacağım cezalar veriyor.
Yüreğim ve bedenim nasılda acıyor.
Ama bakıcı kadın vurduğu için değil.
Anne babam bunu bana reva gördüğü için.
Saçlarımı tararken tarak saçıma takıldığında, canımın yanmasını umursamadan çekiştiriyor o kadın. Oysa annem tarasa böyle taramazdı saçlarımı.
Sizi istiyorum ben.
Sesimi duyuramıyorum.
En kötüsü ne biliyormusunuz?Yaramazlıklarımı öne sürüp bana inanmıyor olmanız.
Daha iyi bir araba ve ev uğruna anne babamı aldınız benden. Keşke küçük bir evimiz, eski de bir arabamız olsaydı.
Ama size hasret kalmasaydım. Oysa hiçbir lüks araba ve şatafatlı ev bir anne baba etmez...
Bu mektubu açıp okuduğunuz gün duygularımı, gözyaşlarımı çok iyi anlayacaksınız...
Oğlunuz EFRAHİM"
Henüz geç değil.
Geleceğe mektup yazdırmayalım evlatlarımıza.
Alıntı
Tekrar görüşünceye dek,
Sevgiyle kalın
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hülya AYTEKİN
Bir ev ve bir araba, bir anne baba etmez!...
Yine huysuzluğu üzerindeydi küçük çocuğun.
Bakıcısı elini tutup zorla içeriye götürmeye çalışırken gözlerinden yaşlar akarak ağlıyor, bağırıp çağırıyordu.
Ve yine ceza almıştı bu tavırlarından dolayı.
Banyoya kilitlenmiş, altı saat boyunca orada kalmasına karar vermişti bakıcı kadın.
Banyonun havalandırma penceresinden gökyüzüne bakarken bir türlü anlatamadığı, içindeki o ağır gelen yükleri nasıl haykıracağını düşündü.
Sonra ders çalışması için banyoya bırakılan çantasından bir kağıt kalem aldı.
Elli sene sonrasına mektup" yazmıştı üzerine.
Ve gözyaşlarıyla mektubunu bitirip, ceza süresinin bitmesini bekledi sessiz gözyaşlarıyla...
Akşam anne babası işten eve herzaman ki gibi geç bir saatte geldiğinde, çocuklarını hiç görmedikleri bir olgunlukla karşılarında gördüler.
Çocuk bir zarf uzattı anne babasına.
Ve mektubu o an açmamalarına dair çok büyük sözler alarak tam elli yıl sonra açmalarını istemişti... İlk defa geleceğe yazılan bu mektuba epeyce şaşırmıştı anne babası.
Ama sözlerini tutup açmadılar zarfı.
Ve değerli eşyalarını sakladıkları sandığa koydular oğullarının verdiği o mektubu...
Aradan tam elli yıl geçti.
2060 yılının başlarıydı.
Ve aynı anne baba bir gün huzur evinin kapısında buldular kendilerini.
Evlatları, biricik oğulları tarafından artık istenmiyorlar.
Hiç tanımadıkları huzur evi çalışanlarına emanet ediliyorlardı. Yaşlılıklarından dolayı üzerlerine yemek döktükleri ilk akşam insafsız bir huzur evi çalışanı ellerine sertçe vurduğunda nasılda gururları kırılmış, sessiz sessiz ağlamıştı ikiside.
Ve sonraki günler terkedilmişlik duyguları ne büyük yara olmuştu içlerinde.
Hata yapmamak için çabaladıkça yaşlılık hallerinden daha büyük hatalar yapıyorlar, her hatada aynı huzur evi çalışanından büyük azarlar hakaretler görüyorlardı...
Ölmeyi istermiydi insan?
Oğulları tarafından bir paçavra gibi huzur evi köşesine atılan yaşlı karı koca ölmeyi istiyordu artık...
Yine çok hüzünlü oldukları bir akşam odalarında eskiye dair hatıraları anıp resimlerine bakarlarken resimlerin arasında bir zarf bulmuşlardı. "2023 yılından geleceğe mektup" yazıyordu zarfın üzerinde.
O kadar seneden sonra küçük oğullarının yazdığı mektup olduğunu dahi unutmuşlardı ihtiyar halleriyle.
Sonra birlikte açtılar zarfı.
Ve adam eşine sesli bir şekilde okumaya başladı mektubu...
Şöyle yazıyordu o mektupta...
-"Sevginize, ilginize ihtiyacım olduğu şu küçük yaşımda, hiç tanımadığınız, bilmediğiniz bir bakıcıya teslim ettiniz beni. Biliyormusunuz?
Her hatamda beni dövüyor.
Bana şu çocuk halimle katlanamayacağım cezalar veriyor.
Yüreğim ve bedenim nasılda acıyor.
Ama bakıcı kadın vurduğu için değil.
Anne babam bunu bana reva gördüğü için.
Saçlarımı tararken tarak saçıma takıldığında, canımın yanmasını umursamadan çekiştiriyor o kadın. Oysa annem tarasa böyle taramazdı saçlarımı.
Sizi istiyorum ben.
Sesimi duyuramıyorum.
En kötüsü ne biliyormusunuz?Yaramazlıklarımı öne sürüp bana inanmıyor olmanız.
Daha iyi bir araba ve ev uğruna anne babamı aldınız benden. Keşke küçük bir evimiz, eski de bir arabamız olsaydı.
Ama size hasret kalmasaydım. Oysa hiçbir lüks araba ve şatafatlı ev bir anne baba etmez...
Bu mektubu açıp okuduğunuz gün duygularımı, gözyaşlarımı çok iyi anlayacaksınız...
Oğlunuz EFRAHİM"
Henüz geç değil.
Geleceğe mektup yazdırmayalım evlatlarımıza.
Alıntı
Tekrar görüşünceye dek,
Sevgiyle kalın