Güzel Bursa’mızın coğrafi zenginliklerini dağ, deniz ve ova olarak sıralayabiliriz.

Ovamızın hali herkesin malumu, maalesef el birliğiyle katlettik. Ovadaki kalan az sayıdaki tarım alanı da her gün saldırı altında.

Sahillerimiz ise Recep Altepe döneminde başlatılan çalışmalarla eskiye göre daha iyi durumda fakat halen daha yeterli seviyede değil.

Elimizde en doğal haliyle kalan dağlarımıza ise maalesef karşıdan bakabiliyoruz. Manzara çok güzel fakat sadece izlemek için!

HANİ ULUDAĞ’DA 12 AY TURİZM OLACAKTI?

Bursa’nın güneyini çepeçevre saran Uludağ ile kuzeyinde yer alan Katırlı dağ silsilesi bu şehir için bulunmaz bir nimet fakat maalesef bizler faydalanamıyoruz.

Yıllardır şehri yönetenlerden, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bile duyduğumuz bir laf var: “Uludağ’da 12 ay turizm faaliyeti olacak.” Laflar güzel ama iş icraata gelince ortada kimse yok! Bursa’nın dağlarında birkaç mesire alanı dışında yıllardır yapılan bir faaliyet yok.

BU FİYATLARA BİZ ULUDAĞ’I ANCAK RÜYAMIZDA GÖRÜRÜRÜZ

Yaklaşık 10 yıl önce Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Sarıalan ve Çobankaya’da yapılan orman köşkleri var lakin bu evler, Uludağ otellerinde konaklama potansiyeline sahip insanların hayalini gerçekleştiriyor.

Yeme içme olmadan gecelik 6 bin 500 TL fiyatıyla bizim için ulaşılabilir değiller.

Aynı şekilde Keles Kocayayla’da bulunan kütük evler de Bursalı aileler için ulaşılabilir değiller.

Bakın Kocayayla’da bir hafta sonu 2 gece (zaten tek gece için kiralanmıyor) için yeme içme olmadan konaklama maliyeti 5 bin TL.

YASSAK KARDEŞİM!

Kış aylarında Uludağ’daki otelleri, bir avuç mutlu azınlık dışında Bursalıların kullanma şansı yok.

İçerisinde benim de olduğum bir kitle çok uzun yıllardır kendi formülünü uyguluyordu.

Şehrin sıcaktan kavrulduğu bu yaz günlerinde çadırını alıp dağda kamp yapıyor, düşük maliyetlerle tabiatın bütün güzelliklerini yaşıyordu.

Son yıllarda orman yangınları bahane edilerek maalesef bu imkân da elimizden alındı.

Valilik kararıyla her yaz başlangıcında ormanlara giriş Eylül - Ekim aylarına kadar yasaklanıyor.

Bize de güzelim Uludağ’ı ovadan seyretmek kalıyor.

GEREKÇE BİLİMSEL DEĞİL!
Sayın Valimiz Mahmut Demirtaş ile Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri bize bir açıklama borçlu değil mi?

Siz, her yaz mevsiminde dağları, ormanları bu halka yasaklarken, bugüne kadar çıkan yangınların kaç tanesinin kampçılardan, dağcılardan veya piknikçilerden çıktığını neden söylemiyorsunuz.

30 yıldır bu dağlarda gezen ve kamp yapan birisi olarak söyleyebilirim ki, 1 tane bile böyle bir örnek yok!

BİZİM GEZEMEDİĞİMİZ DAĞLAR BİZİM Mİ?

Bursa’da onlarca dağcılık kulübü var ve bu yasaklardan dolayı ya faaliyet yapamıyorlar ya da kaçak göçek gizli yerlerde yakalanmamaya çalışıyorlar.

Elbette ki, dağlarımız kontrol altında olsun. Bütün faaliyetler bilgi verilerek yapılsın ama Uludağ gişelerinden her yıl milyonlarca TL gelir elden eden Milli Parklar Genel Müdürlüğü de gereken hizmeti versin.

Ormanda yürüyüş rotaları ve yolları hizmete açılsın. Kampçılar için çadır ve karavan alanları oluşturulsun.

Yediği çikolatanın çöpünü bile zirveden oteller bölgesine kadar cebinde taşıyan hassasiyetteki dağcıların bu ormanları yakmaları ihtimal dahilinde değilken neden her yıl yasak konuluyor?

Ayrıca sizin koyduğunuz yasaklar sadece yasalara saygılı vatandaşları bağlıyor. Ormanlarımızı yakmak isteyen teröristler zaten bunu dinlemiyor.

Gelin bu yanlış kararlardan vazgeçin ve Bursalıları Uludağ’dan mahrum etmeyin.

Konunun taraflarıyla bir araya gelerek ihtiyaç olan düzenlemeleri yapın ve Uludağ 12 ay boyunca Bursalıların sığınağı, keyif kaynağı ve tabi rehabilitasyon merkezi olmaya devam etsin.

Bizim yaşadığımı gibi, çocuklarımızın da, yeni neslin de, ormanda yaptıkları kamplardan keyifli hatıraları olsun.