Türkiye’nin ve belki de dünyanın en kıymetli tarım arazileri arasında yer alan Bursa’nın toprakları yıllardır talan ediliyor.
Ovaya yıllardır yapılan kaçak fabrikalar ve evler sayesinde artık Yeşil Bursa tarihe gömüldü. Beton yığınına dönen Bursa, artık gri bir şehir. Suyu kirletilen, su kaynakları hoyratça tüketilen Bursa, hava kalitesi yönünden de eski günlerini mumla arıyor.
Bursa’nın sahibi yok
Uzun yıllardır yerelde ve genelde sahipsiz kalan Bursa’ya, İstanbul’un üretimi için arka bahçe pozisyonu biçilmiş.
Tofaş ile başlayıp Renault ile devam eden süreçte, cennet şehrin tam anlamıyla canına, ovadaki tarlaların da ruhuna Fatiha okunmuş!
Size, İstanbul’daki holdinglerin üretimi için arka bahçe rolü biçilip siz de bunu kuzu kuzu kabul ettiğinizde, Nilüfer Çayı zehirli akmaya, meyve bahçeleri sökülmeye, yer altı suları da azalmaya devam ediyor.
Ovadaki mevcut durum
1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve Bursa Ovası’nın korunması hakkındaki protokolde, korunacak ova koruma alanı 20.000 hektar olarak belirlenmiş.
Meydana gelen plansız ve kaçak sanayileşme ile yerleşim nedeniyle, ova koruma alanı günümüzde 9.000 hektarın da altına düşmüş.
Bursa’da; 13’ü karma, 3’ü ihtisas, 1’i karma-ihtisas Organize Sanayi Bölgesi (OSB) olmak üzere, toplam 17 OSB bulunuyor.
Kentte düzensiz sanayi alanlarında faaliyet gösteren firmaların oranı ise yüzde 53.
Yani Bursa’daki fabrikaların yarıdan fazlası kaçak alanlarda faaliyet gösteriyor.
BEBKA tarafından hazırlanan rapor, OSB dışında sanayi sicil belgesine sahip 8 bin tesisin olduğunu ortaya koyuyor.
Hep Ali Cengiz oyunları
Bursa Ovası’nın talan formülü yıllardır iki şekilde yapıldı.
Kaçak evlerin yapıldığı bölgeleri hisseli parsel satışlarıyla emlakçılar planladı!
Kaçak fabrikalar için yürütülen formül ise köylüden ucuza tarlaları alıp, önce tarımsal depo yapıp sonra da onu fabrikaya dönüştürmek.
Üstelik meyve bahçelerinin içinde bunlar yapıldı. Peki bunlar yapılırken bizim yerel yöneticiler, devlet görevlileri ne mi yapıyordu?
Kimisi görevini ihmal ediyor, kimisi kaçak inşaatlara göz yumduğu için gelen oyları sayıyor, kimisi de büyük ranttan nemalanarak aldığı paraları sayıyordu!
Yapılması gerekenler
Bugüne kadar olanlar ortada ve her geçen gün daha da kötüye gidiyoruz.
Bursa Şeftalisi artık çocukluğumuzda kalan hoş bir anı oldu. Bu kafayla devam edersek ne incirimiz, ne de armudumuz kalacak.
Bursa’nın zaman kaybetmeden baştan aşağıya yeniden planlanmasına ihtiyaç var. Genel ve yerel yönetim işbirliğinde ovanın işgalden kurtarılması gerekiyor.
Hiçbir şehirde bu kadar dağınık bir sanayi oluşumu yok. Yeni düzenlemelerle bu fabrikaların uygun olan yerlere taşınması gerekiyor.
Artık TEKNOSAB’a mı olur? Yoksa yıllardır atıl vaziyette duran Badırga’daki TOSAB’a mı olur? Başka şehre gitmeleri için teşvik mi verilir? Onu da suyun başındakilerin planlaması gerekiyor.
Daha NOSAB’ın tam arıtması yokken, dün koltuğu devreden büyükşehir belediye başkanının Panayır’daki kaçak pimapen fabrikası bile imar affından yararlanmışken, başkanlar kaçak inşaat yaparken ‘bu işler nasıl olacak?’ Soruları da aklımdan çıkmıyor.
Bizim de payımıza düşen bu sanıyorum. Kurtları sürülerin başına getirip, sonra da kaybolan koyunları sayıyoruz!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Cihat ÖZKAN
Bursa Ovası’ndaki 8 bin kaçak fabrika
Türkiye’nin ve belki de dünyanın en kıymetli tarım arazileri arasında yer alan Bursa’nın toprakları yıllardır talan ediliyor.
Ovaya yıllardır yapılan kaçak fabrikalar ve evler sayesinde artık Yeşil Bursa tarihe gömüldü. Beton yığınına dönen Bursa, artık gri bir şehir. Suyu kirletilen, su kaynakları hoyratça tüketilen Bursa, hava kalitesi yönünden de eski günlerini mumla arıyor.
Bursa’nın sahibi yok
Uzun yıllardır yerelde ve genelde sahipsiz kalan Bursa’ya, İstanbul’un üretimi için arka bahçe pozisyonu biçilmiş.
Tofaş ile başlayıp Renault ile devam eden süreçte, cennet şehrin tam anlamıyla canına, ovadaki tarlaların da ruhuna Fatiha okunmuş!
Size, İstanbul’daki holdinglerin üretimi için arka bahçe rolü biçilip siz de bunu kuzu kuzu kabul ettiğinizde, Nilüfer Çayı zehirli akmaya, meyve bahçeleri sökülmeye, yer altı suları da azalmaya devam ediyor.
Ovadaki mevcut durum
1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve Bursa Ovası’nın korunması hakkındaki protokolde, korunacak ova koruma alanı 20.000 hektar olarak belirlenmiş.
Meydana gelen plansız ve kaçak sanayileşme ile yerleşim nedeniyle, ova koruma alanı günümüzde 9.000 hektarın da altına düşmüş.
Bursa’da; 13’ü karma, 3’ü ihtisas, 1’i karma-ihtisas Organize Sanayi Bölgesi (OSB) olmak üzere, toplam 17 OSB bulunuyor.
Kentte düzensiz sanayi alanlarında faaliyet gösteren firmaların oranı ise yüzde 53.
Yani Bursa’daki fabrikaların yarıdan fazlası kaçak alanlarda faaliyet gösteriyor.
BEBKA tarafından hazırlanan rapor, OSB dışında sanayi sicil belgesine sahip 8 bin tesisin olduğunu ortaya koyuyor.
Hep Ali Cengiz oyunları
Bursa Ovası’nın talan formülü yıllardır iki şekilde yapıldı.
Kaçak evlerin yapıldığı bölgeleri hisseli parsel satışlarıyla emlakçılar planladı!
Kaçak fabrikalar için yürütülen formül ise köylüden ucuza tarlaları alıp, önce tarımsal depo yapıp sonra da onu fabrikaya dönüştürmek.
Üstelik meyve bahçelerinin içinde bunlar yapıldı. Peki bunlar yapılırken bizim yerel yöneticiler, devlet görevlileri ne mi yapıyordu?
Kimisi görevini ihmal ediyor, kimisi kaçak inşaatlara göz yumduğu için gelen oyları sayıyor, kimisi de büyük ranttan nemalanarak aldığı paraları sayıyordu!
Yapılması gerekenler
Bugüne kadar olanlar ortada ve her geçen gün daha da kötüye gidiyoruz.
Bursa Şeftalisi artık çocukluğumuzda kalan hoş bir anı oldu. Bu kafayla devam edersek ne incirimiz, ne de armudumuz kalacak.
Bursa’nın zaman kaybetmeden baştan aşağıya yeniden planlanmasına ihtiyaç var. Genel ve yerel yönetim işbirliğinde ovanın işgalden kurtarılması gerekiyor.
Hiçbir şehirde bu kadar dağınık bir sanayi oluşumu yok. Yeni düzenlemelerle bu fabrikaların uygun olan yerlere taşınması gerekiyor.
Artık TEKNOSAB’a mı olur? Yoksa yıllardır atıl vaziyette duran Badırga’daki TOSAB’a mı olur? Başka şehre gitmeleri için teşvik mi verilir? Onu da suyun başındakilerin planlaması gerekiyor.
Daha NOSAB’ın tam arıtması yokken, dün koltuğu devreden büyükşehir belediye başkanının Panayır’daki kaçak pimapen fabrikası bile imar affından yararlanmışken, başkanlar kaçak inşaat yaparken ‘bu işler nasıl olacak?’ Soruları da aklımdan çıkmıyor.
Bizim de payımıza düşen bu sanıyorum. Kurtları sürülerin başına getirip, sonra da kaybolan koyunları sayıyoruz!