Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

"Yaşlandıkça İnsan…"

Yazının Giriş Tarihi: 16.08.2025 22:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.08.2025 22:56

Çocukken hep büyümek isterdik.

Oysa büyüyünce, büyümenin öyle sadece yaş almakla değil, bazı şeylerden vazgeçmekle, bazılarına da razı olmakla olduğunu öğreniyoruz.

Yaşlandıkça, yakını artık gözlüksüz okuyamaz oluyoruz. Küçücük yazılar, bir zamanlar ezberlediğimiz o harfler bile bize inat eder gibi bulanıklaşıyor. Ama galiba asıl bulanıklık gözümüzde değil, önemsiz şeylere bakma isteğimizde. Artık “ne yazmış”tan çok, “nasıl hissettirmiş”e odaklanıyoruz.

Uzağı da duyamıyoruz eskisi gibi. Belki de bu yüzden artık dedikodulara, laf kalabalıklarına kulak asmıyoruz. Arka masadan gelen yüksek kahkahalar, yan masadaki fısıltılar bizi eskisi kadar rahatsız etmiyor. Çünkü artık biliyoruz ki; gerçekten duyulması gereken şeyler fısıltıyla değil, yürekle gelir.

Yaşlandıkça uyku da kaçıyor gözümüzden. Ama belki de bu kötü bir şey değildir. Sabaha karşı sessizlikte düşünmeyi, pencereden içeri sızan gün ışığını izlemeyi öğreniyoruz. “Az uyuyorum” demiyoruz artık, “daha çok düşünüyorum” diyoruz.

Dostluklar da süzgeçten geçiyor zamanla.

Eskiden kalabalıklarda kendimizi önemli hissederdik, şimdi bir elin parmakları kadar dostun varlığıyla huzurluyuz. Çünkü öğreniyoruz: çokluk değil, derinliktir insanı yaşatan.

Tavsiye almaya da ihtiyaç duymuyoruz pek. Yıllar bizi eğitmiş zaten.

Kimi zaman sert, kimi zaman yumuşak… Ama illa ki öğretici olmuş. Şimdi biri bize ne yapmamız gerektiğini söylediğinde, hafifçe gülümsüyoruz. Çünkü artık biliyoruz: herkes kendi fırtınasında kaptandır. Başkasının pusulasıyla yol alınmıyor.

Selam vermeyenle göz göze bile gelmiyoruz.

Kırmadan, küsmeden, sadece geçip gidiyoruz. Tartışamayanla tartışmıyoruz. Çünkü anlıyoruz ki, bazı insanlar sadece bağırmak için konuşur; duymak için değil.

En önemlisi de şu galiba:

Yaşlandıkça, bu hayatta sadece bir biletimiz olduğunu daha iyi anlıyoruz. Gidiş-dönüş değil bu yolculuk.

O yüzden korkularımızı yavaşça kenara bırakıyoruz.

Artık “ya rezil olursam” demiyoruz,

“ya kaçırırsam” diyoruz.

Kırışıklıklara gelince…

Bir zamanlar aynaya baktığımızda ilk çizgiyi gördüğümüzde paniklemiştik belki.

Ama şimdi?

Onlar birer madalya gibi duruyor yüzümüzde.

Her biri bir yaşanmışlık, bir gülüş, bir gözyaşı, bir “iyi ki” ve bazen de “keşke”…

Ve en sonunda, aynaya dikkat etmeyi bırakıyoruz.

Çünkü artık şunu çok iyi biliyoruz:

Güzellik, cilada değil.

Güzellik, aynaya bakan gözün içindeki sakinlikte, huzurda…

Yaşlanmak bir son değil.

Belki de gerçek başlangıç…

Kendini tanımanın, hayatla barışmanın, biraz yavaşlamanın ve o yavaşlıkta derinleşmenin vakti…

Ve işin aslı şu:

Yaşlandıkça, hayatı ilk kez gerçekten yaşamaya başlıyoruz.

Hem de korkmadan.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.