Sevgili dostlar, okul deyince aklımıza gelen ilk üç şey: zil sesi, okul çantası ve üniforma. Kimimiz mavi önlükle büyüdük, kimimiz ceket-kravatla… Yeni kuşak biraz daha rahat giyiniyor belki ama tartışma hep aynı: Tek tip mi olmalı, özgür mü olmalı?
Öncelikle şunu söyleyelim: Bir kıyafet, çocukları birbirine eşit kılmaz belki ama görünürdeki farkları kapatır. Kimin annesi markalı mont almış, kimin cebi delik… Üniforma bunu biraz saklar. Böylece ayrımcılık, kıyas ve dalga geçmeler biraz daha azalır.
Sevgili okurlar, yeni eğitim-öğretim yılında okul koridorlarında ayakkabı sesleri, ders zili, teneffüs gürültüsü derken hepimizin kulağına çocukluğumuzdan tanıdık tınılar dolacak. Tabii bir de vazgeçilmez mesele var: Kılık kıyafet…
Uzun zamandır tartışılan bir konu daha karara bağlandı: 2025-2026 eğitim öğretim döneminden itibaren okullarda serbest kıyafet dönemi sona eriyor. Öğrenciler artık sabah evden çıkarken “Bugün ne giysem?” derdine düşmeyecek; çünkü gardırobun en köşesinde unutulmuş formalar, naftalin kokusuyla geri dönüyor.
Eskiden beri tartışılır durur: Serbest kıyafet mi olsun, yoksa üniforma mı giyilsin? Gelin, biraz samimiyetle konuşalım; belki de unuttuğumuz bir iki iyi tarafı hatırlarız.
Öncelikle üniforma eşitler. Zengin-fakir farkını biraz olsun örter, pahalı marka yarışına giren öğrenciler arasında bir denge sağlar. Böylece ayrımcılığı azaltır, akran zorbalığını biraz olsun törpüler.
Üniforma aynı zamanda disiplin sağlar. Kıyafetle birlikte çocuk, bir sorumluluk bilinci kazanır. Her sabah “Ne giysem?” telaşı olmaz, böylece zamandan tasarruf edilir. Anne babalar için de ayrı bir kolaylık.
Okulun kapısından içeri girince, üniforma öğrenciye şöyle der: “Sen buradasın, ders için geldin, sorumluluk seni bekliyor.” Yani bir nevi disipline eder, aidiyet duygusu verir, çocuğu psikolojik olarak derse hazırlar.
Üstelik üniforma, parlak renkli, dikkat dağıtan giysiler yerine sade bir görünüm sunar. Böylece çocuklar derse daha kolay odaklanır, dikkat dağılmaz. Aynı zamanda sınıfa, okula bir aidiyet hissi verir. “Ben buranın öğrencisiyim” duygusunu pekiştirir. Psikolojik olarak da bir nevi hazırlar: “Artık oyun bitti, ders zamanı başladı.”
Tabii madalyonun öbür yüzü de var. Tek tip giyim, çocukların kendini ifade etmesine bazen engel olur. Kimi kendi stilini göstermek ister, renkli giymek ister… Bir de dar gelen, bol gelen, dikişi bozulan pantolonlar yok mu… İşte o zaman üniforma çocuk için eziyet olur.
Eskiler çok iyi bilir: Beyaz yakalı mavi önlüklerin ütüsü bozulmasın diye annelerin sabah kavgası hiç bitmezdi. Çamurlu dizler, yırtılan cepler, kaybolan düğmeler… Hepsi bir dönemin hatırası.
Bugün bazı veliler serbest kıyafetin yanında, bazıları hâlâ üniformadan yana. Aslında her iki tarafın da haklı gerekçesi var. Mesele kumaştan, renkten çok daha fazlası: Çocuğun güvenle, huzurla, baskı görmeden okulda olması.Tabii madalyonun öbür yüzü de var.
Tabii ki eleştirilecek tarafları da yok değil. Bazı öğrenciler için sıkıcıdır, tek tiplik hissettirir. Kimi zaman beden kalıpları herkese uymaz; dar gelen pantolon, uzun gelen etek derken çocuk kendini rahatsız hisseder. Ayrıca bireyselliği, kendini ifade etme arzusunu kısıtladığını düşünen de çoktur.
Peki geçmişte nasıldı? 80’lerde 90’larda mavi önlükler, beyaz yakalar hemen gözümüzde canlanır. O yakalar kaybolmasın diye annelerin akşamları ütüye koştuğunu kim unutabilir? Şimdi o günleri hatırlayanlar gülümsüyor, eminim.
Her uygulamanın artısı eksisi var. Ancak şu bir gerçek: Üniforma biraz düzen, biraz eşitlik, biraz da köklü bir okul kültürünün simgesidir. Bu yüzden yeni dönemde çocuklarımız sabahları sırtına ceketini, kravatını, önlüğünü geçirirken içleri sıkılmasın diye onlara bunun anlamını da anlatalım. Çünkü kıyafetin ötesinde, okul dediğimiz yer koca bir hayat okulu...
Belki de önemli olan şu: Çocuklarımız hangi kıyafeti giyerse giysin, hayallerini kısıtlamasın, özgüvenini törpülemesin. Onları en güzel giysiyle değil, en doğru değerlerle donatalım.
Yeni dönemde hepimizin dileği aynı: Tertemiz umutlar, bol gülüş, az sorun.
Tüm öğrencilere başarılar, velilere sabır diliyorum.
Sevgiyle kalın!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Çiğdem IŞIK KAYA
“Serbest Kıyafet mi, Üniforma mı?”
Sevgili dostlar, okul deyince aklımıza gelen ilk üç şey: zil sesi, okul çantası ve üniforma. Kimimiz mavi önlükle büyüdük, kimimiz ceket-kravatla… Yeni kuşak biraz daha rahat giyiniyor belki ama tartışma hep aynı: Tek tip mi olmalı, özgür mü olmalı?
Öncelikle şunu söyleyelim: Bir kıyafet, çocukları birbirine eşit kılmaz belki ama görünürdeki farkları kapatır. Kimin annesi markalı mont almış, kimin cebi delik… Üniforma bunu biraz saklar. Böylece ayrımcılık, kıyas ve dalga geçmeler biraz daha azalır.
Sevgili okurlar, yeni eğitim-öğretim yılında okul koridorlarında ayakkabı sesleri, ders zili, teneffüs gürültüsü derken hepimizin kulağına çocukluğumuzdan tanıdık tınılar dolacak. Tabii bir de vazgeçilmez mesele var: Kılık kıyafet…
Uzun zamandır tartışılan bir konu daha karara bağlandı: 2025-2026 eğitim öğretim döneminden itibaren okullarda serbest kıyafet dönemi sona eriyor. Öğrenciler artık sabah evden çıkarken “Bugün ne giysem?” derdine düşmeyecek; çünkü gardırobun en köşesinde unutulmuş formalar, naftalin kokusuyla geri dönüyor.
Eskiden beri tartışılır durur: Serbest kıyafet mi olsun, yoksa üniforma mı giyilsin? Gelin, biraz samimiyetle konuşalım; belki de unuttuğumuz bir iki iyi tarafı hatırlarız.
Öncelikle üniforma eşitler. Zengin-fakir farkını biraz olsun örter, pahalı marka yarışına giren öğrenciler arasında bir denge sağlar. Böylece ayrımcılığı azaltır, akran zorbalığını biraz olsun törpüler.
Üniforma aynı zamanda disiplin sağlar. Kıyafetle birlikte çocuk, bir sorumluluk bilinci kazanır. Her sabah “Ne giysem?” telaşı olmaz, böylece zamandan tasarruf edilir. Anne babalar için de ayrı bir kolaylık.
Okulun kapısından içeri girince, üniforma öğrenciye şöyle der: “Sen buradasın, ders için geldin, sorumluluk seni bekliyor.” Yani bir nevi disipline eder, aidiyet duygusu verir, çocuğu psikolojik olarak derse hazırlar.
Üstelik üniforma, parlak renkli, dikkat dağıtan giysiler yerine sade bir görünüm sunar. Böylece çocuklar derse daha kolay odaklanır, dikkat dağılmaz. Aynı zamanda sınıfa, okula bir aidiyet hissi verir. “Ben buranın öğrencisiyim” duygusunu pekiştirir. Psikolojik olarak da bir nevi hazırlar: “Artık oyun bitti, ders zamanı başladı.”
Tabii madalyonun öbür yüzü de var. Tek tip giyim, çocukların kendini ifade etmesine bazen engel olur. Kimi kendi stilini göstermek ister, renkli giymek ister… Bir de dar gelen, bol gelen, dikişi bozulan pantolonlar yok mu… İşte o zaman üniforma çocuk için eziyet olur.
Eskiler çok iyi bilir: Beyaz yakalı mavi önlüklerin ütüsü bozulmasın diye annelerin sabah kavgası hiç bitmezdi. Çamurlu dizler, yırtılan cepler, kaybolan düğmeler… Hepsi bir dönemin hatırası.
Bugün bazı veliler serbest kıyafetin yanında, bazıları hâlâ üniformadan yana. Aslında her iki tarafın da haklı gerekçesi var. Mesele kumaştan, renkten çok daha fazlası: Çocuğun güvenle, huzurla, baskı görmeden okulda olması.Tabii madalyonun öbür yüzü de var.
Tabii ki eleştirilecek tarafları da yok değil. Bazı öğrenciler için sıkıcıdır, tek tiplik hissettirir. Kimi zaman beden kalıpları herkese uymaz; dar gelen pantolon, uzun gelen etek derken çocuk kendini rahatsız hisseder. Ayrıca bireyselliği, kendini ifade etme arzusunu kısıtladığını düşünen de çoktur.
Peki geçmişte nasıldı? 80’lerde 90’larda mavi önlükler, beyaz yakalar hemen gözümüzde canlanır. O yakalar kaybolmasın diye annelerin akşamları ütüye koştuğunu kim unutabilir? Şimdi o günleri hatırlayanlar gülümsüyor, eminim.
Her uygulamanın artısı eksisi var. Ancak şu bir gerçek: Üniforma biraz düzen, biraz eşitlik, biraz da köklü bir okul kültürünün simgesidir. Bu yüzden yeni dönemde çocuklarımız sabahları sırtına ceketini, kravatını, önlüğünü geçirirken içleri sıkılmasın diye onlara bunun anlamını da anlatalım. Çünkü kıyafetin ötesinde, okul dediğimiz yer koca bir hayat okulu...
Belki de önemli olan şu: Çocuklarımız hangi kıyafeti giyerse giysin, hayallerini kısıtlamasın, özgüvenini törpülemesin. Onları en güzel giysiyle değil, en doğru değerlerle donatalım.
Yeni dönemde hepimizin dileği aynı: Tertemiz umutlar, bol gülüş, az sorun.
Tüm öğrencilere başarılar, velilere sabır diliyorum.
Sevgiyle kalın!