Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Okunması Gereken Yerli Kitaplar” Meselesi…

Yazının Giriş Tarihi: 05.08.2025 17:34
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.08.2025 17:34

Bazı kitaplar vardır, hayatınız boyunca sadece bir kez okursunuz…

Ama o kitap sizi öyle bir yerden yakalar ki, yıllar sonra bile bir cümlesi aklınıza gelir, bir karakteriyle rüyanızda buluşursunuz.

Şimdi size öyle kitaplardan söz edeceğim.

Ama sadece “kitap” değil bunlar…

Bir milletin iç sesi, bir toplumun aynası, bir insanın en gizli köşesini anlatan satırlar.

Ve bu satırların ardında duran usta kalemler var.

Sabahattin Ali mesela…

“Kürk Mantolu Madonna” deyince bir aşk hikâyesi mi geliyor aklınıza?

Oysa bu kitap, aşkı bahane edip insan ruhunun derinliklerine iner.

Maria Puder bazen bir kadın değil; bir kaybediştir, bir suskunluktur, bazen de kendinizle yüzleşmenizdir.

Sonra Yaşar Kemal…

“İnce Memed” bir roman mı sadece?

Hayır, bu toprakların adalet arayışıdır.

Çukurova’nın kavurucu sıcağında, haksızlığa başkaldıran bir çocuğun büyüyüp efsaneleşmesidir.

Yaşar Kemal anlatmaz; kelimelerle tablo çizer.

Oğuz Atay, biraz garip bir adamdı.

Ve “Tutunamayanlar” da garip bir kitap…

Kimi eline alır almaz bırakır.

Ama sabrederseniz, kitap size ayna olur.

Bazen gözyaşınız akar sayfaya, bazen sessizce gülümsersiniz.

Çünkü o kitap biziz. Bizim tutunamayan hâllerimiz…

Ahmet Hamdi Tanpınar, “zamanı durduran adam” gibi gelir bana.

“Huzur”, adı gibi huzur vermez mesela.

Aksine, insanı geçmişin, geleceğin ve aşkın gölgesine çeker.

İstanbul’un saatlerini dinlemek isterseniz, Tanpınar’a kulak verin.

Latife Tekin’i okurken “gerçekle masal arasında gidip gelmek” nasıl bir şey anlarsınız.

“Sevgili Arsız Ölüm”, bir köyün, bir kadının, bir toplumun hikâyesidir ama sıradan değildir.

Büyülü gerçekçilik, yoksulluğun içindeki şiiri anlatır size.

Sait Faik ise…

Onu okumayan bir kalbin biraz eksik kaldığını düşünürüm.

“Semaver” demek, vapur dumanı, martı sesi, balıkçı sohbetidir.

Ve insanı, sadece insan olduğu için sevebilmenin inceliğidir.

Adalet Ağaoğlu ile bir geceye sığdırılmış bir ömrü okursunuz:

“Bir Düğün Gecesi”, sanki bir roman değil de aynaya bakmak gibidir.

Kadının sesi, bireyin çatışması, geçmişin yükü… hepsi vardır o sayfalarda.

Peyami Safa size madde ve mana arasındaki o ince çizgiyi hatırlatır.

“Matmazel Noraliya’nın Koltuğu”, bir koltukta oturup kendi iç yolculuğunu yapmaktır.

Kimi zaman felsefe, kimi zaman inanç, ama hep bir sorgulama.

Ve Bilge Karasu…

“Gece”, kolay okunmaz.

Ama sindikçe insanın içine işler.

Bir kitabın sadece bir “hikâye” değil, bir varoluş biçimi olduğunu anlatır size.

Peki bu kitaplar neden bu kadar kıymetli?

Çünkü bir milletin ruhunu taşırlar.

Toprağının kokusunu, insanının derdini, hayalinin izini bırakırlar sayfalara.

Bir ülkeyi, bir halkı, bir çağın nabzını anlamak istiyorsanız… önce bu kitapları okuyun.

Bugün bir köşe yazısı yazdım ama bu yazı eksik.

Siz de yorumlara kendi “mutlaka okunmalı” dediğiniz kitapları ekleyin.

Çünkü edebiyat, paylaşınca daha da zenginleşir.

Sağlıcakla kalın.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.