Sonra da “neden bu çocuk içe kapanık, neden yalan söylüyor, neden bize güvenmiyor” diye soruyoruz.
Biliyor musunuz, çocuklar en çok da koşulsuz sevgiyi özlüyor.
Yani sadece ders çalıştığında, sadece başarılı olduğunda değil…
Olduğu haliyle, nasibimizde ne varsa, öylece sevildiğini hissetmek istiyor.
Ama bazen biz o kadar yorgun, o kadar doluyuz ki, fark etmiyoruz.
Evlerde anne-baba bir köşede telefonuna gömülmüş, çocuk bir odada ekran başında…
Ev sanki otel gibi, sanki yetimhane gibi…
Bir çocuğun gülüşünden daha kıymetli ne olabilir ki bu hayatta?
Çocuklar nasihatle değil, örnekle büyür dostlar.
Boşuna dememişler: “Baba bağırma, çocuk korkar değil; baba bağırma, çocuk öğrenir.”
Siz evde birbirinize nasıl davranırsanız, o da arkadaşına öyle davranır.
Siz sevgiyle mi konuşuyorsunuz, bağırarak mı?
Bir de şu çok önemli:
Çocukları kıyaslamayın!
Hiçbir çiçek bir diğerine benzemek zorunda değildir.
Kimi çocuk matematikte parıldar, kimi resimde, kimi sadece güzel bir kalptir.
Kıyas, çocuğun ruhuna işleyen gizli bir yaradır.
Ve unutma kardeşim…
Sert tepki, çocuğu susturmaz; sadece yalan söylemeye iter.
Çocuk anlatamazsa, içine kapanır.
İçine kapanan çocuk, kendine de hayata da küser.
Gelin evimizi birer okul değil, birer sevgi yuvası yapalım.
Dünyayı kurtaracakmış gibi çocuklarımızla ilgilenelim.
Yorgun argın bile olsak, onun gözünün içine bakalım ve sadece “Seni çok seviyorum” diyelim.
Çünkü bir çocuğun sevgiyle büyümesi, bir toplumun geleceğidir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Çiğdem IŞIK KAYA
Evler Yetimhane Olmasın!
Çocuk deyip geçme…
Ne suskunlukları boş, ne de bakışları…
Bir çocukla göz göze geldiğinizde sadece bir göz değil, bir ruh size dokunur.
Ama biz ne yapıyoruz?
Telefonu ellerine tutuşturup “dur azıcık sessiz ol” diyoruz.
Tabletle susturuyoruz, televizyonla avutuyoruz.
Sonra da “neden bu çocuk içe kapanık, neden yalan söylüyor, neden bize güvenmiyor” diye soruyoruz.
Biliyor musunuz, çocuklar en çok da koşulsuz sevgiyi özlüyor.
Yani sadece ders çalıştığında, sadece başarılı olduğunda değil…
Olduğu haliyle, nasibimizde ne varsa, öylece sevildiğini hissetmek istiyor.
Ama bazen biz o kadar yorgun, o kadar doluyuz ki, fark etmiyoruz.
Evlerde anne-baba bir köşede telefonuna gömülmüş, çocuk bir odada ekran başında…
Ev sanki otel gibi, sanki yetimhane gibi…
Bir çocuğun gülüşünden daha kıymetli ne olabilir ki bu hayatta?
Çocuklar nasihatle değil, örnekle büyür dostlar.
Boşuna dememişler: “Baba bağırma, çocuk korkar değil; baba bağırma, çocuk öğrenir.”
Siz evde birbirinize nasıl davranırsanız, o da arkadaşına öyle davranır.
Siz sevgiyle mi konuşuyorsunuz, bağırarak mı?
Bir de şu çok önemli:
Çocukları kıyaslamayın!
Hiçbir çiçek bir diğerine benzemek zorunda değildir.
Kimi çocuk matematikte parıldar, kimi resimde, kimi sadece güzel bir kalptir.
Kıyas, çocuğun ruhuna işleyen gizli bir yaradır.
Ve unutma kardeşim…
Sert tepki, çocuğu susturmaz; sadece yalan söylemeye iter.
Çocuk anlatamazsa, içine kapanır.
İçine kapanan çocuk, kendine de hayata da küser.
Gelin evimizi birer okul değil, birer sevgi yuvası yapalım.
Dünyayı kurtaracakmış gibi çocuklarımızla ilgilenelim.
Yorgun argın bile olsak, onun gözünün içine bakalım ve sadece “Seni çok seviyorum” diyelim.
Çünkü bir çocuğun sevgiyle büyümesi, bir toplumun geleceğidir.