???? Küçük yaşta paranın değerini, zamanın kıymetini, emeğin önemini öğretin.
???? Beraber dua edin, bazen kısıtlı imkânlarla mutlu olmayı öğrenin.
???? Ve her şeyden önemlisi: onun için değil, onunla birlikte yaşayın.
Bakın, Yunus Emre bile diyor ki:
“Mal sahibi, mülk sahibi; hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.”
Evladına miras bırakmak istiyorsan:
Mal değil, karakter bırak.
Para değil, sabır bırak.
Bağıran ses değil, anlayan kulak bırak.
Kısacası…
Çocuklarımızın önüne her şeyi sermeyelim.
Bazen hayatın tokadını hafiften biz vuralım ki…
Gerçek hayat öyle sert çarpmasın.
Çocuğun yediği önünde, yemediği arkasında olmamalı.
Çocuğun yaşadığı önde, yaşayamadığı arkada olmalı.
Yani hayatı eksiksiz değil, öğretici yaşamalı.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Çiğdem IŞIK KAYA
Çocuk Yetiştirmiyoruz !
Aristoteles diyor ki:
“Çocuk eğitiminde asıl mesele, onların hem acıyı hem tatlıyı, hem zorluğu hem kolaylığı yaşayabilmesidir.”
Bizim memlekette ise işler biraz farklı yürüyor.
Çocuk ağlamasın diye hemen dondurma.
Canı sıkılmasın diye hemen tablet.
Bir şey istemeye görsün; bir tıkla kargo kapıda.
Durumu olmayan aileler bazen mecburen sınır koyuyor.
Ama hali vakti yerinde olanlar…
Çocuğun ne sıkılmasına tahammül ediyorlar,
ne üzülmesine, ne beklemesine.
Çocuk sabırsız, doyumsuz, çabuk pes eden, ama bir o kadar da "özgüvenli"(!) bir birey oluyor sonra.
Ama içi bomboş.
Sonra gelsin büyük kriz:
"Biz nerede hata yaptık?"
Bakın, çocuk dediğiniz varlık;
Zorlukla da tanışmalı,
Beklemeyi de öğrenmeli,
Sıkılmalı, yorulmalı,
Bazen başarısız olmalı ki…
Dayanıklılık gelişsin, azim ortaya çıksın.
Yoksa…
Hayat ilk rüzgârda devirdiği koca çınarlara döner bizim çocuklar.
Çocuk eğitimiyle ilgili birkaç yanlış uygulamaya örnek vereyim ki daha net görelim:
???? Her şey ayağına gelsin diye büyütülen çocuk, okul kantin kuyruğunda bile kriz geçiriyor.
???? Evde çatal kaldırmamış çocuk, yurtta kalınca “bana burada hizmet edilmiyor” diye okulu bırakıyor.
???? Hiç hayır denmemiş çocuk, ilk reddedilişinde depresyona giriyor.
???? Hiç emek harcamamış çocuk, başarıyı sadece “hak ettiğine inandığı” bir etiket olarak görüyor.
???? Oynamamış, düşmemiş, kavga etmemiş çocuk, hayatın gerçekliğine karışamıyor.
Bir çocuk eğitimi uzmanı şöyle demişti:
“Çocuğunuza vereceğiniz en büyük hediye, onun sizin yokluğunuzda da ayakta durabilmesini sağlamaktır.”
Yani işin özü şu:
Çocuklarımıza her şeyi vermek değil mesele…
Onlara her durumda kendilerini yönetmeyi öğretmek.
???? Tablet yerine taş verin oynasın.
???? Her istediğini almayın; bir hedef koysun, ulaşsın.
???? Sorumluluk verin: çöpü atsın, masasını toplasın, odasını süpürsün.
???? Hayır deyin. Sabretmeyi öğrensin.
???? Küçük yaşta paranın değerini, zamanın kıymetini, emeğin önemini öğretin.
???? Beraber dua edin, bazen kısıtlı imkânlarla mutlu olmayı öğrenin.
???? Ve her şeyden önemlisi: onun için değil, onunla birlikte yaşayın.
Bakın, Yunus Emre bile diyor ki:
“Mal sahibi, mülk sahibi; hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.”
Evladına miras bırakmak istiyorsan:
Mal değil, karakter bırak.
Para değil, sabır bırak.
Bağıran ses değil, anlayan kulak bırak.
Kısacası…
Çocuklarımızın önüne her şeyi sermeyelim.
Bazen hayatın tokadını hafiften biz vuralım ki…
Gerçek hayat öyle sert çarpmasın.
Çocuğun yediği önünde, yemediği arkasında olmamalı.
Çocuğun yaşadığı önde, yaşayamadığı arkada olmalı.
Yani hayatı eksiksiz değil, öğretici yaşamalı.