Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB)’ne bağlı Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) veya Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) yetkililerinden şu ana kadar yaşanan olumsuzluklarla ilgili tek satır söz duymadım. Herkes karnından konuşuyor, birbirine dert anlatıyor ama kimse duymuyor!
Ne kapanan işyerleri, ne ihracatta kaybedilen pazarlar ne de sermaye göçü hakkında ‘Ankara’ya mesaj veren yok. Bir korku iklimi hakim gibi...
Arada sırada Şenol Şankaya ve arkadaşları ile ilgili olarak ‘Mısır’a gittiklerini ve çok başarılı olduklarını’ okudum ve yazdım. Ne kadarlık yatırım yaptıklarını, işçi ücretlerini, enerji fiyatlarını ya da vergi uygulamalarını bilmiyoruz. Kaç milyon doların yurtdışına gittiğini, kaç işçinin işsiz kaldığını, kaç yan sanayicinin işini kapattığını, hammadde üretenlerin şimdi nelerle uğraştığını inanın kimse bilmiyor ya da susuyor...
***
Bu yılın ilk yarısında yaklaşık 300 tekstil ve hazır giyim şirketinin konkordato ilan ettiğini buradan bildirmiş olayım. Tek tek isimlerini yazmak isterdim...
Konkordato süreçlerinin sadece bu firmaları değil, tedarik zincirindeki tüm şirketleri tehdit ettiğini bilin yeter.
Ana firma korunmaya çalışılırkentüm ekosistem zarar gördü. Buralarda çalışanlar evlerine ekmek götüremez hale geldi. İşletmelerin bir daha açılıp açılmayacakları belli değil. Çin ve Hindistan gibi ‘çok ucuza mal üreten’ ülkelerin dünyadaki tüm pazarlara yetecek kadar stok sahip oldukları da biliniyor!
Bu nedenle konkordatoların sadece banka ve kamu borçlarını kapsaması, piyasa borçlarının ise kapsam dışında tutulması gerekiyor.
***
Bir firmanın konkordato ilan etmesi, yalnızca o firmanın geleceğini değil; o firmaya hammadde, ürün, hizmet sağlayan yüzlerce firmayı da etkiliyor. Konkordato ilan eden firmaya karşı bankalar hariç kimse ticari alacaklarını alamıyor ya da ticari alacaklar korunmuyor. Bankalar zaten kendilerini garanti altına almış durumda; olan piyasadaki diğer alacaklılara oluyor ve bu durum sektörde domino etkisi oluşturarak zincirleme sorunlara yol açıyor. Ana firma korunurken, alacaklı şirketler ödeme alamadığı için mali sıkıntıya giriyor ve bu defa alacaklarını tahsil edemeyen firmanın konkordato süreci başlıyor (!)Ticari alacakların korunması ve sektör ekosisteminin devamı için yapısal önlemler hızla hayata geçirilmeli.
***
Hazır giyim sektörü de son dönemde bocalamaya başladı. 2023 yılında dünya hazır giyim ihracatı yüzde 9 düşerken, Türkiye’de de bu oran aynı kaldı yani yüzde 9 olarak gerçekleşti. 2024’e gelindiğinde ise dünyada giyim ihracatıyüzde 2 düşerken Türkiye’nin yüzde 7 gerilediği istatistiklere yansıdı.
2025’in ilk 6 ayında ise dünyada artış yüzde 14 civarında iken Türkiye’de yaklaşık yüzde 8 düşüş gerçekleşti (!) Son 3 yıldır aradaki fark sürekli açılıyor.
Bir diğer negatif gelişme ise dünya hazır giyim ihracatçıları sıralamasında yaşanan gerileme... Dünyanın 4’üncü büyük hazır giyim ihracatçısı Türkiye idi... Bu yıl Hindistan önümüze geçti. Bu performans ile Pakistan da yıl sonunda muhtemelen bizi geçecek ve 6’ncılığa gerileyeceğiz. Dünya hazır giyim ihracatından aldığımız pay yüzde 3,67’den yüzde 3,48’e düştü. Bu sene bu oranın yüzde 3,15’e düşmesi bekleniyor. Yani giderek dünya sahnesinden çekiliyoruz...
Trade- Map verilerine göre 60, 61, 62 ve 53. fasılları kapsayan hazır giyim ihracatı 2023’te 631,1 milyar dolar iken geçen yılın tamamında bu değer 651,5 milyar dolara çıktı. Aynı dönemde Türkiye’nin ihracatı ise 19,2 milyar dolardan 17,9 milyar dolara geriledi. Bu verilerle daha fazla ilerleyemeyiz.
UYANMAK İÇİN DAHA FAZLA İFLASLAR MI GEREKİYOR? Bilemedim...
***
Türkiye gibi hazır giyim ve tekstil üreticisi bir ülkede artan ithalata da bakmamız, geleceği planlarken gerçeklerden yararlanmamız gerekiyor.
2023’te ithalatın yüzde 20 arttığı gerçeği var. 2024’te bir o kadar daha artmış. Hazır giyim ithalatının bu yıl, 5 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre yine 60, 61, 62 ve 63. fasılları kapsayan hazır giyim ithalatı son yıllarda düzenli artış gösteriyor.
2020’de 1 milyar 858 milyon dolar olan ithalat, 2021’de 2,2 milyar dolar, 2022’de 3,1 milyar dolar, 2023’te 3,7 milyar dolar, 2024’te ise 4,4 milyar dolara çıkmış durumda. Bu yılın ilk 4 ayında ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19,4 artışla 1 milyar 907 milyon dolara çıktığı belirtiliyor. Aynı artış hızı ile devam etmesi durumunda bu yıl sonunda yıllık ithalat, 5 milyar 317 milyon dolar olarak gerçekleşecek.
***
Rakip ülkeler arasında fiyat farkı da açılıyor. Şu an Mısır ile farkyüzde 45’e, Uzak Doğu ülkeleri ile yüzde 60’a çıkmış durumda.
1 Ocak 2022’den 31 Ocak 2024’e kadar geçeniki yılda dolar ve euro sepeti yüzde 100 arttı. Aynı dönemde enflasyon yüzde 138 oranında artış gösterdi. Pazar fiyatlarının dizginlenemediği bir ülkede işçi de memnun değil işveren de. Burada durup düşünmek ve birilerinin ne yapmaya çalıştığı konusunda araştırmalara eğilmek ve bilim insanlarına kulak vermek zorundayız.
***
Yapılması gerekenler noktasında önerilerim var. Örneğin ihracata verilen yüzde 3 döviz desteğinin ‘net ihracata döndürülüp yüzde 10’a çıkarılması’ gerekiyor. İthalat yaparak ihracat yapan firmalar da bundan faydalandıkları için bu desteğin bir kısmı ithalata gidiyor. Bunun önüne geçilmesi herkes için daha hayırlı olacak gibi duruyor.
Kısa çalışma ödeneği, enflasyonun tek haneli rakama düşürülmesi, faizlerde ciddi indirim, yapay zeka ile güçlendirilmiş bir yapı, yeşil üretim sıkıntısının aşılması, yerli pamuk, yerli iplik, yerli markalar, makinelerde revizyon, eğitilmiş işgücü, istikrar, pazar araştırmaları ve fuarlarda stant destekleri, sabit enerji fiyatları, inovatif yaklaşımlar ve uzun vadeli ucuz krediler sektörleri ayakta tutabilir.
Aksi halde; 10-15 yıl sonra ne tekstil kalır ne de hazır giyim.
İnşallah ben yanılırım...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Can TOPAKTAŞ
Tekstil ve hazır giyim ülkeyi terk ederken...
Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB)’ne bağlı Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) veya Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) yetkililerinden şu ana kadar yaşanan olumsuzluklarla ilgili tek satır söz duymadım. Herkes karnından konuşuyor, birbirine dert anlatıyor ama kimse duymuyor!
Ne kapanan işyerleri, ne ihracatta kaybedilen pazarlar ne de sermaye göçü hakkında ‘Ankara’ya mesaj veren yok. Bir korku iklimi hakim gibi...
Arada sırada Şenol Şankaya ve arkadaşları ile ilgili olarak ‘Mısır’a gittiklerini ve çok başarılı olduklarını’ okudum ve yazdım. Ne kadarlık yatırım yaptıklarını, işçi ücretlerini, enerji fiyatlarını ya da vergi uygulamalarını bilmiyoruz. Kaç milyon doların yurtdışına gittiğini, kaç işçinin işsiz kaldığını, kaç yan sanayicinin işini kapattığını, hammadde üretenlerin şimdi nelerle uğraştığını inanın kimse bilmiyor ya da susuyor...
***
Bu yılın ilk yarısında yaklaşık 300 tekstil ve hazır giyim şirketinin konkordato ilan ettiğini buradan bildirmiş olayım. Tek tek isimlerini yazmak isterdim...
Konkordato süreçlerinin sadece bu firmaları değil, tedarik zincirindeki tüm şirketleri tehdit ettiğini bilin yeter.
Ana firma korunmaya çalışılırkentüm ekosistem zarar gördü. Buralarda çalışanlar evlerine ekmek götüremez hale geldi. İşletmelerin bir daha açılıp açılmayacakları belli değil. Çin ve Hindistan gibi ‘çok ucuza mal üreten’ ülkelerin dünyadaki tüm pazarlara yetecek kadar stok sahip oldukları da biliniyor!
Bu nedenle konkordatoların sadece banka ve kamu borçlarını kapsaması, piyasa borçlarının ise kapsam dışında tutulması gerekiyor.
***
Bir firmanın konkordato ilan etmesi, yalnızca o firmanın geleceğini değil; o firmaya hammadde, ürün, hizmet sağlayan yüzlerce firmayı da etkiliyor. Konkordato ilan eden firmaya karşı bankalar hariç kimse ticari alacaklarını alamıyor ya da ticari alacaklar korunmuyor. Bankalar zaten kendilerini garanti altına almış durumda; olan piyasadaki diğer alacaklılara oluyor ve bu durum sektörde domino etkisi oluşturarak zincirleme sorunlara yol açıyor. Ana firma korunurken, alacaklı şirketler ödeme alamadığı için mali sıkıntıya giriyor ve bu defa alacaklarını tahsil edemeyen firmanın konkordato süreci başlıyor (!) Ticari alacakların korunması ve sektör ekosisteminin devamı için yapısal önlemler hızla hayata geçirilmeli.
***
Hazır giyim sektörü de son dönemde bocalamaya başladı. 2023 yılında dünya hazır giyim ihracatı yüzde 9 düşerken, Türkiye’de de bu oran aynı kaldı yani yüzde 9 olarak gerçekleşti. 2024’e gelindiğinde ise dünyada giyim ihracatı yüzde 2 düşerken Türkiye’nin yüzde 7 gerilediği istatistiklere yansıdı.
2025’in ilk 6 ayında ise dünyada artış yüzde 14 civarında iken Türkiye’de yaklaşık yüzde 8 düşüş gerçekleşti (!) Son 3 yıldır aradaki fark sürekli açılıyor.
Bir diğer negatif gelişme ise dünya hazır giyim ihracatçıları sıralamasında yaşanan gerileme... Dünyanın 4’üncü büyük hazır giyim ihracatçısı Türkiye idi... Bu yıl Hindistan önümüze geçti. Bu performans ile Pakistan da yıl sonunda muhtemelen bizi geçecek ve 6’ncılığa gerileyeceğiz. Dünya hazır giyim ihracatından aldığımız pay yüzde 3,67’den yüzde 3,48’e düştü. Bu sene bu oranın yüzde 3,15’e düşmesi bekleniyor. Yani giderek dünya sahnesinden çekiliyoruz...
Trade- Map verilerine göre 60, 61, 62 ve 53. fasılları kapsayan hazır giyim ihracatı 2023’te 631,1 milyar dolar iken geçen yılın tamamında bu değer 651,5 milyar dolara çıktı. Aynı dönemde Türkiye’nin ihracatı ise 19,2 milyar dolardan 17,9 milyar dolara geriledi. Bu verilerle daha fazla ilerleyemeyiz.
UYANMAK İÇİN DAHA FAZLA İFLASLAR MI GEREKİYOR? Bilemedim...
***
Türkiye gibi hazır giyim ve tekstil üreticisi bir ülkede artan ithalata da bakmamız, geleceği planlarken gerçeklerden yararlanmamız gerekiyor.
2023’te ithalatın yüzde 20 arttığı gerçeği var. 2024’te bir o kadar daha artmış. Hazır giyim ithalatının bu yıl, 5 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre yine 60, 61, 62 ve 63. fasılları kapsayan hazır giyim ithalatı son yıllarda düzenli artış gösteriyor.
2020’de 1 milyar 858 milyon dolar olan ithalat, 2021’de 2,2 milyar dolar, 2022’de 3,1 milyar dolar, 2023’te 3,7 milyar dolar, 2024’te ise 4,4 milyar dolara çıkmış durumda. Bu yılın ilk 4 ayında ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19,4 artışla 1 milyar 907 milyon dolara çıktığı belirtiliyor. Aynı artış hızı ile devam etmesi durumunda bu yıl sonunda yıllık ithalat, 5 milyar 317 milyon dolar olarak gerçekleşecek.
***
Rakip ülkeler arasında fiyat farkı da açılıyor. Şu an Mısır ile fark yüzde 45’e, Uzak Doğu ülkeleri ile yüzde 60’a çıkmış durumda.
1 Ocak 2022’den 31 Ocak 2024’e kadar geçen iki yılda dolar ve euro sepeti yüzde 100 arttı. Aynı dönemde enflasyon yüzde 138 oranında artış gösterdi. Pazar fiyatlarının dizginlenemediği bir ülkede işçi de memnun değil işveren de. Burada durup düşünmek ve birilerinin ne yapmaya çalıştığı konusunda araştırmalara eğilmek ve bilim insanlarına kulak vermek zorundayız.
***
Yapılması gerekenler noktasında önerilerim var. Örneğin ihracata verilen yüzde 3 döviz desteğinin ‘net ihracata döndürülüp yüzde 10’a çıkarılması’ gerekiyor. İthalat yaparak ihracat yapan firmalar da bundan faydalandıkları için bu desteğin bir kısmı ithalata gidiyor. Bunun önüne geçilmesi herkes için daha hayırlı olacak gibi duruyor.
Kısa çalışma ödeneği, enflasyonun tek haneli rakama düşürülmesi, faizlerde ciddi indirim, yapay zeka ile güçlendirilmiş bir yapı, yeşil üretim sıkıntısının aşılması, yerli pamuk, yerli iplik, yerli markalar, makinelerde revizyon, eğitilmiş işgücü, istikrar, pazar araştırmaları ve fuarlarda stant destekleri, sabit enerji fiyatları, inovatif yaklaşımlar ve uzun vadeli ucuz krediler sektörleri ayakta tutabilir.
Aksi halde; 10-15 yıl sonra ne tekstil kalır ne de hazır giyim.
İnşallah ben yanılırım...