EPİAŞ Genel Müdür Danışmanı Avni Çebi’den bir iletiyi üzülerek sizlerle paylaşmak istedim bugün... Yalnız kalanların, çocukları tarafından aranmayanların, emekli maaşıyla geçinebilmek için boğazından kesenlerin, gururlu insanların hikayesi...
Doğrusu vefat eden ABD'li hakim Frank Cabrio’nun (88)merhametli hukuk kararları üzerine "Merhamet ve Adalet" konusunda yazacaktım. Ancak aşağıda okuyacağınız haber ve ayrıntıları, kalbimde derin bir sızı başlattı, beynimde şimşekler çaktı...
***
”Mardin'in Artuklu ilçesinde bir günde ikisi aynı evde yaşayan 3 kişi, yakınlarının ihbarı üzerine evlerinde ölü bulundu.
Eve giren ekipler, iki kardeşi hareketsiz halde buldu. İlk incelemede iki kardeşin yaklaşık 10 gün önce hayatlarını kaybettiği tespit edildi.” Haber böyle başlıyor...
Ayrıntılar daha da acı verici...
Leyla (60) ve Muatter Işıktaş (65)'ın ölü bulunduğu evin kapısı zincirle kilitlenirken, komşuları Gazali Ece, bekar olan kız kardeşlerin sessiz ve kendi hallerinde olduklarını ifade ederek; "Bir şeyleri yoktu, zavallıydılar, sessizdiler. Gidip kendilerine yiyecek, içecek alıyorlardı. Pazara ve dükkana gidiyorlardı. Burada karşılaşıyorduk, konuşuyorduk. Olayı duyduğumda çok üzüldüm" dedi.
Diğer vefat eden, kanser hastası olan Cemile Arslanhan (60)'ın kalp krizinden yaşamını yitirdiği belirlendi.
Komşularının anlatımına göre, 10 gün boyunca ortada gözükmeyen iki kadın var ve kimse kapılarını dahi çalmamış...
Üçüncü kadın da kalp krizi sonrasında artık aramızda değil... ***
İlk bulgulara göre, olayların birbiriyle bağlantılı olmadığı tespit edildi. 3 kadının vücudunda darp veya kesici alet izine de rastlanmadı.
10 gün sonra öldükleri anlaşılan bu insanlar ne kadar da yalnızlarmış.
Artuklu gibi Anadolu'nun küçük beldesinde kendi hallerinde kimsesiz, sessiz yaşayan bu insanların ölümü bize ne diyor? Ne anlatıyor, topluma ne mesaj veriyor? *** Gittikçe yalnızlaşan, yalnız yaşayan bir halk haline geliyoruz.
Büyük şehirlerde koca binalarda sessiz ölümler bizleri bekliyor. Gittikçe küçülen evler, küçülen ailelerimiz, yalnız yaşamayı tercih eden / zorunda kalan bir halk olduk.
Neyi ihmal ettik, neyi anlamadık? Neye önem verip, neyi atladık? *** Bugün Türkiye'de 5 milyon 300 bin hanede tek kişi yaşıyor. Bu da toplam hane sayısının yüzde 20'si eder. Tek kişinin yaşadığı hanelerin 2 milyonunda 65 yaş ve üstü kişiler yaşıyor. Bunun da yüzde 75’i kadın ve yüzde 25’i erkeklerden oluşuyor. ***
Önümüzde büyük sorunlar bizi bekliyor. Yalnız yaşamak bir özgürlük olarak bizlere sunulurken, büyük aile yok edilip, çekirdek aileye evrilirken, orada da duramayıpbölünmüş ailelere kadar geldik.
***
Yalnızlıkla beraber sessiz, yalnız ölümler bizleri bekliyor.
Çok mu geliştik, çok mu zenginleştik? Param var herşeyi satın alabilir miyim? Örneğin... Yalnızlığı paylaşan robotlar mı gelir eve?... Ölünce belli merkeze haber veren teknolojik aygıtlar mı olmalı artık? Koku sensörü mü devreye girmeli mesela? *** Bu haber gerçek bir alarm olarak önümüzde duruyor... Bu haberleri önümüzdeki günlerde daha çok duyacağız, sonra vakayı adiyeden olarak duymayacağız bile... Soğuk odalarımızda sessizce Dünya'ya veda ederken yanımızda bir sevdiğimiz, dua okuyan bir yakınımız, nasihat veya vasiyet edeceğimiz bir tanıdığımız olmayacak... *** Sahi bu kadar hayatı, bu yalnız yaşam ve ölüm için mi yaşadık?
Neyi biriktirdik, neyi götüreceğiz? Ne kazandık, neyi kaybettik?
Elde ettiklerimiz, kaybettiğimiz ve ihmal ettiklerimize deydi mi? Doğrusu; mertçe, merhametlice, severek, paylaşarak ve katılarak yaşamayı bir felsefeolarak çocuklarımıza öğretmedikce hepimiz kayıplardayız...
Kariyer ve daha çoğunu isteme hastalığının bizim bütün erdemlerimizi yok etmesine müsaade etmeyelim...
İnsan odaklı eğitim ve hukuk sistemi, başlangıç olabilir...
Hızla yaşlanıyor ve gençlerin yaşama bakışında büyük değişimler olduğunu fark ediyoruz. Öyleyse ‘Sosyal devlet’ ilkesini gözden geçirmek de gerekiyor...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Can TOPAKTAŞ
Sessiz ölüm
EPİAŞ Genel Müdür Danışmanı Avni Çebi’den bir iletiyi üzülerek sizlerle paylaşmak istedim bugün... Yalnız kalanların, çocukları tarafından aranmayanların, emekli maaşıyla geçinebilmek için boğazından kesenlerin, gururlu insanların hikayesi...
Doğrusu vefat eden ABD'li hakim Frank Cabrio’nun (88) merhametli hukuk kararları üzerine "Merhamet ve Adalet" konusunda yazacaktım. Ancak aşağıda okuyacağınız haber ve ayrıntıları, kalbimde derin bir sızı başlattı, beynimde şimşekler çaktı...
***
”Mardin'in Artuklu ilçesinde bir günde ikisi aynı evde yaşayan 3 kişi, yakınlarının ihbarı üzerine evlerinde ölü bulundu.
Eve giren ekipler, iki kardeşi hareketsiz halde buldu. İlk incelemede iki kardeşin yaklaşık 10 gün önce hayatlarını kaybettiği tespit edildi.” Haber böyle başlıyor...
Ayrıntılar daha da acı verici...
Leyla (60) ve Muatter Işıktaş (65)'ın ölü bulunduğu evin kapısı zincirle kilitlenirken, komşuları Gazali Ece, bekar olan kız kardeşlerin sessiz ve kendi hallerinde olduklarını ifade ederek; "Bir şeyleri yoktu, zavallıydılar, sessizdiler. Gidip kendilerine yiyecek, içecek alıyorlardı. Pazara ve dükkana gidiyorlardı. Burada karşılaşıyorduk, konuşuyorduk. Olayı duyduğumda çok üzüldüm" dedi.
Diğer vefat eden, kanser hastası olan Cemile Arslanhan (60)'ın kalp krizinden yaşamını yitirdiği belirlendi.
Komşularının anlatımına göre, 10 gün boyunca ortada gözükmeyen iki kadın var ve kimse kapılarını dahi çalmamış...
Üçüncü kadın da kalp krizi sonrasında artık aramızda değil...
***
İlk bulgulara göre, olayların birbiriyle bağlantılı olmadığı tespit edildi. 3 kadının vücudunda darp veya kesici alet izine de rastlanmadı.
10 gün sonra öldükleri anlaşılan bu insanlar ne kadar da yalnızlarmış.
Artuklu gibi Anadolu'nun küçük beldesinde kendi hallerinde kimsesiz, sessiz yaşayan bu insanların ölümü bize ne diyor? Ne anlatıyor, topluma ne mesaj veriyor?
***
Gittikçe yalnızlaşan, yalnız yaşayan bir halk haline geliyoruz.
Büyük şehirlerde koca binalarda sessiz ölümler bizleri bekliyor.
Gittikçe küçülen evler, küçülen ailelerimiz, yalnız yaşamayı tercih eden / zorunda kalan bir halk olduk.
Neyi ihmal ettik, neyi anlamadık? Neye önem verip, neyi atladık?
***
Bugün Türkiye'de 5 milyon 300 bin hanede tek kişi yaşıyor. Bu da toplam hane sayısının yüzde 20'si eder.
Tek kişinin yaşadığı hanelerin 2 milyonunda 65 yaş ve üstü kişiler yaşıyor. Bunun da yüzde 75’i kadın ve yüzde 25’i erkeklerden oluşuyor.
***
Önümüzde büyük sorunlar bizi bekliyor. Yalnız yaşamak bir özgürlük olarak bizlere sunulurken, büyük aile yok edilip, çekirdek aileye evrilirken, orada da duramayıp bölünmüş ailelere kadar geldik.
***
Yalnızlıkla beraber sessiz, yalnız ölümler bizleri bekliyor.
Çok mu geliştik, çok mu zenginleştik? Param var herşeyi satın alabilir miyim? Örneğin... Yalnızlığı paylaşan robotlar mı gelir eve?... Ölünce belli merkeze haber veren teknolojik aygıtlar mı olmalı artık? Koku sensörü mü devreye girmeli mesela?
***
Bu haber gerçek bir alarm olarak önümüzde duruyor... Bu haberleri önümüzdeki günlerde daha çok duyacağız, sonra vakayı adiyeden olarak duymayacağız bile...
Soğuk odalarımızda sessizce Dünya'ya veda ederken yanımızda bir sevdiğimiz, dua okuyan bir yakınımız, nasihat veya vasiyet edeceğimiz bir tanıdığımız olmayacak...
***
Sahi bu kadar hayatı, bu yalnız yaşam ve ölüm için mi yaşadık?
Neyi biriktirdik, neyi götüreceğiz?
Ne kazandık, neyi kaybettik?
Elde ettiklerimiz, kaybettiğimiz ve ihmal ettiklerimize deydi mi?
Doğrusu; mertçe, merhametlice, severek, paylaşarak ve katılarak yaşamayı bir felsefe olarak çocuklarımıza öğretmedikce hepimiz kayıplardayız...
Kariyer ve daha çoğunu isteme hastalığının bizim bütün erdemlerimizi yok etmesine müsaade etmeyelim...
İnsan odaklı eğitim ve hukuk sistemi, başlangıç olabilir...
Hızla yaşlanıyor ve gençlerin yaşama bakışında büyük değişimler olduğunu fark ediyoruz. Öyleyse ‘Sosyal devlet’ ilkesini gözden geçirmek de gerekiyor...