6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem, Türkiye'nin en büyük doğal afetlerinden biri olarak tarihteki yerini aldı. Bu depremler, büyüklüğü, süresi ve etkilediği illerle ilgili olarak halen güncelliğini koruyor.
...Ve daha uzun yıllar konuşulacak; Çünkü kayıp çocuklar konusu çözülemedi!
İlk büyük deprem, yani Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki zelzele, yaklaşık 65 saniye sürdü. Bu süre, depremin yıkıcı etkisini artıran önemli bir faktör olarak gösterildi.
İkinci büyük deprem ise, Elbistan'da gerçekleşen 7,5 büyüklüğündeki zelzele, 45 saniye boyunca devam etti. Bu iki depremin uzun sürmesi sonucunda bölgedeki binalar kumdan kaleleler gibi yıkıldı ve yaşamdan ayrılanların sayısı arttı.
SAAT KAÇTA OLDU?
İlk büyük deprem, yerel saatle 04:17'de meydana geldi. Bu zamanlama, birçok insanın evinde uyuduğu ve en savunmasız olduğu bir anda gerçekleşti.
İkinci büyük deprem ise aynı gün öğleden sonra saat 13.24'te meydana geldi. Bu ikinci sarsıntı, günün ortasında gerçekleştiği için daha fazla kişinin dışarıda olmasına rağmen yine de büyük bir hasara ve can kayıplarına neden oldu.
Depremlerin bu saatlerde gerçekleşmesi, kurtarma çalışmalarının başlatılması ve organize olunması için kritik zaman kayıplarına yol açtı. Özellikle sabahın erken saatlerinde meydana gelen ilk deprem, hem hızlı bir müdahaleyi zorlaştırdı hem de insanların çoğunun evde olması nedeniyle daha fazla can kaybına yol açtı.
Depremlerin merkez üssü Kahramanmaraş olsa da, etkisi 11 farklı kente yayıldı; Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa. Bu illerde, özellikle binaların yıkılması ve altyapının zarar görmesi, büyük bir insani krize neden oldu.
Her kentte farklı düzeylerde hasar meydana geldi, ancak en çok etkilenen iller arasında Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’ı sayabiliriz. Bu bölgelerde, binlerce bina yıkıldı ve birçok insan evsiz kaldı. Binlerce insan hayatını kaybetti.
Resmi rakamlara göre, 6 Şubat 2023 depremlerinde 53 bin 537kişi hayatını kaybetti. Bu sayı, Türkiye'nin yakın tarihindeki en büyük can kaybı olarak tarihe geçti. Depremin ardından yaralanan kişi sayısı ise 107 bin 213 olarak açıklandı.
Bu rakamlar, depremin yıkıcı etkisini ve ülkenin ne kadar büyük bir trajedi ile karşı karşıya kaldığını göstermesi açısından akıldan çıkarılmamalı.
BURSA’DA SON DURUM
1999 Körfez Depremi ile 6 Şubat Depremleri sonrasında aktif 12 fay hattı olan Bursa’da atılması gereken adımlar uzun uzun konuşuldu ve ‘kentsel dönüşüm’ başladı. 0.50 emsal artışını ‘yanlış anlayan’ ve müteahhitlere yol veren bazı belediye başkanlarının Ataevler, İhsaniye, Özlüce ve Fomara başta olmak üzere kentin ‘RANT GETİREN’ semtlerindeki inşaatlara verdikleri ruhsatları bugüne kadar hiç anlamadım ve galiba bu gidişle de hiç anlayamayacağım!!! Gazeteci Yaman Kaya arkadaşımızın ‘ada ve pafta’ vererek dile getirdiği imar yolsuzlukları dizisini mutlaka okuyun.
TMMOB’a bağlı Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ve arkadaşlarının açtığı davaların gerekçeleri, Bursa’nın geleceğini gösteriyor.
Mevcut yapı stokunun yüzde 65’i kaçak olan bir kentte ilk kurtarılacak olan semtler daha çok Yıldırım ve Osmangazi’de olmasına karşın müteahhitlerin batıya yönelmesi, Nilüfer’de hiç de istenmeyen gelişmelere yol açtı. Altyapısı 5-6 katlı konutlara uygun olan ilçede çok yakın zamanda su kesintileri, kanalizasyon patlamaları, çöp toplanma sorunları ile otopark kavgaları başladığında ‘yanlışlar’ daha iyi anlaşılacaktır.
Çok geç kalmadan depreme dayanıklı konut inşa etmeyi öğrenmek zorundayız. İnsan kaynağımızı kaybede kaybede asla ilerleme sağlayamayız.
1/100.000’lik Çevre Düzeni Planında ‘fay hatları üzerindeki konut ve sanayi tesisleri’nin daha güvenli alanlara taşınması başta olmak üzere yerinde dönüştürülmesi gerekliliği vurgulanmalı, 1/1000’lik planlara geldiğimizde de deprem izolatörsüz bina, okul, hastane ya da işyeri inşa ettirilmeyeceği, yeni malzeme kullanımının (örneğin çelik) teşvik edileceği gibi ayrıntılara yer verilmelidir.
İstanbul ve Bursa depremleri Türkiye’yi 100 yıl geriye götürür, rejim değişir, insan kayıpları milyonlarla konuşulmaya başlanır.
Yiyecek ekmek bulamayız, herkes ayağını denk alsın!
--- --- ---
İyi ki ONKO-DAY var
Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği (ONKO-DAY) Başkanı Füsun Önen, BUÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloj Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Türkkan Evrensel, Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Lütfü Özkan ve Genel Cerrah Dr. Coşkun Özer, 4 Şubat Dünya Kanser Günü nedeniyle bir basın toplantısı düzenlediler.
ONKO-DAY Park’taki yıllık buluşmada, kanser hastalığı teşhis ve tedavi süreci hakkındaki bilgi, deneyim ve alınması gereken önlemleri bilimsel bir dille anlattılar. Kanseri yenmiş bir insan olarak başkan Füsun Önen’in Bursa başta olmak üzere tüm Güney Marmara’ya hizmet üretmelerini takdirle karşıladığımı buradan söylemeliyim. Hasta yakınları için oluşturdukları misafirhane, başlı başına bir efsane.
YAPAY ZEKA VE HASTA
Bu yıl kanser teşhisi konan hastalara durumları açıklandıktan sonra duyguları sorulmuş. O ruh hali ile hepsi farklı bir şekilde ifade etmişler. Ardından
İyileşen hastalardan ‘duygularını yazmalarını’ istemişler.Yazılanları ‘yapay zeka yoluyla’ birer resim olarak görmek oldukça ilginç bir deneyim oldu hepimiz için. Kent Meydanı eksi (- ) 2. katta sergilenen resimleri görmenizi öneririm. Dernek artık psiko-onkologlarla çalışmaya başlamış, çünkü insanların kansere yakalandıkları andan itibaren morallerinin yüksek tutulması gerekiyor.
TEDAVİ MÜMKÜN
1920’li yıllarda Anadolu’da ortalama yaşam süresi 40-45 arasındaydı. 60 yaşına gelenlere ‘asırlık çınar’ denirdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yakın arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyetin insan odaklı yaklaşımı sonrasında beslenme, sağlık hizmetleri ve spor alanlarında gelişmeler hızlanınca ortalama yaş 75-80’e kadar uzadı.
Lakin hava, su ve gıdada yaşanan bozulmalar başta olmak üzere çeşitli etmenlerle kanser vakalarında da artışlar yaşandı. İlk başlarda kaybedilen hastalar, artık tedavi edilebilir hale geldi; Çünkü hem ilaç hem de tedavi yöntemlerinde değişim yaşandı. BUÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloj Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Türkkan Evrensel’in verdiği bilgiye göre; Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2022 yılında 20 milyon yeni tanı konulduğunu rapor etmiş. Bu sayı 25 yıl sonra 35 milyona çıkacak. Ülkemizde de erkeklerde akciğer, kadınlarda ise meme kanseri başı çekiyor.
Sayın Evrensel tedavi masrafı yerine önleyici tedbirlere bütçe ayrılmasını önerdiğinde ‘haklı galiba’ demekten kendimi alamadım. Kanserden kaybettiğim babam aklıma geldi; tedavi süreci çok meşakkatli ve pahalıydı. Oturduğumuz yerden 65 kilometre gidiyor, orada otelde kalıyor, ilaçlara ve tedavi eden ekibe bütçe ayırıyorduk. Oysa daha bilinçli bir beslenme, yılda 1-2 kez kontrol ve en azından yürüyüş yapmasını sağlayabilseydik belki de hastalık ilk devresinde yakalanacak ve tedavi edilebilecekti.
Kİm bilir...
KİŞİ HASTALIĞINI BİLMELİ
Bu arada toplantıda ‘kanser olduğu hastaya söylenmeli mi?’ gibi bir soru geldi. Hocalarımızın tamamı ‘artık söylediklerini’ dile getirdiler. Eskiden kanser hastadan gizlenirdi ve çoğunlukla hasta hastalığını bilmeden kaybedilirdi.
Bir başka gelişme daha dikkatimi çekti; Bursa’da her 100 bin kişiden 250’si kansere yakalanırken artık bu sayı ‘her 100.000 kişide 350.’
Bu demektir ki; Yahavamız, suyumuz ve gıda maddelerimiz yeterince doğal değil,
ya da sigara, alkol ve düzensiz beslenme bizi kanser yapıyor.
Türkiye kanser tedavisi için yılda 10 milyar TL harcıyor, bu çok büyük bir rakam. Önleyici uygulamalarla rakam çok daha aşağıya çekilecektir, eminim.
Son sözüm sanayiciye;
Artık derelere, fay hatlarına ve tarım alanlarına atık bırakmayın. İleri biyolojik arıtma kurun ve kullanın! Filtrelerinizi takın, torunlarınızın bedduasından kurtulun.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Can TOPAKTAŞ
Deprem Bursa’ya zarar vermemeli
6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem, Türkiye'nin en büyük doğal afetlerinden biri olarak tarihteki yerini aldı. Bu depremler, büyüklüğü, süresi ve etkilediği illerle ilgili olarak halen güncelliğini koruyor.
...Ve daha uzun yıllar konuşulacak; Çünkü kayıp çocuklar konusu çözülemedi!
İlk büyük deprem, yani Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki zelzele, yaklaşık 65 saniye sürdü. Bu süre, depremin yıkıcı etkisini artıran önemli bir faktör olarak gösterildi.
İkinci büyük deprem ise, Elbistan'da gerçekleşen 7,5 büyüklüğündeki zelzele, 45 saniye boyunca devam etti. Bu iki depremin uzun sürmesi sonucunda bölgedeki binalar kumdan kaleleler gibi yıkıldı ve yaşamdan ayrılanların sayısı arttı.
SAAT KAÇTA OLDU?
İlk büyük deprem, yerel saatle 04:17'de meydana geldi. Bu zamanlama, birçok insanın evinde uyuduğu ve en savunmasız olduğu bir anda gerçekleşti.
İkinci büyük deprem ise aynı gün öğleden sonra saat 13.24'te meydana geldi. Bu ikinci sarsıntı, günün ortasında gerçekleştiği için daha fazla kişinin dışarıda olmasına rağmen yine de büyük bir hasara ve can kayıplarına neden oldu.
Depremlerin bu saatlerde gerçekleşmesi, kurtarma çalışmalarının başlatılması ve organize olunması için kritik zaman kayıplarına yol açtı. Özellikle sabahın erken saatlerinde meydana gelen ilk deprem, hem hızlı bir müdahaleyi zorlaştırdı hem de insanların çoğunun evde olması nedeniyle daha fazla can kaybına yol açtı.
Depremlerin merkez üssü Kahramanmaraş olsa da, etkisi 11 farklı kente yayıldı; Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa. Bu illerde, özellikle binaların yıkılması ve altyapının zarar görmesi, büyük bir insani krize neden oldu.
Her kentte farklı düzeylerde hasar meydana geldi, ancak en çok etkilenen iller arasında Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’ı sayabiliriz. Bu bölgelerde, binlerce bina yıkıldı ve birçok insan evsiz kaldı. Binlerce insan hayatını kaybetti.
Resmi rakamlara göre, 6 Şubat 2023 depremlerinde 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti. Bu sayı, Türkiye'nin yakın tarihindeki en büyük can kaybı olarak tarihe geçti. Depremin ardından yaralanan kişi sayısı ise 107 bin 213 olarak açıklandı.
Bu rakamlar, depremin yıkıcı etkisini ve ülkenin ne kadar büyük bir trajedi ile karşı karşıya kaldığını göstermesi açısından akıldan çıkarılmamalı.
BURSA’DA SON DURUM
1999 Körfez Depremi ile 6 Şubat Depremleri sonrasında aktif 12 fay hattı olan Bursa’da atılması gereken adımlar uzun uzun konuşuldu ve ‘kentsel dönüşüm’ başladı. 0.50 emsal artışını ‘yanlış anlayan’ ve müteahhitlere yol veren bazı belediye başkanlarının Ataevler, İhsaniye, Özlüce ve Fomara başta olmak üzere kentin ‘RANT GETİREN’ semtlerindeki inşaatlara verdikleri ruhsatları bugüne kadar hiç anlamadım ve galiba bu gidişle de hiç anlayamayacağım!!! Gazeteci Yaman Kaya arkadaşımızın ‘ada ve pafta’ vererek dile getirdiği imar yolsuzlukları dizisini mutlaka okuyun.
TMMOB’a bağlı Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ve arkadaşlarının açtığı davaların gerekçeleri, Bursa’nın geleceğini gösteriyor.
Mevcut yapı stokunun yüzde 65’i kaçak olan bir kentte ilk kurtarılacak olan semtler daha çok Yıldırım ve Osmangazi’de olmasına karşın müteahhitlerin batıya yönelmesi, Nilüfer’de hiç de istenmeyen gelişmelere yol açtı. Altyapısı 5-6 katlı konutlara uygun olan ilçede çok yakın zamanda su kesintileri, kanalizasyon patlamaları, çöp toplanma sorunları ile otopark kavgaları başladığında ‘yanlışlar’ daha iyi anlaşılacaktır.
Çok geç kalmadan depreme dayanıklı konut inşa etmeyi öğrenmek zorundayız. İnsan kaynağımızı kaybede kaybede asla ilerleme sağlayamayız.
1/100.000’lik Çevre Düzeni Planında ‘fay hatları üzerindeki konut ve sanayi tesisleri’nin daha güvenli alanlara taşınması başta olmak üzere yerinde dönüştürülmesi gerekliliği vurgulanmalı, 1/1000’lik planlara geldiğimizde de deprem izolatörsüz bina, okul, hastane ya da işyeri inşa ettirilmeyeceği, yeni malzeme kullanımının (örneğin çelik) teşvik edileceği gibi ayrıntılara yer verilmelidir.
İstanbul ve Bursa depremleri Türkiye’yi 100 yıl geriye götürür, rejim değişir, insan kayıpları milyonlarla konuşulmaya başlanır.
Yiyecek ekmek bulamayız, herkes ayağını denk alsın!
--- --- ---
İyi ki ONKO-DAY var
Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği (ONKO-DAY) Başkanı Füsun Önen, BUÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloj Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Türkkan Evrensel, Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Lütfü Özkan ve Genel Cerrah Dr. Coşkun Özer, 4 Şubat Dünya Kanser Günü nedeniyle bir basın toplantısı düzenlediler.
ONKO-DAY Park’taki yıllık buluşmada, kanser hastalığı teşhis ve tedavi süreci hakkındaki bilgi, deneyim ve alınması gereken önlemleri bilimsel bir dille anlattılar. Kanseri yenmiş bir insan olarak başkan Füsun Önen’in Bursa başta olmak üzere tüm Güney Marmara’ya hizmet üretmelerini takdirle karşıladığımı buradan söylemeliyim. Hasta yakınları için oluşturdukları misafirhane, başlı başına bir efsane.
YAPAY ZEKA VE HASTA
Bu yıl kanser teşhisi konan hastalara durumları açıklandıktan sonra duyguları sorulmuş. O ruh hali ile hepsi farklı bir şekilde ifade etmişler. Ardından
İyileşen hastalardan ‘duygularını yazmalarını’ istemişler. Yazılanları ‘yapay zeka yoluyla’ birer resim olarak görmek oldukça ilginç bir deneyim oldu hepimiz için. Kent Meydanı eksi (- ) 2. katta sergilenen resimleri görmenizi öneririm. Dernek artık psiko-onkologlarla çalışmaya başlamış, çünkü insanların kansere yakalandıkları andan itibaren morallerinin yüksek tutulması gerekiyor.
TEDAVİ MÜMKÜN
1920’li yıllarda Anadolu’da ortalama yaşam süresi 40-45 arasındaydı. 60 yaşına gelenlere ‘asırlık çınar’ denirdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yakın arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyetin insan odaklı yaklaşımı sonrasında beslenme, sağlık hizmetleri ve spor alanlarında gelişmeler hızlanınca ortalama yaş 75-80’e kadar uzadı.
Lakin hava, su ve gıdada yaşanan bozulmalar başta olmak üzere çeşitli etmenlerle kanser vakalarında da artışlar yaşandı. İlk başlarda kaybedilen hastalar, artık tedavi edilebilir hale geldi; Çünkü hem ilaç hem de tedavi yöntemlerinde değişim yaşandı. BUÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloj Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Türkkan Evrensel’in verdiği bilgiye göre; Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2022 yılında 20 milyon yeni tanı konulduğunu rapor etmiş. Bu sayı 25 yıl sonra 35 milyona çıkacak. Ülkemizde de erkeklerde akciğer, kadınlarda ise meme kanseri başı çekiyor.
Sayın Evrensel tedavi masrafı yerine önleyici tedbirlere bütçe ayrılmasını önerdiğinde ‘haklı galiba’ demekten kendimi alamadım. Kanserden kaybettiğim babam aklıma geldi; tedavi süreci çok meşakkatli ve pahalıydı. Oturduğumuz yerden 65 kilometre gidiyor, orada otelde kalıyor, ilaçlara ve tedavi eden ekibe bütçe ayırıyorduk. Oysa daha bilinçli bir beslenme, yılda 1-2 kez kontrol ve en azından yürüyüş yapmasını sağlayabilseydik belki de hastalık ilk devresinde yakalanacak ve tedavi edilebilecekti.
Kİm bilir...
KİŞİ HASTALIĞINI BİLMELİ
Bu arada toplantıda ‘kanser olduğu hastaya söylenmeli mi?’ gibi bir soru geldi. Hocalarımızın tamamı ‘artık söylediklerini’ dile getirdiler. Eskiden kanser hastadan gizlenirdi ve çoğunlukla hasta hastalığını bilmeden kaybedilirdi.
Bir başka gelişme daha dikkatimi çekti; Bursa’da her 100 bin kişiden 250’si kansere yakalanırken artık bu sayı ‘her 100.000 kişide 350.’
Bu demektir ki; Ya havamız, suyumuz ve gıda maddelerimiz yeterince doğal değil,
ya da sigara, alkol ve düzensiz beslenme bizi kanser yapıyor.
Türkiye kanser tedavisi için yılda 10 milyar TL harcıyor, bu çok büyük bir rakam. Önleyici uygulamalarla rakam çok daha aşağıya çekilecektir, eminim.
Son sözüm sanayiciye;
Artık derelere, fay hatlarına ve tarım alanlarına atık bırakmayın. İleri biyolojik arıtma kurun ve kullanın! Filtrelerinizi takın, torunlarınızın bedduasından kurtulun.