09 Temmuz 2024 tarihinde Türkiye’de bir ilk gerçekleşti ve çalışanların örgütlü olduğu üç büyük konfederasyonun başkanları biraraya gelerek iktidarı uyardı.
‘Geçinemeyen üyelerin yakınmaları’ artınca başkanlar da duyarsız kalamadılar ve seslerini yükselttiler.
Bu arada adına ‘Yeni Çalışma Düzeni’ denilen ve ‘Beştepe’de pişirilen bir yemeğin kokusu’ konfederasyonların bulunduğu ofislere kadar ulaştı, içine koyulanlardan haberleri olunca da rahatsız oldular.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan ve Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işçilerin sorunlarına ilişkin ortak açıklama yaptılar.
TÜRK-İŞ
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, ücret dengesizliği, vergi, emekli maaşı ve asgari ücretle ilgili yakınmalarda bulunurken; “17 bin lirayla bırakın bir ayı bir hafta geçinme şansınız yok. Tablo, alınan para, market fiyatları hepsi ortada. Kötü ekonomik yönetimin maliyetini biz ödüyoruz. Biz emekçiler, işçiler, işsizler dayanacak gücümüz kalmadı. TÜİK'in açıkladığı rakamları kimse gerçekçi bulmuyor, açıkladıkları rakamlar piyasayla örtüşmüyor.
Bizim ülkemizde yüzde 20'lik bir kesim refah içinde yaşıyor bedeli yüzde 80'lik bir kesim ödüyor” dedi.
HAK-İŞ
Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan da konuşmasında, birlikte hareket etmenin önemine dikkati çekerek; “Üretim çarkları, büyüme, ihracat devam ediyor fakat büyümeye rağmen işsizlik artıyor, emekçilerin aldığı pay azalıyor. Dünyanın en kötü milli gelir dağılımı ülkeleri arasında Türkiye yer alıyor. Peki bu durumda kim kazanıyor? Finans ve sermaye kazanıyor.
Milli gelirimiz artıyor ama ücretlilerin aldığı pay azalıyor, burada bir yanlışlık var. Adaletli bir vergi sisteminden bahsedemiyoruz.
Seçim sonrası sadece bizim konfederasyona bağlı 5 bin işçi işini kaybetti. Belediye başkanlarının inisiyatifiyle işten çıkartılıyorlar. Bu işten çıkarmalar bizi son derece üzüyor" diye konuştu.
DİSK
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise bugün yaşanılan tablodan iktidarı sorumlu tutarak; “DİSK olarak hep söylediğimiz gibi demokrasi işçinin ekmeğidir. Demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları olmaz. Demokrasinin bütün kurum ve kurallarının işlediği, işçi sınıfı başta olmak üzere tüm sınıfların sadece seçim zamanı değil hayatın her anında ve her alanında söz sahibi olabildiğimiz gerçek bir demokrasiyle kalıcı olarak bu sorunların çözülebileceğini ifade etmek isterim" dedi.
Çalışanların hatta emeklilerin de evlerine mutlu dönebilmesi, çocuklarına güvenli bir gelecek sağlayabilmesi ve toplumsal huzur için ‘milli gelirden aldıkları payın’ artırılması gerekiyor. Çalışan da çalıştıran da sıkıntıya düşüyorsa eğer gerçekten yeni bir yapılanmaya geçilmesi, halkın cebine (+) değerden pay aktarılması ve gerçeklerin anlatılması gerekiyor.
YENİ İŞ YASASI
Önümüzdeki dönem, işçi ile işverenleri yakından ilgilendiren, ‘kokusu rahatsız eden’ çalışmalardan da bahsedelim biraz.
Edindiğim bilgilere göre; Hükümet, kamuda ‘esnek çalışma’ modelini 4 ayrı formülle masaya getirecek. Kabinenin bu hafta sonu Ahlat’ta konuşacağı konulardan biri de bu düzenlemeler olacak. Buna göre, “Uzaktan çalışma modeli, Kısmi çalışma modeli, Değişken zamanlı çalışma modeli ve Akademik eğitim amaçlı çalışma modeli” başlıkları öne çıkarılacak.
İşyerine gitmeden evden çalışılacak modelle işveren bazı yükümlülüklerden kurtulacak. Yemek, çay, ulaşım ve elektrik harcamaları düşecek.
Halihazırda bazı işyerlerinde 60-72 saati bulan çalışma saatleri konusu da çözüm bekliyor. Günde 12 saat çalışmasına karşın yasal olarak 45 saat üzerinden maaş alan işçilerin varlığını İLO da biliyor ve uyarıyor. Halen haftada 6 gün çalışan Türk işçisi ‘5 gün verimli çalışma düzeni’ için hazır ancak üretim gerçeklerine pek uygun durmuyor; Çünkü emek-yoğun sektörlerde uygulanması ancak sipariş azalmalarında gündeme gelebilir.
İş Kanunu’nda yapılacak değişiklikle; Özellikle ‘yapay zeka’ konusunda başarılı gençlerin Türkiye’de istihdam edilmesi ve onlara iş alanlarının açılmasının sağlanması amaçlanıyor. Eğitimli gençlerin yararlı olacakları alanlara yönlendirilmesi de bir başka önemli nokta.
Kamuda işe girerken uygulanan ‘mülakat’ konusu da ele alınmalı diye düşünüyorum.
Bir başka kritik alan da meslek liseleri. Çocuklarımızı bu okullara yönlendiremezsek eğer; 5-10 yıl sonra nitelikli mavi yakalı bulamaz hale geliriz.
Hadi son sözümüzü de söyleyelim;
Kıdem tazminatlarına sakın dokunmayın!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Can TOPAKTAŞ
‘Çalışarak’ fakirleştik
09 Temmuz 2024 tarihinde Türkiye’de bir ilk gerçekleşti ve çalışanların örgütlü olduğu üç büyük konfederasyonun başkanları biraraya gelerek iktidarı uyardı.
‘Geçinemeyen üyelerin yakınmaları’ artınca başkanlar da duyarsız kalamadılar ve seslerini yükselttiler.
Bu arada adına ‘Yeni Çalışma Düzeni’ denilen ve ‘Beştepe’de pişirilen bir yemeğin kokusu’ konfederasyonların bulunduğu ofislere kadar ulaştı, içine koyulanlardan haberleri olunca da rahatsız oldular.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan ve Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işçilerin sorunlarına ilişkin ortak açıklama yaptılar.
TÜRK-İŞ
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, ücret dengesizliği, vergi, emekli maaşı ve asgari ücretle ilgili yakınmalarda bulunurken; “17 bin lirayla bırakın bir ayı bir hafta geçinme şansınız yok. Tablo, alınan para, market fiyatları hepsi ortada. Kötü ekonomik yönetimin maliyetini biz ödüyoruz. Biz emekçiler, işçiler, işsizler dayanacak gücümüz kalmadı. TÜİK'in açıkladığı rakamları kimse gerçekçi bulmuyor, açıkladıkları rakamlar piyasayla örtüşmüyor.
Bizim ülkemizde yüzde 20'lik bir kesim refah içinde yaşıyor bedeli yüzde 80'lik bir kesim ödüyor” dedi.
HAK-İŞ
Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan da konuşmasında, birlikte hareket etmenin önemine dikkati çekerek; “Üretim çarkları, büyüme, ihracat devam ediyor fakat büyümeye rağmen işsizlik artıyor, emekçilerin aldığı pay azalıyor. Dünyanın en kötü milli gelir dağılımı ülkeleri arasında Türkiye yer alıyor. Peki bu durumda kim kazanıyor? Finans ve sermaye kazanıyor.
Milli gelirimiz artıyor ama ücretlilerin aldığı pay azalıyor, burada bir yanlışlık var. Adaletli bir vergi sisteminden bahsedemiyoruz.
Seçim sonrası sadece bizim konfederasyona bağlı 5 bin işçi işini kaybetti. Belediye başkanlarının inisiyatifiyle işten çıkartılıyorlar. Bu işten çıkarmalar bizi son derece üzüyor" diye konuştu.
DİSK
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise bugün yaşanılan tablodan iktidarı sorumlu tutarak; “DİSK olarak hep söylediğimiz gibi demokrasi işçinin ekmeğidir. Demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları olmaz. Demokrasinin bütün kurum ve kurallarının işlediği, işçi sınıfı başta olmak üzere tüm sınıfların sadece seçim zamanı değil hayatın her anında ve her alanında söz sahibi olabildiğimiz gerçek bir demokrasiyle kalıcı olarak bu sorunların çözülebileceğini ifade etmek isterim" dedi.
Çalışanların hatta emeklilerin de evlerine mutlu dönebilmesi, çocuklarına güvenli bir gelecek sağlayabilmesi ve toplumsal huzur için ‘milli gelirden aldıkları payın’ artırılması gerekiyor. Çalışan da çalıştıran da sıkıntıya düşüyorsa eğer gerçekten yeni bir yapılanmaya geçilmesi, halkın cebine (+) değerden pay aktarılması ve gerçeklerin anlatılması gerekiyor.
YENİ İŞ YASASI
Önümüzdeki dönem, işçi ile işverenleri yakından ilgilendiren, ‘kokusu rahatsız eden’ çalışmalardan da bahsedelim biraz.
Edindiğim bilgilere göre; Hükümet, kamuda ‘esnek çalışma’ modelini 4 ayrı formülle masaya getirecek. Kabinenin bu hafta sonu Ahlat’ta konuşacağı konulardan biri de bu düzenlemeler olacak. Buna göre, “Uzaktan çalışma modeli, Kısmi çalışma modeli, Değişken zamanlı çalışma modeli ve Akademik eğitim amaçlı çalışma modeli” başlıkları öne çıkarılacak.
İşyerine gitmeden evden çalışılacak modelle işveren bazı yükümlülüklerden kurtulacak. Yemek, çay, ulaşım ve elektrik harcamaları düşecek.
Halihazırda bazı işyerlerinde 60-72 saati bulan çalışma saatleri konusu da çözüm bekliyor. Günde 12 saat çalışmasına karşın yasal olarak 45 saat üzerinden maaş alan işçilerin varlığını İLO da biliyor ve uyarıyor. Halen haftada 6 gün çalışan Türk işçisi ‘5 gün verimli çalışma düzeni’ için hazır ancak üretim gerçeklerine pek uygun durmuyor; Çünkü emek-yoğun sektörlerde uygulanması ancak sipariş azalmalarında gündeme gelebilir.
İş Kanunu’nda yapılacak değişiklikle; Özellikle ‘yapay zeka’ konusunda başarılı gençlerin Türkiye’de istihdam edilmesi ve onlara iş alanlarının açılmasının sağlanması amaçlanıyor. Eğitimli gençlerin yararlı olacakları alanlara yönlendirilmesi de bir başka önemli nokta.
Kamuda işe girerken uygulanan ‘mülakat’ konusu da ele alınmalı diye düşünüyorum.
Bir başka kritik alan da meslek liseleri. Çocuklarımızı bu okullara yönlendiremezsek eğer; 5-10 yıl sonra nitelikli mavi yakalı bulamaz hale geliriz.
Hadi son sözümüzü de söyleyelim;
Kıdem tazminatlarına sakın dokunmayın!