Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bozbey ‘turizm’ diye başladı ‘Bursa’nın suyu’ diye bitirdi

Yazının Giriş Tarihi: 04.07.2025 00:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.07.2025 00:10

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, geciken Haziran Ayı Değerlendirme Toplantısı'nın ana konusunu ‘Bursa’nın Turizm Gerçeği’ olarak belirlemesine karşın, kentin ana sorunlarıyla başlayınca, konu konuyu açtı ve 3 saat sonunda ben ‘Vah kentim vah! Gelen vurmuş giden vurmuş’ demekten kendimi alamadım.

Her zaman söylerim; ‘Allah’ın suyunu bir boruyla evlere, işyerlerine, fabrikalara, ahırlara ya da aklınıza gelen ‘insana ait’ herhangi bir yere götürüp, girişine de de bir saat takan kurum -adı da BUSKİ olsun- nasıl zarar eder, anlayamadım gitti... Son 1 yıl boyunca dinlediğim rakamlar öyle büyük, öyle devasa boyutta ki ‘en kısa sürede ZAM yapılması, onaylanması ve kurumun geleceğe taşınması gerek’ sözüne itiraz dahi edemiyorum. Başkan Bozbey’in belediye meclisindeki sabrı da takdire şayan...

Burada başka bir pencere açmak isterim...

Eğer BUSKİ ayakları üzerinde duramaz ise bir gün ÖZELLEŞTİRME yoluyla bir KATARLI’ya geçiverir.

‘Olmaz’ diyenler “Bursa, Yalova, Balıkesir ve Çanakkale elektrik dağıtım şirketinin yeni sahibi kim? diye soruversin yapay zekaya...

Bursagaz kaç kez el değiştirdi? Bilenler bilmeyenlere anlatsın...

***

“Amma abarttın” da diyebilirsiniz.

Biz emperyalistler, sizin elinizdeki ‘altın yumurtlayan tavuğu’ almak için pusuda bekliyoruz. Borçlanan şirketleri gözlüyoruz, zaafa düştüğünüz an tepenize binecek ve elinizdeki her şeyi satın alacağız. Siz bu işlere ‘TALAN’ diyebilirsiniz ancak biz buna ‘Küresel Güç Savaşı’ adını veriyoruz.

İnsanların kullandığı elektrik, doğalgaz, petrol ve su, ana hedeflerimiz arasında. Yedikleriniz, içtkleriniz ve giydikleriniz de bizi yakından ilgilendiriyor. Her insanın hayatı boyunca en az bir kez hastalandığını da biliyor ve sizi ‘Özel hastanelerimize’ yönlendiriyoruz.

Hepinizi fabrikalarımızda, işyerlerimizde günde en az 8 saat çalıştırıyor, ölmemeniz için yemek veriyor ve kendi kahvelerimizi otomatlardan size satıyoruz. Fakirlik diye ortaya çıkanları da bildiğimiz yöntemlerle susturmayı başarıyoruz. Bazen ‘devrim’ diyenler de oluyor, onların içinden en akıllı olanları ikna ediyor, olmazlarsa yok ediyoruz.

***

Biz emperyalistler, sizin eğitim alanlarınızı da kontrol ediyoruz. Kimin nereye kadar yükselebileceğine, hangi alanlarda iş yapacağına, hangi TV kanallarını izleyeceklerine, programlarda hangi konuların işleneceğine, ihalelerin kimler tarafından alınacağına, bir öğrencinin hangi şartlarda yaşayacağına, hangi içeceklerin satılacağına, günlük kalori miktarına, hangi markaları giyeceğinize, kaç saat uyuyacağınıza, hangi aşıları olacağınıza, uzaktan eğitilebileceğinize, kadınların kaç çocuk doğuracağına kadar hemen her alanda etkili metotlar geliştirdik, insanlar devşirdik.

***

Elinizdeki telefonlarla siz yönlendirebiliyoruz. Her yazdığınız, her sözünüz, her beğeniniz, her fotoğrafınız elimizde veri olarak duruyor. İhtiyacımız olan başka bilgilere de ulaşabiliyoruz. Kurduğumuz düzenin tahkim edilmesi aşamasında ‘siyasi ve ekonomik’ yaptırımlara da başvuruyoruz.

***

Milliyetçilik ve Dincilik asla vazgeçmediğimiz temel konular. Her iki alanda da yetkin kişi ve topluluklar kurduk. Bazen her ikisini aynı anda harekete geçirdiğimizde bizim silah tüccarları para kazanmaya başlıyor. Ülke sınırlarını biz çizdiğimiz için herhangi bir gerilim yaratmak çocuk oyuncağı. Savaşlar bizim için kazanç kapısı. O ölmüş, bu ölmüş, çocuklar aç kalmış, o ülkede birileri asılmış umurumuzda bile değil.

Az akıllı, çok hırslı ve gaddar yöneticiler olduğu sürece bizim kazanmamamız mümkün değil. Her bir kesim yani sağcı, solcu ya da liberal fark etmez; tamamen bize çalışırlar. Kim başa geçerse geçsin, bizim paramızla alışveriş yapmak zorundadır. Matbabada basar onlara borç veririz ve onlar da halklarına maaş öder, yol yapar, liman inşa eder, ilaç satın alır ve şaşaa içinde yaşarlar.

Silahlı kuvvetlerine silah, araç-gereç, uçak, gemi falan veririz, Ki; seçilen bizim adamlarımızı layıkıyla koruyabilsinler. Aksi halde yeni bir isim üzerinde çalışmak zorunda kalırız. Bizim desteklediğimiz adamlar, isteklerimizi yerine getirdiği sürece ‘Krallar gibi’ yaşarlar.

***

Bu esnada biz asla boş durmaz; maden yataklarına, su kaynaklarına, barajlardan elde ettikleri elektrik enerjisine, ısınma için kullandıkları kömüre, buğday depolarına, yanında da ‘güzel kızlarına’ el koyarız. İyi eğitilmiş olanları ülkemize 40-50 yıllığına alır, onlardan yararlanırız. O ülkenin zeki, çalışkan, ahlaklı ve sabırlı bilim insanlarının buluşlarını yine o ülkeye fahiş fiyatlarla satarız. Ülkede ‘kaderci’ olanlar en sevdiğimiz insanlar. Sesleri çıkmaz, itiraz geliştirmezler ve ne verirsek rıza gösterirler. Onlar için aşevi kurar, yardımlaşma derneklerine destek veririz. Aile kurumu yaşasın diye kampanyalar düzenleriz. Çünkü her aileye ev, otomobil, TV, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, mobilya, altın takı, mutfak araç ve gereçleri satmak zorundayız. Her evlilik bize çok para kazandırır. ‘Evlilik’ müessesesi yaşadığı sürece bizim keyfimiz yerine gelir. Biz boşanmaları da yakından izleriz. Eğer eğilim o yönde gelişirse bu kez satışlarımız ikiye katlanır. ‘Katolik nikahını’ pek sevmeyiz.

***

Anadolu’daki çölleşmenin farkında olmadığınız için Bursa’da su çok sanıyorsunuz. Hiç de öyle değil. Yağış düzeniniz bozuldu, O’nu da biz yaptık ama farkında bile değilsiniz. Bizim için üretin dediğimiz her şeyi ürettiniz, bilmediğiniz çok su isteyen meyve ve sebze tohumları verdik size, koşa koşa sıraya girdiniz. ‘İsrail Tohumu’ çalışmalarımızı size anlatanlara kulak tıkadınız, oysa bilgi doğruydu; Biz kısır tohumlara imza attık Çünkü sizin kendi tohumlarınızı kullanmanızı istemiyorduk. Her yıl almak zorunda olduğunuz tohumlarımız verimliydi ama pahalı bir süreç yaşattık size.

PARA için yapamayacağımız şey yok.

Sizin zayıflığınızın meyveleri çok tatlı.

Anadolu gibi hemen her yeri verimli topraklarla dolu olan bir coğrafyayı bize bağımlı hale getirmek zordu, ama yöneticilerinizi ele geçirmek kolaydı. Bazen bir kaset bile işe yarıyordu. Bizim kızların iyi iş yaptıklarını söylemeliyim. Hepsini gözlerinden öpüyorum... Her çağırdığımız Otel’e gelen yöneticilerinizin zaaflarından yararlandık. Bazen kumar, bazen ABD veya İngiltere’de ev-arsa-malikane, İsviçre’de para kasası, çoğu zaman ‘kadın’ gibi kendi ülkelerinde zorlandıkları konuları çözdük. Biz hizmet ettikçe Tanrı yardımcımız oldu ve hep biz kazandık (!)

***

Şimdi Bursa’da ikisi altın olmak üzere pek çok maden sahasına girmek için gün sayıyoruz. Krom yatakları zaten çok iyi. Düşük kalorili kömür madenleri de var. Her mevsime uygun sebze ve meyve, mısır şurubundan şeker, otomotiv ana ve yan sanayi kuruluşları, makine ve tekstil boyama üniteleri, dev içecek firmaları, kendini sanayici sanan oysa bize çalışan fasoncular, polyester iplik, mobilya üreten fabrikalar, dünyanın en lezzetli turşuları, soğan ve biber tarlaları, süt ve süt ürünleri, tarım aletleri ve otobüs üreticileri, elektrikli araçlar ve daha nice sektörlerin ana girdisi olan makine ve hammaddeleri zaten biz veriyoruz.

İTMA Fuarı’ndan 40 bin makine aldığınızda uyandık.

Bursalılar girişimci insanlar ama icat çıkaramıyorlar. Ama belli olmaz; bir kaç akıllı sanayici var mı diye derin araştırma içindeyiz. NATO kaynaklarına baktık; Ermaksan ve Durmazlar dikkatimizi çekiyor. Coşkunöz, MFK ve Eroğlu gibi marka fabrikalar var. Hem Uludağ hem de Teknik Üniversite’deki araştırmacılara eğilme zamanı geldi. Bakarsın kontrol dışı bir şey geliştirir, başımıza iş açarlar. Kendi milli yazılımlarını falan konuşmaları, savunma sanayiine dönük bir takım araştırmaları olduğunu duyuyoruz. SU’larını kesmemiz, arada elektriklerinin arıza yapmasını sağlamamız gerekebilir! Bir kez tüm Türkiye’nin elektriklerini kestik, kimse üzerinde durmadı. Günlük zararlarını dahi hesaplayamadılar. Şimdi Rusya’nın inşa ettiği Akkuyu Nükleer Enerji Santralını inceliyoruz. ‘Atom bombasının burada geliştirilebileceğine kanaat getirirsek eğer, gerekeni yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmamalı.

***

Biraz ironi biraz tecahül-i arif...

***

Bursa büyürse Türkiye büyür’ tezi doğruysa, ‘Bursa küçülürse Türkiye küçülür’ anti tezini de doğru kabul etmek zorundayız.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “82 günlük suyumuz kaldı” diyorsa herkesin başını ellerinin arasına alıpNasıl davranacağına, neler yapacağına ve hangi bireysel önlemleri alacağınakarar vermesi gerekir.

Emperyal güçlerin ‘İklim Yasası’ diye dayattıkları her madde, Bursa başta olmak üzere Anadolu’daki herkesi yakından ilgilendiriyor. Yasa çıkarken ve sonrasında yaşanan ‘Orman yangınları’ dahil olmak üzere tüm olumsuz gelişmeler aklın süzgecinden geçirilmeli, ‘Zeytin Ormanlarımız’ bu küresel güçlere peşkeş çekilmemelidir.

Madenleri 50-100 yıl çıkarırsınız ama zeytin ve yağını 5 bin yıl yer ve içersiniz.

Bursa susuz kalıyorsa varın siz buğday deposu Konya Ovası’nı düşünün hele.

Türk halkı, beka sorununun nereden kaynaklandığını biliyor, gerekeni yapacaktır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.