Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Türkiye için ehven olan Erdoğanı mı, Kılıçtaroğlunu mu?

Yazının Giriş Tarihi: 26.05.2023 12:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.05.2023 12:19

Sayın KILIÇTAROĞLU ; "Beni sevmeyebilirsiniz, ama Erdoğan kazanırsa dolar 30 TL. olacak, ekonomiyi düşünün…"  diyor!  Bence bu üstü kapalı bir tehdit, Türkçesi; “bana oy verin, yoksa sizin için iyi olmaz” ama bu dediğine inanıyorum, çünkü Sayın Kılıçtaroğlu İngiltere den “300 Milyar Dolar” kredi sözü aldı, şayet o parayı getirebilir ise ekonomi sahte bir iyilik dönemi yaşayabilir.

Peki ama NE PAHASINA?

Batının karşılığını fazlası ile almadan bir şey verdiği görülmüş mü? Hele 300 Milyar Dolar?

Merak ediyorum Sayın Kılıçtaroğlu ne vaat etti de bu sözü aldı?

Aklıma nedense “Gavurun ekmeğini yiyen, gavurun kılıcını sallar” ata sözü geliyor

Tabi ana muhalefet partisi liderinden Türkiye’nin öz kaynakları ile nasıl artı değer üreteceğini açıklamasını beklerdim, Globalcilerden (Dünya Devletini kurmak isteyen ve ulus devletleri el altından yöneten, uluslararası şirket ve bankaların sahibi olan, yahudi-siyonist aileler) borç almakla övünmesini değil.

Erdoğan 15 sene ekonomiyi iyi götürdü, 2015 tarihine gelinceye kadar iktidarın seçimlerdeki en büyük avantajı ekonomi idi, peki o sıralarda ne olmuştu da ekonomi bozulmaya başlamıştı ve dışarıdan sıcak para akışı kesilmişti? Demek ki sorun beceriksizlikten veya tecrübesizlikten kaynaklanmıyor, daha derin sorunlar var!

-----------------------

Kılıçtaroğlu seçim atmosferine girdiğimizden beri bir sol partiye yakışmayacak tarzda kapitalist batıya sürekli göz kırpıyor, Kılıçtaroğlu’nun ekonomi danışmanı Jeremy Rifkin; “İklim krizi var” diyerek Dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunan tam bir Globalci!

The Ekonomist gibi Globalci dergilerin Kılıçtaroğluna destek vermesini dikkate almayalım, "ters köşe" yapıyorlar, halkın tepkisini hesaplayarak dolaylı olarak Erdoğan’ı destekliyorlar” diyelim, ama Kılıçtaroğlu’nun diğer söylemleri de tam anlamı ile NATO-ABD-BATI çizgisinde…

Ve bence Kılıçtaroğlu’nun Rusyayı hedef alan açıklaması dahi başlı başına yeterli bir ölçüt.

Erdoğan’ın doğu-batı denge siyasetine karşın, Kılıçtaroğlu tam anlamı ile sırtını batıya yaslamış görüntüsü veriyor, halbuki bu gün bize teknoloji veren, Ülkemize nükleer santral kuran, stratejik ortak diyebileceğimiz tek ülke aslında Rusya, S-400 leri, doğalgaz desteğini, ticari ilişkilerimizi ve Rus turizmini saymıyorum bile…

 

Türkiye’nin menfaatlerini gerçekten düşünen bir lider komşumuz Rusya yı dışlayamaz, ama yanlış anlamayın bu mesaj seçmene yönelik değil, batıya yönelik… Demek ki Sayın Kılıçtaroğlu seçimi kazanmasının ancak batının desteği ile olacağına inanıyor ve batıya; “Bakın ben Türkiye çıkarlarına aykırı olsa bile söz dinliyorum, beni destekleyin…” mesajı veriyor.

-----------------------

Sayın Kılıçtaroğunun; LGBT, İstanbul Sözleşmesi  vs. konularda "Ben daha iyisini yapardım...” aşı baskısı konusunda; “insanların evlerine kadar gider, herkesi aşılardım....” vs." sözleri ise kulaklarımı acıtıyor. Bu sözlerinin doğru olduğunu salgın döneminde CHP li belediyelerin DSÖ (Yahudi İlaç Karteli Rockefeller’in Birleşmiş Milletler Bünyesinde kurdurduğu Dünya Sağlık Örğütü) talimatlarını tavizsizce halka baskılamasından anlıyoruz.

CHP ve Kılıçtaroğlu’nun HDP nin pistinde dans etmesi ve "Güneydoğu da özerk bölge vs." gibi, bir adım sonrasında Türkiye’nin bölünmesine yol açabilecek projelere sıcak bakması ise ayrı bir dert.

-----------------------

CHP ve Millet İttifakı kesiminin kararlı bir şekilde sandığa gideceği, bunun için büyük bir çaba içinde olduğu anlaşılıyor, onlar Cumhur ittifakı seçmeni gibi rehavete kapılmış değiller, siyasette 24 saatin bile çok uzun olduğunu, son anda meydana gelebilecek bir olayın (zaten “Erdoğon-Kılıçtaroğlu” arasında gelip giden) kararsız seçmeni etkileyeceğini biliyorlar, her ne kadar Cumhur ittifakına katılmış olsa da Sinan Ogan’a oy veren kesimin Cumhur ittifakının cebinde olmadığını da biliyorlar.  

 

Son zamanlarda DSÖ politikalarına, LGBT, 6284 gibi konulara kızğın olan sağ-muhafazakâr kesimden "Her iki Cumhurbaşkanı adayını da beğenmiyorum, kimseye oy vermiyorum..." sözlerini çok duyuyorum, bence bu tavır yanlıştır, öncelikle oy vermek önemli bir vatandaşlık vazifesi ve bu tavır ile de kimse cezalandırılmış olmaz, sadece oy vermeyen kesim denklemden çıkmış olur, birileri onlar yerine kararı verir, sonuçları da herkesi etkiler, bir daha ki seçimlerde kimse o kesimi dikkate almaz!

Sosyal medyadan izlediğim kadarı ile; “Allahın kitabı ile hükmetmeyenlere oy vermeyin, o yüzden hiçbir adaya oy vermeyin, vebale girersiniz…vs” söylemi etrafa yayılmakta ve Cumhur İttifakının oy tabanı olan dindar kesimde bu söylem oldukça yankı bulmaktadır. Benim düşünceme göre bir akıl insanları manüple etmekte ve sandığa giderse “zaten kendi adayına oy vermeyecek” bu kesimi diskalifiye etmeye çalışmaktadır.   

Bence insanımız bu oyuna gelmemeli, mutlaka sandığa gitmeli ve (kâr zarar hesabı yaparak) EHVEN olan adaya oy vermelidir, yani din vicdan özgürlüğüne en çok saygıyı göstereceğini düşündüğü, millete en çok fayda sağlayacak, en azından daha az zarar vereceğini düşündüğü adaya oy vermelidir. 

Ancak bu söylemleri etrafa yayanlar, ehvene oy vermek ve ehveni-şer mantığına da karşı çıkmakta, “İslam da yeri olmadığı…” fikrini sosyal medyada pompalamaktadırlar, bu konuda dindar kesime şu örnekleri vermek istiyorum;

 

Hz. Peygamber Hudeybiye antlaşmasında zaman kazanmak için bazı tavizler vermiştir, hatta mübarek elleri ile "Allahın Peygamberi" İbaresini antlaşmadan silmiştir. (Bu antlaşmadan 10 yıl sonra Mekke yi bir kılıç dahi sallamadan fethetmiştir.)

Hz. Peygamber zamanında Hıristiyan Rumlar ile Putperestler Perstler arasındaki savaşta, Müslümanlar Rumları desteklemiştir, halbuki o Rumlar TESLİS (Üçleme) inancına sahiptiler ama putperestlere nazaran EHVEN oldukları için desteklenmişlerdi. (Rum Suresi: "O gün Allahın Rumlara zafer vermesi ile Müslümanlar sevinecek) yani İslam inancında EHVEN' in tercih edilmesi vardır. Ehven olanın tercih edilmeyip, Müslümanlara-İnsanlara daha zararlı olanın tercih edilmesinin ise vebali vardır.

Seçime mantık nahiyesinden bakan insanlarımız da bence şöyle düşünmelidir; seçim bir nevi ticarettir, bu hayat kalitenizi yükseltmek için bir lidere bizi yönetme yetkisi kazandırdığımız bir ticarettir, bu ticarette mantıklı olan; bize kâr kazandırma olasılığı daha yüksek, en azından zarar verme riski daha

az olan adayı seçmektir, öfke ve intikam duygusu ile akılcı bir ticaret yapılamaz.

-----------------------

Erdoğan ve ekibi 21 yıldır iktidarda, yani Devlet yönetme tecrübesine sahip, dünyada elini sıkmadığı lider, ayak basmadığı yer yok, ama Kılıçtaroğlu ve partisinin tecrübesi yok, tamamen batı politikalarına bağlı kalacağı görüntüsünün sahte olduğunu kabul etsek dahi, yönetime yerleşmesi, tecrübe kazanması ciddi bir zaman alacaktır ve ne yazık ki Türkiye böyle bir zamana sahip değil…

 

Çünkü SAVAŞ kapımızı çalıyor!

Çünkü Globalciler uzun süren ve halk desteği olan iktidarları sevmezler, Ortadoğu da iktidarlar daima azınlıkların eline verilmiştir ki o iktidarlar rahatça güdülebilsin…

Çünkü onların takvimine göre artık Türkiye’nin parçalanma zamanı çoktan geldi, Dünyayı el altından yöneten Global güçler, 1. Ve 2. Dünya Savaşları ile dünyaya resetlemiş ve ABD dolarının rezerv para olduğu dünya düzenini kurmuşlardı, şimdi de “Dijital Dünya Düzeni” için dünyayı resetlemeye hazırlanıyorlar ve bunun içinde salgın ve savaş gibi araçları kullanıyorlar, 2019 da salgını atlattık, şimdi sıra savaşta, Dünya savaşını ateşlemek ve yaymak için en uygun ülke; üç kıtanın ortasında ki Türkiyemiz!  Etrafımız zaten yanıyor, yangın sırası Türkiye de, üstelik Türkiye ABD nin tüm baskısına rağmen Suriye deki birliklerini (PKK terörünü engellemek ve oradaki halkın güvenliğini sağlamak için) çekmiyor, yani savaş için bahaneleri de hazır.

 

ABD’nin; Bulgaristan, Yunanistan sınırına ve adalarına yığınak yaptığı, NATO’nun her yönden ülkemizi kuşattığı bir dönemde ülke tecrübesiz bir yöneticiye teslim edilemez! (NATO öncesinde yarım ada olan bir ülkeyi, deprem sonrası işgal tatbikatı yapmış, bu tatbikata Türkiye davet edilmemişti.)

Kısaca demem o ki; “Birde bunu deneyelim” diyecek zaman değil, gelen gideni aratabilir, sonradan dizini dövmek de fayda vermez, Türkiye çok tehlikeli bir köprüden geçiyor ve köprüden geçerken at değiştirilmez, o yüzden kızgınlıkla değil akıl ile ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini düşünerek sandık başına gitmemiz gerekir.

Eğer Cumhur İttifakına destekleyen seçmen rehavete kapılmayıp sandığa giderse, büyük ihtimal ile Erdoğan bu seçimi kazanacak, seçimden sonra Türkiye deki Globalci uşakları ile Türk Devletinin tam bağımsızlığını isteyenler arasında bir hesaplaşma olmasını bekliyorum, bu süreç toplumsal ve ekonomik açıdan sıkıntılı bir dönem olabilir, ancak bu handikaplar aşıldıktan sonra inanıyorum ki Türkiye büyük, güçlü, müreffeh bir ülke halini alacak ve hep birlikte güzel günler göreceğiz Allah C.C.’nın izni ile.

                                                                                                                Avukat Cüneyt Bülent Şeker

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.