Doç. Dr. Özlem Aşman Alikılıç, 77 milyonluk Türkiye nüfusunun yüzde 35’ini "Y" ve "Z" tabir edilen kuşakların oluştuduğunu söyledi. Y kuşağının 1980 ile 1999, Z kuşağının 2000 ve sonraki yıllarda doğanlar olduğunu açıklayan...
Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://www.bursahaber.com/

Doç. Dr. Özlem Aşman Alikılıç, 77 milyonluk Türkiye nüfusunun yüzde 35’ini "Y" ve "Z" tabir edilen kuşakların oluştuduğunu söyledi. Y kuşağının 1980 ile 1999, Z kuşağının 2000 ve sonraki yıllarda doğanlar olduğunu açıklayan Alikılıç, bunların 1979 yılından önce doğanlara göre iş dünyasından oldukça farklı beklentilere sahip olduğunu vurguladı. Yaşar Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Alikılıç, yaptığı açıklamada, “10-20 sene önceki çalışma mantığı ile günümüzün çalışma mantığı aynı değil. Artık işi yapanlar değişiyor. İşverenlerin, yeni nesil ve onların nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda bilgilenmeleri şart. Aksi takdirde çalışanlarından istedikleri verimi almaları mümkün olmayacak.” dedi.ÖZGÜRLÜĞÜNE DÜŞKÜN KUŞAKLARDoç. Dr. Alikılıç gerçekçi, kanaatkâr ve çalışkan kuşak olarak bilinen, 1965 ile 1979 arası doğumlu "X" kuşağının aksine sabırsız, rutinlerden hoşlanmayan ve özgürlüklerine düşkün Y kuşağının temsilcilerinin, iş dünyasının mevzilerini yavaş yavaş ele geçirmeye başladığını söyledi. İşverenlerin bu kuşağa karşı nasıl bir tutum içinde olmaları gerektiğini anlatan Alikılıç, “Ülke nüfusunun 27 milyonunu Y kuşağı, 18 milyonunu ise Z kuşağı oluşturuyor. Kuşak çatışmalarının temelinde ise kuşakları tanımamak yatıyor. Y kuşağının özgürlüklerine düşkün olması, bireysel karar alma eğilimlerinin yüksek olması, otorite tanımamaları, kurum kültürünü ve çalıştıkları kurumdaki politikayı çok fazla benimsememeleri, Z kuşağının ise ilgilerini ancak kısa süreyle tutabilmeleri, X kuşağının temsilcileri tarafından sorun olarak görülmekte ancak bu özelikleri sorun olarak görmek yanlış bir tutum. Şu anda pek çok işveren, Y ve Z kuşağının farklı özelliklerinden çok haberdar değil. Zannediyorlar ki kendileri bir iş ortamına nasıl adapte oldularsa diğer kuşağın temsilcileri de öyle adapte olurlar. Oysa adapte olmak giderek zorlaşıyor. Adapte olmalarını zorlaştıran etkenlerin başında da kısıtlamalar ve yasaklar gelebiliyor. Örneğin kurumsal politika nedeniyle interneti kısıtlayan ya da sosyal medya kullanımına yasak getiren bazı şirketler mevcut. Halbuki bunu yapmak, onların özgürlüklerini kısıtlamakla eşdeğer. Bu bakış açısıyla yeni neslin uzun süreli bir yerde çalışmaları mümkün görünmüyor. Böyle bir ortamda onlardan verim almak da mümkün değil.” şeklinde konuştu.'ONLARDAN KORKMAYIN'Y ve Z kuşaklarının temsilcilerinin birden fazla işi aynı anda yapabilme özellikleri olduğunu, bunun da ileride işverenler tarafından memnuniyetle karşılanacağını ileri süren Özlem Aşman Alikılıç, şu önerilerde bulundu: “Y ve Z kuşakları var olan teknolojiyi en iyi şekilde kullanan, çok daha fazla işi aynı anda yapabilen, çoklu ortamlara adapte olabilen ve X kuşağına göre zeki oldukları ileri sürülen bir nesil. Bu özellikleri ileride yaptıkları işlere de yansıyacak. İşverenler, onları doğru anlarlarsa iş tempolarından memnun kalacaklar ancak artık çalışma sisteminin de gelişmesi ve değişmesi gerekiyor. 10-20 sene önceki çalışma mantığı ile günümüzün çalışma mantığı aynı değil. İşverenlerin, yeni nesil ve onların nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda bilgilenmeleri şart. Kısacası yeni neslin farklı olan özelliklerinden korkmamak gerekiyor. Ayrıca bu yeni nesil için eğitim süreçlerimizi de gözden geçirmemiz gerekiyor. Gençler, güven veren ve yaratıcı düşünceyi destekleyen bir iş ortamı arıyorlar.”