İkbal Turan Özel Röportaj - Çocukluk Hayali Gerçek Oldu

Dünyanın dört bir yanında koşarak Türkiye’nin adını başarıyla temsil eden atletizmci Enver Koç, çocukluk hayalini 44 yaşında gerçekleştirdi. İçindeki atletizm sevdasını geçte olsa gerçekleştiren Enver koç’un 400’ün üzerinde madalyası bulunuyor.

Haber Giriş Tarihi: 18.04.2021 01:03
Haber Güncellenme Tarihi: 18.04.2021 01:03
https://www.bursahaber.com/

İKBAL TURAN

O’nun adı Enver Koç.. Bursa’nın bin yıllık çorap örme geleneğine sahip Karacabey’in Yenikarağaç köyünde, 6 kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi. Enver Koç’un bugüne yolculuğu epey meşakkatli olmuş. Hayatı boyunca hep mücadele etmiş. Kah kendi için, kah 2 evladı için. Sonunda şeytanın bacağını da kırmış. Afacanlığı yüzünden ilkokul öğretmenini çok kızdırmış, öyle ki öğretmeni onu bir yıl sınıfta bırakmış. Aslında okumakla çokta arası yokmuş Enver Koç’un. En sevdiği ders ise beden eğitimi. O zamanlardan belliymiş aslında bugünün geleceği. İşi gücü koşmakmış. Öyle ki beden eğitimi öğretmeni sırf bu hallerinden dolayı ve derslerine ilgisizliği nedeniyle onu 4.sınıfta bırakmış.

SPORA OLAN TUTKUSU

Spora olan tutkusunu içinden söküp atamamış Koç. 7 yaşındaki Enver’in hayalini uzun yıllar geçse de başarmanın gururunu yaşıyor içinde. Bugün Bursa Veteranlar Atletizm Kulübü’nün en cevval koşucusu. 400’ün üzerinde madalyası var. Hepsini sahibi olduğu Enver Koç Mağazası’nın üst katında, gururla teşhir ediyor. Ne de olsa her biri alın terinin ödülü. Enver Koç ile tekstil mağazasında o günleri konuştuk.  Kah güldü, kah ağladı, heyecanlandı, hırslandı. Gelin hep beraber “Atom karınca” diye hitap ettiğim Enver Koç’un hayatına açtığım kapıdan girelim ve muhteşem hikayesine beraber tanıklık edelim.

-Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Enver Koç. Karacabey’in Yenikarağaç Köyü’nde dünyaya geldim. Altı kardeşin en küçüğüyüm. İlk öğrenimimi Yenikarağaç Köyü’nde, orta öğrenimimi Cumhuriyet Lisesi’nde tamamladım. İlkokulda çalışkan öğrenciydim ama öğretmenim beni sınıfta bıraktı. Kuşları doğayı çok seviyordum. Sürekli dışarıyla ilgileniyordum. Öğretmenim de bana bir ders verme amacıyla sınıfta bıraktı. Sonrasında ise okumaya karşı hevesim olmadığı için devam etmedim. Sporu çok seviyordum ama. Hep içimde bir yangın vardı spora karşı. Gerçekten çok hızlıydım. Elimizden tutan olsaydı şu an çok daha başka şeylerden konuşuyor olabilirdik.

-Eğitim hayatı bitti, iş hayatı mı başladı?

Evet öyle de denebilir. 7 yaşında ağabeyimin yanında işe başladım. O zamanlar kapalı çarşıda işportacılık yapıyordu. Plastik eşyalar satıyordu. Onlara yardım ediyordum. Daha sonra yine aynı yerde bijuteri mağazası açtılar. Onların yanında temizlik işlerine bakıyordum ve vitrin işlerine bakıyordum. Sonra pazarlara gitmeye başladım. Pazarcılık hayatım çok oldu. 15-16 yaşlarında büyük büyük çuvalların altına giriyordum. 60-70 kiloluk çuvalı sırtlıyordum o yaşta Pazar yerlerine gidiyordum. Hayatım çok zorlu geçti. Sabahın beşinde kalktım yıllarca pazarlara gittim. Buraya mücadele ede ede geldim. Yıllarca pazarlara gittim. Trakya, Biga, Gönen, Çanakkale.

Kapalı Çarşı’da Emirhan’a giderken bir amca vardı. Ayakkabı işi yapıyordu. O amcayı hiç unutmam. Bana iskarpin ayakkabı ve takım elbise göndermişti. O zaman 7 yaşındaydım. 67-68’li yıllar. İnsanların ayağında İskarpin ayakkabı bulmak mümkün değil. Naylon patik bulamazsın. Araba şamdellerinden yapılan lastik ayakkabı bulamazsın. Yalın ayak okula gittiğimiz olurdu. Bizim köyümüz yün çorap köyü. Yün çoraplarla okula gittiğimiz olurdu. Böyle dönemlerden geçtik. Unutulmaz bir hayat mücadelem oldu.

-Pes ettiğiniz dönemler oldu mu?

Hiç olmadı. Pes etmedim asla. Boynumu da kimseye bükmeden mücadeleme devam ettim. Hayat benimdi ve ona sahip çıkmalıydım. Ne kendimi ne de bana güvenenleri yarı yolda bırakamazdım. Yalnız başıma mücadelemi verdim. Sıfırdan, sırtımdaki çuvalla mücadeleme devam ettim. Buradan eşarp aldım Doğubeyazıt’a götürdüm. Orda eşarpları sattım, deri alıp Bursa’ya geldim.  Hep mücadele.

-Tekstile nasıl girdiniz?

Önce hurdacılık yaptım, nohut aldım lokantalara sattım. Tekstil hurdasına başladım. Yıl 1987. Yeni ev kurduk, evlendim. Hem de köyün en zengin kızını aldım. Koşturuyorum, hiç sosyal hayatım yok. O dönem Bağ-Kur dahi ödeyemiyorum. Çocuğum menenjit oldu hastanede tedavi oluyor. Küvezde yatıyor, ben pazara gidiyorum, Eşkel’de şort satıyorum. Geliyorum çocuğun ilaçlarını alıyorum. (ağlıyor) Kimseye derdimi de anlatamıyorum o zaman. Kimseye boyun bükemiyorum, istemek çok zor. Biri de al şunu getirdim de demiyor. Herkes “geçmiş olsun” diyor katkı hiç yok. Onun için duygulandım.

-Zorlu bir hayat mücadelesi olmuş gerçekten. Ama mücadeleyi kazanan siz olmuşsunuz. Peki atletizmle nasıl buluştunuz?

Günde 2 paket sigara içiyordum. Kollarım uyuşmaya başladı. Sağlığım tehdit altındaydı. Spora başla dedim. Yıl 2004 bir sabah Kültürpark’a gittim. Yaşlı birisi koşuyor, ben de ona ayak uydurdum. Birlikte tur attık. Masterlar Atletizm Kulübü’nün başkanıymış İsmail Acar. “İyi koşuyorsun sen gel kayıt ol Avrasya Maratonuna katıl 15 kilometre koşarsın” dedi. 100 metre koşuyorum, 100 metre yürüyorum. Atletizm hayatıma girdi sigara benim hayatımdan çıktı. İşte atletizm sporuna tanışmam böyle oldu.

-İlk yarış nasıl geçti?

Sabahın beşinde bir sürü insan, her yerden insan çıkıyor. Galata Köprüsü’ne doğru gidiyor. Bambaşka bir dünyaya giriş yaptım. Dünyanın dört bir yanından insanlar, beyaz saçlı kadınlar, beyaz saçlı erkekler. Beni jet gibi geçiyorlar. “hani sen güçlüydün, kuvvetliydin? Haline bak. Kaç yaşında insanlar seni geçiyor” dedim kendime. Çok hırslandım ve ikinci yarışımda 42 kilometre koştum. İyi bir derece yaptım. 7 yaşındaki Enver’in hayalini de 44 yaşında gerçekleştirmiş oldum.

-İlk yurtdışı

İlk yurtdışı yarışım 2006’da Yunanistan’daydı. İkinci oldum. Bulgaristan, Slovenya, Polonya, Fransa’da koştum. 400’ün üzerinde madalyanın sahibiyim.

-Bundan sonraki ilk yarış nerede?

Pandemi nedeniyle katılmak istemiyorum. Ama her daim yarışa katılacak gibi antrenman yapıyorum. Virüsten kendimi korumaya çalışıyorum. Antrenmanlarımı aksatmadan düzenli bir şekilde yapıyorum. Her daim koşmaya hazırım. İnşallah şu pandemi biter de her şey eski güzel günlerine döner.