Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Zor günler!

Yazının Giriş Tarihi: 13.04.2021 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.04.2021 00:00

Hayatımızı sürdürdüğümüz dünya çok zor ve meşakkatli günleri yaşıyor. Süper güç dediğimiz ülkeler bile kendi içlerine kapandı. Sokağa çıkma yasağından tutun da insanların işyerlerine gitmesine bile izin verilmeyen ülkeler var. Türkiye’de de durum aynı. Ama, bizim insanlarımız sağlığın değil, yasağı kırmanın telaşı peşinde geziyorlar.

Gerçekten çok zor günler yaşıyoruz.

Bir bakıyorsunuz, insanlarımız sağlık için ellerinde avuçlarında ne kadar para varsa, mal varsa harcamaktan geri kalmıyorlar.

Bir bakıyorsunuz, bilerek veya isteyerek sağlık alanında alınması gereken önlemleri hiçe sayıp sokaklarda deli divane gibi gezip tozuyorlar.

İnsanların ve toplumun sağlığı için, hükümet ve bizleri yönetenler bazı önlemleri alıyorlar. Bunların başında ise sokağa çıkma kısıtlaması geliyor. En büyük sıkıntıyı çekenler ise 65 yaş üstendeki ve 20 yaş altındaki insanlarımız. Bunların sokağa çıkmalarına kısıtlama var. Gezip tozmalarında kısıtlama var. Genelde bu kısıtlamalara uyuluyor. Bazıları ise “kısıtlama benim sorunum değil” mantığı ile hareket edip kendisini sokaklara atıyor.

İşte asıl sıkıntı burada.

İnsanların kısıtlama günlerinde rahat nefes alabilmeleri ve acil ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için marketlerin, bakkalların bir takım esnafın ve hizmet sektörünün açık tutulması kararı var. İşte bu karar, her türlü kısıtlamanın ve sokağa çıkmanın anahtarı olarak kullanılıyor.

İnsanların tabi ki bazı ihtiyaçları olabilir. Mesela ekmek, peynir gibi. Ama insanlarımız çerez almak için, tatlı almak için sokağa çıkmasınlar. Bu gibi ihtiyaçlarını normal günlerde alsınlar. Karşılasınlar. Bu konudaki gevşeme, ülkemizdeki salgının ve vaka sayısının artmasına yol açıyor. Mart ayı başında başlayan normalleşme ve günümüze kadar geçen sürede vakaların yüzde 150 oranlı artmasının ana nedeni bu.

Pek çok kişi dikkat etmiyor.

Hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması var. Çünkü Bursa kırmızı renkte. Salgın açısından çok riskli bölge. Vatandaş, yanına eşini, çocuklarını almış, bebeklerini arabasına oturtmuş bir güzel sokak turu atıyorlar. Sorduğunuzda ise ekmek almaya gidiyorlar. Çerez almaya gidiyorlar.

Adam, arabasına atlamış, yanına eşini almış, çocuklarını almış, bildiğimiz huzur turuna benzer tur atıyor. Görevliler durdurup sorduklarında ise canları tatlı çekmiş, tatlı almaya gidiyorlarmış.

Sonrasında, pandemi döneminde Koronavirüs yayılıyor. Covid-19 isimli hastalık yayılıyor. Artıyor. Vefat sayıları yükseliyor. Yoğun bakımlardaki hasta sayısında inanılmaz bir yükseliş var. Duruma baktığımızda ise hafta sonları kısıtlama var. İnsanlar karantina da bekliyorlar.

Neden?

Bu pandemi salgını bir an önce bitsin gitsin de işimize gücümüze bakalım düşüncesiyle.

Peki, bu sokaklarda gezenlerin derdi ne?

Kısıtlama zamanında ortamın boş olmasından faydalanıp kendilerini göstermek galiba.

Çünkü bu işin başka türlü izah tarzı yok.

Uzmanlar, doktorlarımız uyarıyorlar. Sokağa çıkma kısıtlamasına uyalım. Uymayanları uyaralım. Bu bana göre sorumsuz ve kendini bilmez, toplum sağlığı ve halk sağlığını umursamaz, kendi sağlığı ve ailesinin sağlığını hiçe sayan insanları uyarmak isteyenlerin başlarına ne haller geldiğini varın siz düşünün.

Alacağınız cevap belli; sana ne!...

Sağlık Bakanlığının açıkladığı tabloya baktığımızda, bu hastalıkla mücadele için hastanelerde can çekişen insanları gördüğümüzde, canla başla çalışırken hayatlarını kaybeden sağlık çalışanlarını gördüğümüzde aslında “hiç de bana ne değil” dememiz gerekli. Karantinada olması zorunlu iken dışarı çıkıp polisleri, jandarmaları bile çileden çıkaran insanları gördüğümüzde, “ne halin varsa gör” dememiz gerekiyor ama, bu durum bizleri frenliyor.

Pek çok kişi ekmek parası peşinde koşarken virüsün bulaşmasıyla hastalığa yakalanıp çareler arıyor. Bunun yanı sıra ülkemizi yönetenler de “ne yapalım da çalışma hayatı, ekonomi ile sağlık sıkıntısını bir arada çözüme kavuşturalım” diye formüller aramakla geçiriyor günlerini.

Bütün bu çalışmalar ve hassasiyete rağmen, uyarılara kulak asmayanlar için de yeni bir formül bulunmalı. Mesela, Pazar günü marketlerin, alış veriş yapılabilecek yerlerin kapalı tutulmasıyla işe başlanabilir mi acaba diye sorulan sorulara cevap bulalım. Bu uygulama olursa, insanlar Pazar günü markete ekmek almaya gittiklerini bahane edip, çoluk çocuk sokaklarda fink atamazlar diye düşünüyorum.

Çünkü, insanların evlerinde kapalı tutulduğu günlerde, vaka sayılarının nasıl aşağıya düştüğünü, vefat sayılarının bile 30’un altına indiğini, virüsün yayılma hızının nasıl engellendiğini görüp yaşamıştık.

Bugün ise tehlikenin altında, ölüm- kalım savaşı vermek zorunda kalıyoruz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.