Salgın derseniz üçüncü leveli nasıl atlarım peşinde…
Ama bu başka bir şey…
Marketlerde ki ürünlerin etiketlerinden söz ediyorum.
Artık fiyatlar yıllık, aylık, haftalık filan değil
Günlük.
Hatta saatlik.
Yukarıda ki nedenlerin ve diğerlerinin sonucunda temel gıda maddelerinin fiyatlarının tetiklenmesi son derece doğal da, orta da doğal değilim diye feryat figan bağıran bir şeyler var.
Savaş halinde bile ürünlerde günden güne üçer beşer liralık artış olmaz.
Zam yapmanın da kendine göre bir usulü, bir raconu vardır.
‘‘Nasılsa elimize düştüler; vuralım abalıya’’ hırsıyla ile fiyatları kafalara göre katlamakta neyin nesi?
Valla kim ne derse desin; ben zincirli zincirsiz marketlerde ki bu arsızca fiyat artışlarının sadece suiniyetten kaynaklandığını inanıyorum artık.
Evet; rafta ki malı ikame ederken ilk alış ile ikici alış arasında farklar oluyor kabul; dolayısı ile market sermayesini korumak için rafta ki mala bir sonraki alışında ki tahmini zammı da ekliyor o da kabul; ama bunu alışkanlık haline getirerek müşterilerine dayatmasına itirazım var.
Döviz arttı zam yapalım, yağmur yağdı şimşek çaktı zam yapalım, sel oldu güneş açtı yine zam yapalım.
Var;
Döviz düştü, yağmur dindi, şimşek kaçtı, sel durdu, güneş yakmaktan vaz geçti; o halde zamları geri alalım ya da artık zam yapmayalım.
Yok.
Geçen gün marketteki kasiyer çocuk aldığım bir ürünü kasada okutunca raftakinden farklı fiyatını
‘‘Yapçek bi şey yok amca;her gün en az elli ürünün fiyatı değişiyor, alacaksan geçeyim kasadan’’ derken sanki ‘‘Yersen.Yemezsen gargara yap!’’ diyor gibiydi.
Çocuğun bir suçu bu işte elbette de bu gargara meselesi sıkıntılı.
Hele bir de bazılarının yaptıkları zamma rağmen ürünlerin gramajlarıyla çiftetelli oynama adetleri var ki, insanı deli ediyor.
En azından panik atak olmamak mümkün değil.
Kişi alış verişe çıkarken (alış veriş lafın gelişi; çünkü deyimin ilk sözcüğü ikinci sözcüğünden utanır hale geldi) öyle geriliyor öyle geriliyor ki mancınık yayı halt etsin yanında.
Sanki tüm marketler Elm sokağında konuşlanmışlar da Freddy’de kasiyerlerin başında dikiliyormuş gibi.
İşin en vahim tarafı da bu kabusun değil bitmek, uyanma olasılığı bile görülmüyor ufukta.
Dedim ya;
Yok; bu başka bir şey…
Ne olduğunu bilmiyorum;
Ama gargara yaptıktan sonra ne yapıldığını iyi biliyorum.
Artık nereye denk gelirse…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Yok; bu başka bir şey…
Evet anlıyorum;
Ekonomi entübe halde,
Cari açık apaçık,
Üretim hem var hem yok,
Enflasyon ona göre buna göre,
İşsizlik te enflasyona keza,
Salgın derseniz üçüncü leveli nasıl atlarım peşinde…
Ama bu başka bir şey…
Marketlerde ki ürünlerin etiketlerinden söz ediyorum.
Artık fiyatlar yıllık, aylık, haftalık filan değil
Günlük.
Hatta saatlik.
Yukarıda ki nedenlerin ve diğerlerinin sonucunda temel gıda maddelerinin fiyatlarının tetiklenmesi son derece doğal da, orta da doğal değilim diye feryat figan bağıran bir şeyler var.
Savaş halinde bile ürünlerde günden güne üçer beşer liralık artış olmaz.
Zam yapmanın da kendine göre bir usulü, bir raconu vardır.
‘‘Nasılsa elimize düştüler; vuralım abalıya’’ hırsıyla ile fiyatları kafalara göre katlamakta neyin nesi?
Valla kim ne derse desin; ben zincirli zincirsiz marketlerde ki bu arsızca fiyat artışlarının sadece suiniyetten kaynaklandığını inanıyorum artık.
Evet; rafta ki malı ikame ederken ilk alış ile ikici alış arasında farklar oluyor kabul; dolayısı ile market sermayesini korumak için rafta ki mala bir sonraki alışında ki tahmini zammı da ekliyor o da kabul; ama bunu alışkanlık haline getirerek müşterilerine dayatmasına itirazım var.
Döviz arttı zam yapalım, yağmur yağdı şimşek çaktı zam yapalım, sel oldu güneş açtı yine zam yapalım.
Var;
Döviz düştü, yağmur dindi, şimşek kaçtı, sel durdu, güneş yakmaktan vaz geçti; o halde zamları geri alalım ya da artık zam yapmayalım.
Yok.
Geçen gün marketteki kasiyer çocuk aldığım bir ürünü kasada okutunca raftakinden farklı fiyatını
‘‘Yapçek bi şey yok amca;her gün en az elli ürünün fiyatı değişiyor, alacaksan geçeyim kasadan’’ derken sanki ‘‘Yersen.Yemezsen gargara yap!’’ diyor gibiydi.
Çocuğun bir suçu bu işte elbette de bu gargara meselesi sıkıntılı.
Hele bir de bazılarının yaptıkları zamma rağmen ürünlerin gramajlarıyla çiftetelli oynama adetleri var ki, insanı deli ediyor.
En azından panik atak olmamak mümkün değil.
Kişi alış verişe çıkarken (alış veriş lafın gelişi; çünkü deyimin ilk sözcüğü ikinci sözcüğünden utanır hale geldi) öyle geriliyor öyle geriliyor ki mancınık yayı halt etsin yanında.
Sanki tüm marketler Elm sokağında konuşlanmışlar da Freddy’de kasiyerlerin başında dikiliyormuş gibi.
İşin en vahim tarafı da bu kabusun değil bitmek, uyanma olasılığı bile görülmüyor ufukta.
Dedim ya;
Yok; bu başka bir şey…
Ne olduğunu bilmiyorum;
Ama gargara yaptıktan sonra ne yapıldığını iyi biliyorum.
Artık nereye denk gelirse…