Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yeni yaşam formu buldum; Botoskkaryatik…

Yazının Giriş Tarihi: 25.04.2021 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.04.2021 00:01

Uzun zamandır bir şeyler bulduğumun fakındaydım da ne bulduğumu tam olarak bilemiyordum.

Bulduğumdan emin olduğum şeyin ne olduğunu oturdum araştırdım;

Gördüm ki, yaşama dair  pek çok şey bizim ezberlerimizden ciddi şekilde daha farklı;

Mesela;

Dünya’da 1.3 milyon hata payı ile 8.7 milyon ökaryotik ("karmaşık"/"gelişmiş"/zarlı hücre yapılı) canlı türünün, 100 milyondan fazla ise prokaryotik ("basit"/zarsız hücre yapılı) canlı türünün yaşadığı düşünülmekteymiş ki bazı kaynaklar prokaryotik tür sayısının birkaç milyara kadar çıkabileceğini bile öne sürüyorlarmış.

İnsanlık olarak biz bu türlerin sadece çok küçük bir kısmını keşfedip, isimlendirip, evrimsel geçmişlerine göre sınıflandırmalarını yapabilmişiz halen keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca tür bulunmaktaymış. Kabaca bir sayı verilecek olursa, ökaryotların sadece iki milyonunu, prokaryotların ise birkaç milyonunu keşfedebilmişiz.

Yani henüz  kendi Dünya'mızı hiç tanımadığımız söylenebilirmiş.

Araştırmam da edindiğim ortak payda algısını da şuraya iliştirivereyim;

Kendimizi Dünya'nın efendileri olarak gördüğümüz için, fena halde yanılgıya düşüyormuşuz.

Kısacası vehbinin kerrakesi bizim sandığımız gibi değilmiş.

Bu kısa ön bilgiden sonra müthiş buluşuma gelebilirim;

Bilim dünyasının türler konusunda ki çalışmalarına ne kadar faydası olur bilemem ama kendimi insanlık adına bu buluşumu açıklamakla yükümlü hissediyorum.

Buluşum yeni bir yaşam formun daha olduğu üzerine.

Adını bilim insanların türlere koydukları isimlerden de esinlenerek  Botokskaryotik koyduğum bu türün en ilginç tarafı hepsinin ağızlarının, elmacık kemiklerinin, dudaklarının ve alınlarının birbirlerine benziyor olması ve yüzlerinde herhangi bir mimiğe ve ifadeye rastlanılamaması.

Kadını da var,erkeği de var genci de var; yaşlısı ise hepsinden çok.

Geçmişten göz aşinalığımız olanların sayıları da az değil aralarında yeni formlarını görünce şaşırıp kalıyoruz.

Örneğin ben hanım söylemese üç yıl birlikte okuduğum arkadaşımı televizyonda ki görüntüsünden öldür Allah tanıyamayacaktım.

Yüzlerine bakınca insan kendisini filtrelendirilmiş bir fotoğrafa bakıyormuş gibi hissediyor da pek çoğunun göz kapaklarında ki şişlik enstantaneyi biraz bozuyor.

Far ışığı görmüş tavşan misali bir garip bakıyorlar, konuşurken Japon çizgi filmlerinde ki gibi sadece dudakları oynuyor,gülüyorlar mı ağlıyorlar mı hiç belli olmazken, kimisinin kulakları büyük geliyor yüzüne kimisinin burun delikleri.

Alınlarında da hiç çizgi olmadığı için o bölge imara açık bir arazi gibi duruyor yüzlerinde, bazılarından kadastro bile geçebilir o derece.

Kızdıklarını anlamakta pek mümkün değil, zira o esnada yüzleri limon yalamış gibi  bir hale bürünüyor.

Mimik  olmayınca ifade de olmadığından aralarında sfenkse benzeyenleri de pek çok.

Kaşlar da alışıla gelmiş görevlerinin dışında sanki bir yere atanmışlar da ne yapacaklarını bilemiyorlarmış gibi eğreti duruyorlar her birine tek tek tutkal sürülmüş hissi uyandıran kirpiklerinin üzerinde.

Kimisi altı numara majör kalem ile, kimisi de sıfır numara sulu boya fırçasıyla çizilmiş gibi.

Ortak özellikleri yüzlerine hangi açıdan bakılırsa bakılsın aynı görüntüyü vermeleri; cephe profil hiç fark etmiyor.

Böyle olunca da aynı tornadan çıkmış gibi hepsi garip bir şekilde birbirlerine benziyorlar.

Aralarında konuşma şekilleri değişip hipermetrop gözlükle yakından metin okuyormuş gibi olanları da var ki,bazılarına dublaj yapmak bile gerekebiliyor.

Neyse çok uzatmayayım da bu yeni yaşam formu buluşumu benden kapmak için uluslararası güçler kapıma dayanmasınlar.

Belki bir gün patentini alırım; o zaman daha ayrıntılı anlatırım.

Atalar zorla güzellik olmaz derlerken her ne kadar hadiseyi davranışlar üzerinden değerlendirmiş olsalar da sözleri burada da geçerli aslında.

Olmuyor işte;

İster botoks yap,ister ameliyat ol yüzünü değiştir kurguya karşı gelemiyorsun; daha da kötüsü o değiştirdiğini sandığın yüzünle olması gerektiği gibi de yaşlanamıyor,bir garip halle halleniyorsun.

Üstüne üstlük yaşlılık güzelliğini de yaşayamıyorsun ki,ne kaçırdığının fakına bile varamıyorsun.

Sen aynaya bakınca ne görüyorsun bilinmez ama, karşındakilerin sana nereleri ile baktıklarını  gördüğünü de çok iyi biliyorsun.

Garry Grant boşuna dememiş;

‘‘Tanıdıklarınız ne kadar genç göründüğünüzü söyledikleri vakit, ne kadar yaşlı olduğunuzu ima ederler’’diye…

Zorla güzellik hiçbir şekilde olmuyor işte

Olsa olsa komiklik oluyor ki,

Gülen sen olsan bile yüzün ağlıyor…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.