Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yeni parti, yeni Türkiye…

Yazının Giriş Tarihi: 01.07.2019 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.07.2019 00:03

G-20 zirvesinin etkilerini birçok açıdan irdelemeye devam etmeliyiz. Doğu Akdeniz ile Karadeniz hâkimiyeti tartışmaları yoğunluğunda Ege’de ortaya çıkan gelişmeleri iyi okumalıyız. Yeni Dünya düzeninde ittifaklar hızla soyutlaşmaya başladı. Dengeleri iyi belirleyen bir Türkiye elbette bu süreçten karlı çıkacaktır. Peki, iç dünya da bu ne kadar mümkün? Rusya lideri Putin’in, ‘liberalizm bitti’ açıklamaları yeni bir siyasal döneme kapı açtı. Türkiye’nin bu siyasal denklemi iyi okuyabilmesi şart diyebilirim. Yeni parti ifadesini son günlerde fazlasıyla gündeme taşımam bazı yeni yetme siyasileri rahatsız etse bile, tecrübeli isimler Türkiye’de değişimin bağıra bağıra geldiğini görüyorlar.

Özellikle Ali Babacan ile ekonomi merkezli bir siyasi söylem ve merhum liderler Turgut Özal ile barajlar kralı Süleyman Demirel’in yatırım merkezli dönemlerini değerlendirdiğimizde Erdoğan özelleştirme kralı olarak hafızalarımıza kazınıyor diyebiliriz. Türkiye’nin yeni koşu bandında ki en kritik değeri yerli ve yerinde üretim. Göç en önemli katma sorun olurken, istihdam hızla işsizlik formuna geçiyor. Tüm bu bilgilerin ışığında ekonomi elbette öldüm diyor diyemeyiz.

Türk ekonomisinin 2019 fotoğrafını çektiğimizde göreceğiz ki, yılsonuna doğru G-20 sonuçları ile birlikte bir iyileşme söz konusu. Ancak bu iyileşme güven endeksini halen daha 100 puan seviyesine ulaştıramadı. Türkiye’nin kritik bir süreçten geçtiğini kabul etmeliyiz. Bazı mevzilerde kazanılan zaferler veyahut konjoktürel artı değerler bizi yanıltmamalı. Ekonominin siyaset ile siyasetin ise, ekonomi ile iç içe olduğu gerçekliğini doğru okumalıyız.

Enflasyon kararlığını seçim oyunlarına yem ettik. Ancak yeniden revize etmeliyiz. Askerlik kanununun getirilerini okurken, hal ve market yasasını da kanunlaştırmalıyız. Bir kısım marketlerin ulusal anlamda tekelleşmesi yerel ekonomileri olumsuz etkilerken işsizlik sürecini tetikliyor. Ve yine yaz aylarında tarım ile ilgili somut adımlar atarken, ekonomiyi TBMM tatile girmeksizin bu bolluk aylarında ayağa kaldırmalıyız. Eğer ekonomi başlıklı yasaları kış ayların bırakırsak bunun artı değerini önümüzde ki yılın yaz aylarında alırız. Bu süreçte hem Erdoğan hem Ak Parti için olumsuz bir süreç olacaktır. Ak Parti her ne kadar ‘önümüzde seçimsiz bir dönem var’ diyor olsa bile, işin aslının böyle olmadığını hepimiz görmekteyiz. Ve yine küresel ekonominin gündeminde ani ve baskın bir erken seçim var diyebiliriz. Öyle ki, Dünya liderleri seçime giderken ve Dünya ülkeleri kendilerini değiştirirken Türkiye’yi bu pastadan mahrum bırakırlar diyemeyiz! Ekonomiye dair baskıcı metotlar ile kaybeden bir Ak Parti görmekteyiz. Örneğin son imar barışında bile milletin ekonomik durumu ile yasanın gerçekliği bütünleştirilemedi. Ve imar barışı adeta para avcılığı olarak algılandı. Ve bugün askerlik yasası da benzer bir olumsuz algı olarak Ak Parti’nin üzerine yapıştı.

Türkiye’nin kriz yönetiminde başarılı olmadığını söyleyebiliriz. Amerika Birleşik Devletleri’nin çok uluslu ve uluslararası siyasetini doğru okuyamıyoruz. Ve yine G-20 zirvesinde Trump tarafından ifade edilen, "Bakın, şu insanlara bakın. Onlarla anlaşmak çok kolay. Hiçbir Hollywood setinde bu kadar güzel insanı bir arada bulamazsınız" sözleri aslında bir küçümseme ifadesi. 20 trilyon dolarlık dev bir ekonomiye sahip Amerika’ya 75 milyar dolarlık bir ticaret hacmi ile gidemezsiniz! Kendi gücünüzü ortaya koyacak daha farklı argümanlar olduğu halde böylesine eksik bir tamlamayla yola çıkarsanız size sadece bir sinema artisti gözüyle bakmaları normaldir. Amerika’nın gücünü gücümüz ile doğru değerlendirmeli ve kendimizi Amerika’ya daha fazla ve doğru ifade etmek zorundayız.

Türkiye’nin mevcut süreci artık derin devlet politikaları ile yürütmeye başladığını görmekteyiz. Yakında pelikan medya operasyonları ile sarsılacak iç siyaset, devamında derin istifalar ile bürokrasi de kırılmalara neden olacak. Seçim öncesi geçiş hükümeti hazırlıkları da zor geçiyor. Birçok tecrübeli isim kabine de yer almak istemezken, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu Ticaret Bakanı olarak lanse etmek özel sektörü atom bombası ile vurup sonra kendi başına bırakmaya benziyor.

Kısacası, bahar da seçim mutlak bir gerçeklik diyebilirim.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.