Kanalizasyonlarda fareler ile karşılaştığımızda şaşırmayız! Sokakta köpekler ile karşılaştığımızda da şaşırmayız! Peki, fareler sarayların kilerinden yemek salonları dahil tüm odalarına girdiyse ne düşünmeliyiz? Ve yine on binlerce sokak köpeğinin şehir ve büyükşehir sokaklarında insanlara saldırmalarını nasıl okumalıyız? Ve daha korkunç olanı köpekler ile fareler aynı elden besleniyorlar ise ne yapmalıyız? Kısacası; sokaklarda ki köpekleri insanlara saldırıyorlar diye temizlemek için meşgulken, saraylarda ki fareler devlete saldırırsa ne yapacağız?

Biliyorum, böyle yazılar yazmamı sevmiyorsunuz! Lakin haksız olmadığımı hepimiz çok iyi biliyoruz. Kabul etmeliyiz ki; iktidar her şey için çok geç kaldı! Bu saatten sonra yaşamak için savaşmaktan başka çaremiz yok. Peki, kiminle ve nasıl savaşacağız? Düşman kim? Dost kim? Ve her iki unsur arasındaki koordinasyon nasıl sağlanıyor? Ben demiyorum ki, büyük elçiliklere bakın! Ancak çok uluslu şirketlerde çok masum değil diyorum…

Evet, tüm olasılıklar ve bulgular ışığında bir darbe mümkün! Hemde en beklemediğimiz anda yani ilk kurban kesilmeden önce değil! Aksine son kurban kesildikten hemen sonra… Ve gecenin karanlığında yada şafak vakti değil! Gün kararmadan hemen önce uyku ile uyanıklık arasında hiç beklemediğimiz o anda…

Hayatım boyunca insanlara yardımcı olabilme ilkesi ile yaşadım. Bu sebeple güçlü zekam ile bir Kurmay Subay olmak yerine sağlık sektörünü tercih ettim. Ve bugün görüyorum ki, öldürmek ve yaşatmak için iki üniforma da eşdeğer güce sahipler… Nasıl mı? Bakınız, pandemi sürecine!

Siz, hiç dama oynadınız mı? Evet, satranç değil dama diye soruyorum! Satrançta hamleler bellidir. Hamleleri doğru yapan kazanır. Dama da ise tek kural vardır! Önündeki taşı üstünden atlayarak yersin. Peki; damada ki ilk hamleleri Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri olarak okursak, yerel seçimlerde ikinci hamlesini yapan Cumhuriyet Halk Partisi masadaki taşları yiyerek karşı tarafa yaklaşmadı mı? Ve hatta neredeyse süper dama olmak üzere değil mi? Susun, düşünün, dinleyin ve hissedin! Göreceksiniz ki; kazandığınız yerde, kazandığınız yöntem ile kaybettiniz…

Sokak köpekleri meselesi aslında mevcut kabinenin yetersiz olduğunu gözler önüne serdi. Neden mi? Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı susuyor! Tarım ve Orman Bakanı susuyor! Hayvancılık Bakanı yok! Pandemi de insanları eve kapatan ve ticaret ile üretimi durduran Sağlık Bakanı halen görevde! Şimdi ise sokak köpekleri nedeniyle insanlar sokağa çıkma korkusu yaşarken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Türkiye’de 4 Milyon sokak köpeği var” diyerek fitili ateşliyor…

Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde askeri hareketlilik yaşanırken, Batı bölgelerinde sokak köpeği vakaları artışta! Hatta köpekler ve başka hayvanlar ile cinsel ilişkiye girdiğini ifade edenlere yada yaşadığı aşikar olanlara dair haberler yayılmaya başladı. Şimdi tüm bu gerçekler içerisinde siz bana “Türkiye’de Ulusal Güvenlik sorunu yok” demeye devam mı edeceksiniz? Yoksa hep beraber olası bir darbeyi veya depremi yada sosyal patlamayı mı yaşayacağız? Takdir sizin! Sonuç itibariyle ben yolun yarısını çoktan geçtim…

Ancak yazımı bitirmeden ifade etmeliyim ki; tam da turizm sektörü ülkemiz için kurtarıcı olacakken, sokak köpekleri ve darbe hareketliliği hususlarını bütünün parçalarına yaklaşarak görmek suretiyle doğru okumalıyız!

Çok net ifade etmeliyim ki; şuan içerisinde bulunduğumuz süreç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hayatından daha öte Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekası adına hayati önem taşımaktadır… Takdir her zaman ifade ettiğim gibi Yüce Türk Devleti’nindir!