Amerika Birleşik Devletleri’nin 40 Trilyon Dolar’a yaklaşan borç yükü ile Dünya’da egemen ülke olma arzusunu, Rusya’nın sınırsızlaşan Rusça akımı ve Çin’in yapay zekâ destekli robot teknolojileri ile birlikte değerlendirmek zorundayız. Bir yakasında Çin ve diğer yakasında Rusya ile uğraşırken, Hindistan’ın karşısına dikilmek üzere olduğunun farkında olan Amerika’yı arkasından vuracak güç ise varlığını borçluğu olduğu Birleşik Krallık dışında kimse olmayacak! İşte tüm bu değişimler sürecinde küresel krizin eşiğinde Dünya’nın yeni bir lidere ve lider toplum ile medeniyet kültürüne ihtiyacı olduğunu öngörmek zorundayız. Türkiye’nin küresel liderliğinin küresel kriz ile birlikte yaygınlaşacağını ve bu süreci iç siyasi kaygıların ve hesapların ötesinde tutma mecburiyetimizi hep birlikte tüm ülke dinamikleriyle kabul etmek zorundayız…
Anadolu; yeni küresel adıyla “Küçük Asya”, tarihsel vizyonu ve göç gerçekliği ile “Büyük Dünya” olmaya aday topraklarını “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” kurumsallığında bütünleştiriyor. Kabul etmeliyiz ki; Dünya ülkeleri ve küresel şirketler arasında yaşanacak olan büyük savaş, galaksiler savaşına dönüşmek üzere. Dünya’nın kendi dışındaki yaşam formlarına dair iletişimleri ve dünya dışı yaşam formlarının yeryüzünde ki küresel hâkimiyetleri ile “biz hep buradaydık” çıkışlarını nereye kadar görmezden gelebiliriz?
Türkiye’nin 82’nci vilayetini seçme arzusu bir gün “Kerkük-Musul”, bir başka gün “Kıbrıs” olarak şekillenirken, yarın birinin çıkıp 82’nci vilayetimiz “Selanik” veya “Kırcaali” olmalı demeyeceğini kim garanti edebilir? Türkiye’nin komşular haritasının artık değiştiğini en başta Türkiyelilerin veyahut Türklerin kabul etme zorunluluğu vardır. Türkiye’nin tekstil sektörünü “Mısır” topraklarına taşıması sadece ekonomik zorluklardan ötürü müdür yoksa tekstilin su ile var olan yaşamsal gerçekliği ve Türkiye’nin Ortadoğu hâkimiyetinden “Büyük Asya” hâkimiyetine olan yolculuğunun ilk büyük adımı mıdır?
Türkiye artık küçük düşünemeyecek kadar büyük bir ülkedir! Türkiye için bir “devlet aklı” ifadesini artık hızla terk etmemiz gereken bir dönemden geçmekteyiz. Türkiye, binlerce yıllık kadim medeniyet yeterliliklerine son yüzyıl içerisinde büyük zorluklara rağmen ulaşmıştır. Türkiye’nin yeni yol haritasında; ne gerisinde Asya’yı bırakma ne de önünde Avrupa’yı bırakma gibi bir lüksü olamaz, olmamalıdır. Rusya’nın Çin ile ittifak kurduğu, Almanya ile İngiltere’nin yeniden “Krallıklar” dönemine dönüşün hayallerini kurduğu, İspanya ve Meksika’nın Amerika’dan her anlamda kopmaya başladığı Dünya’da, küresel krizin eşiğinde Türkiye’nin liderliğini görmezden gelmek kimsenin haddi değildir!
Tüm ekonomik çıkmazlar ve paradigmalar içerisinde Türkiye’nin “Milli İstihbarat” kavramının “Küresel İstihbarat” olarak yenilendiğini, “Milli” kavramının artık küresel sınırlarımıza doğru değişim gösterdiğini kabul etmek zorundayız. Elbette Amerika Birleşik Devletleri’nin “Savunma Bakanlığı” kavramını “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirmesi ile Türkiye’nin de “Milli Savunma Bakanlığı” ismini “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirmesi gerektiğini savunanlar haksız diyemeyiz! Ancak Türkiye’nin “Milli Savunma Bakanlığı” ifadesi ile bahsettiği anlamlar bütününü “savunmak zorunda olduğu tüm değerler” olarak kabul etmek zorundayız! Bu sebeple zaten tarih boyunca “Savaşçı” kimliğini bozulmadan koruyan bir devletin “Savaş Bakanlığı” gibi komik bir isim ile kendisini yeniden var etme çabasına girmesi, insanlık ve insanlık tarihi adına fazlasıyla ürkütücü olacaktır!
Küresel krizin eşiğinde baş gösteren Türkiye liderliğinin yeni terminolojisinde; “aile, ekonomi, üretim, istihdam, mesleki eğitim, Türkçe, alternatif tıp, genetik, madencilik, uzay ve havacılık, enerji kaynakları, bilişim ve yapay zekâ teknolojileri ile tarım, gıda, hayvancılık ve su” kavramları güç kazanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu rol modelle yükselebilmesi için en az 35-40 yıl devlet ve saha tecrübesi olan isimleri Bakan ve Vali olarak göreve getireceği yeni bir reformlar sürecine yakın zamanda kavuşacağız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ömrü, liderlerinin veyahut kendisini yönetenlerin ömrü ile eş değer değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ömrünü Cenabı Allah, dünden yarına olarak tayin ve takdir etmiştir. Türk’ün olmadığı Türkiye’nin olmadığı hiçbir coğrafyada, huzur ve beka yoktur. Bu sebeple küresel krizin eşiğinde Türkiye liderliğinin tüm insanlığa huzur, bolluk, bereket, merhamet, şifa ve birliktelik getireceğine inancımız sonsuzdur. Bugün devletlerin savaştığı yeryüzünün, yarın Dünyaların savaşına hazırlanmak için yegâne üssü ve tarihsel başlangıç noktasının “Anadolu” olduğunu öngörmeye tüm insanlık olarak mecburuz.
Türkiye’nin sınırları dâhilinde ve binlerce yıllık medeniyet coğrafyasındaki toprakların altında ve üstünde var olan madenler, sırlar ve arkeolojik bulgular, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Küçük Asya” ile sınırlandıramayacağını göstermektedir. Yarını yakalamak için bugünden Çanakkale’nin, Filistin’in, Trablusgarp’ın ve Balkanların tarihine yeniden hâkim olmalıyız. Türkiye’nin yarınları için yeniden Doğu Cephesi, Güney Cephesi ve Batı Cephesinde her anlamda daha güçlü ve birliktelik içerisinde olmalıyız.
Türkiye’nin yeni cephesi olarak “Akdeniz” işaret ediliyor olsa bile Türkiye’nin her cephede güçlü olabilmesi için daha etkin ve yetenekli gençlerine güvenerek onları zengin tecrübeleri ile donatılmış yeni Bakanlar Kurulu ve Valileri ile yarına hazırlaması elzemdir. Kısacası; “küresel krizin eşiğinde Türkiye liderliği” aynı zamanda hem insanlığın hem de galakside ki tüm yaşam formlarının kıyamet öncesi son fırsatıdır…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömer KÜÇÜKKAYA
Küresel krizin eşiğinde Türkiye liderliği…
Amerika Birleşik Devletleri’nin 40 Trilyon Dolar’a yaklaşan borç yükü ile Dünya’da egemen ülke olma arzusunu, Rusya’nın sınırsızlaşan Rusça akımı ve Çin’in yapay zekâ destekli robot teknolojileri ile birlikte değerlendirmek zorundayız. Bir yakasında Çin ve diğer yakasında Rusya ile uğraşırken, Hindistan’ın karşısına dikilmek üzere olduğunun farkında olan Amerika’yı arkasından vuracak güç ise varlığını borçluğu olduğu Birleşik Krallık dışında kimse olmayacak! İşte tüm bu değişimler sürecinde küresel krizin eşiğinde Dünya’nın yeni bir lidere ve lider toplum ile medeniyet kültürüne ihtiyacı olduğunu öngörmek zorundayız. Türkiye’nin küresel liderliğinin küresel kriz ile birlikte yaygınlaşacağını ve bu süreci iç siyasi kaygıların ve hesapların ötesinde tutma mecburiyetimizi hep birlikte tüm ülke dinamikleriyle kabul etmek zorundayız…
Anadolu; yeni küresel adıyla “Küçük Asya”, tarihsel vizyonu ve göç gerçekliği ile “Büyük Dünya” olmaya aday topraklarını “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” kurumsallığında bütünleştiriyor. Kabul etmeliyiz ki; Dünya ülkeleri ve küresel şirketler arasında yaşanacak olan büyük savaş, galaksiler savaşına dönüşmek üzere. Dünya’nın kendi dışındaki yaşam formlarına dair iletişimleri ve dünya dışı yaşam formlarının yeryüzünde ki küresel hâkimiyetleri ile “biz hep buradaydık” çıkışlarını nereye kadar görmezden gelebiliriz?
Türkiye’nin 82’nci vilayetini seçme arzusu bir gün “Kerkük-Musul”, bir başka gün “Kıbrıs” olarak şekillenirken, yarın birinin çıkıp 82’nci vilayetimiz “Selanik” veya “Kırcaali” olmalı demeyeceğini kim garanti edebilir? Türkiye’nin komşular haritasının artık değiştiğini en başta Türkiyelilerin veyahut Türklerin kabul etme zorunluluğu vardır. Türkiye’nin tekstil sektörünü “Mısır” topraklarına taşıması sadece ekonomik zorluklardan ötürü müdür yoksa tekstilin su ile var olan yaşamsal gerçekliği ve Türkiye’nin Ortadoğu hâkimiyetinden “Büyük Asya” hâkimiyetine olan yolculuğunun ilk büyük adımı mıdır?
Türkiye artık küçük düşünemeyecek kadar büyük bir ülkedir! Türkiye için bir “devlet aklı” ifadesini artık hızla terk etmemiz gereken bir dönemden geçmekteyiz. Türkiye, binlerce yıllık kadim medeniyet yeterliliklerine son yüzyıl içerisinde büyük zorluklara rağmen ulaşmıştır. Türkiye’nin yeni yol haritasında; ne gerisinde Asya’yı bırakma ne de önünde Avrupa’yı bırakma gibi bir lüksü olamaz, olmamalıdır. Rusya’nın Çin ile ittifak kurduğu, Almanya ile İngiltere’nin yeniden “Krallıklar” dönemine dönüşün hayallerini kurduğu, İspanya ve Meksika’nın Amerika’dan her anlamda kopmaya başladığı Dünya’da, küresel krizin eşiğinde Türkiye’nin liderliğini görmezden gelmek kimsenin haddi değildir!
Tüm ekonomik çıkmazlar ve paradigmalar içerisinde Türkiye’nin “Milli İstihbarat” kavramının “Küresel İstihbarat” olarak yenilendiğini, “Milli” kavramının artık küresel sınırlarımıza doğru değişim gösterdiğini kabul etmek zorundayız. Elbette Amerika Birleşik Devletleri’nin “Savunma Bakanlığı” kavramını “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirmesi ile Türkiye’nin de “Milli Savunma Bakanlığı” ismini “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirmesi gerektiğini savunanlar haksız diyemeyiz! Ancak Türkiye’nin “Milli Savunma Bakanlığı” ifadesi ile bahsettiği anlamlar bütününü “savunmak zorunda olduğu tüm değerler” olarak kabul etmek zorundayız! Bu sebeple zaten tarih boyunca “Savaşçı” kimliğini bozulmadan koruyan bir devletin “Savaş Bakanlığı” gibi komik bir isim ile kendisini yeniden var etme çabasına girmesi, insanlık ve insanlık tarihi adına fazlasıyla ürkütücü olacaktır!
Küresel krizin eşiğinde baş gösteren Türkiye liderliğinin yeni terminolojisinde; “aile, ekonomi, üretim, istihdam, mesleki eğitim, Türkçe, alternatif tıp, genetik, madencilik, uzay ve havacılık, enerji kaynakları, bilişim ve yapay zekâ teknolojileri ile tarım, gıda, hayvancılık ve su” kavramları güç kazanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu rol modelle yükselebilmesi için en az 35-40 yıl devlet ve saha tecrübesi olan isimleri Bakan ve Vali olarak göreve getireceği yeni bir reformlar sürecine yakın zamanda kavuşacağız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ömrü, liderlerinin veyahut kendisini yönetenlerin ömrü ile eş değer değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ömrünü Cenabı Allah, dünden yarına olarak tayin ve takdir etmiştir. Türk’ün olmadığı Türkiye’nin olmadığı hiçbir coğrafyada, huzur ve beka yoktur. Bu sebeple küresel krizin eşiğinde Türkiye liderliğinin tüm insanlığa huzur, bolluk, bereket, merhamet, şifa ve birliktelik getireceğine inancımız sonsuzdur. Bugün devletlerin savaştığı yeryüzünün, yarın Dünyaların savaşına hazırlanmak için yegâne üssü ve tarihsel başlangıç noktasının “Anadolu” olduğunu öngörmeye tüm insanlık olarak mecburuz.
Türkiye’nin sınırları dâhilinde ve binlerce yıllık medeniyet coğrafyasındaki toprakların altında ve üstünde var olan madenler, sırlar ve arkeolojik bulgular, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Küçük Asya” ile sınırlandıramayacağını göstermektedir. Yarını yakalamak için bugünden Çanakkale’nin, Filistin’in, Trablusgarp’ın ve Balkanların tarihine yeniden hâkim olmalıyız. Türkiye’nin yarınları için yeniden Doğu Cephesi, Güney Cephesi ve Batı Cephesinde her anlamda daha güçlü ve birliktelik içerisinde olmalıyız.
Türkiye’nin yeni cephesi olarak “Akdeniz” işaret ediliyor olsa bile Türkiye’nin her cephede güçlü olabilmesi için daha etkin ve yetenekli gençlerine güvenerek onları zengin tecrübeleri ile donatılmış yeni Bakanlar Kurulu ve Valileri ile yarına hazırlaması elzemdir. Kısacası; “küresel krizin eşiğinde Türkiye liderliği” aynı zamanda hem insanlığın hem de galakside ki tüm yaşam formlarının kıyamet öncesi son fırsatıdır…